İslam Şehirleri Üzerine Makaleler

Hüseyin Sultanoğlu yazdı.
Coğrafik yapılar ile orda yaşayan insanlar arasında bir bağ oluşur ve bu bağın sonucunda medeniyet kavramı doğmuştur. İslam, hicretten sonra medeniyet oluşturma sürecine girmiş ve gün geçtikçe bu medeniyetin ürünü şehirler oluşmuştur. İslam şehirlerinin kuruluşları nedenleri ve tecrübeleri bakımından geleneksel olarak bazı gruplara ayrıştırılıp bu gruplar baz alınarak incelenirler. Kitabın önsözünde bahsedildiği gibi bu ayrıştırmalara kısaca değinecek olursak;
1. Müslümanlar tarafından planlı ve düzenli olarak inşa edilmiş kentler; Medine, Vasıt, Bağdat, Tahert"i örnek olarak verebiliriz.
2. Müslümanlar tarafından kurulmakla birlikte kutsal bir kült merkezli inşa edilen kentler; Kerbela, Necef, Meşhed, Mezar-ı Şerif bu gruba örnektir.
3. Müslümanlar tarafından askeri mülahazalarla kurulmuş kentler.
4. Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra dizayn edilen kentler. Bu kentler kendilerine ait özelliklere sahip olmalarına rağmen Müslüman hakimiyetinden sonra İslam kentleri özelliğini belirgin şekilde gösteren kentler.
5. Karargah veya ribat iken şehre dönüşmüş olan kentlerdir. (syf:9)
İslam medeniyetinin ilk şehri olan Medine kelime kökü bakımından bir çok anlamlara gelir. Medeniyet kelimesiyle aynı köke sahip olan Medine 'deyene" kökünden türemiştir. Bu kavramdan türemiş olan ilk kelime 'din" dir. Bu da medenileşme yolunun dinden geldiğini apaçık göstermektedir. Bu kökten türetilmiş olan bir başka kavram ise 'ed-Deyyan" yani Tanrı"dır. Kelime anlamı olarak 'ed-Deyyan" idare etme yönetme manalarına gelir.
Buradan türetilen sözcüklerden bir başkası ise köle yada kul anlamlarına gelen 'el-Medin" dir. Köleye neden medin dendiğine gelince; bunun nedeni bir güç ve otorite karşısında boyun eğmesi veya güç sahibinin gücünü benimsemesi olsa gerektir. (syf: 18-19)
Bu kavramlardan türetilen sözcüklerden bir başkası ise şehir anlamına gelen 'Medine" dir. Medine kavramının 'medin" sözcüğünün müennesi olduğu ve cariye anlamına geldiğini söyleyenlerde vardır.
Bu kavramları göz önünde bulundurursak varacağımız sonuç ed-Deyyan ile Medin ilişkisinin tezahürü olarak medeniyetin oluştuğunu farkederiz. İslam medeniyeti bu döngüsel yapıya sahiptir. Merkezde ed-Deyyan dış halkada ise Medin bulunur. Bu kavram varlık silsilesinin tamamının, Allah"ın etrafında bir döngü oluşturduğunu izah etmektedir. Merkezi bir kavram olan ed-Deyyan"ı bu döngünün içerisinden söküp aldığınız zaman varlık silsilesinin intizamının bozulacağına ve çökmesine sebebiyet verecektir. Günümüzde bir çok modern şehirde bunu görebiliyoruz. Modern insanın merkezi yapılanmada varlıksal boşluktan ötürü buhranlar geçirdiği ve bu buhranın modern çağın yaygın hastalığı olduğu aşikardır. Medin, bir taraftan kulun ed-Deyyan"a karşı acizliğini ifade ederken diğer taraftanda döngünün bir parçası olduğunu, tam bağımsız olmadığını özgürlüğünün bir yere kadar olduğunu belirtmektedir. İnsanın ilahlık taslayarak ilah olmaya yeltenmesi kaosa neden olmaktadır.
İslam dini medinede/şehirde doğmuş, ibadetlerinin büyük bir kısmı toplumsal nitelikli olup yerleşik olmayı ve cemaat halinde ifa edilmeyi gerektirmektedir. (syf:24) Beşer toplum potasında eriyip ünsiyet kazanarak insan olur. İnsan olma yolunda şehirleşme önemli bir yer tutar. Dini yaşama açısından da bu böyledir. Farabi"nin Medinetu"l-Fazıla adlı eserinde konuyu şöyle açıklar: 'Hayrın eftali ve kemalin alası Medineden/şehirden daha küçük merkezlerde değil, medine/şehirlerin sınırları içinde elde edilir. Sakinlerin birbiriyle yardımlaştıkları bir medine/şehir bir fazıl medine/şehir olur... Onun için de, saadete erişmek maksadıyla elele vererek çalışan bir millet de fazıl millettir." (Farabi, Medinetu"l-Fâzıla )
Medeniyet yukardaki ilişki ağının bütünü olmakla beraber sosyal bir sistemi de ifade eder. Her şehrin onu kuran medeniyet arasında kurduğu ilişki nevi şahsına münhasırdır. Medeniyet şehirlerin dünden getirdikleri birikimdir. Şehirlerin konuşması onların dile gelmesi haykırmasıdır.
Yazarımızın geniş bir araştırma sonucu oluşturduğu kitabın asıl adı kapakta yazılanın aksine 'İslam Şehirleri Üzerine Makaleler" olup İslam Medeniyeti tarafında kurulan birkaç şehrin sosyo kültürel analizlerini yazmıştır. Kitap iki bölümden oluşur. Birinci bölümde kendi yazdığı makaleler, ikinci bölümde ise çeviri makalelere yer vermiştir.
Bir çok dergide yayınlattığı kendine has makalelerinden kısaca bahsedecek olursak;
- Vasıt Kentinin Kuruluşu ve İlk Sakinleri Üzerine; Vasıt siyasi mülahazalar ile inşa edilmiş bir askeri şehirdir. Haccac b. Yusuf tarafından Irak"ı sıkı bir yönetim anlayışıyla yönetmek için Dicle nehrinin kenarına kurulmuştur. Kurulan bu şehirde yalnızca asker kökenli olanlar kalmakla beraber Haccac öldükten sonra yerli halk yerleşmeye başlamıştır.
- Yazılı Kaynaklar Işığında Merv"in Şehir Dokusu Üzerine Notlar; Bu metin hocamızın Çorum belediyesi tarafından düzenlenen uluslararası 'Şehir ve Medeniyet" sempozyumunda sunulan bildirisidir. Merv şehri Hz. Osman zamanında İslam topraklarına katılmıştır ve Horasan bölgesinin yönetim merkezi olmuştur. Bir dönem mezhep çatışmaların yaşandığı kentlerden biridir. İslam Medeniyetinde önemli bir yere sahip şehirlerden birisidir.
- Meyyafarikin (Silvan) Tarihi Üzerine Notlar; İslam kaynaklarına göre bu kentin isminin nerden geldiği hususunda farklı kanaatler vardır. Bu kanaatlerden en güçlü olanı tarihinden anlaşılacağı gibi 'şehitler şehri" söz öbeğinin Arapçalaşmış halidir. Silvan 4. Asırda psikopos Marusa tarafında kutsanarak ve Psikopos Marusa"nın Sasanilerle giriştiği siyasi mülahazalar sonucu bu şehri kurmuştur.
- Cündişapur Medresesi; Cündişapur kenti miladi 260 yılında Sasani hükümdarı 1. Şapur tarafından kurulmuştur. Önemli bir tıp merkezi olan bu kent İslam topraklarına katıldıktan sonra bile bu önemini yitirmemiş bir çok tabip buralardan yetişmiştir.
- Ankara Vilayet Salnamelerine Göre Osmanlı"nın Son döneminde Çorum; Bu makale Çorum İlahiyat Fakültesi dergisinde Yayınlanmıştır. Çorum kentinin Osmanlı"nın son zamanlarındaki sosyal yaşantısı ve idarisinin araştırılarak geniş şekilde yazılmıştır. Salname kelime anlamı olarak yıllık demektir. Senelik olayları göstermek için vilayetlere bilgi amaçlı gönderilmiştir.
- Bitlis Vilayet Salnamelerine Göre Ginç Sancağı; Ginç sancağı diğer adıyla Kale Köyü şu an Bingöl sınırları içinde yer alan eski bir yerleşim birimidir.
- Erzurum Vilayet Salnamelerine Göre Osmanlı"nın Son Döneminde Kiğı Kazası;
Kitabın ikinci bölümünde çeviri makalelerden bahsederek şehirleşme içinde ticaretin önemi ve pazarlar üzerine bir araştırma barındırıyor.
- Cahız"ın Et-Tebessur Bi"t-Ticare Adlı Risalesi; İslam ekonomi tarihinde önemli bir yeri bulunan Cahız"ın ele aldığı bu risalesi, bu alanda yazılmış ilk bilinen ilk örnek olma özelliğine sahiptir. İslam aleminin muhtelif yerlerini gezen ve buralar ile ilgili bilgiler toplayan Cahız, bu seyahatleri sonucu gördüklerini yanı sıra, bir ara tüccar olarak da bulunduğu pazara gelen mallar hakkında ve bunların fiyatı ile ilgili bizatihi gözlemlerine dayalı olan bilgiler ve diğer tacirlere sorup öğrendiklerini bir araya getirerek böyle bir eser yazmış. (syf:193)
- İslam Öncesi ve İslam"ın İlk Döneminde Medine (Yesrib) Pazarı Üzerine; Micheal Lecker Jerusalem Hebrew Üniversitesi Arap dili ve Edebiyatı bölümünde çalışmaktadır. Ünlü Medine tarihçilerinden birisidir. Medine"de ekonomik olarak gerçekleşen hadiselerin bir çoğu dilimizde maalesef neşredilmediği için bir muğlak içinde durmaktadır. Bu makale kısmen de olsa bu konuda yardım edecektir.
Kitabın önsözünde belirttiği ilk paragraf yazısı kitabı tamamen özetler nitelikte; sadece kitabın değil aynı zamanda bu konu üzerine araştırma yapmış birçok kitabın özelliklerini taşır.
'Mekan ile onu şekillendiren insan arasında karşılıklı özne-nesne ilişkisi bulunmakta olup medeniyet buradan doğmaktadır. İnsanın medeniyet üretmede özne rolünde olduğu izahtan vareste bir konudur. Ancak insanın öznesi olduğu medeniyet bir taraftan kendisine, diğer taraftan ise var olduğu mekana aittir. Medeniyet öznesi insan ile medeniyet kurarken nesne konumundaki mekan arasında -karşılıklı- yadsınamaz bağlar bulunmaktadır. Dahası, medeniyetin görünen yüzünü temsil eden mekan, tamamen pasif bir nesne de değildir. Çünkü o da canlı bir organizmadır ve öznesi olan insanın kendini oluşturmasına katkı sağlayarak bizzat kendisi özneye dönüşmektedir. Özne konumundaki Müslüman, nesne konumundaki mekanı dizayn ederken kendisini var kılan düşünsel arka plandan hareket eder. İşte kitabımıza başlık olarak seçtiğimiz "İslam Şehri" de aslında Müslümanların egemen oldukları veya yoğunlukta yaşadıkları bir yerden ziyade bu düşünsel arka plandan hareketle dizayn edilmiş olan mekanı ifade etmektedir."
Mehmet Mahfuz Söylemez Hocamıza yaptığı bu geniş araştırmadan dolayı teşekkür ederiz.
İslam Şehirleri
Mehmet Mahfuz Söylemez
Düşün Yayıncılık
234 sayfa
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 09.01.2012 11:50 - Güncelleme Tarihi: 21.11.2021 00:22