Günümüzün Anlatıcıları: İbrahim Halil Çelik İle Konuştuk

Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken... Sizde hangisi daha etkili oldu?
Yazmak, karmaşık bir süreç aslında. Ama bence hayallerden ziyade gelişen şartlar daha etkili yazma üzerinde, en azından bende durum böyle. Belki de bazı şeyleri onarma, unutma veya bir şeylere çare bulma ihtiyacı insanı yazmaya itiyor. Yazmak, hafiflemektir biraz da. Üzerindeki yükü atmaktır.
Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?
Evet, öyle. Yazmak hem ilkel hem de kutsal bir dürtü bana göre. İlk metinlerin yazılışı da bu iki dürtüye dayanıyor bence. En modern anlatıdan en iptidaîye, hepsinin altında bu arkaik gelenek vardır.
Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?
Hayır. Anlatmak, yazmak özgürlüktür bana göre. Ne zaman onu bir biçime/kalıba oturtmaya kalkışırsak o vakit özgürlüğün ve o anlatma büyüsünün anlamını yitireceğini düşünüyorum.
Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Dergileri ve dergilerde görünmeyi önemserim. Çünkü dergiler bu işin mutfağı. Özellikle öykücüler ve şairler için bu mutfakta yer almak daha da mühim.
Günümüz şartlarından dolayı şunu da ifade etmek istiyorum, dergilerin yayın hayatına devam etmeleri de edebiyat dünyası için çok önemli. Umarım onlar hayatımızda hep olurlar.
Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?
Ben, yazarken uzun uzun dalıp gidenlerdenim. Bazen bir müzik eşliğinde bazen de seslerden arınmış bir ortamda yazarım. Yazarken benle olan tek şey kelimelerdir.
Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasınız ne olur?
Yazmazsam bir şeyler hep eksik kalır. Tamamlanmayı bekleyen onca şey varken yazmamak belki de çılgınlık olur.
Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?
Her iki soruya da cevabım hayır. Fakat şöyle bir durum var: Yazdıklarıma benzer şeyleri başkalarının yaşadıklarına şahit oldum. Bu, farklı bir tecrübeydi benim için.
Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?
Bunu bilmiyorum. Sevdiğim veya hayranlık duyduğum kalemler var tabii ama herkesin kendi anlatım olanakları çerçevesinde yazması ve bunun bende ne kadar etki bıraktığı benim için önemli asıl. Ben, belki de kendi anlatımımla bu yarışın içindeyim. Bunun takdiri okurda elbette.
Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?
Evet, bu konu çok tartışılıyor. Üzerine yazılıp çiziliyor. Nedense hikâye ve öykü bende şöyle bir tanımlama buluyor: Hikâye olaya dayalı, öykü ise daha çok ruhsal bir duruma dayalı metin. Hikâye daha uzun, öykü daha kısa. Dediğim gibi bu iki kelimenin bende çağrıştırdı şey bunlar.
Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?
Evet, iyi bir öykü okuru olduğumu düşünüyorum. Hem matbu dergilerden hem de sanal dergilerden öyküler bulup okumaya çalışıyorum. Beni besleyen de bu öykülerdir.
Son sorunuza cevap verecek olursam şunu söyleyebilirim: Yeni çıkan öykü kitaplarından Burcu Ünlü "Kapanda Bir Hayal", Fatma Nuran Avcı "İki Kıyı" adlı kitaplarını tavsiye edebilirim.
Yazar: Müzeyyen ÇELİK K. - Yayın Tarihi: 28.02.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 17.02.2022 22:20