Herkese Gibi Öyküler: Kuşlar, Pıtraklar ve Tıraş Sandığı
Edebiyatın içinde olduğu zamanı yansıtma görevini üstlenmiş bir yazar Zübeyde Andınç. Kelimelerin ağırlığıyla dile gelmiş satırlar, fark edilmeyen, arada derede unutulmuşları fısıldıyor hece hece herkese. On altı öyküyü sığdırdığı iki kapak arasının bir de görünmeyen yanları saklı sanki. Yazar çıkıyor satırlardan usulca anlatıyor okuyucusuna. Bir kelimenin sırtına da birçok duygu yüklenebilir. Yüklemiş yazar, yüküne razı devam ediyor okur.
Otistik bir çocuğu anlattığı "Siyah Gözlü Beyaz Güvercin" delip geçiyor insanı. Çocuklara olan hassasiyetimden mi bilemiyorum ama en çok bu öykü kilitledi içine ve içime beni. Bazı metinlerin öyle bir dili vardır ki hüzne âşık eder insanı. Bazı isimler öyle hissederek döşer ki kelimeleri, gönlüne akar okuyanın damla damla.
"kolumda bildik ağrı, göğsümde geçmeyen sancı" normal akışın içinde vurucu bir cümlesi mutlaka oluyor yazarın. Öyle basit bir etki değil, sarsılmak isteyenin sarılacağı cinsten.
Zübeyde Andıç'ın ilk öykü kitabı "Kuşlar, Pıtraklar Ve Tıraş Sandığı". Edebiyat dergilerinin bilinen isimlerinden olan yazar öykü iddiasını, dergiden kitaba etkili bir şekilde yansıtmış diyebilirim. İnsan ruhunun dalgalı hallerini hissettiğim kapağıyla; akılda kalıcı, isminin ilginç gelişiyle; merak uyandırıcı bir başlangıç yapıyor zihinlere. Kitabın en öz anlatımı için herkes gibi hikâyeler diyebilirim. Herkese değen, herkese işleyen öyküler kaleme almış Zübeyde Andınç. Herkes gibi hikâyeleri; dile getirilmeyen, belki göz ardı edilen detaylarından yakalıyor. O detaylar ki insanın içinde bir ah ediyor, bin şekle bürünüyor. Süzülüyor insan tüm kayıplarının içinde.
"Yürüyen zamandı ama o, dört duvar arasında durdurmuştu zamanı."
Dursun istediğimiz zamanların daha hızlı aktığı, geçsin diye dilediğimiz hüzün vakti anlarının ağır adımları dolmuş yer yer satırlarla, gerçekliği sunuyor edebi tatta. Bazen insan tek bir zamana haps olmak ister. Hayat akar, insan ruhu o zamana kendini kilitlemek için yalnızlık anları kovalar. Bazen de yaşamayı dilediği anlarda boğulur da çığlıkları havada asılı kalır. Yazar Kuşlar Pıtraklar Ve Tıraş Sandığı kitabında yükseklerdeki çığlıkları toplamış diyebilirim. Zübeyde Andıç güçlü gözlem yeteneğine sahip olduğunu ispatlıyor metinlerinde. Sahip olduğu yeteneğini konuşturuyor ve öyküler arasında kendi anlarına yürüyor okuyucu.
Bir rota belirlemiş, önünde çizelgesi, kalıpların üzerine oturttuğu kelimelerle hatasız yazılmış onca hikâye dolaşıyor her mecrada. Tüm bunların arasında Kuşlar, Pıtraklar Ve Tıraş Sandığı kitabıyla yazarın belirlediği rotasını duygularla bezemiş olması iyi geliyor insana. Acısında da nefes alıyor insan sözcüklerin, tatlısında da sahici gülüşler konduruyor mimiklerine.
"Kanadı kırık yaralı bir kuştur babam,... Yüzündeki çizgilerin her birinin bir sebebi varsa bu çizgilerin hangisinin sebebi benim." Tüm kitap boyunca, kitaba ismini veren "Kuşlar, pıtraklar Ve Tıraş Sandığı" öyküsündeki bu satırlar en çok oturdu yüreğime. Aynadaki aksine bakıp yüzündeki izlerin anlamını arama isteği doğurdu bende. Romandan farklı olarak öykünün böyle bir gücü var bence. Yazarken kaleme değen hisler, okurken farklı anlamlara bürünebilirler. Okuyanın bilinçaltı kendine göre anlam yükleyiveriyor istemsizce. Öykünün öz anlatım gücü sağlıyor bunu. Zübeyde Andıç'ta bu gücü ölçülü kullanmasının getirisiyle etkili biçimde yansıtmış metinlerine.
"Rolleri değiştirdiğimiz bir evcilik oyununda boğazımdaki yumruyu belli etmemek de hep bana düşüyor." Kendi öyküsünde de bahsettiği gibi sihirli duvarların ardından çıkarıyor kelimelerini yazar. İnsanı birikmiş ukdelerine, görünenin ardındaki gerçeklerine üflüyor. İnsan ömrünün gitgelli hallerini işliyor. Düşündürücü bölüşlerle, kırgınlıklarını da pay ediyor. Kırgınlıklarını severken bulabiliyor insan kendini böylece.
Ömür akıp gidiyor. Gün geliyor geçmiş gelecekle hesaba çekiliyor. Bir hesap kapısı aralıyor bu kitap ruhlara diyebilirim. Sıradanlığın içinde olağan seyrindeyken hayat, küçük noktaların büyük anlamlarına değiniyor yazar.
"Korkuların doğurduğu suskunlukları barındıran bu evde yaşananlar, sözcükleri kaybolmuş bir kitap gibi; yaşanmışlığınca hacimli, hayallerince boş. Yaman bir çelişki!"
Bir solukta okunacak akıcılıkta yazılsa da yükleri ağır bu hikâyelerin. Okuduklarınızın aralarına zamanı akıtmak isteyebilirsiniz. Hem o zaman içinde hatırlanılan hislerle yüzleşmek hem de sıyrılıp bir an önce devam etmek ikilemine düşeceğinizi söyleyebilirim. İkisi de iyi hissettiriyor insana. Sıradaki öykünün hangi ben tarafına şahit olacağım merakını kuşanıyorken, girdiği duygudan da kopmak istemiyor insan. Heyecanda katıyor diyebilirim bu durum. Şüphesiz bu yazarın kaleminin gücünü temsil ediyor.
Yolu açık, okuru bol olsun.
Keyifli okumalar dilerim.
Zübeyde Andıç
Kuşlar, Pıtraklar Ve Tıraş Sandığı
Hece Yayınları
87 Sayfa
Yazar: Merve YURTSEVER - Yayın Tarihi: 05.04.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 31.03.2023 23:08
Bu güzel kitap yorumu için teşekkür ediyorum.
İnsanı bu kitaba karşı meraklandıran bir yorum olmuş . O zaman ne diyoruz? İlk fırsatta…