Hat 7°’de Prof. Dr. Fatma Bölükbaş Kaya, Söyleşi, Şevval BAŞTAN

Hat 7°’de Prof. Dr. Fatma Bölükbaş Kaya yazısını ve Şevval BAŞTAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Hat 7°’de Prof. Dr. Fatma Bölükbaş Kaya

18.06.2025 09:00 - Şevval BAŞTAN
Hat 7°’de Prof. Dr. Fatma Bölükbaş Kaya

Hat 7°'nin ilk durağında, Türkçenin öğretiminde teoriden uygulamaya uzanan ve dijitalleşmeyle yeniden şekillenen basılı ders kitaplarının dünyasına yakından bakıyoruz.

Konuğumuz, Yabancılara Türkçe Öğretimi alanındaki öncü çalışmalarıyla tanınan, Yeni İstanbul Seti'nin yazarlarından Prof. Dr. Fatma Bölükbaş Kaya.

Kaya, hem akademisyen hem de yazar kimliğiyle sorularımızı yanıtladı.

Geleceğin öğretim materyalleri nasıl şekillenecek? Materyaller hangi ölçütlerle güncelleniyor? Türkçeyi öğrenen öğrencilerin en zayıf beceri halkası hangisi? Öğretmenler ve öğrenciler Yeni İstanbul Seti'ni neden benimsedi? Eğer siz de Yabancılara Türkçe Öğretimi alanına ilgi duyuyorsanız, bu röportaj tam size göre. Hat 7°, dil öğretiminin kalbine dokunuyor.

Bu yolculuğa siz de davetlisiniz.

İstanbul seti uzun süredir birçok kurumda tercih edilen öncü bir kaynak. Bu seti hazırlarken ve güncellerken hem yapısal hem de kültürel açıdan taşımasını önemsediğiniz temel değerler nelerdi?

Yeni İstanbul Uluslararası Öğrenciler İçin Türkçe Öğretim Seti, dünyada en çok konuşulan diller arasında ilk sıralarda yer alan Türkçeyi hızlı ve etkili bir biçimde öğrenmek isteyen yetişkinler için Avrupa Dilleri Ortak Başvuru Metninde belirlenen dil düzeyleri esas alınarak hazırlanmış bir öğretim seti. Bu setin hazırlanmasında iletişimsel ve öğrenen odaklı yaklaşımı esas aldık, bu yolla öğrencilerin Türkçeyi dilin dört temel beceri alanında da etkin bir biçimde kullanmalarını hedefledik.

Bu seti hazırlarken dil öğreniminde kültürlerarası etkileşimin ve kültürel farkındalığın önemini göz önünde bulundurduk. Öğrencilerin farklı kültürlerden gelen bireylerle bir arada yaşama konusunda olumlu tutum geliştirmelerine destek olacak metinlere, etkinliklere ve uygulamalara öğretim setinin genelinde etkili bir biçimde yer vermeye çalıştık. Bu yolla öğrencilerin dilsel yetkinlikleriyle beraber kültürlerarası iletişim yetkinliklerini de geliştirmeyi amaçladık.

Bu setin yaygın şekilde kullanılmasında sizce pedagojik olarak en güçlü yönü neydi? Öğreticilerin ve öğretmenlerin en çok benimsediği tarafı sizce nedir?

İstanbul Uluslararası Öğrenciler İçin Türkçe Öğretim Seti, Türkiye'de 70'ten fazla üniversite ile çok sayıda resmî ve özel kurs tarafından tercih edilmektedir. Yurt dışında ise Harvard, Michigan gibi pek çok saygın üniversitede ders kitabı olarak seçilmiştir. Bu set ayrıca ABD, Almanya, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Bosna Hersek, Fransa, Hollanda, İngiltere, Özbekistan, Rusya, Slovakya, Yunanistan gibi birçok ülkede üniversitelerde ve dil kurslarında Türkçe öğretim materyali olarak kullanılmaktadır. İstanbul Uluslararası Öğrenciler İçin Türkçe Öğretim Seti'nin bu kadar geniş kitlelere ulaşması, bu setin hem öğretenler hem de öğrenenler tarafından başarılı bulunmasının bir sonucudur. Bu başarının sebebi ise bu sette yaşayan Türkçenin dilin doğal seyri içinde öğretilmesi; dil ile beraber kültürün de abartı ögelerine yer verilmeden olduğu hâliyle yansıtılmasıdır.

Uzun yıllardır farklı dil merkezlerinde kullanılan bu kitapla ilgili öğretmenlerden ya da öğrencilerden gelen geri bildirimler Yeni İstanbul'da ve projelerinizde ne şekilde etkili oluyor?

İstanbul kitaplarını 2009 yılında hazırlamaya başladık ve 2011 yılında kitaplar tamamlandı. Şimdiye kadar geçen bu 15 yıllık süreçte elbette yabancı dil olarak Türkçenin öğretimi alanında akademik, pedagojik ve teknolojik birçok gelişmeler yaşandı. Bu doğrultuda İstanbul öğretim setinin yazarları olarak bizler de bu yaşanan gelişmelere paralel olarak öğretim setinde güncellemeler ve eklemeler yapma gereği duyduk. Kitaplarımızı güncellerken yol göstericilerimiz şunlar oldu: *Kitabımızı kullanan öğretim elemanlarının görüşleri. *İstanbul kitapları üzerine hazırlanmış lisansüstü tezler, makaleler, bildiriler. *İstanbul kitabını inceleyip görüş bildiren akademisyenlerin önerileri. *Kitabımızla Türkçe öğrenen uluslararası öğrencilerin görüş ve eleştirileri. *Avrupa Dilleri Ortak Başvuru Metnindeki güncellemeler.

Biz, kitaplarla ilgili olarak gelen tüm önerileri ve eleştirileri dikkate aldık. Kesinlikle hiçbir savunma mekanizması geliştirmeden, karşı tarafın akademik birikimini sorgulamadan ya da hiç kimseyi ötekileştirmeden tüm eleştirileri dinledik, değerlendirdik. Çünkü eğer bir kişi kitapla ilgili bir yorum yapıyorsa ya da beğenmediği bir noktayı dile getiriyorsa, mutlaka öyle hissediyordur ve kitabı kullanırken zorlandığı bir nokta vardır, diye düşündük. Güncellemelerden sonra da çok olumlu dönütler aldık.

Yeni İstanbul setindeki okuma ve dinleme metinlerini oluştururken nasıl bir süreç izlediniz? Metinleri sıfırdan mı yazdınız, sadeleştirme tekniklerinden mi yararlandınız? Özellikle son güncellemelerde hangi yaklaşım ve kriterleri benimsediniz?

Yeni İstanbul setindeki okuma ve dinleme metinlerini oluştururken izlediğimiz yol elbette dil düzeylerine göre farklılık gösterdi. A1 düzeyinde, özellikle anlaşılabilir girdi ilkesine dayalı olarak temel sözcük dağarcığını ve basit sentaktik yapıları esas alan metinleri kullanma yoluna gittik. Bu düzeydeki bazı metinler tarafımızdan yazıldı, bazı metinler ise alanda "kullanmalık metin" olarak ifade edilen metin türlerinden seçildi. İlerleyen düzeylerde ise öğrencilerin artan dil yeterlikleri doğrultusunda daha otantik ve içerik açısından zengin metinlere yöneldik. Bu noktada, sadeleştirme tekniklerinden yararlandık. Metinleri sözcük seçimi, cümle yapısı ve bilgi yoğunluğu açısından -bağlamı koruyarak- yeniden düzenledik. Okuma ve dinleme metinlerinin sadece dil bilgisel ya da sözcüksel açıdan değil, kültürel anlamda da öğrencilerin gelişmelerini sağlayacak bir nitelikte olmalarına dikkat ettik. Kitap setinin son güncellemesinde ise şu dört temel kriteri göz önünde bulundurduk: Düzeye uygunluk, iletişimsel yeterlik, kültürel farkındalık ve tematik çeşitlilik. Metinlerin her birinin bir dilsel hedefe hizmet etmesinin yanı sıra, öğrencinin ilgi ve deneyim dünyasına da hitap etmesini istedik. Ayrıca D-AOBM (Diller İçin Avrupa Ortak Başvuru Metni) ölçütleriyle uyumlu olmasına ve Türkçenin yapısal özelliklerini doğal biçimde yansıtmasına özen gösterdik.

Okuma becerisine yönelik materyallerin sahada eksikliği hissediliyor. Bu eksikliği gidermeye dönük yeni yayınlar planlıyor musunuz?

Okuma metinleri öğretim setleri içinde yer almakla birlikte, yabancı dil olarak Türkçe öğrenenlerin okuma becerilerini geliştirme noktasında elbette yeterli değil. Bunun için seviyelendirilmiş okuma kitaplarına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Neden derseniz, dil öğrenen bireylerin dil yeterlik düzeyleri birbirinden farklıdır. Her öğrenci aynı hızla ya da aynı yöntemle öğrenmez. Seviyelendirilmiş okuma kitapları ise tam da bu farklılıklara cevap verebilen materyallerdir. İçerikleri, kelime sayıları, cümle yapıları ve anlatım biçimleri öğrencinin bulunduğu seviyeye uygun olarak düzenlenir. Bu sayede öğrenci ne çok kolay ne de çok zor bir metinle karşılaşır; tam aksine, gelişimini destekleyecek ideal bir zorluk düzeyinde okuma yapar. İstanbul Öğretim setini hazırladığımız ekip arkadaşlarımızla, seviyelendirilmiş okuma kitapları da hazırlamıştık. Yeni baskıları için güncellemeler yapmayı ve o çalışmaya yeni kitaplar eklemeyi planlıyoruz.

Yeni İstanbul setinde sözcük dağarcığı, yapı sıralaması ve kur geçişleri nasıl belirlendi? CEFR dışında Türkiye'ye özgü bir öğrenici profili dikkate alındı mı?

Yeni İstanbul setinde gerek sözcük dağarcığının belirlenmesinde gerekse konu sıralamasının yapılmasında, Diller İçin Avrupa Ortak Öneriler Çerçevesindeki tanımlamaların ve temaların yanında, elbette Türkçenin tipolojik özelliklerini de göz önünde bulundurduk. Ayrıca Türkçe öğrenen öğrenci profilini de dikkate aldık. Öğrenci profilinin belirlenmesinde, YÖK ve YTB'nin veri tabanları ile bu alanda yapılmış akademik çalışmalardan faydalandık. Bununla birlikte Türkçe öğretim merkezlerinde Türkçe öğrenen öğrencilerle de görüşmeler yaptık.

Setin dijital versiyonu Z-kitap formatında erişilebilir. Ancak sizce bir öğretim materyalinin dijitale taşınması sadece format meselesi midir? Dijitale özgü ayrı bir öğretim felsefesi de gerekli midir?

unnamed

Yeni İstanbul Uluslararası Öğrenciler İçin Türkçe Öğretim Seti, Kişiselleştirilmiş Zenginleştirilmiş Etkileşimli Kitap olma özelliğiyle diğer öğretim setlerinden ayrılmaktadır. Bu öğretim setini kullanan her öğretmen sınıfındaki öğrencilerin hazır bulunuşluk durumuna göre kitaba eklemeler yapabilmektedir. Kitaptaki öğrenme üniteleri video ve ses dosyaları desteğiyle zenginleştirilmiştir ve kitapta sunulan cevap anahtarı sayesinde öğrenci kendi öğrenme durumunu değerlendirebilmektedir. Kitabın z-kitap özelliği sayesinde uluslararası öğrenciler, kendi ülkelerinden tıpkı sınıf ortamındaki gibi etkileşimli olarak Türkçe öğrenme fırsatını yakalayacaklardır.

Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde öğretmenlerin sınıf içinde en çok zorlandıkları konular sizce neler? Bu sorunlar iyi tasarlanmış materyallerle nasıl hafifletilebilir?

Gerek bu alandaki akademik çalışmalar gerekse gözlemlerimiz öğretmenlerin ve öğrencilerin en çok yazma becerisinde zorlandıklarını göstermektedir. Öğrencileri yazmaya teşvik etmek ve onların yazma kaygılarını azaltmak, elbette iyi tasarlanmış materyallerle mümkündür. Bizler de İstanbul setini güncellerken yazma bölümüne özel olarak eğildik. Yeni İstanbul'a farklı türlerde metin oluşturma çalışmaları ekledik. Daha önceki kitapta bireysel yazma ağırlıklı olan etkinlikleri işbirlikli yazma biçimine dönüştürdük. Öğrencinin yazmasına model olacak örnek yazma çalışmaları sunduk. Daha önce bağımsız olarak yapılan yazma çalışmalarını bütünleşik beceri öğretimi esasına göre düzenledik. Bütünleşik beceri öğretimine uygun olarak okuma-yazma, dinleme-yazma, konuşma-yazma biçiminde yazma etkinlikleri oluşturduk.

Ölçme-değerlendirme açısından Türkçe öğretimi materyallerinde en çok karşılaştığınız sıkıntılar nelerdir? Kur sonu sınavları, yazma becerisi gibi alanlarda içerik ve ölçme ilişkisini nasıl kuruyorsunuz?

Türkçe öğretimi materyallerinde ölçme değerlendirme boyutu ne yazık ki çoğu zaman öğretimle tam anlamıyla örtüşmüyor. Özellikle yazma becerisi gibi daha üretime dayalı alanlarda bu kopukluk çok daha belirgin hale geliyor. En çok karşılaştığımız sorunlardan biri, ölçme araçlarının öğrencinin dil seviyesine uygun olmaması. Bazı materyallerde, örneğin A2 düzeyindeki bir öğrenciye B2 düzeyinde bir yazma sorusu yöneltiliyor. Bu da öğrencinin hem motivasyonunu düşürüyor hem de performansını objektif şekilde değerlendirmemizi zorlaştırıyor. Aynı şekilde, bazı kur sonu sınavlarında metin türü, görev yönergesi veya değerlendirme ölçütleri net değil; dolayısıyla neyin ölçüldüğü de muğlâk hale geliyor. Bir diğer sıkıntı da yazma becerisiyle ilgili değerlendirme kriterlerinin standart olmaması. Yazma üretken bir beceri olduğu için daha fazla özen gerektiriyor. Ancak bazı ölçme araçlarında sadece gramer doğruluğu veya kelime sayısı üzerinden değerlendirme yapılıyor. Oysa yazma; bağlam kurma, metin bütünlüğü, amaca uygunluk gibi birçok alt beceriyi barındırır. Biz kendi uygulamalarımızda mümkün olduğunca bu alt bileşenleri içeren analitik bir değerlendirme ölçeği kullanıyoruz. İçerik ve ölçme ilişkisini kurarken temel ilkemiz şu: Öğrenciye ne öğrettiysek, onu ölçmeliyiz. Bu yüzden kur sonu sınavlarını hazırlarken her beceri alanını, ilgili kur boyunca işlediğimiz içeriklere dayandırıyoruz. Yazma becerisinde de bu içeriklerle örtüşen yazma türleri belirliyoruz. Ayrıca ölçme sadece sonuca odaklı değil, sürece de duyarlı olmalı. Bu yüzden bazı uygulamalarımızda portfolyo temelli yazma dosyaları hazırlatıyor, yazma sürecini adım adım izliyoruz. Böylece sadece ürün değil, öğrencinin yazı üretme süreci de değerlendirilebiliyor.

yeni-istanbul-c1-yabancilar-icin_68448_1 Eğer tüm kaynaklar, zaman ve imkânlar elinizde olsaydı… Hayalinizdeki Türkçe öğretimi seti nasıl olurdu? Neyi farklı yapardınız?

Açıkçası bu soruyu her kitap yazarının kendine sorduğunu düşünüyorum. Çünkü sahada çalışırken sürekli bir şeylerin eksik olduğunu, daha iyisinin mümkün olduğunu hissediyorsunuz. Benim hayalimdeki Türkçe öğretimi seti, sadece bir kitaplar bütünü değil; bir öğrenme ekosistemi olurdu. Öncelikle, seviyelendirilmiş ama gerçek yaşama dayalı içerikler ön planda olurdu. Yani kitaplarda geçen tüm diyaloglar ya da metinler, tamamen hayatın içinden olurdu. Ama sadece metin olarak değil; video, ses kaydı, interaktif uygulamalarla desteklenmiş şekilde.

Setin içinde mutlaka bireyselleştirilmiş dijital içerikler olurdu. Yani öğrenci seviyesine, ilgi alanlarına, öğrenme hızına göre içerikler otomatik olarak şekillenirdi. Yapay zekâ destekli bir sistem öğrencinin eksiklerini analiz eder, ona özel etkinlikler önerirdi. Aynı zamanda öğretmen için de rehberlik sunan bir panel olurdu; hangi öğrenci hangi konuda zorlanıyor, hangi beceride ilerleme kaydetti, hepsi anlık izlenebilirdi. Son olarak, setin sadece öğrenci için değil, öğretmen için de detaylı bir rehberliği olurdu. Her etkinliğin amacı, kazanımı, alternatif uygulama yöntemleri açıkça belirtilirdi. Çünkü iyi bir öğretim materyali, öğretmeni sınıfta yalnız bırakmaz. Kısacası elimde tüm imkânlar olsaydı, hayalimdeki set teknolojiyle pedagojiyi, kültürle dili, öğretmenle öğrenciyi buluşturan; sadece öğreten değil, aynı zamanda öğrenciye dili yaşatan bir sistem olurdu.

Sizce Türkçe öğretimi kitapları önümüzdeki on yıl içinde nasıl bir dönüşüm geçirecek? Yapay zekâ, dijitalleşme ve çok kültürlü öğrenici profili bu dönüşümde nasıl bir rol oynayacak?

Bence Türkçe öğretimi kitapları önümüzdeki on yıl içinde çok köklü bir dönüşüm geçirecek. Artık geleneksel "kitap odaklı öğretim" anlayışı, yerini çoklu ortam destekli, kişiselleştirilmiş ve kültürel olarak duyarlı içeriklere bırakacak. En büyük kırılma noktası kuşkusuz yapay zekâ olacak. Şu anda bile yapay zekâ, dil öğrenicilerinin eksiklerini analiz edebilen, anında geri bildirim verebilen sistemler sunabiliyor. On yıl içinde bu teknolojiler çok daha erişilebilir duruma gelecek. Öğrenci yalnızca kitapla değil, kitapla bağlantılı dijital platformlarda, kendine özel içeriklerle öğrenmeye devam edecek. Örneğin bir öğrenci belirli bir gramer yapısında zorlanıyorsa, sistem bunu fark edip ona uygun yeni okuma parçaları, dinleme etkinlikleri ve alıştırmalar önerecek. Bu da "herkes için aynı kitap" anlayışını büyük ölçüde değiştirecek. Ama bence bu dönüşümde en kritik rol, çok kültürlü öğrenici profili olacak. Bugün sınıflarımızda çok farklı ülkelerden, farklı yaş gruplarından ve eğitim geçmişlerinden gelen öğrenciler var. Gelecekte bu çeşitlilik daha da artacak. Dolayısıyla kitapların da bu çeşitliliğe duyarlı olması gerekecek. Hedef kültürle birlikte öğrencinin kendi kültürünü ifade edebileceği, kültürlerarası etkileşimi teşvik edecek yapılar öne çıkacak.

Özetle, önümüzdeki on yıl içinde Türkçe öğretimi kitaplarının geleneksel yapıdan uzaklaşarak dijitalleşme, yapay zekâ ve çok kültürlü öğrenici profiline uyum sağlayan dinamik bir yapıya dönüşeceğini düşünüyorum. Kitaplar artık sabit içerikler sunan araçlar değil, öğrenciye özel içerik öneren, etkileşimli ve kültürel çeşitliliğe duyarlı öğrenme platformlarına evrilecek. Yapay zekâ, öğrencinin güçlü ve zayıf yönlerini analiz ederek kişiselleştirilmiş öğrenme yolları sunarken; dijital teknolojiler öğrenmeyi daha kalıcı ve keyifli hale getirecek.


Yazar: Şevval BAŞTAN - Yayın Tarihi: 18.06.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.06.2025 14:22
2.155

Şevval BAŞTAN Hakkında

Şevval BAŞTAN

2002 yılında Bursa'da doğdu. Ortaokul ve liseyi İmam Hatip'te bitirerek hayatına kıdemli bir İmam Hatipli olarak devam etmektedir. Şu an için Kocaeli Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünde öğrenci olup amatör olarak çizerlik yapmaktadır.

Şevval BAŞTAN ismine kayıtlı 30 yazı bulunmaktadır.

Twitter Instagram LinkedIn YouTube Kişisel