İntihar karşıtı bir kurgu; Gece Yarısı Kütüphanesi
Nora'nın çocukluğundan başlayan "yaşamayı becerememe" hâli, yıllar sonra art arda düşen tetiklerle, sanki başından beri bekleniyormuş gibi görünen sonu getirir. Kedisinin ölmesi, abisinin şehre gelmesine rağmen onu görmeden ve aramadan ayrılmış olması, müşteri kaçıran yüz ifadesi nedeniyle kibarca işinden kovulması, eski müzik grubu arkadaşlarının ayaklarına gelen ünlü olma fırsatını değerlendiremedikleri için hâlâ onu suçluyor olmaları, ihtiyar komşusunun artık onun yardımına ihtiyaç duymayacağını söylemesi ve çok yetenekli tek piyano öğrencisinin dersleri bırakması Nora'da bir kara delik olduğu hissini uyandırmıştır. İntihar eder ve kendini ölümle yaşam arasındaki bir kütüphanede, on dokuz yıl önce babası öldüğü an satranç oynamakta olduğu kütüphaneci Bayan Elm'in yanında, hayatını yeniden kurgulama fırsatını ona sunacak kitapların arasında bulur. "Pişmanlıklar Kitabı" ona tüm pişmanlıklarını hatırlattıktan sonra Nora, değiştirmeyi deneyeceği en büyük pişmanlığını seçer ve ayrıldığı nişanlısı Dan ile evlenmiş olduğu bir hayatın hikayesini okumaya başlar. Bu okumalar, kitabın içine girip o hayatı yaşama şeklindedir. Yaşadıklarından memnun olmadığında, o hayata dair umudunu kaybettiğinde gerisin geri kütüphaneye dönmektedir. Ne de olsa her biri başka bir hayat hikayesi içeren bir kütüphane dolusu kitap onu beklemektedir. İlk denemesinde umduğunu bulamayınca kedisi Volts'un ölmediği bir hayatı denemeye karar verir. Öyle bir hayat seçeneği olmadığını öğrenmesi ona içinde bulunduğu mekanizmayla ilgili farklı bir bilinç kazandırır. Sırada arkadaşı Izzy ile birlikte Avustralya'ya gidip yerleştiği hayat vardır. Oysa bu hayatta da Izzy yoktur. Nora, sonuçlar değil sadece seçenekler üzerinde hükmü olduğunu kavramaya başlar. Bu defa biraz daha geriden başlayıp, yüzmekten vaz geçmediği hayatı yaşamak, babasının ona çizdiği yolda yürümek ister. O yol "başarılı hayata" çıkabilmiş midir? Çıkmışsa nelere mal olmuştur? Kimleri mutlu edebilmiş, hangi hayatları baştan aşağı değiştirmiştir? Başarıya inanmayan bir Nora, en büyük başarıya giden yolu anlatması gereken bir konferans verirken o hayattan da çekilir ve bir kez daha gece yarısı kütüphanesine döner. Annesinin ölmediği bir hayat talebi reddedilir çünkü başkalarına dair seçim yapma hakkı yoktur. Bir sonraki seçimi, çocukluğundan meraklı olduğu kutuplar üzerine çalıştığı bir hayattır. Farklı hayatlar üzerine şansını bu kadar zorlayan Nora'nın bir kutup ayısıyla karşılaşması, tahmin edersiniz ki çöldeki bedevinin kutup ayısıyla karşılaşması kadar şaşılacak bir durum değildir. Ölüm korkusunu tadar. Bu durum ona her istediğinde kütüphaneye kaçamayacağını, ölümün ya da hayatta kalmanın birer seçenek olmadığını ve aslında ölmeye o kadar meraklı olmadığını da gösterir. Bu hayatın bir başka sürprizi ise Nora gibi hayatlar arasında gezen bir başkasının onu fark etmesidir. Bu diğer paralel evrenler gezgininin onda uyandırdığı fikirlerle Nora tekrar kütüphanecinin karşısına dikilir ve içinde bulunduğu mekanizma hakkında daha fazlasını öğrenmeye çalışır. Artık seçimleri daha önemli hâle gelmiştir. Sıradaki hayatı, abisi ve arkadaşlarıyla konser verdikleri geceden başlayıp müzik kariyeriyle devam edendir. Ve akıl almaz bir başarı hikayesine dönüşmüştür. Nora bir dünya yıldızıdır. Ama bu hayalleri süsleyen hayatı da, kabullenemeyeceği bir kayıp barındırmaktadır. Nora pes etmek ister, denediği tüm hayatlarında, türlü farklı yollardan gitmiş, meslekleri, eşleri, çocukları, mekânları değişmiş ama bir türlü hüsrandan kurtulamamıştır. Kütüphanenin ışıkları sönmek üzereyken Bayan Elm ona yeni bir fikirle yaklaşır. Büyük hayallerin değil küçük hayallerin, belki de hiç hayal edilmemiş hayatların peşinden gitmeyi denemesini tavsiye eder. Ama o küçük hayatlar da yaşanınca görülür ki pek çekici değillerdir. Huzur içerisinde olmak da bir hayatı kabullenmek için yeterli gelmemiştir Nora'ya. Böylece tüm alternatif hayatları denemeye girişir, âdeta seriye bağlar. Her gün yeni bir hayata girer, geri döner. Kök hayatında olduğu gibi hayatlararası boyutta da yolunu kaybetmekte, ne istediğini bilememektedir. Yine Bayan Elm'in müdahalesiyle hayatındaki iyiliğin kaynağını bulmaya, iyilik timsali biriyle beraber olmayı denemeye karar verir.
Nora, içinde kalmayı isteyeceği hayatı bulduğunda o hayata dair anılar yavaş yavaş zihnine yerleşmeye, o hayata dışarıdan bakar hâli yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Seçtiği hayata ısınmakta, onunla kaynaşmaktadır. Bu defa aklına o hayatın içindeyken Bayan Elm'i bulma düşüncesi düşer ancak o çoktan ölmüştür. Üstelik Nora için iyi görünen bu hayatta, asıl Nora'nın eksikliği yüzünden, birçok kişinin hayatı çok farklı gelişmiştir. Kök hayatta iyi giden hayatlar kötüleşmiş, kötü giden bazı hayatlarsa, o düşkün Nora'nın yokluğunda da kötü gitmiştir. Nora, yaşamak istediğinden emin olduğu hayatı bulmuştur. Aksi gibi bu sefer de bu hayat onu kütüphaneye geri iter. İlk defa istemsiz geldiği kütüphaneden ısrarla geri dönmek istese de bu mümkün değildir. Kütüphane yıkılmakta, kitaplar yanmakta, Bayan Elm enkazın altında kalmaktadır. Nora için tek çıkış, sayfaları henüz yazılmamış olan tek kitabı bulmak ve onu doldurmaktır. Sonunu da söyleseydin dediğinizi duyar gibiyim. Söylememeliyim çünkü ana fikre aykırı hareket edip seçiminizi elinizden almak istemiyorum. Matt Haig, hayatın seçimlerden ibaret olduğunu ve sonuçların sadece yaşamamız için var edildiğini, bir kişiye ait bin bir türlü hayat kurgulayarak gözler önüne koyuyor. Sonuçların bizi ölümüne üzmemesi ve tabii ayağımızı yerden kesecek kadar da sevindirmemesi gerektiğini, onları anlamak zorunda olmadığımızı, sadece yaşamakla mükellef olduğumuzu kabul ettirmeye çalışıyor. Anlama çabası çoğu zaman insanı yanlış anlamaya, yanlış anlamalar da kabullenememeye gark ediyor. İnsan kabullenemediği kadar acı çekiyor hayatta. Acının altında pişmanlık yatıyor. Oysa "Bazı pişmanlıklar sadece bok yemektir." diyor Haig. Her pişmanlığın aynı değerde olmadığını, bazılarının, özellikle yanılgılarımızla ürettiklerimizin, öylece bırakılması ve unutulması gerektiğini düşünüyor. Pekiyi hangi pişmanlıklarımız asılsızdır, gerçeğe değil sanrılarımıza dayanır? "Bazen öğrenmenin tek yolu yaşamaktır." cümlesi bu soruya cevap oluyor. Öyle olmamış gibi hayatına devam et ve gelecekle birlikte geçmişin de değiştiğini gör diyor okuruna. "Hayatta ne kadar dürüst olursan ol, insanların ancak kendi gerçekliklerine en yakın olan şeyleri görebildiğini Nora artık anlamıştı." diyor, sen de anla!
"Kuram romanı" türünün başarılı bir örneği olan "Geceyarısı Kütüphanesi"nde yazar, yaşayamadığımız hayatlara öykünmemizin ve anlamsız keşkelerimizin yerine her halükârda elimizdeki hayatı şekillendirmek zorunda kalacağımız gerçeğini ve seçimlerimizin anlamını koymuş. Gerçeküstü-zihiniçi kurgusunda, çok fazla sayıda aleti ustalıkla kullanmış, karakter sayısını abartmamış, zihni bulanıklıktan koruyacak düzeyde bir ilişkiler ağı örmüş. Yazarın sıkmayan dili iyi bir çeviri ile buluşmuş. Kütüphaneden muhtemel hayatlara her geçişte ana karakterine yaşattığı yabancılık hissi bazı bölümlerde akışı yavaşlatmış, çok tekrarlanmış ve uzatılmış. Ancak belli ki yazar, bunu kurgunun bir kaçınılmazı olarak kabul etmiş. Bu yabancılığın yaşanmadığı, tam tekmil geçişler olamaz mıydı, hayatlara giriş-çıkış alametleri farklı bir kalıba büründürülemez miydi diye düşünmedim değil. Elbette olabilirdi ve hatta pek zor da olmazdı. Bu tür, insan zihnini zorlayan, henüz düşünmediğini düşünmeye iten kitaplar, bana her zaman hayatın ve âlemin muhteşemliğini hissettirir. En karmaşık ağları ören bir yazar olsa da insan ancak birinin hayatına dair olasılıkları düşünebilir. Oysa âlem, birbirine dokunan sayısız hayatın sayısız olasılıklarını tek bir ânda kapsar. İlâhî mekanizma bütün bu olasılıkları daimen çalıştırır. Hayat kitaptaki çarpıcı kurgunun da üstünde işlemekte, onu da kapsamakta, onu önce doğurmakta ve sonunda kaçınılmaz gerçekliğiyle öğütmektedir.
Son yıllarda intihar odaklı veya en azından intihar sonlu öykülerin kasvetine teslim olmuş edebiyat dünyasına içten içe isyan eden ruhumun bu hikâyeye ısınmasındaki bir diğer etken de intihara karşı bir minvalde, kasvetten uzak, ışığa yönelmiş olmasıydı. Nahif ama neşeyi elden bırakmayan bir ana karakter yaklaşımıyla bu kitap sadece ânı doldurmakla kalmaz, her yeri geldiğinde güzel hatırlanır, yanlış seçimleriniz üzerine düşünmeye her fırsat bulduğunuzda, "keşke"ye her yöneldiğinizde aklınıza gelir ve "hâlâ seçeneklerim var" dedirtir. Kitabın sonunda Nora size "her şey olmuş bir hiç" olarak yazdığı mektubuyla, kaçacak bir yer olmadığını, her kaçışın aynı yere çıkacağını, orayı yaşanılır bir yere dönüştürmenin elinizde olduğunu söyleyecek. Küçük karar anlarında doğru seçimleri yaparak büyük yıkımları nasıl mutlu sonlara dönüştürdüğünü anlatacak. Bundan sonra paralel evrenlerin neresinde hangi hayatınızı yaşarsanız yaşayın bunları size hatırlatacak bir Nora karşınıza çıkacak.
Mait Haig
Gece Yarısı Kütphanesi
Çev.: Kıvanç Güney
Domingo Yayınevi
2022 Şubat
282 Sayfa
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 11.10.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 04.10.2022 22:57