Günümüzün Anlatıcıları: Nilüfer Ateş İle Konuştuk

Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken... Sizde hangisi daha etkili oldu?
Hayaller, gelişen şartlar, yaşananlar veya yaşanamayanlar, tüm bunlar hepsi kişiyi yazmaya itebilen nedenlerdir. Benim yazmaya yönelmemde edebiyata olan tutkum, kitap, kâğıt ve kaleme alan sevgim etkili olmuştur. Belli bir yaştan sonra ise yok oluşun o ince yontusunun farkına varmak beni yazmaya itmiştir. "Kim varmış biz burada yoğ iken?" sorusunu kendimi bildim bileli çok sorarım. Bu soruyu soranlara ufak bir cevap için yazmaya yöneldim belki de. Belki de içimde, bir gün önce konuştuğum beni bir gün sonra bulamayışım beni yazmaya yöneltti.
Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?
Öyledir. Anlatı kutsaldır ve bu kutsallığa tüm benliğimle inanıyorum. Anlatı sizin dünyanızda bir şeylerin -ki o şeylerin ne olduğu o anki siz ile ilgilidir- temelini atar, bir yol gösterir, bir ufuk açar. Sonra siz o temelin üzerine bir şeyler bina edersiniz. Başka bir göz sahibi olursunuz, başka bir söz sahibi olursunuz, onunla bakarsınız, onunla konuşursunuz. Anlatı Tanrısal bir mirastır. Buna inanıyor ve zaman zaman bu kutsallık karşısında ürperiyorum.
Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?
Bu şablonları kullanmak isteyen kullanabilir ve şablonlarla çerçeveli metinler okumak isteyen bu metinleri okuyabilir. Bunu özellikle bir okuyucu olarak ben de sık sık yaparım, bununla birlikte bu şablonlardan çıkmak veya şablonları iç içe geçirerek yeni bir şeyler ortaya koymak kaçınılmaz geliyor bana. Metinlerarasılık veya türlerarasılık oluyor, olmalı da. Bu şablonlardan çıkarak veya şablonları karıştırarak ortaya konmuş çok değerli metinler, eserler var. Bu eserleri beğenerek okuyorum. Kendi metinlerimde de bir şablon kaygısı taşımıyorum. Bence metin kendi tarzıyla geliyor size ve siz bundan kaçamıyorsunuz. O kendisini olmak istediği gibi olduruyor.
Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Edebiyat dergileri benim doğduğum yerler. Yazdıklarım bir edebiyat dergisinin kitap projesi kapsamında kitaplaştı. (Söğüt Dergisi'nin Söğüt Kitaplığı projesi çerçevesinde.) Ben dergilerde görünmek yerine var olmak gerektiğine inanıyorum. Maalesef günümüzde dergiler vesilesi ile tanıdığımız kişileri bir noktadan sonra çoğunlukla dergilerde göremiyoruz. Üzücü bir durum. Dergiler edebiyatın atan nabzı ve bizler mümkün olduğunca buralarda var olmalıyız.
Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?
Yazarken karşıma birini, birilerini almak hiç arzu etmediğim şeyler fakat diyebilirim ki yazmaya niyetlendiğimde bu biri veya birilerinin benden önce masanın başına geçtiğini görüyorum. Bu durum beni hayli yoruyor ve kısıtlıyor. Bundan kurtulmanın yollarını arıyorum ve şayet bir gün yalnızca kendimle baş başa kalırsam ortaya nasıl bir metin çıkacağını merak ediyorum.
Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasanız ne olur?
Yukarıda da söylediğim gibi yok oluşun o ince yontusu en belirgin nedenlerimden. Bununla birlikte "Dökek derdimizi ölçek bölüşek." diyor Âşık Veysel'imiz. Bu da yazmak için sığındığım bir neden. Yazmasam ne mi olur du? İçim ağırlaşırdı. Yükümü kâğıt kalemle bölüşmezsem taşıyamayabilirdim.
Bu soru "Yazmasa ne olur?" diye bir de okuyucuya sorulmalı. Onların vereceği cevapların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Beni okumamış olsalardı ne olurdu veya okudular da onlara kalan ne oldu? Bir öğreti, bir duygu, bir kelime veya hiçbir şey mi?
Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?
Evet, kurgularımızın kaderimizi etkileyeceğine inanıyorum. Öykü kahramanı ile kendi kaderimi özdeşleştirdiğim olmuştur. Bu nedenle zaman zaman yazmaktan çekindiğim veya yarım bıraktığım metinlerim oldu.
Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?
Öykücülerin birbirini sevmesini seviyorum. Bir yarış olsaydı geçmek isteyeceğim isimler var fakat size isimlerini vermekten kaçınacağım. Zira onlar beni kulvarlarına almak istemiyor olabilirler.
Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?
Ben hikâye anlatılabilendir, öykü ise anlatılamayan noktasındaki tanıma inanıyorum. Farklar var mı? Var. Önemli mi? Benim için önemli değil. Hikâyede yazarın hissettiği ve düşündüğünü doğrudan cümleye aktardığına inanıyorum, öyküde ise bu düşünce ve hislerin gölgelerini, ipuçlarını görebiliyoruz.
Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?
İyi okur tanımı okuduğunu iyi okumaksa şayet evet çok iyi bir okurum, eğer çok okumaksa bunun için de elimden geleni yaptığımı söyleyebilirim. Yazarı, metnini ve kelimelerini çözmek isterim. Duygusal bağ kurduğum metinlerden ve yazarlardan kolay kolay kopamam. Kitapları sürekli elimin altındadır. Dönüp dönüp okuduğum çok öykü vardır. Füruzan'ın ve Sevinç Çokum'un öyküleri her zaman ayrı bir yerdedir benim için. Füruzan'ın öykülerindeki matematik, Sevinç Çokum'un öykülerindeki Türkçe hayran olunmayacak gibi değil.
Edebiyat dergilerini takip ederim ve severim. Kimi dergilerin varlığı başlı başına bir mutluluktur. Elimden geldiğince günceli takip etmeye çalışmakla birlikte hakkaniyetli olmayan yönlendirmelerle gündeme taşınmış kitaplardan kaçınırım. Birkaç defa bu tuzağa düşüp hayal kırıklığına uğradım.
Yücel Öztürk'ün Kuşkesen kitabını öneririm. Duru bir Türkçe, içten hikâyeler var.
Yazar: Müzeyyen ÇELİK K. - Yayın Tarihi: 16.01.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.12.2024 16:14
Yok oluşun ince yontusu. Harika.