Günümüzün Anlatıcıları: Nihan Özebeoğlu İle Konuştuk
Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken... Sizde hangisi daha etkili oldu?
Öncelikle merhabalar, Nihan Özebeoğlu ben. Ben daha öncesinde aralıklarla yazsam da aktif olarak yazmaya zorunlu oluşan boşluklar sebebiyle pandemi döneminde yazmaya başladım. Gelişen şartların hayallerle horona durması sanırım. Ben böyle açıklıyorum.
Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?
Tabii ki kutsal. Kelimeler kutsal, kelimelerle yaptıklarımız kutsal. En başta insan kutsal aslında ve anlatıcılık bence bir tür peygamber mirası.
Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?
Şablon fikrini yazmaya başladığım ilk günden beri keyifli bulmuyorum. Kural severim, disiplinli çalışırım ama katı sınırlar, kat'i kurallar kısmına müdahil olamıyorum, olmayı sevemiyorum daha doğrusu. Metne göre gerekli geçişlere, zaman kaymalarına, türlerin bulamaç edilmesine varım. Ama dediğim gibi gergin hatlara ve asla olmazlara benden de kocaman bir hayır.
Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Dergileri çok severim. Görünmek kesinlikle gerekiyor. Dergide yazmak yazarı disipline eder ve sabrı öğretir, tanınmayı ve tanımayı sağlar. E-dergi fikrini de çok severim mesela. Öyle Olsun dergisi evim gibidir. Sonra Ayarsız, Söğüt, Hece, Mahalle Mektebi vs şeklinde sıralayabilirim. Biz dergileri besliyoruz, dergiler de bizi besliyor. Ana çatıda da Türk diline hizmet var. Bu kısmını da değerli hatta en değerli olarak görüyorum.
Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?
Almıyorum sanırım. Daha çok kendi kendime konuşup gülüşürken içimde dolaşanları karakterize edip yazıyorum. Ben insan gözlemlemeyi çok severim. Gözüme takılan detayları karıp adamlarla kadınlar inşa ediyorum. Benim marifetim bu sanırım.
Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasanız ne olur?
Kelimelerim içimde kalır, öyle olunca ben de sıkışıp kalırım. Tatsız, tutsuz, az neşeli, az gülmeli olurum. Bu da güncel Nihan tanımıma uymaz diye düşünüyorum. Böyle Nihan düşman başına!
Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?
Bir defasında enteresan bir tecrübem oldu. Yazdığım metindeki ana karakterin yaşadığının aynısını bir sonraki ay ben yaşadım. Hüzün geçişini fazla içselleştirmişim sanırım. Birebir tecrübe etmek nasip oldu.
Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?
Kitabımın arka kapağında beni kırmayıp hikâyelerim hakkında üç beş kelam ederek beni onore eden, ilk günden bu yana yoluma ışık tutan, elimi hiç bırakmayan sevgili Emin Gürdamur benim için çok kıymetlidir. Onu geçmek değil de daimî öğrencisi olmak, yoldaşı, arkadaşı olmak benim için yeterince gurur verici. Çok güzel nasip.
Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?
Tamamen hissi olarak, tanımlamalardan uzak olarak yazıyorum. Ben öykücü değil hikâyeciyim sanırım. Hikâyeci kavramı daha bizden, daha dolu ve daha tepe sanırım. Öykücü yeni yetişen kız çocuğuysa hikâyeci kırklarının başında, görmüş geçirmiş ve de olmuş bir kadın bence. Tabi yazarken ya da konuşurken yer yer öyküyü ve hikâyeyi eş anlamlı olarak kullandığım oluyor tabi. İngilizce mesela "story telling" kavramı var. Türkçeye "hikâye anlatıcılığı" olarak çevirmeyi daha çok seviyorum.
Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?
Evet, bu konuda iddialıyım. Zaten işin aslı iyi yazmanın yolu iyi okumadan geçiyor. Yazdığım dergiler sürecin öncesinde de takip ettiğim dergiler. Feyza Ay'ın "DenizAğaçları, KemikYüzleri" bir de Raşit Ulaş'ın şiir kitabı "İsimsiz oğullar ve tanrı kuşları" yeni gözdelerim.
Yazar: Müzeyyen ÇELİK K. - Yayın Tarihi: 16.05.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.05.2024 09:35