Immanuel Wallerstein Düşüncesine Giriş 2
"İnsanlar ve guruplar, eylemlerini, ideolojilere göndermelerde bulunarak savunuyordu. Daha da ötesi, gurupların kendilerine ait ortak bir bakış açısını Weltanschauung (dünya görüşü) ve ortak dil geliştirdikleri ve dolayısıyla kendileri konusunda bilinçli oldukları ölçüde daha tutarlı, bir arada ve hedeflerini gerçekleştirmede daha etkili oldukları ortada idi."*
Toplumlar zaman içinde git gide gelişip bilinçlenerek Durkheim'in dediği gibi bir organizma gibi hareket ederek sosyal bilimcilerin araştırma alanı olmuştur. Bu araştırma alanları özellikle sosyoloji bilimi adı altında toplanmıştır. Comte tarafından temelleri atılan modern sosyolojinin tarihsel köklerine doğru indiğimizde İbn-i Haldun, Saint Simon gibi isimlerle karşılaşırız.
İbn-i Haldun Mukaddime eseriyle "toplum biliminin babası olarak adlandırılmayı hak etmiş bir yandan tarihi sadeleştirme amacıyla, diğer yandan da kendisinden sonraki etnograflara bakarak ham bilgiyi işleyecekleri çıkarımcı bir model sağlama amacıyla, kuramsal bir çerçeve ortaya koyması onu tüm seleflerinden ayırmaktadır."** İbn-i Haldun'un insan ve toplum üzerine yaptığı çıkarımları izlemek ilginçtir. Bedevi ve medeni insan arasındaki çizgiyi net bir çizgiyle ortaya koyan İbn-i Haldun bu iki topluluk için ayrı ayrı çıkarsamalarda bulunmuştur. Sosyal bilimciler toplumu açıklarken genellikle belirli aşamalardan geçen bir insan tipolojisi ortaya koyarlar. Comte'un 3 hal yasası Marks'ın tarihsel aşamalı çağ cetveli buna örnektir.
Wallerstein'in Modern Dünya Sistemi'nin birinci cildinde geçen "insanlar ve guruplar, eylemlerini, ideolojilere göndermelerde bulunarak savunuyordu" cümlesi insan toplumları üzerine yapılan bir çıkarsamadır. İdeoloji dünya ve toplum hakkında birbirleriyle tutarlı olan inanç ve düşünce sistemlerine verilen bir ad olduğuna göre bu kavramın içinde barındırdığı olgulara bakmak lazım. Bu olguların toplumun bireyleri arasında yaygınlaşması için ortak bir dil ve söylevin olması gerekmektedir. Dil ile anlaşamayan bireyler tam bir topluluk oluşturamazlar. Dünya görüşleri farklı olup da aynı ideolojiye sahip olma fikri de bireylerin farklı guruplara ayrılmasına neden olur. Bireyleri bir arada tutan ortak bir söylem, bir dünya görüşü ve ortak bir dildir. Wallerstein'da ilk cümlede söylediği "insanlar ve guruplar, eylemlerini, ideolojilere göndermede bulunarak savunuyordu" cümlesi savundukları olguları ortak bir paydada buluşturmak için bireylerin ortak dil, ortak dünya görüşü ve söylemi kullanarak hazır kalıplar içerisine sokmalarına neden olmuştur.
Sosyal bilimlerin geleceğinden endişe duyan ve bu konuda çalışmalar yürüten bir sosyal bilimci olan Wallerstein "sosyal bilimleri açın" ve "bildiğimiz dünyanın sonu" (end of the world as we know it) gibi eserleriyle sosyal bilimlerin geleceği için çabalayan nadir sosyal bilimcilerdendir.
Küreselleşme mi Weltanschauung mu?
Ortak bir dil, ortak bir söylem, fikir ve atılım konusunda ortak faaliyet. Bu biraz da küreselleşmenin, sınırların kalkması ile ilgili bir söylemdir. Dünyadaki insanların ortak bir dilde, ortak bir söylemde, ortak bir atılımda birleşmesi genel manada ancak bu kavram ile açıklanabilir.
Weltanschauun: Toplum içindeki farklı gurupların 'dünya görüşü'nü ya da 'yaşam felsefesi'ni anlatan Almanca terim. Bazı iddialara göre, uzun süre işsiz kalmak kaderci bir dünya görüşü doğurur; orta sınıflar yaşama bireyci açıdan yaklaşırlar; işçi sınıfının üyelerinin kolektivizmi öne çıkaran inanç ve tutumları vardır.***
Bu iki kavram arasında belirgin olarak ortaya çıkan anahtar kelime ortaklıktır. Ortaklık eğer evrensel bazda ele alınırsa küreselleşme, toplumsal bazda ele alınırsa Weltanschauung kavramıyla bağlantılıdır. Wallerstein'ın söylediği "gurupların kendilerine ait ortak bir bakış açısı" belirli bir toplumu (bu işçi sınıfı da olabilir, burjuva sınıfı da) ifade ettiği için Weltanschauung kavramına uyan bir cümledir.
Modern Dünya Sistemi'nin Sosyal Değişimin İncelenmesi Üzerine yazdığı giriş yazısında "empirik açıdan incelediğim alanı kendi toplumumdan Afrika'ya kaydırdım. Bunu yaparken ya orada bulduklarımla birçok teorinin onayladığını görmeyi ya da bakışımı uzak iklimlere çevirmenin -aksi taktirde gözden kaçıracağım meselelere dikkatimi yönlendirerek- algılayışımı keskinleştirmeyi umuyordum. Ben ilkini beklerken gerçekleşen ikincisi oldu"* Bu sözlerini Afrika'da yaptığı çalışmalara binaen söyleyen Wallerstein bunun nedenini de "ezilenlerin ideolojik farklılaşmaya ilgilerinin az" olmasına bağlamaktadır. Çünkü içinde bulundukları durum hem kendilerinin hem de idarecilerin onlarla yan yana yaşayan Avrupalıların toplumsal eylemleri, tek bir sosyal ve hukuksal varlığın sınırlamaları ile belirleniyordu.
Devam edecek….
* modern dünya sistemi - yarın yayınları
** İslam sosyolojisi: bir giriş denemesi –bir yayıncılık
*** gordon marshall - sosyoloji sözlüğü
Yazar: Bilal CAN - Yayın Tarihi: 23.03.2011 11:01 - Güncelleme Tarihi: 07.12.2015 16:45
I. Wallerstein, 21. yuzyılda sosyal bilimlerin geleceği için çaba gösteren düşünürlerden biridir. Batı dünyası düşünürlerinden E.Durkheim, K. Marx, M.Weber A. Coumte vb. düşünürler her ne kadar sosyolojinin doğuşunda önemli roller ustlenmişlerse de bizim düşünce dünyamızda da İbn-i Haldun fikir dünyasında çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. İbn-i Haldun Türk tarihinde bilinen ilk sosyolog olarak görülür. Mukaddime adlı eseri din sosyolojisi olarak yazılmış bir eser olarak görülmektedir. Devletin nasıl çöktüğüne yer verilir. ''Az vergi alan devlet kazanır, eğer çok alırsa kaybeder. Devletin refah ve lüksü arttıkça vergileri artar.'' diye düşünmektedir...