İTALYA; Çizmenin Topuğunda, Kara Tahta, Pelin YİĞİT

Ölü Canlar adlı eserinde Gogol ne güzel demiş: ''Dünyayı dolaşmak, değişik insanlarla konuşmak canlı bir kitap okumaya benzer, ikinci bir ilim sayılır. Göremediğin şeyleri görür; yeni, hiç tanımadığın insanlarla karşılaşırsın. Yabancılarla konuşmak da çok değerli şeyler kazandırır insana.''

2015 Yılında THY ilk kez İtalya'nın güneyinde bulunan Bari şehrine uçuşa başlayınca fırsattan yararlanıp ailece uygun bilet aldık. Burası Adriatik Denizi kıyısında tam bir Akdeniz şehri. Puglia bölgesinin hem başkenti, hem de en büyük kenti. Aynı zamanda Güney İtalya'nın da Napoli'den sonra en büyük ikinci şehri. Bari'yi eskiden Çeşme'den kalkan gemilerin İtalya'da varış noktası olmasından dolayı, Brindisi'yi İtalya'nın en ünlü yönetmenlerinden Ferzan Özpetek'in filmlerinden, oyuncu Mehmet Günsur'un uzunca süre orada yaşamasından dolayı Lecce'yi mutlaka duymuşsunuzdur.

Bari de dört gün kalıp hem içini hem çevresindeki kasabaları gezdik. Bari tam bir otantik İtalya insanları ve yaşamının olduğu şehir. Diğer büyük İtalya şehirlerine göre daha farklı ve yöresel. Evler, insanlar, yaşam gerçek italya hakkında bilgi veriyor sanki size.
Bari'de de birçok Avrupa şehirlerinde olduğu gibi Eski Şehir denen bölge var. Burada gezilip görülecek yapılar arasında Teatro Petruzzelli, Palazzo Municipale (Belediye Sarayı), Teatro Piccinni, Palazzo de Governo (Hükümet Konağı), Colonna della Giustizia (Adalet Sütunu), Cattedrale di S.Sabino (Katedral), S.Gregorio, Museo Diocesano, S.Marco Kilisesi yer almakta.

Bari'nin eski şehir denen bu bölgesinde öyle güzel sokaklar var ki gezmeye doyamıyorsunuz. Sanki farklı bir zamana ışınlanmış gibi hissediyorsunuz. Hani şu 60'lı yılların siyah beyaz italyan filmleri var ya, taş sokaklarda çocuklar koşturur, yaşlı amcalar öbek öbek köşelerde bastonlarına dayanarak oturmuşlar etrafı seyrediyorlardır. Yaşlı teyzeler de kapı önlerinde gelen geçenle konuşurlar. Daracık sokaklardan geçmek ne zevklidir! Kendimizi film sahnesindeymiş gibi hissederek gezip durmuştuk. Bir de yörenin o muhteşem makarnaları var ki, tatmadan dönmek olmaz. Strada delle Orecchiette; yani şeklinden ötürü kulağa benzetilen 'orecchiette' tipi makarnadır bu. Her evin avlusunda bu makarnaların nasıl yapıldığını görme şansınız vardır çünkü kadınlar hem makarna hamurları yoğururlar hem de kesip kurutup satarlar. Bu makarnanın ilk ortaya çıkışı Napoli kraliçesi Joanna I dönemine (14.Y.Y) dayanıyormuş. Gün boyu makarna yapıp gelen geçen insanlarla sohbet ederler Bari halkı.

Taş sokaklarda evlerin avlularına, içlerine bakmaya çalışarak yürüdüğümüz o saatleri unutamıyorum. Sonra da bir köşede ki yerel bir lokantada bol domates soslu enfes 'orecchiette' lerden yemiştik.

Sokakları dolaşırken başımızı uzattığımız her avluda kadınların mutlaka hamur yoğurduğunu, kimisinin makarna yaptığını kimisinin mısır unundan sgogliozza kızarttığını görmüştük.

Piazza Degli Innamorati meydanında gezmeli, kalabalığa karışmalı, yine bu meydanda bulunan Le Sgagliozze di Donna Carmela'da kızarmış Polenta yemeli, Lungomare sahil kordonunda gece yürüyüşü yapmalı, güzel bir pizza yemek için Il Rustico restoranına gitmeli, N'derra la Lanze balik halinde gündüz balık alınmalı gece bara dönüşen kısmında bir şeyler içmeli, Panificio Santa Terasa'da o sımsıcak Foccaccia ekmeklerini tatmalı, Antico Caffe del Carmine 'de bunca gezme sonucu yorulan bacaklarınızı dinlendirip espressino yani dondurmalı kahve içmelisiniz.

Otantik eski şehirde gezip biraz da modern alışveriş dükkânlarının olduğu yere gitmek isterseniz Murat'a gitmelisiniz. Yanlış duymadınız bu genel caddenin adı Murat. Ee zamanında Osmanlılar buralardaydı biliyorsunuz. Diğer günler Bari şehrine yakın o muhteşem yerlere gittik. Şimdi sırayla bu köylere bakalım;

Monopoli

Bari tren istasyonundan yaklaşık olarak kırk dakikalık yolculukla buraya ulaşılıyor. Bari şehrinin sokakları gibi Monopoli'de de kayboluyoruz. O seramik dükkanları, minik kafeler, kapıları sokağa açılan evler... Keyifle gezme garantili.

Denize mi girmek istiyorsunuz, tertemiz sulara Cala Porta Vecchia plajından atlayabilirsiniz. Burada yarım gün geçirip bir daha ki durak olan Polignano a Mare 'a doğru yola çıkabilirsiniz. Monopoli'den on dakika sonra sık sık fotoğraflardan gördüğümüz kayalar arasında ki deniziyle meşhur bu köye bir bakalım o zaman..

Polignano A Mare

Puglia'nın en meşhur plajı Spiaggia Lama Monachile'yi görebilmeyi çok istiyordum. Büyük kayaların üzerinde duran evleriyle sığ bir denizi çevreleyen koy öyle güzel ki. Eğer yaz ise yanınızda mutlaka bir havlu bulundurun, denize girmeden dönmek olmaz. Buradan iç kısımlara doğru gezmelisiniz. Küçücük meydanlarda lokantalar, kahveler, sıra sıra dükkanlar. Böyle insanı ilk anda sarmalayan tam bir sahil kasabası. İnsan burada bir pansiyonda harika bir tatil geçirebilir.

"Terrazza Panoramica" tabelası gördüğünüz yerden girip labirentimsi sokaklarda yürüyüp, her köşeye hayran olup bol bol fotoğraf çekin. Merdivenlerde çiçekler, süsler ve basamaklarda, kapılarda yazılar bulunuyor. Şairler sokağı da deniyormuş buraya. Tüm kapılarda italyanca şiirler yazıyor. Yürüye yürüye Balconata di Santo Stefano denen manzara seyretme noktasına geliyorsunuz. Önünüzde uçsuz bucaksız bir deniz.. Güzel bir akşam yemeği yemek isterseniz mağaranın içinde konumlanan meşhur Grotta Palazzese ve Pesccaria restoranı bulunuyor. Palazzese buradaki en ilginç mekânlardan biri. Kayalıkların arasında, bir mağara oyuğunun içinde yer alıyor.

Muhteşem köyler bu kadar değil tabi ki. Devam edeceğim..