Hint Denizlerinde Türkler - M. Turhan Tan
Nihat İlhan, kitaphaber için kaleme aldı.
Mümtaz Turhan Tan 1885 yılında Diyarbakır'da doğmuş, çeşitli illerde memurluk görevleri üstlendikten sonra 1939′da İstanbul'da hayata veda etmiştir. 1922′de yaptığı memurluk ve mebusluk görevlerinin ardından köşesine çekilerek yazmakla meşgul olmuş ve yazıları dönemde hüküm süren bazı gazetelerde yayınlanmıştır.
Tarih yönünden engin bilgilere sahip olan Turhan Tan, yazmak konusunda da pek aşağı kalmadığını okuyucusuna başarılı bir şekilde gösteriyor. Gerçekten ilginç hikâyeler seçilerek alıntılanmış, maceranın kalıpsal şekliyle değil de, konuşmalara kadar inilerek detaylı bir şekilde anlatılması tarihi olaylara pek bir zevk vermiştir.
Özellikle konuşmalarda kullandığı etkileyici dil -veya da bir şair ağzı diyebiliriz- sözgelimi kutsanmış aşk kelimelerinden uzak -seni seviyorum, sana aşığım gibi- daha bir Osmanlı naralarının yükseldiği biçimde esere işlenmiştir.
Uzaktan uzağa damarlarınıza dolan Osmanlı kadrini işliyorsunuz. Eski zamanların pekliği ve saflığı, buna rağmen işlenilen yürek pekliği yanında şanından ödün vermeyen Osmanlı sertliği, derslerde öğrencilere aşılanmakta olan kalıpsal tarih konularından uzakta, sanki Osmanlı hükmünü sürüyormuşsunuz gibi sizi sarıyor.
Fazlaca roman okumamama rağmen -ve tarihsel kitapları severim ancak kalıp halinde ki kitapları da hiç haz etmem- M. Turhan Tan'ın, "Hint Denizlerinde Türkler" adlı eseri pek dillerden düşürülmemesi gereken bir kitap. Gerçekten tatlı. Tatlı ve sertlik bakımından bir arada. Osmanlı'nın o gözü yaman erkekliği, buna rağmen her nerede olursa olsun -yenilgide bile- bırakmadığı Türk onurunu, insanı saf duygulara gömüyor ve belki de Türklerin kendi içindeki kanı anlamasına imkân tanıyor.
M. Turhan Tan'ın beni hikâyelerinde etkileyen diğer yanı başkahramanı olarak seçtiği Sefer Reis'in, konuşmalarında ya da hareketlerinde tam bir Osmanlı oğlu olduğunu hikâye boyunca sürdürebilmesidir. Diğer kahramanlara da bu Osmanlı efendiliğini çok iyi yüklemesi ve konuşmaları, hareketleri bu ölçüde belirlemesi, Osmanlı hallerini daha iyi tanımaya olanak sağlıyor.
Hikâye; Hindistan topraklarında, Gücerat Ülkesinde hükmünü süren Bahadır Şah ve Sefer Reis'le başlıyor. Sefer Reis, yandaşı Mustafa'yla birlikte zamanında Padişah izni olmadan Yemen idaresini bir baskınla ele geçirirler ve sonradan kellelerinin gitmesi korkusu hasebiyle kendilerini Osmanlı İmparatorluğu sınırları dışına atarak Hindistan'da bulurlar. Sefer Reis üstün zekâsı ve cesaretiyle ünlenip Gücerat Ülkesi Sultanına vezir, yandaşı Mustafa'ysa Surat Valisi olmuştur. Bahadır Şah kendi ülkesine sürekli gidip gelen Portekizlilerin Amirali Emanuel de Suza'nın kız kardeşi Jan'a âşıktır. Ancak Jan'ın, Şahı değil de -gizlice- vezire gönül koyması ve ona bu durumu -yine gizlice- iletmesi, Vezir Sefer Reis'in de Amiralin kız kardeşi Jan'a karşı ilgi duymasına sebep olmuştur.
Böylece sürüp gelen olaylarda Bahadır Şah ölür, Sefer Reis kurulan tuzakta Jan'ın ağabeyi Amiral De Suza'yı öldürerek ancak kurtulur. Ancak bu durum İstanbul'a önceden -bir tür hileyle- elçi yollanarak bildirilmiş, bunun üzerine Osmanlı İmparatorluğu bir donanma hazırlayarak en seçkin askerleriyle denizlere koyulmuştur.
Portekizlilerin Hindistan'a el koyması, ilginç tesadüfler -belirtmek isterim ki tarihi bu yanıyla görmediğiniz çarpıcı gerçekliklerdir- ve Osmanlı'nın Hindistan'a top yağdırışı gayet zengin bir roman ortaya çıkarmıştır.
Yüz altmış sayfa süren bu hikâyeden sonra, sıra Piri Reis ve donanmasına gelmiştir. Daha önceki bölüm bir aşk üçlemesinden ortaya çıkan kahramanlıklardır. Bu bölüm ise daha çok servet ve şöhret düşkünlüğüne yenilen bir kaptanın hikâyesidir. Ancak ilginç ki Amiralin kız kardeşi Jan buralarda da peyda olacak ve kaderin işlevinde yine can alıcı görevler üstlenecektir.
Son olarak Hindistan'da Osmanlı Seferleri, Seydi Ali Reis'in donanmasını nasıl İmparatorluğa geri sunduğuyla bitecektir. Gayet anlaşılır ve açık bir dille yazılmış olan eser, yer yer anlatılan bölgeler hakkında geniş bilgi sunmasıyla Mümtaz Turhan Tan'ın geniş coğrafya bilgisine de yer verir. Osmanlı ağzını gayet iyi kullanmıştır. Bir roman tadı ağza gelebilmektedir. Okuyucusunu heyecan ve hayretler içinde bırakır.
Yaklaşık elli yıl sonra Çağrı Yayınları, M. Turhan Tan'ın eserlerini tozlu raflardan kurtarıp tekrar hayata sunmuş. Tarihi, kalıpsal bir çevreden uzak, bir roman ıslaklığıyla detaylarına kadar okuyarak öğrenmek isteyen varsa, Turhan Tan önlerine açılmış güzel bir örnek olarak kendilerini bekler.
Hint Denizlerinde Türkler
Mümtaz Turhan Tan
Çağrı Yayınları
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 02.02.2011 18:30 - Güncelleme Tarihi: 03.12.2021 09:09