Heba Olmuş Hayatlar
S. Çelebi kaleme aldı...
Uzaktan bakışıp sonra tanışma faslı
Hasan Ali Toptaş ismi, takip ettiğim kitapla ilgili Youtube kanallarında (zannedersem bu hesapların sahiplerine booktuber deniyor) sık duymaya başlamamla 'denk gelirsem bi okuyum listeme' eklenmişti.
Bu süreçte sesli kitap dinlerken denk geldiğim, yazarın Kuşlar Yasına Gider romanından tadımlık bir parça ile bu leziz dilin tadı damağımda kaldı.
(İç hesaplaşma: uzun süre teknolojinin, sosyal medyanın vs bize nitelikli içerikler sunamayacağını düşünüp, sadece boş vakit geçirme araçları olduğunu düşünmüştüm. Teknoloji yararlı mı değil mi münazaralarında 'iyiye kullanırsan çok faydalı da olabilir' tezini yenice idrak etmiş bulunmaktayım.)
Sonrasında bir radyo programında dinlediğim yazarın zarif üslubu, yazma hususunda gösterdiği titizlik, kullandığı dilde kurguladığı estetik ve matematik Toptaş kitaplarına karşı iyiden iyiye bir merak uyandırdı bende.
Ve Heba kitabıyla birlikte uzaktan devam eden gözlem sürecim yerini tanışmaya bıraktı.
Kitap FT Oppenheimer'in on finalistinden biri. (Olağanüstü yeteneğe sahip sanatçıları tanıtmayı amaçlayan bir ödül imiş). Aynı zamanda 2016 Sedat Simavi ödülü de Heba 'ya verilmiş.
Kitabın ismine dair
7 bölümden oluşan kitapta heba isimli bir bölüm yok. Kitabın içerisinde de heba kelimesi hiç geçmiyor.
Kitapta ziyan olmuş pek çok insanın öyküsü mevcut ve başkarakterin adı ise Ziya, bu sebeple kitabın ismi Ziyan olsa imiş güzel olurmuş sanki diye düşünmeden edemedim. Sonrasında senin düşündüğünü Hasan Ali Toptaş zaten düşünmüştür demek ki o kadar özgün bir fikir değil ki, böyle bir kelime oyunu yapma fırsatı olduğu halde kullanmamış deyip içimdeki sesi biraz da bozdum hatta.
Kitap bittikten sonra yorumları okurken gördüm ki, kitabın adı başta ziyan olarak düşünülmüş fakat aynı dönemde çıkan bu isimli bir kitap daha olduğu için Heba ismi tercih edilmiş. (Hakan Günday'ın kitabı olma ihtimali yüksek )
(İç hesaplaşma: Kendime karşı biraz mahcup oldum. Ona sanki başarılı bir yazar kadar özgün düşünme ihtimali yokmuş gibi davrandım. Belki de yazara ortalama bir okur gibi sade düşünme hakkı vermemiş oldum. Bilmiyorum ama ikisi de hoş değil. )
Ziya ve Heba olan diğerleri
Kitap ilk bölümde ziyan bir hayatla, Binnaz Hanım'ın hayatı ile başlıyor lâkin Binnaz Hanım belki de zaten hiç var olmayan biri, bu durum romanın tüm kahramanları için geçerli.
Ziya'nın 42 yıldır kendini yargılamasına sebep olan güvercinden başlayarak, Besim'e kadar tüm karakterler...
Belki Ziya'nın kuşla yaşadıklarından sonra odasına kapanıp uyumasıyla başlayan bir rüya belki karakolda çekilmiş kafanın ardından kurgulanan bir dünya ya da hakikat...
Hangisi olduğundan emin olamadığım bu kurguda en yoğun hissedilen duygu ve durumlar; hiçbir canlıya kasten zarar vermemenin ötesinde yanlışlıkla verilen ve ortalama bir köy çocuğu için olağan bir oyun olan bir zararın bile bir ömür vicdan azabını taşıyacak bir rakiklik, astlarına sözel ve fiziksel şiddet uygulamaktan adeta keyif alan bir hoyratlık, anti-militarist bir yaklaşım, ölesiye bir minnet duygusu, köy ve köylüyle ilgili yaygın iki yargının da örnekleri.
Köylü misafirperverdir, içtendir, doğaldır, bilgedir, fedakârdır...
Öte yandan köylü içten pazarlıklı, haset, yabancıyı sevmeyen, çıkarına düşkün, dedikoducu ve hatta bu dedikodu ile bir insanın belki bir ailenin yok olmasını umursamayacak kadar keyif alıcıdır bu işten.
Kitabın sonları sık sık iki farklı kitabı hatırlattı okuma esnasında. Toplumun hep birlikte malum bir sona duyarsızca seyirci kalışı ile Kırmızı Pazartesi'ni, Yakup Kadri'nin köylülerine benzeyen karakterlerle de Yaban'ı.
Tüm bu yoğun renklerin yanı sıra bir kuru fasulye yemeği tarifinin, bir köy düğününün seyrinin içine yerleştirilmiş çokça ara renk fazlaca tespiti de barındıran oldukça zengin bir roman Heba.
Öte yandan
Kitabın son sayfalarında anlatım tekniğinin birden değişmesinin (adı üstünde) teknik bir mevzu olduğunu varsayıp buna bir eleştiri getirmenin çok makul olamayacağını söyleyebiliriz. Öte yandan kitaptaki köylünün kullandığı İstanbul şivesi köy atmosferine girmeyi zorlaştıran bir unsurdu.
Son olarak Ziya'nın açıkça belirtilmeyen yaşı okuyucu olarak zihnimde tam netleşmedi. Hesaplarıma göre çıkan yaşı da karaktere yakıştıramadım. Bu belirsizlik sebebiyle Ziya'ya kaç yaşında bir karaktere yaklaşır gibi yaklaşacağımı bilemeden okumuş olmam da küçük de olsa bir memnuniyetsizlik sebebi oldu okuma tecrübemde.
Hafif kasvet biraz hüzünle, Ziya ve diğerleri ile vedalaşırken, yazara tekrar görüşmek üzere selam ederek kapatmış oldum Heba defterini.
Heba
Hasan Ali Toptaş
Everest Yayınları,
374 sayfa
2019, İstanbul
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 09.05.2019 11:11 - Güncelleme Tarihi: 14.07.2023 21:10