Günümüzün Anlatıcıları: Sibel Oğuz İle Konuştuk
Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı ya da diğer bir etken? Sizde hangisi daha etkili oldu?
Bunun cevabı kişiden kişiye değişir olmakla beraber beni yazmaya iten en önemli neden dünya ile baş edemiyor oluşumdu. Adaletin tarafını güçlüden yana kullandığı bir dünya ile baş edemediğinizi fark ettiğiniz zaman kendinize dönük bir çatışma içine giriyorsunuz. Kendimle birçok konuda çatıştığım, anlaşamadığım zamanlar oldu. Giderek her şeyi sorgulamak beni yoruyordu. Yazmak benim için bir kaçış ve sığınmaydı. İçimdeki barışı öykü yazmakla sağladığımı söyleyebilirim. Şimdi yüreğim derin bir sessizlik içinde ve artık dünya ile baş edebileceğimi düşünüyorum. Bunun yolu da kalemden geçiyor. Tabii yazmak ayrıca benim çocukluk hayalimdi. Büyüdüm, bir pencerenin önünde oturmuş gerçekleşen hayalimi seyrediyorum.
Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?
Kesinlikle evet. Yazma eylemi benim için bir ritüel bir inanç biçimi. Ona, yazmaya o kadar çok inanıyorum ki onunla oturup saatlerce uğraşarak kahramanlar oluşturuyoruz. Ve o kahramanın yaşam biçimine, ruhsal yapısına göre anlamalar yüklüyoruz. Yazmak eylemi kutsala adayıştır bence. Vazgeçtikleriniz kadar adanmışsınızdır. Hâliyle adandığınız her şey ise kutsalınızdır.
Postmodern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?
Bana göre öykü çeşitlilik ve anlatım teknikleri bakımından çağın getirisini yaşıyor. Yukarıda sıralamış olduğunuz anlatım biçimlerini aynı metinde görmek artık çok mümkün. Benim bu konudaki düşüncem anlatım tekniğinin öykünün içeriğine uygun olmasından yana. Anlatıcıyı ve anlatım tekniğini seçerken öyküyü kime anlattıracağınız kadar hangi teknikle anlatacağınız da önemli. Bunun kararını seçtiğiniz temaya göre belirlemek en doğrusu olur diye düşünüyorum.
Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Dergilerin edebiyattaki yeri yadsınamaz. Evet, basılı ve dijital olmak üzere birçok dergi ve dijital platformda öykülerim yayımlandı ve yayımlanmaya da devam ediyor. Dergiler benim için heyecan demek, okura ulaşmak demek. Yazdığınız metnin geçerliliğinin kıstası demek. Bir öykünün olgunlaşıp olgunlaşmadığını dergilerden aldığımız yanıtlarla pekâlâ analiz edebiliyoruz. Bana birçok okurum dergiler aracılığı ile ulaştı. Ben de onlara tabii.
Ben her yazar adayının yolunun muhakkak dergilerden geçmesi gerektiğine inanıyorum. Dergiler yazar ve okur arasında bir köprü. Başka bir ifadeyle gönülden gönüle bir yol. Şairler bile bir araya geldiklerinde ilk işleri yazdıkları şiirleri bir dergide yayımlatmak oluyordu. Edebiyatın her döneminde edebiyatçılar bir araya gelerek dergiler çıkarmış. Bunların birçoğu günümüze kadar uzanıyor. Bu da dergilerin önemini gösteriyor bize. Günümüzde değişen ekonomik koşullar nedeniyle bazı kısıtlamalarla beraber basılı dergilerden dijitale geçişler oldu. Buna rağmen varlığını devam ettiriyorlar. Bu demek oluyor ki dergiler her koşulda varlığını sürdürecektir.
Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?
İlk önce karekter oluşturuyorum. Onun pisikolojik durumuna ve sosyal konumuna göre isim koyuyorum. Kahraman bir süre benimle yaşıyor, olgunlaşıp gelişimini tamamladıktan sonra onu karşıma alıyorum. Ve onunla aramızda çatışma ve yüzleşme başlıyor. İçe dönük metinlerde ise muhatabım kendim olabiliyorum tabii. Çünkü içimde yıllar önce yazmamı isteyen biri vardı. Şimdi o kişi farklı zamanlarda farklı kimliklerle karşıma çıkıyor. Yer yer anne, baba, arkadaş, bazen kendim, bazen ise bir düşman olarak...
Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasanız ne olur?
Birey dünyaya adım attığı anda kendi öyküsünün de girişini yazmaya başlar. İçinde bulunduğu şartlar onun hikâyesinin akışını, yönünü belirler. Benim en haklı nedenim kendi hikâyemi yazıyor olmam. Ben hayatın anlamını öyküde, öykü yazmakta buldum. Yukarda da belirttiğim gibi dünyaya bir çift sözüm vardı. Onu söylesem ruhum sükûnete ulaşmayacaktı. Ve yazmazsam hâlâ bir yerlerde kendimi arıyor olacaktım.
Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?
Zihninize gönderdiğiniz iletinin evrende bir karşılığının olduğuna inanırım. Bunun en iyi örneği sanırım Kafka'nın Samsa karekteri. Eseri okuduğumda bir insanın böceğe dönüşmesi hikâyesinin gerçek olma ihtimali üzerine çok düşündüm. Elbette yazdıklarımı yaşadığım şeyler oldu, bu mümkün. Dönüp kendime hayatta her şeyinin mümkün olabileceğini söylediğim anlar oldu. Sevgili hocam Feridun Andaç "yaşayarak yazarsınız" der. Ben de buna binaen yazarak yaşarsınız diyorum. Hayatta olmaz dediğim birçok şeyi yazmaya başladıktan sonra deneyimledim. O nedenle bir insan bir böceğe dönüşebilir mi? Bence evet!
Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?
Günümüz öykücülerinden şüphesiz Emin Gürdamur derdim. Onun imge dünyasını çok başarılı buluyorum.
Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?
Bunun cevabını en iyi hocalarımız verecektir elbette. Naçizane görüşüm faklı oldukları yönünde. Öykü günümüz şartlarına çok uygun ve içinde bulunduğunuz zamana uygun bir tür olduğunu düşünüyorum. Öykü ana yoğunlaşma, yaşamdan bir kesit, az sözle çok şey söyleme sanatı. Hikâyede ise zaman aralığı öyküye göre çok daha geniş. Hikâyenin bugünü, yarını, bir yıl sonrası var. Fakat öykü öyle değil. Bir ana yoğunlaşırsınız, yaşanacak her ne ise yaşanır ve biter. O nedenle ben bu ikisinin ayrı türler olduğunu düşünüyorum. Bu elbette benim düşüncem. Zıddını savunanlara saygım var. Çağımızın getirdiği yeniliklerden biri de ana yoğunlaşma. Bunun en iyi örneği öykü diyebiliriz.
Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?
Elbette. Nasıl yazdığımız, neleri okuduğumuzdan geçer. Hele de öykü yazıyorsanız günümüz öykülerini, öykücülerini ve onların ne söylediklerini çok iyi bilmeniz gerekir. Özellikle öykü çok okurum. Dergileri dijital platformlarda yayımlanan öyküleri okumaya çalışıyorum. Yeni kitapları hem arkadaşlarım neler yazmış diye merak ederim hem de onlara destek olmak için eserlerini temin etmeye çalışırım. Buna ilaveten devamlı takip ettiğim dergiler tabii ki var. Evimde salonumdan mutfağa uzanan her yerde dergilere rastlayabilirsiniz.
Bu keyifli söyleşi için kitaphabere, size ve ekibinize çok teşekkür ederim. Sevgi ve öyküyle kalın.
Yazar: Müzeyyen ÇELİK K. - Yayın Tarihi: 22.08.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 26.07.2024 12:21
Bizleri aydınlattığınız için çok ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum
Muhteşem bir söyleşi olmuş.
Güzel sohbetiniz için teşekkür ediyorum