Irvin D. Yalom’a Göre Günübirlik Hayatlar

Ben Paul Andrews. Unutulmasın isterim Profesör Claude Mueller ile çalıştığım. O benim Nietzsche yalnızlığımdı, ilk gençliğimin sonsuzluğa uzanan kapısıydı. Onunla birlikte Steinbeck'ın Gazap Üzümleri'nden yemiştik, tadı hala akılımın tavanında, asılı ve terk edilmiş. Onunla kelimelere aşık oldum, her kelimenin ayrı bir dansı olduğunu öğrendim. Sonra kelimelerden fikirler devşirmeyi. Aklımın tavanında yitik bir dostluğun külleri. Kayıt altına alınsın Claude ile olan benzersiz dostluğum.
Ben Charles. Babamı sekiz yaşında kaybettim, bir daha büyümedim. Hep çocuk kaldım. İçimde büyümek istemeyen sekiz yaşındaki çocuğu kimselere göstermedim, utandım. Onlar babamın öldüğünü duydular sadece, ben babamın ölümünü bizzat yaşadım ve sekiz yaşımda asılı kaldım. İçimde tarif edemediğim, sonunu getiremediğim bir intihar duygusu James Perry'den kalma. James'in intiharı içimdeki sekiz yaşındaki çocuğu çok ürküttü. Babamın ölümü ile James'in intiharı arasında kaybolmuştu içimdeki sekiz yaşındaki çocuk.
Ben Natasha. Hala Kuğu Gölü'nde hayatımın aşkı Sergey'i aramaktayım, farkında olmadan. Bulamayacağım onu hiçbir zaman. Aşk gidenin bıraktığı kör bıçakla ruhunda yeni yollar açmakmış, hayata kaldığın yerde devam etmek, yaşamak için. Aşk sonsuzluğun görünmez lahitini sırtında taşımakmış. Aşk dipsiz kuyularda çığlık çığlığa kalmakmış. Hala aynı yerdeyim. Kuğu Gölü'nde hayatımın ilk ve son aşkını beklemekteyim.
Ben Doktor Alvin Cross, başımın üzerinde hep aynı siyah kuş. Kardeşim Jason'un hatırası. Annem ve babam öldükten sonra ebedi bir yetim olduğumu anlamıştım. Ölüm ile aramda kimseler yoktu. Jason'un siyah kuşu hep başımın üzerinde uçuyordu. Ben Tanatus ile Hypnos arasında kaybolmuştum ama Jason'un başımın üzerinde uçan siyah ölüm kuşu hala yaşadığımı hatırlatıyordu. Ölüm çıplaktı, ben üşüyordum tek kişilik yalnızlığımda.
Ben Rick Evans, 77 yaşında eski bir CEO'yum. Güneşe Baktım ve Ölümle yüzleştim. İçimdeki beni bir oraya, bir buraya sürükleyen Buridan'ın eşeğini görmüştüm. Buridan'ın eşeği buradaydı ama ben burada değildim. Buridan'ın eşeği bütün kararsızlığıyla yerimi almıştı. Bir de bakmıştım ki ölümün kapısında bir başıma kalmışım. Ben geniş toprakları ve yıldızlı gök yüzüne aşıktım ama zamanın tel örgülerinin kuşatması altında kalmıştım. Kanatlı atımı uçsuz bucaksız göklere sürmeyi seviyordum ama taş duvarların arasında hapsolmuştum. Buridan'ın eşeğini kavak ağacına bağlayıp sonsuzluğa karışmak istiyorum kendi gönlümce.
Ben Justine Casey. Yazgımın dışında kendimi yaşıyordum, kendimi yitiriyordum. Oğlum James tatsız bir anı sadece. Hayat ve yazgının boşluğunda doğmuştum ve elimi attığım James, elimde kalmıştı bütün günahlarıyla, ahlarıyla, kayıplarıyla, ağırlığıyla. Elimi attığım evladım acımasız bir melanomaya dönüşmüştü. Ölüm, geçmiş olan Yugoslavya'dan daha yakın, yalnızlığım daha dirençliydi.
Ben Sally, geçmişini kabullenmek için umudundan vazgeçen kız. Kelimelerim içimdeydi. Baktım ve gördüm umutsuz geçmişimi. 13 yaşında rastgele bindiği otobüsten hiç inmek istemeyen kızdım. Sonra zaman eskitti otobüsü, çalışamaz oldu otobüs. İnmek zorunda kaldım 13 yaşımdaki umutsuzluğumla. Hiç yanımda ayrılmadı umutsuzluğum. Hep onu yazdım şiirlerimde, hep onu anlattım öykülerimde, hep onu kurguladım romanlarımda. Hep ondan kaçmaya çalıştım. Ama her seferinde sobelendim. Kaçış yoktu 13 yaşımdaki umutsuzluğumdan. Yeni bir otobüs yaratmak gerekirdi içimdeki kelimelerden. Ben de öyle yaptım. Oturdum ve yazdım Otobüste Giderken'i.
Ben Ellie, Budistleri dahi aşan bir ölümü taşıdım omuzlarımda. Kimseye anlatamazdım içimdeki ölümü. Bedenim ilk hatayı vermeye başladığında omuzlarımda taşıdığım ölüm, bedenimi ele geçirmişti, bedenimin kontrolünü benden almıştı. Söz ölümündü ve yaşam geçip giden bir vapurdu. Ölümle el sallıyordum yaşam vapuruna. Artık ölümümle baş başaydım ve sonsuzluğun kapısında ölümümün refakatçisiydim.
Ben Helena, üç gözyaşının gerisinde kalan. Billy ile bir daha motosiklete atlayıp Güney Amerika'yı gezemeyeceğimi bilmek kahrediyor beni. Billy'nin 12 Haziran'ı gitti, sırada benim ölüme yazgılı 11 Haziran'ım var. Üç gözyaşı, üç acı, üç yıkım. Sonra hiçbir haziranda bir araya gelemeyeceğim Billy ile. Bütün haziranlar bizi ez geçecek. Billy'nin ışıltılı gülümsemesini alıp karışacağım sonsuzluğa, içinde hiç haziran geçmeyen.
Ben Jarod Halsey. Marcus Aurelius'un unutulmaya mahkum olduğunu bilen muzip öğrencisi. Zaman bana küsmüş, ben büyük patlamayı unutmuşum. Zaman ve büyük patlama arasında yaşamaya çalışıyorum, daha doğrusu öksüz ve kimliksiz anılar biriktiriyorum. Hatıralarım yüzüme bakmadan atlıyorlar unutuluş uçurumundan. Benden geriye ne kalacak? Sade bir özgürlük şarkısı mı? Var olmak acısı mı? Çağ yangınlarına şahitlik yapmak mı? sonsuzluk ve hiçlik kanatlarıyla geçip gidiyorum yeryüzünden, özgürlük şarkımı okuyorum göğün yüzüne yüzüne. Ebediyen var olmak mutluluğum baskın çıkıyor. Yazgımda varmış çağ yangınlarına tanıklık yapmak, buymuş ölüme verdiğim söz.
Günübirlik Hayatlar
Gerçek Psikoterapi Öyküleri
İrvin D. Yalom
Çev. Elif Okan Gezmiş
Pegasus Yayınları
Sayfa 208
İstanbul, 2019
Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 16.05.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 30.01.2025 14:55