İmam Nesefi ve Tefsiri
Meşhur Hanefi fıkıh, kelam ve tefsir alimi. Mâverâünnehir bölgesinin yetiştirdiği seçkin âlimlerden Hâfızuddîn Ebul-Berekât Abdullah İbn Ahmed en-Nesefi (öl. Ağustos 1310). Özbekistan'ın türkçe adıyla "Karşı" diye bilinen Nesef şehrinde dünyaya gelmiş ve orada yetişmiştir. Nesef şehrinin bulunduğu bölgeye "Soğd" adı verilmektedir. Nesefi'nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Birçok eserinin İslâm âleminde meşhur ve yaygın olması, medreselerde asırlar boyu okutulmuş olması yanında hayatı, tahsili ve yetişmesi hakkında da yeterli bilgi bulunmamaktadır. Ancak yazdığı eserlere bakarak onun, Fıkıh, Usul-i fıkıh, Kelam, Hadis ve Tefsir'de çok iyi tahsil gördüğünü söylemek mümkündür. Nesefi gerek ilim tahsili için, gerekse yetiştikten sonra muhtelif seyahatler yapmışsa da sadece Bağdad'a yaptığı seyahat bilinmektedir. Bu seyahatinde Bağdad'da kaldığı sürede İmam Mergınânî (öl. 593/1196)'nin el-Hidâye adlı eserini şerhettiği kaynaklarda kaydedilmektedir. Vefatı da bu yolculuğundan dönüşte İzec şehrinde 710/ 1310 yılında olmuş ve oraya defnedilmiştir.
Nesefi tefsiri için Zamehşeri'nin tefsirinin muhtasarıdır diyenler olmuştur. Beydavi ve Zamehşeri tefsirlerinin özeti olduğunu söyleyenler de olmuştur. Yöntem olarak Zamehşeri'nin yöntemini merkeze alan fakat mutezileye ait olan görüşleri bir kenara bırakıp Ehli sünnet görüşlerini ortaya koyduğu tefsirdir Nesefi tefsiri. İmam Nesefi tefsirinin girişinde bu tefsirin yazılmasının altyapısını şöyle izah ediyor: "Bir kısım insanlar benden istekte bulundular ve onların isteklerine icabet; irab yönlerini ve kıraati içeren teviller hususunda, Bedi ve işarat ilimlerinin inceliklerini, Ehli Sünnet vel Cemaat'in görüşlerini kapsayan, bidat ve dalalet ehlinin hurafelerinden uzak, bıktıracak kadar uzun ve utandıracak kadar da kısa olmayan orta hacimli bir eserin meydana gelmesine katkıda bulundu. Bu hususta tereddüt ediyor, bu amaca ulaşan ve önemli bir metne girişme ehemmiyeti yoluna başlayan insanoğlunun gücünden yardım diliyordum. Ta ki, Allah'ın yardımıyla bu işe koyuldum ve kısa bir zamanda tamamladım."
Nesefi tefsirinde kavramlar üzerinde uzunca durmuş, nahiv ile ilgili meselelerde derine inmiştir. Adeta bir lügat tefsir çalışması yapmıştır. Aynı zamanda ilmihal konularına çok fazla yer vermesi noktasında ayetler ile fıkıh çalışması izlenimi vermektedir. İsrailiyat/uydurma rivayet noktasında ise çok az bir israiliyat olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda tefsiri ve tefsirdeki bir kısım rivayetlere eleştiriler yapılmıştır.
Ayetlerin nüzul sebepleri üzerinde duran Nesefi, tefsirinde tasavvuf ehlinin bir kısım hikayelerini de paylaşmıştır. Bu hikayelerin bir kısmının eleştiriye tabi tutanlar olmuştur. "Nesefi, Kur'an-ı Kerim'de neshin varlığını kabul ettiğini bu tefsirinde gösteriyor. Ancak mensûh olduğu iddia edilen birçok ayetin aslında mensuh olmadıklarını, nâsihleri ile aralarının telifinin mümkün olduğunu söyler. Öte yandan hurûf-u mukattaa gibi bazı müteşabihlerin teviline dair kendisinden önceki müfessirlerin söylediklerini yorumsuz olarak verir. Bu arada özellikle Allah Teâlâ'nın sıfatları ile ilgili müteşâbih ayetlerin teviline girişmez. Bunları tevile yeltenen Mu'tezile, mücessime, müşebbihe gibi mezheblerin tevillerini şiddetle reddeder. Bu da Nesefinin Ehli sünnet akidesine sıkı sıkıya bağlı olduğunun bir göstergesidir."(Bedreddin Çetiner) Klasik dirayet tefsiri olarak değerlendirilebilecek bir tefsir çalışmasıdır.
Yazar: Ferhat ÖZBADEM - Yayın Tarihi: 13.02.2015 09:28 - Güncelleme Tarihi: 17.11.2021 08:38