Hay Bin Yakzan’ın Kayıp Adası
İçimdeki adada kayboldum ve aklımı kullanarak içimdeki kayıp adayı bulacağım. Ben Hay Bin Yakzan. Allah'ın Hayy ismiyle hayat bulmuş hakikat arayıcısı. Kimseler yoktu. Absal'ın içimdeki kayıp adaya düşmesine daha zaman vardı. Üzerimde annemin ölümünün gölgesi. Hiçbir yere gidemeyecektim ya da gittiğim her yerde içimdeki kayıp adanın yansımalarıyla karşılaşacaktım. Buydu benim hakikatim. Bir başkasının suretinde kendimi görecektim.
Aklım bütün varlık aynalarını kırmıştı. İnsanlar karanlıktı. Bir kadının ellerinin sıcaklığını hissetmek yasaktı. Aklımla içimdeki kayıp adayı bulmaktan başka çarem yoktu. İnsanlar baskılıyordu ruhumu. İçsel geçişlerden geri kalıyordum. Sağ elimde peygamberlerin kalbi, sol elimde filozofların beyni, bir başıma yürüyordum ve kayboluyordum. Bir türlü cennetimin çatısını kuramıyordum, cehennem alevlerini tanımlayamıyordum.
Ben Hay'dım; Allah'ın Hayy isminden hayat bulmuştum. Ceylanlar düşerdi gözlerimdeki uçurumlardan. Bir başıma ağlardım. Gözyaşlarım azar azar yalnızlığımı büyütürdü. Gözyaşlarım yalnızlığıma dayelik yapardı. İçimdeki kayıp adayla birlikte kaybolmamak için aklıma savaş açardım. Olmazdı. Aklım dur derdi, bu çılgınlığıma. "Yegane sermayeni kaybetmene göz yumamam." Durmak zorunda kalırdım.
Bir kadının ellerinin sıcaklığını özlerdim. Ceylan derisiyle kefenlenip gömülmek isterdim. Aklımın toprağında çürümeyen tek dua tohumum bu olurdu: Ceylan derisiyle kefenlenip gömülmek.
Absal gelince hayatım değişti. Kendim ile Hayy olan ben arasındaki bağlantıyı kurdum. Absal yeni bir başlangıç oldu benim için. Aklımın vadisinde özgürlük şarkılarımı okumaya başladım. Bir başkası güzeldi. Bu gölgesi ve aşkı olmayan Absal olsa da.
Hakikat ışığıyla içimdeki kayıp adayı aramaya başladık. Ben önde Absal arkamda. Kaç tane sonsuzluğu yitirdiğimizi bilmeden yürüdük. Aradık. Uzak değildi içimdeki kayıp ada. Akıl ile aşkın karşılaştığı yerde buldum içimdeki kayıp adayı. Korktuğum başıma gelmemişti. Aklım yerini ve göğünü kaybetmemişti. Sütunsuz bir kıbleye asılmıştı bütün bir geçmişim ve geleceğim. Hatıralarımın hükmü ve karşılığı yoktu. İçimdeki bütün ceylanlar intihar etmişti aşksızlık yüzünden. Aşkın hamuru ekşimişti, bozulmuştu. Aşk hamurundan aşk kuşları yapamayacaktım.
İnsanın üç yüzünü öğrenmiştim içimdeki kayıp adayı bulduğum yerde. İnsan karanlıktı, insan zalimdi, insan zindandı. Ve hep kendime hüsran olarak kalacaktım. Duyuyor musun anne? Beni hep kendine hüsran olmak için büyütmüşsün. Şimdi içimdeki tek kişilik adada senin ölümün ve kendi hüsranımın bekçiliğini yapacağım, ölene dek. İnsanlar beni hakikat arayıcısı sanacak. Ben hakikati bulamadım anne. Hakikat beni yuttu içimdeki tek kişilik adada. Yitirdiğim sonsuzluk kadar yalnızım. Absal teselli vermiyor anne. İstediğim gibi başka adalara da geçiş yapamıyorum.
Akşamlar ölüme yatmış bir ceylanın yalnızlığıyla iniyor tek kişilik adamın üzerine. Bana bıraktığın miras bu oldu. Hatıra diyemiyorum zira geçmişimi hatırlayamıyorum. Gece ile sabah arasındaki yolları yitirdim. Kalbimin toprağındaki dua meyveye durdu: Ceylan derisiyle gömülmek uzak bir ihtimal değil artık. Gitmek sonra içimdeki adayla bir başına. Yepyeni sonsuzluklara karışmak. Dibacesi, elifbası, hitamı, yankısı ve gölgesi olmayan sonsuzluklar.
Hay Bin Yakzan
İbn Tufeyl, İbn Sina
Yapı Kredi Yayınları
Çev. M. Şerafeddin Yaltkaya, Babanzade Reşid
Sayfa 168
İstanbul, 2019
Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 03.11.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 07.07.2023 12:10