İslamcılık-Öncelikler

İslamcılığın farklı renkleri Müslümanların içinde bulunduğu durumdan kurtulması için reçeteler yazmışlardır. Teşhis konusunda birbirine yakın tespitlerde bulunan ekoller, çıkış noktası ve tedavi ile ilgili önceliğin neye verilmesi gerektiği konusunda farklı fikirler öne sürmüşlerdir. İbn Teymiyye ve Gazali'nin öncelikler ile ilgili görüşlerine yer vermemizin sebebi bugün islam düşüncesinde ana akımlardan olan iki akımın kökleri hükmünde olmaları sebebiyledir. Bütün kriz dönmelerinde, islam düşünürleri çıkış noktası olarak öncelikleri belirlemişlerdir.
İslamcılık müslüman ferdin önceliklerinin belirlenmesinin gerekliliği üzerinde derinlemesine durmuştur. Bu minvalde, Müslümanlar hayatı idame ettirir iken, planlı ve programlı olmak zorundadırlar. Ele aldıkları meselelerin kar-zarar hesaplarını çok iyi yapmak zorundadırlar. Bu hesabı yaparken, ele alacağı en önemli kısım önceliklerini belirlemesidir. Öncelikleri belirlemesi, dengeli bir fıkıh/idrak sahibi olmasına vesile olacaktır. Bu durum, zaman kaybına engel olacak, tedrici olarak kemale ermeye vesile olacaktır.
Önceliklerin belirlenmesinde ilim ve hareket ehli zatların görüşleri daima yol gösterici olmuştur. İslamcılık bir yönü ile çıkış yolunu alim, entelektüel, hareket ve düşünce adamlarının çabaları ile bulmuştur. Öncelikleri belirleme ve dengeli bir hareket fıkhı bilincine sahip olmak konusunda yol gösterici olması ve katkıda bulunması yönü ile alimlerin-hareket ve düşünce adamlarının bu konudaki yaklaşımlarını iyi analiz etmek gerekiyor. İlim, irfan ve marifet ile donanmış olan alimlerin, düşünce ve hareket adamlarının bu derin mevzuda ufuk açan düşüncelerini öğrenmek, önceliklerimizi belirlemede büyük oranda yol gösterecektir.
Anadolu'da ve diğer müslüman coğrafyalarda belli bir karşılığı olan selefi çizginin önceliği verdiği ana konu akide bilgisi dolayısı ile tevhid bilincinin fert ve toplumda yayılmasıdır. Bu görüşün kökeni olarak, Selef alimlerinden olan (selefi ekolün kurucusu sayılan) İbn Teymiyye, öncelikli olan konunun, toplum ve fert için tevhid akidesi bilgisi olduğunu ifade eder. Günümüze kadar ulaşan kitap, risale ve fetvalarına baktığımızda, ele alınması gereken konunun tevhid akidesi konusu olduğunu netlikle görebiliriz. En meşhur talebesi olan İbn Kayyım El Cevzi, hocasının tercih ettiği öncelikleri aynı ile tercih etmiştir. Bu tercihte bulunması noktasında gerek ders aldığı alimlerin etkisi gerekse yetişme tarzı ve yetiştiği dönemin şartları çok etkili olmuştur. İbn Teymiyye'nin hocalarından biri de Riyazus Salihin müellifi, hadis şeyhi İmam Nevevi'dir. Yakın dönemde, Vahhabiye ekolünün kurucusu olan Muhammed Bin Abdulvahhab, Teymiyye çizgisinin devamı mahiyetinde öncelikli meselenin akide bilgisi olduğu fikrini savunmuştur.
Tasavvuf ekolü önceliğin manevi zenginlik olduğunu savunmaktadır. Bu görüşün kökenleri ilk dönem zühd alimlerine kadar götürülebilir. Bunun eserlerde yoğun şekilde işlendiği dönem olarak İmam Gazali dönemini gösterebiliriz. İmam Gazali, önceliğin nefs ile mücadele olduğunu. Manevi anlamda bir donanım olmadan hiçbir güzelliğin yapılamayacağını ifade eder. İslam devletinin olduğu bir süreçte yaşadığından tespiti o şartlarda en makul tespittir.
Çağdaş İslam düşünürlerinde Cemaleddin Afgani (hayatı ve fikirleri ile ilgili spekülasyonlar bir yana) öncelikli meselenin ümmetin dirilişi olduğunu, düşüncede ve sosyal yaşamda İslam inkılabının ilk mesele olduğu fikrini savunmuştur. Afgani'nin bu düşüncelerini daha sonra Muhammed Ahduh ve Reşit Rıza devam ettirmişlerdir. Afgani, Abduh ve Reşit Rıza'nın bu düşüncede yoğunlaştıkları yayınladıkları neşriyatlarda ve hayatları boyunca verdikleri mücadele anlayışında açıkça görülmektedir. Yakın dönem İslamcılığın bir yorumunun kurucu şahsiyetleri olarak kabul edilen Afgani- Abduh-Rıza ekolünün görüşleri günümüzde de birçok İslamcı tarafından savunulmaktadır. Anadolu'da bu görüş bir dönem çok sahiplenilmiş, günümüzde ise belli çevrelerde savunulmaktadır.
Sudan Mehdi hareketinin kurucusu sayılan Muhammed Ahmed Mehdi, önceliğin cihad olduğu fikrini savunmuştur. Yaşadığı dönemde, İngiliz sömürgeci güçlerin işgali ile karşı karşıya olmaları bu tercihi yapmalarında temel etken olmuştur. Yakın zamanda işgal altında olan bazı islam topraklarında bu görüş savunulmuştur. Burada bu görüşün savunulmasının sebebinin emperyalistlerin islam topraklarını işgal etmesi ve oralarda insanlık dışı zulümler yapması olduğunu hatırlatmamız gerekiyor.
Çağın meşalelerinden şehid imam Hasan El Benna, önceliği, dejenere olmuş, yozlaştırılmış İslami anlayışın özüne dönmesinin gerekliliği fikrine vermiştir. İslam düşüncesine bulaşmış olan hurafeler ve seküler anlayışın etkilerini bertaraf etme mücadelesi vermiştir. Akide ile birlikte hükümlerin icrası, İslam devleti ideali gibi konuların, İslam'ın asli konuları olduğu düşüncesini ortaya koymuştur. El Benna'nın bu düşüncelerinin değeri, Osmanlının dağılma dönemi ve hilafetin kaldırılması döneminde beyan edildiği göz önünde bulundurulursa daha iyi anlaşılacaktır. Bu dönemde İslam ümmeti batı hayranlığı bataklığına saplanmış durumda idi. El Benna'nın görüşleri günümüz İslamcılığını en fazla etkileyen görüştür.
İslamcıların en etkili ideologlarından biri de Seyyid Kutub'tur. Seyyid Kutub, akide bilgisi ve İslami yönetimin gerekliliği fikrini öncelemiştir. İslami yönetimi öncelemesi konusunda Afgani'ye benzemesi ile birlikte yöntem olarak bütün ıslahatçı İslam düşünürlerinden farklı görüşleri vardır. Kutub'un bu düşünceleri; "Yoldaki İşaretler" ve "İslam Düşüncesi" adlı kitaplarında ve "Fizilalil Kur'an" adlı tefsirinde açıkça görülmektedir.
Pakistan ulemasından Ebul Ala Mevdudi, ilk önceliğin, gayri İslami düzenler ile mücadele etmek gerektiği ve tağuti yönetimlerin velayetinin red edilmesi gerektiği fikrini savunmuştur. Kurmuş olduğu Cemaati İslami adlı organizasyon bu amaçla kurulmuştur. "İslam İnkılabının Yolu" adlı kitabında bu fikirleri detayları ile birlikte görmek mümkündür. Yakın dönem ve günümüz İslamcılığını en çok etkileyen iki düşünür Kutub ve Mevdudi'dir.
Muhammed Gazali, İslam ümmetinin gerileme sebeplerinin tespit edilip, ıslaha buradan başlanması gerektiği düşüncesini öncelemiştir. Aynı zamanda öncelikli meselenin islama davet olduğunu, bu davetin çok yönlü ve günümüz şartlarına uygun olması gerektiği fikrini savunmuştur. Bu görüş Mısır'daki İslamcıların ekserisini etkilemiştir. Anadolu'da yakın zamanda bu görüşü savunan İslamcıların sayısı artmıştır.
Said-i Nursi, önceliğin iman hakikatlerinin öğrenilmesi olduğuna kanaat getirmiştir. İslam'ın bütün kutsallarına savaş açılan bir süreçte, insanın en büyük düşmanı olarak cehaleti görmüş, materyalist ve Darwinist felsefenin doktrinlerine karşı iman hakikatlerini en ince ayrıntılarına kadar "Risale-i Nur" adlı eserde telif etmiştir. Neşredildiği dönemde büyük etki yapmış olan eser, bugün de büyük bir okuyucu kitlesine sahiptir. Anadolu'da İslamcılığın hem yakın dönem hem de günümüzde etkili olan ekollerinden biri olan Risale-i Nur hareketi yaklaşık olarak aynı görüşlerini devam ettirmektedirler.
Mahmut Esat Coşan, öncü ve donanımlı bir kadro oluşturulup, kurumsallaştırılması gerektiği, akabinde basın, ekonomi ve siyasette söz sahibi olunması gerektiği düşüncesini öncelemiştir. Esat Coşan'ın düşüncelerinin pratik şekli vefatına kadar çok hızlı ilerlerken vefatından sonra inkitaya uğramıştır. Anadolu'da İslamcılığın siyasi tercihi üzerinde bir dönem epeyce etkisi olan İskenderpaşa çevresi günümüzde öncelik meselesinde aynı düşünse bile etkisi zayıftır.
İslamcı olup olmadıkları ile ilgili hem kendi içlerinde hem de dışardan değerlendirmelerde bir netlik olmayan, Anadolu'da neşet bulan anti kapitalist Müslümanlar, öncelikli meselenin "mülk" konusu olduğu düşüncesini ortaya atmışlardır. Mülkiyet konusunun İslam'ın temel konusu olduğunu yayınladıkları meal ve diğer kitaplarda net olarak ortaya koymaktalar. Bir yönü ile, anarşist felsefenin de etkisi ile, mülkiyet konusu anlaşılmadan İslam'ın anlaşılmayacağını, temel mihenk taşının mülkiyet konusu olduğu fikrini savunuyorlar.
Anadolu'da ve diğer islam coğrafyalarında Kurancı/Kuraniyyun olarak tanımlayabileceğimiz ekol temsilcileri, Kur'an'a/Vahye dönüş yapılması gerektiği düşüncesini öncelikli mesele olarak savunmaktadırlar. Bu ekolün sohbetlerinde ve eserlerinde sürekli işaret edilen konu, Kur'an'a dönüş konusudur. Bütün problemlerin vahiyden uzaklaşmaktan kaynaklandığını, bütün çözümlerin Kur'an'a yönelmek ile ortaya çıkacağını ifade etmektedir. Kur'an seferberliği olarak nitelendirebileceğimiz çalışmaları buna işaret etmektedir.
Bu önceliklerin tatbiki ve devamı için Müslümanlar düşünüler hemen her dönem bir öncü nesil/kadro oluşması gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu amaca yönelik olarak çok yoğun bir şekilde çalışmışlardır. Akif'in Asımın nesli, Kutub'un Kur'an nesli, Karakoç'un Diriliş nesli, Necip Fazıl'ın Büyük Doğu nesli idealleri bunun göstergesidir. Özünde hepsi "Sahabe nesli modeli" ni günümüze taşıma çabasıdır. İslamcılık bugün yeni bir nesil inşa etme zorundadır. Adı değişebilir fakat ideali, önceliği ve hedefi değişmeyecek bir nesil ortaya çıkmalıdır.
Farklı süreçlerde, farklı coğrafyalarda, farklı şartlar farklı konuların öncelikli olarak ele alınmasına sebep olmuştur. Bazen İslami devrim, sünnete dönüş, eğitim gibi başlıklarda öncelik olarak öne sürülmüştür. Asıl itibari ile, farklı süreçlerde farklı önceliklerin olabileceği gerçeğine şahit oluyoruz. Bugün, Anadolu sathında hem birey olarak hem yapı olarak önceliğimizi belirlemek zorundayız. Önceliklerimiz, hedef ve amaçlarımıza uygun olmalı. Dikkat ettiyseniz, bütün bu farklı öncelikler birbirini tamamlayan unsurlardır.
Diyalektik bir yaklaşım ile bütün bu öneriler bir örgü haline getirilip yeni bir çıkış noktası, yeni bir reçete, yeni bir öncelik ortaya konulmalıdır. Bu konuda şahsi teklifimiz, yukarda saydığımız bütün öncelikleri temeldeki çimento hükmünde kabul edip, İslamcılar için zamanın önceliği; birlik olmaları, birlikte iş yapmaları, güç birliği yapmalarıdır.
Yazar: Ferhat ÖZBADEM - Yayın Tarihi: 16.06.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 21.05.2025 14:30