Hak Ettiğiniz Yaşam

"Zaman diye bir şey yok. Zaman ve mekân evrende var olan kavramlar değildir. Zaman, bulunduğumuz yere bağlı olarak farklı algılandığı için var olmuştur. Benim keşfimse; bu dünyada zamanın mekânla var olduğu ve yapılanların iz bıraktığıdır. Eğer zaman varsa seninle vedalaşmam gerekmiyor. Eğer mekân yoksa burada değilsin demektir."
"My Brother My Sister - Kardeş Kardeş" isimli 2021 yılı İtalyan yapımı film, babasına bu cümlelerle veda eden Nikola'nın konuşmasıyla başlamaktadır. Kız kardeşi Tesla ise dinleyiciler arasındadır. Tabutta bulunan ise; mucit ve fizikçi Nikola Tesla'nın adını çocuklarına veren bir astrofizik profesördür. Tesla, abisini 20 yıldan sonra ilk defa o gün, babasının cenaze merasiminde görmektedir. İki kardeş miras paylaşım şartı olarak 1 yıl süreyle aynı evi paylaşmak zorunda kalacaklardır. Yapımın senaryosu bu konuyla temellendirilirken, sıradan bir aile dramı gibi gözükse de iletişimle çözüme kavuşan sorunların odağında bir "mekân" yani bir "ev" bulunmaktadır.
"Ev", "konut", "yuva", "ekmek teknesi"… Adı her ne olursa olsun bir mekânın ifade ettikleriyle izleyici karşısına geçen "Kardeş Kardeş" filmi bendenize başka bir yapımı anımsattı. Aklıma düşen David Pastor ve Alex Pastor 'ın hem yönetmen koltuğunda oturduğu hem de senaryosunu yazdığı "Hogar-The Occupant-Konut" isimli filmdi. Başrolünü Javier Gutierrez üstlendiği ve yardımcı erkek rolüyle Mario Casas 'ın eşliğindeki filmde de senaryo bir evin etrafında dönmekteydi. Okumakta olduğunuz yazı "Konut" filmi hakkındadır.
Konut
Javier (Javier Gutierrez) varlıklı ve başarılı bir reklamcıdır. Gün gelir işleri bozulur. Elinde avucunda ne varsa yitirir. Bu girdaptan kurtulmak için önce son model arabasını satar. Bu kaybını gururuna yediremediği için etrafına arabasının tamirde olduğunu söyler. Eski hayatına dönmek için verdiği mücadelenin ilk etabında sadece arabasını kaybetse de zamanla evinin kirasını ve oğlunun okul taksitini de ödeyemez hale gelir. Temel ihtiyaçların dahi karşılayamayacağına kanaat getiren aile daha ekonomik bir eve taşınmaya karar verir. Bu hamleyle bütçelerinin rahatlayacağını umut etseler de Javier'in hayatı kökten değişecektir.
Eşinin bir giyim mağazasında tezgâhtarlık yapmasına, tecrübesine layık iş bulamayışına, oğlunun yeni okulundaki sıkıntılarına, mahallenin gürültülü ve karmaşık yaşamına ayak uyduramayan, varlıklı üst sınıftan yoksullar sınıfına isteksizce dahil olan Javier bir boşluğa düşmüş gibi olur. Çabaları ise; içine içine yanan bir mum kadar yetersiz kalır. Eşi Marga (Ruth Diaz) maddi durumlarını düzeltmek için gereken çabayı gösterse de; eski evlerinin yeni sakinlerinin lüks yaşantısını izlemeye koyulur. Her gün eski evlerinin sokağına gider, arabada oturarak evi izler. Burada geçirdiği saatler Javier'in içindeki kötülüğü gün ışığına çıkartır. Bu kötülük öylesine ölümcüldür ki artık ona kendisi bile engel olamayacaktır.
"Ben Bir Hayalciyim!"
Javier, ruhsal çöküntünün eşiğindedir. Kendisini "hayalci" olarak niteleyen ve reklam sektöründeki pırıltılı geçmişine rağmen bu gün teklif edilen işlerin niteliksizliğiyle malum eşiği hızla atlar. O noktadan sonra geçmişte parçası olduğu düzenin kendisine sağladığı refahı geri almak için tereddütsüz her şeyi yapacak birine dönüşür.
Film; doyumsuzluk, haset, çocuk istismarı, şiddet, ahlaksızlık, aile, nostaljik takıntı, reddediş ve sınıf çatışması konularında çıkarımlar yapmayı mümkün kılmaktadır. Özellikle vurgu yaptığı ise; nesnelere delicesine bağlanan ve hayatını onlarsız sürdüremeyeceğine inanan, daima "daha, daha, daha" diyen doyumsuz insanoğludur. Bu halin kendisinde yarattığı fiziksel ve ruhsal tahribatı görmezden gelerek sistemin dışında kalmaya tahammülü olmayanların ahlaki değerlerini yitirişini, ailesini yok sayışını ve cana kastı göz kırpmadan icra etme kapasitesini anlatmaktadır. "Varlıklı olmak için insanlıktan çıkılır mi?" sorusuna bu film net ve kısa bir cevap vermektedir: "Evet".
Bin bir hile çeviren ve şeytana pabucunu ters giydirecek yolları deneyen başkahramanın; kısa süre önce "beyaz yakalı", kibar, modern, düşünceli, saygılı ve cömert biri olduğuna inanmak öylesine güçtür ki. Esasında bu şahsiyeti derinlemesine işleyen film, 21. yüzyılın "sözde" insanlığını aynalar gibidir. Ayna tutulan başroldeki karakter olsa da, düzenin bir dişlisi olmaktan başka seçeneği olmayan izleyiciyi bir adım geri çekilerek fotoğrafa uzaktan bakmaya sevk etmektedir. Toplumsal yapının gücünü ölçen temel etkenlerden; sevgi, saygı, sabır, merhamet, hoşgörü, vicdan ve adalet gibi insani değerlerin yok olmaya yüz tuttuğunu gösteren başkaraktere izleyicinin önce nefret duyması olasıdır. Özgür iradeyle vuku bulan her hareketi besleyen diğer faktörler dikkate alındığında Javier'in yaptıklarının giderek hafiflemesi, "Acaba ben onun yerinde olsam ne yapardım?" sorusuna verilen yanıtların içeriğine göre nefretin şiddetinin azalması aynı oranda olasıdır.
İnsani değerlerin zayıfladığı hatta "zayıflamak" kelimesinin yetersiz kalarak "değerler krizi" nin yaşandığı bir süreçten geçtiğimizi, sevginin yerini nefretin, saygının yerini hürmetsizliğin, merhametin yerini zorbalığın, hoşgörünün yerini tahammülsüzlüğün ve cana kast etmenin aldığını saat başı ulusal haberlerde izlediğimiz şu günler; ülke olarak öfke toplumu olma yolunda hızla ilerlediğimizin göstergesidir. Ceviz kabuğunu doldurmayacak sebeplerle işlenen cinayetler, aile içi geçimsizlik, kadına şiddet, çocuk istismarı, hayvanlara ve doğaya verilen zararın her an duyulur görülür ve bilinir olmasıyla sıradanlaşması ne yazık ki Javier gibi olmanın zeminin hazırlamaktadır. Peki, filmde bir tek Javier mi öyle? Filmdeki tüm insanları gözden geçirirsek şüphesiz tamamının masumiyetiyle ilgili ciddi soru işaretleri zihnimizde bir trafik sinyali gibi yanıp sönecektir.
Filmin yönetmeni ve senaristleri olan David Pastor ve Alex Pastor kardeşlerin sürekli su damlatan musluk üzerinden Javier ve dolaylı olarak onun gibi olanların biteviye bir devinim içinde, akmakla akmamak arasında hiçbirşey yapmadan beklenen sürede, kendilerinde iyi olana dair bir damlayı daha eksilttiğine dikkat çekmektedirler. Yani her damla ile saf öz benliklerinden kayıp yaşamaktadırlar.
Film boyunca nafile beklediğim ise; "Oğlumun toplum dışına itilmesini ve karımın çamaşır suyu kokmasını istemiyorum." diyen kocasına karşı her şeyden habersiz gibi görünen Marga'nın filmin sonunda bir atak yaparak tüm olanları delilleriyle ortaya dökmesi ve kocasının cezalandırılmasını sağlamasıydı. Ancak olmadı. Filmi izleyenlerin çoğunun bu beklentiye kapılarak; yapılanın yapanın yanına kar kalmayacağına dair garip bir iyi niyet bekleyişine düşeceklerini sanmakta olduğumu belirtmeliyim.
Sonuç
Çok tanrılı dönemlerde insanların kurguladıkları ve kutsallık atfettikleri öyküler gibi gerçekleri kendilerine göre açıklayan, insanın sorduğu her soruya yanıt verebilen "mitos" lar gibi olduğu daha filmin ilk dakikalarında dile getirilen, tecrübesi aşikâr bir reklamcının nasıl bu kadar çabuk gerilediği filmin ardında bıraktığı en büyük soru işaretlerindendir. Javier'in iş bulamadığı için nasıl bu kadar kısa sürede ve böylesi kötü bir karaktere dönüştüğü, yeni taşınılan bir evin kilidinin neden değiştirilmediği, henüz tanışılan birinin neden çabucak eve/yemeğe davet edildiği gibi mantık hatalarına rağmen filmdeki (özellikle gökyüzünden çekilenler) görüntülerin görsel zenginliği göz doldurmaktadır. Bir parça İstanbul'a benzettiğim Barselona'nın caddelerini, sokaklarını, evlerini izleyicisine getiren "Konut", vermek isteği mesajları layıkıyla aktaran bir yapım. Sıradanmış gibi görünen senaryosuyla ve gerçek hayattaki ismiyle filmde yer alan Javier Gutierrez başta olmak üzere sergilenen iyi oyunculuklarla sıradan bir film değildir.
Sahip olma, iktidarda olma, en iyi olma, en zengin olmayı arzulayan insanoğlunun bilinçaltının girift dehlizlerinde navigasyon ile dolaşır gibi kurgulanan karakterlerin yakın plan çekimleriyle özel bir film olduğu söylenebilir. Ve söylenebilecek bir şey daha varsa o da; "kapitalist" bir diğer tabirle "serbest piyasa ekonomisi" bazı hayatlara cömertçe peri tozu serperken bazılarına ölü toprağı serpiştirdiğidir.
Filmin Adı: Hogar-The Occupant-Konut
Yönetmen/Senarist: David Pastor, Alex Pastor
Oyuncular: Javier Gutierrez, Mario Casas, Bruno Cusi, Ruth Diaz, David Ramirez, David Selvas, Cristian Munoz, İris Valles Torres
Süre: 103 dk
Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 18.02.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.02.2022 23:25