Günümüzün Anlatıcıları: Mehmet Kahraman İle Konuştu, Söyleşi, Müzeyyen ÇELİK K.

Günümüzün Anlatıcıları: Mehmet Kahraman İle Konuştuk yazısını ve Müzeyyen ÇELİK K. yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden o

Günümüzün Anlatıcıları: Mehmet Kahraman İle Konuştuk

13.10.2022 09:00 - Müzeyyen ÇELİK K.
Günümüzün Anlatıcıları: Mehmet Kahraman İle Konuştuk

Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken... Sizde hangisi daha etkili oldu?

Kendimi bildim bileli yazma isteğim vardı. Bunun temel nedeni nedir hiç bilmiyorum. İnsan hangi sebeple yazdığını bilebilir mi ondan da emin değilim. Bir nedene dayandırdığımızda sanki hesap kitapla yazıyormuşuz gibi geliyor. Oysa yazı, sanat da diyebiliriz, kendiliğinden olan, açıklanamayan bir şekilde ortaya çıktığını düşünüyorum. Yazmaya başladıktan sonra hayal dünyası devreye giriyor ve olması gereken en iyiyi var etmeye çalışıyor. Ben, her şeyin ihtiyaçlar çerçevesinde açıklanabileceğini düşünüyorum. Ama bu ihtiyaçlar elbette kişiden kişiye değişiyor. Birine ihtiyaç olan şey diğerine olmayabilir. Yazmak da öyle, okumak da. İnsan ihtiyaç hissederse okur, ihtiyaç hissederse yazar. Kendi yazma sürecimi bir ihtiyaç olarak görüyorum. "Asılı kaybetmişse bir insan arar." der Mevlana. Yazmak benim için böylesi bir arayış belki de. Başta da söylediğim gibi, hangi şartlar beni yazmaya yöneltiyor bilmiyorum ama yazmak bana iyi geliyor.

Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?

İnsan elinden çıkan bir şeyi kutsallaştırmak mümkün değil. Şöyle diyebilirim. Sözün gücüne inanıyorum, sözün büyüsüne de. İnsan, hikâyelerle hayatı daha iyi anlıyor. Bu açıdan hikâye etmenin veya hikâye anlatmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle kültürün, geleneğin, kimliğin aktarımı hususunda hikâyelerin gücü yadsınamaz. Kendimiz olarak kalmak istiyorsak edebiyattan, sanattan faydalanmak durumundayız.

Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?

Şablondan bahsettiğimizde ortada bir eser kalır mı? Bir kurala göre veya bir şablona göre yazdığımızda orada sanattan bahsetmek mümkün değildir. Sanat özgünlük ister, her sanatçı kendi imkânları içinde anlatmak istediğini anlatmaya çalışır. Bunu yaparken de hiçbir şeyi düşünmez; kural, şablon, sınırlar… O, her zaman sınırları zorlayarak sanatını var etmeye uğraşır. Ayrıca metinlerarasılık, türlerarasılık gibi kavramlar kuramcıların işidir. Metinle ilgili kavramsal okumaları veya tespitleri ancak onlar yaparlar. O yüzden bu konunun bir şablona oturmasına gerek yoktur.

Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Dergiler edebiyatın can damarıdır dersem abartmış olmam sanırım. Dergilerin okunurluğu az olsa da edebiyata canlılık kattığını düşünüyorum. Özellikle şair ve öykücüler için dergiler olmazsa olmazdır. Türkiye'de dergiler bir mektep niteliğindedir. Eskisi gibi usta çırak ilişkisi olmasa bile genç yazarları heyecanlandıran, onları yazmaya iten güç dergilerdir. Dergilerin ayrıca atmosfer oluşturma özelliği de vardır. Aynı dergide yazanların birbirlerini tanıması, belli aralıklarla da olsa bir araya gelmeleri ve o edebî havayı solumaları heyecan vericidir. Görünmek meselesine gelince… Görünmek bugün için olumsuz bir ifade gücüne büründü. O nedenle görünmek yerine dergilerde olmak desek daha iyi anlaşılır kanaatindeyim. Dergide olmak veya dergide yazmak önemli ve gerekli bence. Şiir ve öykü hâlâ dergiler aracılığıyla varlığını sürdürüyor. Birbirimizi oradan tanıyor ve takip ediyoruz. Dergilerin edebiyat için iyi bir imkân olduğunu düşünüyorum.

Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?

İlk başlarda karşımda biri varmış gibi yazıyordum. Bir okur değil de tanıdık biri gibi. Bu kişi metni denetleyen kişiydi daha çok. Sonraları, yazdıkça, metnin içinde var olan kişi haline geldiğimi hissediyorum. Yani, yazarken öykünün dışında değilim. Tam olarak karakter de diyemem. Öykünün içinde var olan biri. Kendini öyküye teslim etmiş, anlatının içine akmış biri gibi. O yüzden öyküyü bütünüyle hissediyorum, yazarken onunla heyecanlanıyorum, sanki ben de onunla birlikte var oluyorum. Artık kendi kendimin muhatabıyım diyebilirim.

Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasınız ne olur?

En haklı nedenim yazıya olan ihtiyacım. Mutlu olduğum, var olduğumu hissettiğim ender zamanlar yazıyla geçirdiğim zamanlardır. Kişi mutlu olduğu işi yapar. Neyle mutlu oluyorsa onu yapması gerekir. Ben de yazmaktan keyif alıyorum. Kurgu da olsa hikâye anlatıyor olmak, kültüre, geleneğe, dine, kimliğe katkı yapıyor olmak bana harika duygular yaşatıyor. Hayatta bir denge var, Allah her insana farklı yetenekler vermiş, ben de yazarak bana verilene şükür ediyorum bir bakıma. Ve yazarak kendi imtihanıma yardım ediyorum.

whatsapp_image_2022-09-28_at_09-35-39

Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?

Buna inansaydık hepimiz çok güzel şeyler yazardık herhalde. Yazdıklarımızın kaderimizi etkileyeceğini değil de hayatımızı etkileyeceğini düşünüyorum. Şöyle ki, sonuçta deneyimlerimizle hayatı yaşıyoruz. Gerçek hayatta sınırlı deneyimlere sahipken kurmacada pek çok deneyimi yaşayabiliyoruz. Kurgu veya hayali de olsa oradan edindiğimiz tecrübe bugünü yaşamamıza etki edebilir. Hatta ediyor da diyebilirim. Farkında olalım veya olmayalım okuduğumuz her kitap bize bir şeyler katar. Düşünce dünyamıza, hislerimize, bilinçaltımıza bir yansıması olacaktır okuduklarımızın.

Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?

Yarışçı, rekabetçi biri değilim. Birlikte var olmak güzel.

Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?

Bu tartışma hiç bitmeyecek galiba. İlginç olan şu ki günlük kullanımda bile farklılıklar görülüyor. Mesela doktorlar hastaya "hastalık öyküsünü" soruyor. Biyografilerde "hayat öyküsü" deniyor. Hikâye ve öykü eş anlamlı olarak kullanılıyor. Ben, öykünün edebi bir tür olduğunu düşünüyorum. Hikâye anlatılabilir olan bence. Öykünün hikâyesi vardır, romanın hikâyesi vardır. Yaşadıklarımız, başımızdan geçenler hikâyedir. Her şeye öykü veya her şeye hikâye dersek kelimelerin ifade gücünden yoksun kalırız.

Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?

İyi okur olmaya çalışıyorum. Okumadan yazmak zaten mümkün değil. Geçmişten bugüne iyi öykücülerimiz var, onları görmek ve birikimden faydalanmak için okumak lazım. Mümkün mertebe çıkan kitapları takip ediyorum, okuyorum. Ama hepsini okumak mümkün değil. O yüzden seçiciyim bu konuda. Dergilerden bildiklerimi, takip ettiklerimi okuyorum daha çok. Dergileri de takip etmeye çalışıyorum. Mahalle Mektebi dergisinin öykü editörlüğünü yapıyorum. Öykünün nabzını tuttuğumu düşünüyorum. Şu an canlı bir öykü dünyamız var. Öykü yükseliyor dedikleri şey bu galiba. Çok fazla öykü yazılıyor, okunuyor ki yazılıyor. Son zamanlarda okuduğum isimlerse şöyle: Mehtap Gül Muteber Günler, Samanta Schweblin Yedi Boş Ev, Hüseyin Ahmet Çelik Bozdünya, Veysel Altuntaş Adına Romanlar.


Yazar: Müzeyyen ÇELİK K. - Yayın Tarihi: 13.10.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.10.2022 00:06
997

Müzeyyen ÇELİK K. Hakkında

Müzeyyen ÇELİK K.

Müzeyyen ÇELİK KESMEGÜLÜ 1983 Kütahya doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kütahya’da tamamladı. Trakya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda “Edebî Yönden Hazîne-i Evrak Dergisi” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. Hayal Bilgisi, İzafi, Hece Öykü, Hece, İtibar, Mahalle Mektebi, Aşkar, Nordik, Türk Dili, Karagöz, Olağan Hikâye, Geçerken dergilerinde öyküleri yayınlandı. Halen Kütahya’da öğretmenlik yapıyor. Evli ve Ali Mahir’in annesi. 

Yayınlanmış Kitapları

- Elim Kolum Kulaklığım, Tulu Kitap, 2024
- Mutlu Dinozor Tontinosoruz, Tulu Kitap, 2023
- Kudüs’e Yolculuk, Mecaz Çocuk Yayınları, 2022
- Akşemseddin, Diyanet Vakfı Yayınları, 2021
- Bütün Ağırlıklarım, Hece Yayınları, 2021
- Nasiruddin Tusi, Kaşif Çocuk Yayınları, 2020
- Omzumda Biri, Hece Yayınları, 2017
- Kamu Baş Rüyacısı, Ebabil Yayınları, 2014

Müzeyyen ÇELİK K. ismine kayıtlı 108 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 8 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kitap Satış Sitesi Kitapyurdu.com