Günümüzün Anlatıcıları: Başar Yılmaz İle Konuştuk, Söyleşi, Müzeyyen ÇELİK K.

Günümüzün Anlatıcıları: Başar Yılmaz İle Konuştuk yazısını ve Müzeyyen ÇELİK K. yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden ok

Günümüzün Anlatıcıları: Başar Yılmaz İle Konuştuk

20.06.2024 09:00 - Müzeyyen ÇELİK K.
Günümüzün Anlatıcıları: Başar Yılmaz İle Konuştuk

Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken... Sizde hangisi daha etkili oldu?

Yazmayı, güdü ile ilişkilendiriyorum. İnsan, karanlık çağlarda sembol ve resimlerle yaşantısını, hayatta kalma pratiğini anlatmaya başladı ve gelecek nesillere aktardı. Tarih boyunca eylem biçimleri, siyaset, felsefe ve elbette sanat bu aktarım dediğimiz edimin mekanizmaları. Herkesin bir aktarım mekanizmasına ihtiyacı var. İstemsiz de olsa onu bulup, kurar ve çalıştırır.

Çok konuşmak veya mütemadiyen tartışmak da buna dahil, dövüşmek de. Aksi mümkün değil, insan aktaramazsa delirir. Ben yazıyorum. Nehrimin yatağı bu. Bu süreç, sanıldığı veya bazılarının bahsettiği kadar rahatlatıcı ve sakinleştirici olmuyor bende. Bir şeylere yeni başlıyormuşum gibi acemi bir his, sancılı ve yorucu. Nihayetlendiği de yok. Ama razıyım.

Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?

Anlatıyı hayatımın merkezine koyacak ve üstüne saatler tüketecek kadar önemsiyorum fakat kutsiyet atfedemem. Hele ki bir yazar için bunu tuzak olarak görürüm. Zihinsel emeğinizle, okurun bellek ve duygularına kattığıyla bir değerdir yazmak. Gelgelelim en masum anlamıyla dahi kutsallık, bahsettiğim mekanizmanın dişlisine sokulan bir çomaktır bana göre. Yazmayı, beslendiği köklerinden koparır. İşçiyiz biz. Ürettiğimiz metinlerse birer değer. Gözle görülen bir metadan farkı paylaştıkça çoğalıyor. Ötesi yok.

Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?

Yazma pratiğimde anlatım teknikleri, anlatının ruhuna, barındırdığı duygu ve izleğe, ezcümle neye ihtiyacı varsa, o haliyle metinde kendine yer buluyor. Bir eserin uyandırdığı hislerin, barındırdığı imgelerin başka bir metinle etkileşimini, o biçimi dönüştürüp yeni bir form kazandırmayı seviyorum.

Method ve tekniği bir şablon olarak ele almaktan kaçınırım. Bahsedilen tekniklerin yalnızca post modern anlayış içinde yer bulduğuna da katılmam.

Edebiyatın bir şablona oturması gerekliliğine inanmam. Edebiyat tarihçileri, kuramcıların işidir bunlar.

Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

İlk romanımdan sonra edebiyat dergileri ile sıkı bir mesaim oldu. Birçok öyküm yayımlandı.

Bu pratiği sadece "görünme gerekliliği" olarak ele alamam. Bir kültürün içinde yoğrulmak derim ilkin. Kadrolu olarak bir dergide yönetici veya editör olarak görev almayı tercih etmesem de öykülerin yanı sıra periyodik kitap inceleme yazıları, yarışma jüriliği ile dergicilik pratiğinin içinde olmak edebiyat adına bana önemli kazanımlar sağladı. Maliyet ve dağıtım koşullarına baktığımızda basılı & süreli yayıncılık günümüzde çok daha zor. Bunu art arda kapanan dergilerden de görebiliyoruz maalesef. Bunun yanı sıra dijital yayıncılık edebiyatımızın devinimine, yeni yazarlar keşfetmemize yadsınamaz bir katkı sunuyor. Bir parantez açarak bu görüşümün her edebiyat dergisi için söyleyemeyeceğimi de belirtmek isterim. Kimileri belli bir yazar grubuna kapılarını sonuna kadar açarken bazı yazarlara tabiri caizse ambargo uyguladığını da görmüyor değilim. Şahsen karşılaştığım örnek de var. Mühim değil. Kitabımın bültenini yayımlamasın veya hakkında yazılan yazıyı kabul buyurmasınlar. Dergilerindeki soruşturmalarda kıymetli kalemlerin ismimi anması, öykü ödülü haberlerinde adımın geçmesi bana daha büyük haz veriyor. Onları mecbur yayınlıyorlar.

image1 Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?

Karakterle konuşuyor, bazen uzlaşıp bazen didişiyorum. Şimdilerde yazdığım bir karakterle itişme evresindeyiz. Bana anlatmasını, bir kanal açmasını istiyorum ondan. Kendi yazdığım şeyi başka bir açıdan açıklıyor. Yazmanın bilinçdışı bir yanı da vardır. Neyi neden yazdığınızı sonradan kavrarsınız kimi zaman. Ben bunu karakterle hemhal olarak sağlıyorum. Kimi yönleri derinleşip ilk safhada tasarlamadığım kimi huyları sivrilebiliyor bu sayede.

Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasanız ne olur?

Kendimi gerçekleştirmek.

Kendimi gerçekleştiremem.

Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?

Şimdiye kadar hayır. Yine de ilerisi için kesin olmaz diyemem. Yazmanın bilinçdışı yanını vurgulamıştım. Belleğimizde bilinçli farkındalığımızın haricinde işleyen bir düzenek var.

O katmandan süzülüp şıp diye kâğıda düşebilecek damlalar taşıyoruz bellekte. Ne vakit neyin sızacağı belli mi?

Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?

Sorunun başındaki tespitten emin miyiz: ) Şaka bir yana – her şakanın içinde bir gerçek payı olduğunu da hatırlatarak- bu alanı hiç bir yarış olarak ele almadım. Bu açıdan bakacak olsam kimi nasıl geçeceğim, oyunun kuralları ne, onu da kestiremem. Satış adetleri, edebiyat yarışmaları, hangi veri bunu sağlar, bunun sonucu var mıdır, varsa da bundan kim emin olabilir?

Ayrı ayrı farklı yönlerini beğendiğim çağdaş yazarlar var. Ne var ki kendi yazarlık yolculuğumu olabildiğince kendine has bir formla ilerletmek arzusunda oluşum bir ulaşma veyahut geçme idealinden uzak tutuyor beni. Sıkıcı bir cevap vermek istemem, en çok sakındığım şeydir sıkıcı olmak fakat samimiyetle şunu söylemeliyim ki kendimle bir uğraş içindeyim, kendimi aşmak gibi bir derdim var.

Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?

Hikâyenin, sözlü geleneğimizden gelen bir anlatı türü olmasının etkisi olabilir bu ayrımda. Hikâye, herhangi bir anın içindedir, hamdır. Öykü, bir tasarı, sanatsal dönüşüm, yeniden işlemeye dayalı bir pratiğe sahip olması açısından hikâyeden ayrışır bana göre.

Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?

İyi bir okur olmaya çabalıyorum diyebilirim. Günümüz yayıncılığında her şeyi takip etmek imkânsız. Neredeyse okur kadar yazara sahip olunan bir dengeye doğru yol alıyoruz. Yeni bir yazara da metinlerimin ilk taslağına bakar gibi yaklaşıyorum. Temkinli ama önyargısız. Okumalarımda üç kitaptan birinde çağdaş edebiyatımıza yer ayırmaya özen gösteririm. Çoğunluğun böyle olmadığı biliyorum. Yazma uğraşında biri için büyük bir eksiklik çağdaşlarını yeterli ölçüde takip etmemek.

Son 1 yılda çıkan öykü kitapları arasında Esra Kahya'nın "Benim Rüyalarım Hep Çıkar" ını, Özgür Çırak'ın "Biz de Yarın Güleriz" 'ini ve Cabir Özyıldız'ın "Eski Zaman Türküsü" nü gönül rahatlığıyla önerebilirim. Beni sarmalayan ortak yanları zannediyorum kıvrak dil kullanımı ve kurmacalarındaki özgünlük oldu.


Yazar: Müzeyyen ÇELİK K. - Yayın Tarihi: 20.06.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.06.2024 16:40
562
Yorumlar
  • Ayşe Yilmaz 2024.06.20 11:23

    Güzel bir söyleşi olmuş.

  • Melik Maraba 2024.06.20 13:10

    Keyifli bir söyleşi.

  • Fatma Hasçelik 2024.06.20 22:26

    Kendi duygu ve düşüncelerini güzel anlatmış.Başarılar dilerim.

Müzeyyen ÇELİK K. Hakkında

Müzeyyen ÇELİK K.

Müzeyyen ÇELİK KESMEGÜLÜ 1983 Kütahya doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kütahya’da tamamladı. Trakya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda “Edebî Yönden Hazîne-i Evrak Dergisi” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. Hayal Bilgisi, İzafi, Hece Öykü, Hece, İtibar, Mahalle Mektebi, Aşkar, Nordik, Türk Dili, Karagöz, Olağan Hikâye, Geçerken dergilerinde öyküleri yayınlandı. Halen Kütahya’da öğretmenlik yapıyor. Evli ve Ali Mahir’in annesi. 

Eserleri

Kamu Baş Rüyacısı, 2014, Ebabil Yayınları
Omzumda Biri, 2017, Hece Yayınları
Nasiruddin Tusi, 2020, Kaşif Çocuk Yayınları
Bütün Ağırlıklarım, 2021, Hece Yayınları
Akşemseddin, 2021, Diyanet Vakfı Yayınları
Kudüs’e Yolculuk, 2022, Mecaz Çocuk Yayınları
Mutlu Dinozor Tontinosoruz, 2023, Tulu Kitap

Müzeyyen ÇELİK K. ismine kayıtlı 98 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 7 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kitap Satış Sitesi Kitapyurdu.com