Her Yolculuk “İnsan”ın Kendisinedir
“Sırlar âlemine uçan kuş idim.
Alçaktan yükseğe çıkmak istedim.
Sırra mahrem kimseyi bulamayınca
Girdiğim kapıdan ben yine çıktım.”
Yol ve Terbiye
Yol ve yolculuk insanı türlü meşakkatlerin kıyısına getirir. Bu meşakkatleri aşmak ve menzile varmak için insan, yolculuk öncesinde hazırlıklarını yapmak mecburiyetindedir. Bütün yolculukları esas alan bu durum, elbette insanın “hakikat”i arama yolculuğunda da geçerlidir.
“Yürümeye devam et, yol insanı terbiye eder.” der, Dücane Cündioğlu. İnsanın kendisini gerçekleştirme düşüncesiyle çıktığı yolculukta, kendi kendisiyle tanış olmak için kat etmesi gereken nice zorluklar vardır. Bu zorluklar elbette insanı kendisine yaklaştırmakla kalmaz, yukarıda buyrulduğu gibi insanı bir mürebbi gibi terbiye eder…
1142-1145 yılları arasında Nişabur’da dünyaya geldi. Eczacılık ve Tıp ile meşgul olduğu için “Attar” lakabını aldı ve bu lakapla meşhur oldu. Klasik nazım şekillerinin pek çoğunu kullanır, ancak daha çok mesnevi ve gazelde başarı sağlamıştır. Otuzdan fazla eseri vardır.
Kaynakların verdiği bilgilere göre küçük yaştan itibaren tasavvufi bir çizgide ömrünü geçirmiş, birçok yeri bu uğurda gezmiş, fazlaca şeyh ve mutasavvıf tanımıştır. Oldukça ileri bir yaşta bir Moğollar tarafından şehit edilmiştir.
Mantıku’t-Tayr
Mantıku’t-Tayr, “Kuşların dili” veya “kuşların konuşması” anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de Süleyman Peygambere öğretilen dil olarak Neml Suresinde şu şekilde geçer: “Süleyman Dâvûd’a mirasçı oldu. Şöyle dedi: “Ey insanlar! Bize kuşların dili öğretildi ve bize her güzel şeyden bir nasip verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lutuftur.”
Kitap büyük bir hikâye tohumu içinde yer alan, büyüdükçe küçük hikâyeler ile dallanan bir hakikat ağacını anlatır. Memleketlerinin padişahsız olduğunu gören kuşlar, kendi aralarında bir rehber bulma çabasına girerler ve bu yolda tecrübeli gördükleri Hüthüd’e giderler.
Hüthüd bu konu üzerine birçok yeri gördüğünü, Süleyman Peygamberin yoldaşı ve sırdaşı olduğunu belirterek Kaf dağının arkasında bulunan padişahları Simurg’a gitmek için yolculuğa çıkmaları gerektiğini belirtir. Hüthüd bu yolun çetin olduğunu, tek başına gidilemeyeceğini ve bu yolun binlerce yıllık bir yol olduğunu söyler. Bu yolu aşmanın yolunun güzel yoldaşlarla mümkün olabileceğini hatırlatır.
Yalnız bu yolculukta bazı kuşlar Hüthüd’e özrünü bildirerek bu yolculuğa gelmek istemediklerini beyan ederler. Hüthüd ise onların bu sorularına sabırla cevap vererek, yolculuğa çıkmadan önce mazeretlerinin aşılabilecek şeyler olduğunu hikâyeler üzerinden cevaplar.
Edebi Açıdan Mantıku’t-Tayr
Doğu klasiklerinin en meşhur eserlerinden biridir. Kaleme alındığı dönem içerisinde kendine özgü bir anlam bütünlüğüne sahip eserin, gelecek dönemlere ışık tutan güçlü yönleri vardır.
Alegorik bir dille kaleme alınan mesnevi tarzında yazılan eserde dört bini aşkın beyit bulunmaktadır. Akıcı ve süssüz fakat bir o kadar içten ve sıcak bir anlatım tarzı vardır. İçiçe geçen hikâyeler ve benzetmeler dönemine bakıldığında kendine özgüdür. Bu açıdan Mantıku’t-Tayr döneminin en etkileyici ve farklı eserlerinden biridir.
İçin İçi Eserin Kendisi
Eser bir yol ve yolculuk minvalinde şekilleniyor. Önce yola hazırlanış, sonrasında yolculuk ve en son menzile ulaşma şeklinde üç bölümde ele alabiliriz. Bu yolculukta memleketlerinin sultansız kaldığını gören kuşların Hüthüd rehberliğinde, yedi çetin ve zorlu vadiden geçerek Padişahları olan Simurg’a ulaşması anlatılıyor. Bu yolculukta otuz kuş ancak Simurg’a ulaşmış ve onlar da ulaştıkları Simurg’un aslında kendileri olduğunu görmüşlerdir. Bu aynı zamanda tasavvufi terminolojide Allah’a kavuşma ve Allah ile bir olma, yani fena mertebesini temsil eder. Bütün kuşların ve eserin kendisinin, başlı başına bir tasavvufi öğreti olduğunu hatırlatmak isteriz.
Elimizdeki eser Gülşehri tercümesidir. Gülşehri Attar’ın eserine eklemelerde de bulunarak kendine özgü bir çeviri ortaya koymuştur. Kendisinin bizzat kaleme aldığı hikâyeler dışında, Mesnevi ve Bostan’dan alıntıladığı hikayeleri de esere eklemiştir. Bu yönüyle Kapı yayınlarından çıkan eser birebir Attar’ın eseri değildir.
Tabi elimizdeki eserin eklemelerle birlikte temel örgüsünün, tasavvufi hakikatlerden sapmadığını da belirtmek lazım. Buna ek olarak Gülşehri, sosyal bir bakış açısıyla, bazı hikâyelerde kuş ismi vermeyerek, toplumun sıkıntılı hal ve tavırlarına da çözümler ortaya koymaya çalışmıştır. Böylece eser döneminin sosyal sıkıntılarını da bize gösteren bir toplum aynası durumuna gelmiştir.
Son Söz
Gülşehri çevirisiyle, özgün bir tarzda, güzel bir sayfa düzeni ve görsel desteklemeler ile bu güzide eseri Ölümsüz Klasikler serisi olarak bize tekrar sunan Kapı Yayınlarına teşekkür etmemiz gerekmektedir. İnsanın kendisine yabancılaştığı ve somut dünyada kendisini tanımanın zorluğunu yaşadığı bu dönemde, eser yine özgünlüğünü koruyarak insana kendisini tanıtıyor ve tanıtmaya devam edecek gibi görünüyor.
Mantıku’t- Tayr
Ferîdüddin Attâr
Kapı Yayınları
322 Sayfa
Yazar: Mustafa ATALAY - Yayın Tarihi: 23.04.2021 13:57 - Güncelleme Tarihi: 19.04.2021 13:57