Hüseyin Su’nun Kırklar Cemine Tanıklık, Edebiyat, Ethem ERDOĞAN

Hüseyin Su’nun Kırklar Cemine Tanıklık yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Hüseyin Su’nun Kırklar Cemine Tanıklık

30.11.2020 09:00 - Ethem ERDOĞAN
Hüseyin Su’nun Kırklar Cemine Tanıklık

Modern Türk edebiyatının 40 yıllık dönemine şâhit olmuş ve katkılarda bulunmuş bir yazar Hüseyin Su. Bu şahitlik ve katkıların hem yazar hem yönetici olarak yapılmış olması edebiyat tarihi için önemli olacaktır. Bu anlamda yazarın duraklarını bir söyleşide ifade edişine bakmalıyız: “Asıl yazar kimliğimizi öykü türünün oluşturduğunu düşünüyorum. Öykü türüne ve denemeye daha yakın durduğumu söyleyebiliriz.” (Çekmeköy 2023 Dergisi 66. Sayı)

Kırklar Cemi Mayıs ayında çıktı. 3 bölüm 4 öyküden mürekkep. Son bölümdeki 2 öykü 1983 yılında çıkan Tüneller eserinden. Bu yazı ilk iki öyküyü temel alıyor.

Kitapla ilgili ilk yazı ve ilk dikkat çekici cümle Abdullah Harmancı’dan:“… kitapta en dikkat çeken seksen sayfalık anlatımıyla Zikir Pınarında Kalbimizi Yuduk adlı öyküsü diyebiliriz. Bu öykü Anadolu insanının tasavvufla ilişkisini üçüncü bir göz olarak okura aktarıyor.” (Yeni Şafak Kitap Eki)

Tasavvuftan konu açılmışken “zikir pınarında kalbimizi yuduk” ve “ışık şeklinde billur parıltısı” öykülerindeki tasavvuf üzerinden metne girerken, tasavvufun modern dönem metinlerinde tam ve doğru anlatıldığına şahit olamadığımızı ilk not ve öncül bilgi olarak düşelim. Klasik edebiyatta mutasavvıf şairler çokça (Mevlana, Şeyh Galip) var. Tasavvuf onlarda doğal haliyle yer alır. Diğer yandan tasavvufun etkisiyle, beşeri aşkı ilahı aşka ulaşmak için bir basamak olarak değerlendiren şairler (Fuzuli) de vardır. Bu neviden şairlerin eserlerinde tasavvuf sadece bir fon, bir renk olarak bulunur. Hatta tekke edebiyatında sırf tasavvufu öğretmek için yazılan ‘nutuk’lar vardır. Şimdi bu durumda Hüseyin Su öykülerinde tasavvufa yaklaşım nasıldır? Öncelikle öyküyü okurken Nakşi geleneği uygulamalarının anlatıldığını görüyoruz. Anlatı daralıyor sonra Halidiye ekolüne ve fakat oradan ayrılmış bir dala ait uygulamalara işaret ediyor. (Ölüm rabıtası. S.62) Bilal Efendi ve ihvan üzerinde aslına uygun bir anlatım var. Medya ve sinemada kötü örnekleri çok olan bir sahada işin doğrusu anlatılıyor. Fakat ilginç olan bu anlatının bir yerinde Kadiri ekolüne dair bazı ritüellere geçiş yapılması. Karma bir tasavvuf anlatımı söz konusu oluyor.

Öykü bir çocuğun babasının ölümünden geriye ve ileriye sıçramalarla sürüyor. Çocuğun anıları öne çıkıyor. İlk beş sayfa deneme ve sohbet. Yazar içinden (deneme) ve dışından konuşuyor (Sohbet). Metinlerarasılık tamam ama türlerarasılık çok doğru gelmiyor. Öykü olduğu için girilen metnin uzun süre deneme-sohbet arası gelip gitmesi riskli bir durum. Öyküye altıncı sayfada giriliyor. “o an evde bir velvele koptu” (S.14). Asıl öyküleme teknik olarak II numarasıyla belirtilen bölümde başlıyor. (S.23) Çocuğun iç muhasebesi, rüyası ve bilinçaltı suçluluk duygusu, rüyasının gerçekliğinin zayıflığı (rüyasında kendisi de inanmıyor. S.32), hiperaktif oluşu(S.39), amcanın şeyh tarafından verilen dersleri yapmadığı için öldüğüne inanma (S.50), Bilal Efendinin tasavvufu sade yaşaması, töreye kurala uyması, etrafa umut dağıtmaması (S.55), mahviyet-mahcubiyet içinde oluşu ve keramete falan yönelmemesi (S.56-57), 12 Eylül darbesi (S.76) işleniyor. Mesela 64. Sayfadan itibaren ayet ve hadislerde anlatılan, dünya ve ahret hayatına dair şeyhin nasihatleri var. Sûra üflemek, defterin verilmesi, masiva, zikrullah, üçler-yediler-kırklar vb tasavvuf terimleri doğru şekilde kullanılmış. Toplumda yansımalarından bozuk örnekler de var elbette. “hiçbir işi ona sormadan yapamayan insanlar../.. (S.67)

Aslında “ışık selinde billur parıltısı” kanaatimce tasavvufu daha doğru anlatıyor. Dünya ile uzlaşmadan, bozulan ve çözülen yapıdan tutun da, insanın kemale ulaşması, Sümbül Efendi hikâyesi, itikâf, hünkâr mahfili, seyri süluk, insanın sınavı vb çok daha ince ve ilk hikâyedeki eksikler düzeltilerek anlatılmış. İkinci hikâyedeki Abdullah Efendi, Bilal Efendinin İstanbul’a gelmiş hali gibi. Kurgudaki bağı kurun tek öyküye dönüşüyor metin.

Konu sınırlı, kurgu standart, dil çok geniş ve şiirsel. Çatışmalar başarılı şekilde oluşturulmuş. Tiplemeler hayatın içinden ve ayrıntılı şekilde ruh halleri çalışılmış. Öykü bir yönüyle deneyimle beslenmiş. Hatta dil gösterisi şeklinde. Tasavvufun mahviyet ve mahcubiyetiyle bağ olsun bağlam tamam olsun için olmalı, büyük harf hiç kullanılmamış. (Bir yer hariç, gözden kaçmış olmalı. S.75-VII) Hüseyin Su’nun anlattığı tasavvuf aslına yakın olmuş. Bilemiyorum ama iki öykü birbirini tetiklemiş, türetmiş olabilir.

Kırklar Cemi

Hüseyin Su

Şule Yayınları

Not: Bu yazı daha önce Olağan Hikaye Dergisi’nin 1. Sayısında Yayınlanmıştır.


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 30.11.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 23.10.2020 11:06
3817

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 179 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 5 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com