Hikâyesi Yarım Kalan Afrikalılara
Sümeyye Ergün yazdı...
Yaşam şeklimiz, geçimimizi sağladığımız meslek, giyim-kuşamımız, beslenmemiz… vb. gibi hayatımızın tüm alanlarında, düşünce ve yaşayış tarzımızda gözümüzü açtığımız coğrafya önemli bir faktördür. Ülkemiz üç tarafı denizlerle kaplı, dört mevsimin yaşandığı, toprağı verimli, pek çok bitkinin yetişebildiği, endemik türler açısından da hayli zengin, tarih boyunca da pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir coğrafyada bulunmaktadır. Yani yaşam için tercih edilen bir bölge… Bu coğrafyada doğup, büyümüş bizler için ağır yaşam koşullarına sahip olan bir coğrafyayı ve burada verilen yaşam mücadelesini anlamak nasıl olurdu sizce? "Tenere" belgesel filmini izlediğiniz zaman bu soruya yanıt verebilirsiniz. Daha önceki yazımızda kitabına yer verdiğimiz Hasan Söylemez bu seferde belgesel filmiyle karşımıza çıkıyor. Bu seferki yolculuğumuz Sahra Çölü'nde, Hasan Söylemez, Beşir ve arkadaşlarıyla… Bu yolculuğun hikâyesi ise Hasan Söylemez'in çölde yolculuk yapan tıka basa doldurulmuş bir kamyon fotoğrafı görmesiyle başlıyor. Bunun macera için çıkılan bir yolculuk olduğunu sanıyor. Araştırınca farklı bir manzara ile karşılaşan Hasan Söylemez bu yolculuğun bir maceradan ibaret olmadığını anladığında ise kendisinin de başına gelebilecek her şeyi göze alarak yolculuğa çıkıyor. Amacı ise; bu yolculuğun altında yatan trajediyi tüm insanlara duyurmak…
Beşir…
Beşir ve ailesi Nijer'in Agadez bölgesinde yaşayan yoksul bir aile. Beşir okuma imkanı bulamadığı için erken yaşta yaşam mücadelesine girişmek zorunda kalmış biri. Yaşadıkları coğrafyada iş imkanı olmadığı için neredeyse yetişen tüm gençlerin hayali Sahra Çölü'nü aşarak Avrupa ya da Libya'ya gitmek. Beşir'in anlatımına göre onların evinin başköşesine koyacağı değerli eşyaları Libya'da çöpte bulmak mümkün. Hâl böyle olunca oraya gidip çalışıp para biriktiriyorlar sonra da dönüyorlar. İlk yolculuklarından dönen gençler evlendiriliyor. Beşir de ilk yolculuğundan sonra evleniyor. Gidip gelmelerine devam eden Beşir Libya'da yaşadığı sıkıntılardan dolayı bir daha oraya gitmiyor. Beşir, Libya'ya gitmese de Sahra Çölü'nü aşmak, hayatta kalmak için Tenere'den geçmek zorunda…
Tenere…
"Bu yolculukta merak ettiğimiz şey varıp, varamayacağınızdır."
Sahra Çölü'nün uçsuz bucaksız manzarası ve Beşir'in bu cümleleri ile başlıyor "Tenere" belgesel filmi. Beşir'in anlatımına göre Tenere eskiden suyun olduğu tek bölge. Hayatta kalmak için oradan geçmek, o kuyuyu bulmak zorundasınız… Hasan Söylemez "Tenere'nin" Tuareg dilinde "Çöllerin Çölü" anlamına geldiğini söylüyor. Sahra Çölü'nde bir bölge ve 400 bin metrekarelik bir alandan oluşuyor.
Yolculuklar hep meşakkatlidir. Öyle ki yolun meşakkatinden dolayı "yolcu" için fıkhî hükümler bile farklıdır. Beşir ve yol arkadaşlarının yolculuğu ise tam bir ölüm kalım savaşı. Yolculuk esnasında mücadele etmeleri gereken pek çok şey var: Hava sıcaklığının gündüzleri 50 derecenin üzerine çıktığı, geceleri 0 derecenin altına indiği olumsuz hava koşulları, yiyecek ve özellikle su stokunun bitmesi, yollarına her an çıkabilecek haydutlar, uçsuz bucaksız Sahra Çölü'nde yollarını kaybetme ihtimali, araçlarının bozulması, uykusuzluk ve sürekli zihinlerinde yolu tamamlayıp tamamlayamayacakları endişesi…
Beşir ve onunla birlikte yola çıkanlar bütün bu ihtimalleri göze alarak çıkıyorlar. Evlerinden, sevdiklerinden, ailelerinden ayrılırken geri dönememe ihtimalleri hep zihinlerinin bir köşesinde duruyor. Beşir mecbur olmasa bu yaşında asla bu yolculuğa çıkmayacağını söylüyor. Ailesine bakamamak, utanç içinde evde oturmaktansa tüm meşakkatine ve başına gelebilecek tüm ihtimallere rağmen bu yolculuğa çıkıyor. Yola çıkan herkes kendi yiyeceğini ve suyunu kendisi yanına alıyor. Birde gece soğuyan havalar için battaniye. Sahra Çölü'nün tüm meşakkatine karşı korunma önlemleri bunlardan ibaret… Kaç gün kaç gece süreceğini bilmeden, bir tarafında gittikleri yerde götürüp satacakları hayvanları, bir tarafına kendilerinin olduğu kamyon üzerinde oturarak günlerce gecelerce yola devam ediyorlar. Öyle ki uyuyamazlar, uyuyakalıp düşerlerse şoför onları bırakıp gidebilir. Beşir böyle pek çok kişinin ölümüne şahit olduğunu söylüyor. Yolda ilerledikçe birtakım sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Teker patlaması ilk akla gelen aksilik sanırım. Çölde ilerledikçe kumların üzerinde dağınık duran tekerler görüyorsunuz. Beşir bunların sadece patlayıp değiştirilen tekerler olmadığını aynı zamanda birer mezar taşı olduğunu söylüyor. Ölen kimselerin yerlerinin belli olması için birer işaretler… Belgesel boyunca hem yolu izliyor hem Beşir'i dinliyorsunuz. Geceleri uçsuz bucaksız bir karanlık, gündüzleri Güneş ve kum… Belgeselde şöyle bir cümle geçiyor: "Beş gündür hiç ağaç görmedik." Hasan Söylemez'in ifadesine göre en yakın iki ağaç arasında 400 kilometre var. Yani günlerce, gecelerce süren "hiçliğin ortasında" bir yolculuk…
Tenere belgesel filmini izlerken Sahra Çölü'nde yapılan bu yolculuğun meşakkatini, Beşir ve arkadaşlarının ruhsal değişimini yakından gözlemliyorsunuz. Beşir Libya'ya varmadan Nijer'in Dirkou şehrinde ayrılıyor. Merakınızı kaçırmamak adına içeriğe dair daha fazla bilgi vermeden yolculuğun nihayetinde Beşir'in ağzından dökülen şu cümleleri aktaralım: "Eğer yoksulluk olmasa böyle bir yolculuğa asla çıkmazdım. Gece gündüz çölde yolculuk yapıyoruz, Dünya'da hiç kimsenin bizden haberi yok."
Son Söz…
Belgeselde bu yolculukları organize eden Muhammed de var. Atalarının zamanında topraklarından zorla çıkarıldığını, Avrupa'ya götürülüp köle olarak satıldığını, ağır işlerde ucuza iş gücü sağladıklarını anlatıyor. Şimdi geçinmek için gitmek istediklerinde ise buna imkan verilmediğini ve yollarının kapatıldığını söylüyor. Bir şekilde kaçak olarak gitmek isteyen göçmenler de yine bir şekilde bu çölü aşıp hayatta kalsalar da daha önlerinde uzun bir yol var ve ölüm kalım mücadeleleri devam ediyor.
Yazımızı nihayete erdirmeden Hasan Söylemez'in bu yolculuk hakkında söylediği şu cümlelerini aktaralım: "Yaşamak için ölmeyi göze alıyorlar. Onları motive eden en önemli şey ise küçük bir "umut". Denizde boğulmadan önce çölde ölüyorlar. Ne yazık ki bundan kimsenin haberi yok. Son üç yılda çölde ölmek üzereyken kurtarılan kişi sayısı yirmi binin üzerinde. Son dört yılda çölde ölenlerin sayısı ise dört binin üzerinde. Bir kamyonun Agadez'den Libya'ya ulaşması 10-15 günü buluyor. Göçmenlerin bir kısmı susuzluktan ölüyor. Gidenler genelde kayboluyor."
Düşünün evdesiniz, günün yorgunluğunu çay içerek atıyorsunuz. Eşzamanlı olarak Sahra Çölü'nün zifiri karanlığında bu yolculuk… Kimisi yolu tamamlıyor kimisi tamamlayamıyor. Bambaşka hayatlar yaşıyor bambaşka mücadeleler veriyoruz. Hepimizin hikâyesi, yaşam mücadelesi var ama bu anlatılmaya değer bir hikâyeydi…
Yönetmen ve Prodüksiyon: Hasan Söylemez
Not: Hikâyesi yarım kalan Afrikalılara adanmıştır.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 03.12.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.12.2023 11:35
Biz de merak ediyoruz 'hakkıyla varıp varamayacağımızı' . İzlenecekler listesine yazdım bile ;)