“İslamda Güzel Ahlak” Üzerine
Bilirsiniz; Aliya İzzetbegoviç'in "İslam, benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adıdır" şeklinde kulaklara küpe bir ilke sözü-mottosu vardır. İslâm, güzel ahlâk esaslarını içeren bir bütündür. Allah'ın insanlığa gönderdiği en son din olan İslam, önce iman sonra ibadet ve ahlaktan mürekkeptir. Din adamlarından defaatle işittim. İslâm dinini meyveli bir ağaca benzetirler; bu ağacın kökü ve gövdesi İman, dal ve yaprakları İbadet, meyvesi de güzel ahlâktır. Zira güzel ahlâkı oluşturan yapının temelden tavana kadar sıkı bir örgüyle kuşatıldığını görürüz. Altyapıda sağlam bir iman, çatıda ihlâslı ibadetler vardır.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2019'da yayınladığı "İslam'da Güzel Ahlak" adlı eser Dr. Bayram Köseoğlu tarafından yazılmış. Küçük ve cep boy olan bu eser, kuşe kâğıda basılmış, 72 sayfa, sevimli, okunası bir eser. Kapakta "Rüzgâr mavisi" ile "turkuvaz" arası bir renk kullanılmış ve bu renk kitaba müthiş bir hava katmış. Aynı renk kitabın değişik yerlerinde, dikkat çekici şekilde, öne çıkarılan bazı sözlerin gösterimi / sunumu için de kullanılmış.
Kitap ahlak ve edep tanımlarıyla başlıyor. Ahlakın tanımı yapılıp çerçevesi çizilirken konu "nefis" kavramıyla ilişkilendiriliyor. Nefisle mücadelenin, esasen ahlakı çerçeve içine aldığını gösteriyor yazar. Ahlakla ilgili tanımlara değinen yazar, İmam-ı Gazali'nin cümlelerine de yer veriyor. "Nefiste iyice yerleşmiş bulunan bir özellik, kabiliyettir ki, bu özellik sayesinde davranışlar herhangi bir zorlamaya ihtiyaç kalmaksızın kendiliğinden kolayca ortaya çıkar". (İhya, 3, 125). Bu çerçeveyi oluşturan bağlam; nefsin terbiye ve tezkiyesini de kapsıyor kanaatimce. Naçizane Rad Suresi 28. Ayetle tamamlamak isterim: Kalpler ancak Allah'ı zikir ile mutmain olur. Yine kitaba dönersek; ahlakın kişinin nefsine-özüne yerleşen ve onun kişiliğini kuşatan ve ondan ayrılamaz bir yetenek oluşu, davranışların bu yetenekle kolayca ve adeta otomatik olarak yapıldığı ifade ediliyor. İlginç tarafı şu; "Ahlakta asl'olan davranıştan ziyade o davranışın hangi amaçla yapıldığıdır". (S. 8). Yazar bu ifadeye açımladığında da şu yargılara ulaşıyor: "korku ve baskı altında yapılan davranışta ahlak aranmaz. Davranışın ahlaki olması özgür iradeye bağlıdır". Günceli ifade için de şu cümleleri kuruyor: "Kanun, anne-baba, öğretmen ve toplum baskısıyla yapılan davranışlar güzel ahlak örneği kabul edilemez". Bu cümlenin gerekçesi de, Gazali'nin tanımında yer alan ve kısaca "özümseme, içselleştirme" diyebileceğimiz konudur.
Edep bahsinde, ahlakla yakın anlamlılık vurgulanıyor. Öne çıkarılan husus, gündelik hayattaki görgü kuralları edep hususunda. Toplumda görgü kuralı olmayı başarmış olan, örf, adet, anane gibi iyi tutumlar, takdire değer davranışlar bu kapsamda. Yazarın çıkarımı şöyle: "edepli olmak güzel ahlakı elde etmeye vesile olacağı gibi hem Allah'ın rızasını hem de insanların sevgisini ve takdirini kazanmaya vesile olacaktır". (S. 11).
Yazar, ahlakın kısımlarını incelediği bir bölümde; ahlakın sınırlarını da çiziyor. Buna göre; ahlak hem iyi hem de kötü davranışları ifade eder. Mesela, cömertlik, utanma duygusu, sabır, hoşgörü, kanaatkarlık, şüpheli şeylerden uzak durmak, yumuşak huylu ve ağırbaşlı olmak olumlu; yalan, iftira, tamahkarlık, israf, haset vb davranışlar olumsuz; hepsinin birlikte ahlakı bütünleyen davranışlar oluşu ifade ediliyor.
Ahlakın Kaynağı
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır.
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. Mehmed Âkif Ersoy
Ahlakın kaynağı ile ilgili, düşünce tarihi boyunca, pek çok tez ileri sürülmüş ve hemen hepsinin de birbiriyle çatıştığı görülmüştür. Bu konudaki düşünceler ya bir dine veya din dışı bir alana indirgenerek açıklanmaya çalışılmıştır. Mesela E. Kant, her türlü öznel duygu, bedensel istek ve arzuyu, aklın ve ödev buyruğunun egemenliği altına sokulmaları gereken şeyler olarak kabul ederken; Hüseyin Hatemi, "Hukuk ve ahlak kuralları ortaktır hepsinin de kaynağı ilahi sevgidir" der. Hadislerde bu konu çokça işlenir. İki hadis almak istiyorum: "Müslümanların iman yönünden en olgunu, ahlâkı en üstün olanlarıdır", "Ben, ahlâkın en güzelini tamamlamak için gönderildim".
Dinin tanımını yapanlar, genelde ahlaka vurgu yapar. İmanın tanımında da ahlak vardır. Buna bağlı olarak edep tanımında da aynı husus vardır. Hatta "Utanmazsan dilediğini yap" hadisi vardır. Peygamberimiz, bu sözün ilk insanlardan beri söylendiğini de ifade eder. Bu kapsamda bir kombinasyonla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Din, iman, ahlak ve edep… Bu dörtlü yapı birbirinin hem içinde hem de birbirinin kaynağıdır. Yazar, bu bahiste, ahlakın kaynağının ilk insanlardan itibaren hep "din" olduğu-kabul edildiği üzerinde durur. Tevrat ve İncil'den örnekler de verir. "Ahlakla dini birbirinden ayırmak, insanı iç dünyasından ayırmaktır, oysa insan, iç dünyasıyla bir bütündür." (S. 16).
Müslüman ahlakı ise, ilk kaynağımız Kuran-ı Kerim'in çerçevesini çizdiği şekildedir. Hayatın bütün yönleri ayetlerde bildirilmiştir. "Kuran'ın içerdiği hükümler iman, ibadet ve ahlak olmak üzere üç ana konuda toplanır". (S. 16). Tin Suresi 4-6 arası ayetlerde, insanın en güzel biçimde yaratılması, diğer canlılardan üstün kılınması ama kötü huy ve davranışlarıyla en değersiz konuma düşeceği ifade edilir. İman eden, bunun gereğini yaşayan insan ise istisna kılınır. Ayrıca istisna için ecirden söz edilir. Bu anlatımlarda insan davranışlarının ahlaka dayalı oluşu, ahlakın da inanç gereği açıkça ortaya konulmaktadır. Yazar 18. Sayfada epigraf şeklinde bir cümleyi öne çıkarır, bu cümle imanla ahlakı bir potada eritmektedir: "İman yaratıcıya verilen bir sözse eğer, yaratıcıya iman etmek de onun istediği gibi davranmayı gerektirir".
Kitapta bu kısımdan sonra, ahlak bahsinin açılımları olarak; peygamberin güzel ahlakı, bireyin ahlakı, davranış güzelliği, ailede güzel ahlak, toplumda güzel ahlak, çevreye karşı güzel ahlak, güzel ahlakın elde edilmesi gibi konular işleniyor. Bir Müslüman'da Bulunması Gereken Ahlaki Özellikler bahsi açılıyor. Bu bahiste Mevlana'nın meşhur 7 öğüdündeki tavsiyeler sıralanıyor. Bunlar 1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. 2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. 3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. 4. Hiddet ve öfkede ölü gibi ol. 5. Tevazuda toprak gibi ol. 6. Hoşgörüde deniz gibi ol. 7. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Mevlana'nın tavsiyelerinden sonra bir Müslüman'da ya da Müslüman bir sistemde bulunması gereken değerler tek tek açıklanıyor. Bunlar da şöyle: sadakat ve dürüstlük, adalet, tevazu, sabır, hoşgörü, cömertlik, iffet, merhamet… Kitap bir makale gibi "sonuç" bölümüyle bitiriliyor. Bu bölümde, bir Müslüman'ın sahip olması gereken ahlaki özellikler sıralanıyor.
Bu kitap içeriği kadar, dili, anlatımı, baskı kalitesi ve rengi ile de albenisi olan bir yapıya sahip. Bir Müslüman'da bulunması gereken ahlaki her şey anlatılmış. Bendeniz anlatırken zorlayan, teknik bilgileri adeta vermek istemeyen bir üslubu olan kitaplarda geriliyorum. Oysa böyle derli toplu, sözlük karıştırmadan okuyabildiğim, beni itmeyen, kendine çeken, terim ve kavramlarla şişirilmemiş kitapları seviyorum. Siz de seversiniz.
Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 26.01.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 23.01.2022 21:47