İyi Yazı Nasıl Yazılır?

Yazı yazmak nasıl bir iştir? Yazı yazmak için nelere ihtiyaç duyulur? Bir yazı kendini nasıl okutur? Elbette her işin başı aşktır. Coşkuyla yapılmayan iş ne sahibine, ne de başkalarına fayda verir. Kendin beğeneceksin ilkin. Başkalarının beğenisi çok da umurunda olmayacak. İyilenen bir yazıyla iyi yazı arasındaki farkı tarih belirleyecek.
Her işin bir yolu yordamı, önü sonu olur da yazı yazmanın olmaz mı? Pazardaki bir tablacının bile kendine göre bir düzeni vardır. Günlük hayatımızda yaptığımız pek çok işin bir ahengi olur. Oturmasını kalkmasını bilmek adam eder bizi. Bazı insanlar tarzıyla dikkat çeker. Hatta biz onun tarzından hoşlanmayabiliriz ama o nev-i şahsına münhasırdır.
"Yazmak için gerekli olan şey nedir?" diye soracak olursanız bu satırların yazıcısının cevabı "Kalem, kâğıt ve daha da önemlisi gümrah ırmaklar gibi çağlayan aşk dolu bir yürek" olur. Aşkla çağlayan bir gönül yoksa ne yazı yazabilirsin, ne de şiir. Kalem ve kâğıdı bulmak zor değil çağımızda. Yazmak sadece bu ikisine bağlı olsaydı herkes yazardı. Yaza da bilir ancak yazdığından ne kendisi tat alır ne de okuyan lezzet bulur. Ne demişler; "Herkes sakız çiğner ama Türkmen gelini bir başka çiğner." Demek ki yıldız da olsanız fark edilmek, seçilmek için diğerlerinden daha parlak olmak zorundasınız.
Düzyazı için Yol Haritası niteliğindeki İyi Yazmak Üzerine kitabı yazmayı önemseyenlerin okuması gereken bir eser. Bildiklerimizi tekrar etme, bilmediklerimizi öğrenme fırsatı sunuyor bize. Eleştirilecek bir iki yönü de yok değil ama o da bize kalsın.
Yazı yazmanın zor bir iş olduğunu, profesyonel yazarların günlük bir program yaparak ona bağlı kaldıklarını, cümlelerini tekrar tekrar yazdıklarını, yaptıkları işin yani yazarlığın ağır sorumluluğu sebebiyle fazla kimseyle görüşemediklerini, bütün yazarların gergin ve kolay incinen kimseler olduğunu, iyi yazı yazmanın sırrının cümlelerin basit, okuyucunun anlayabileceği yalınlıkta olması gerektiğini anlatıyor kitap ve ekliyor; "İyi bir yazı insanı bir paragraftan diğerini okumaya sevk edecek bir canlılığa sahiptir." (Zınsser, 2015:18) Haklı değil mi? Elimize aldığımız bir kitabın akıcılığı, ilk cümlelerden sonra başlayan merak onu elimizden düşürmememizin sebebi değil midir? Söz gelimi Aytmatov'un Toprak Ana kitabını okuyorsunuz. Tam "Okumaya biraz ara vereyim." dediğiniz sırada yepyeni bir olay ve yeni bir kahramanın hikâyeye dâhil olmasıyla "Bu bölümü de okuyum, sonra mola veririm." deyip sabahın ilk ışıklarıyla bitirmiyor musunuz kitabı?
Yazınızdaki Fazlalıkları Atın
İyi bir yazar ne yazdığını, niçin yazdığını ve kim için yazdığını bilen kişidir. Bazı yazarlar yazdıklarının kötü olduğunu, kusurlarını çoğu kez göremezler. Oysa Zınsser'in "Yazının içinde karışıklık arayın ve acımasızca budayın." (s.29) önerisi yerli yerindedir. Dopdolu bir metinle tıkış tıkış bir yazının aynı şey olmadığının farkına varmalıdır.
Yazarın ortaya koyduğu eser içine sinmelidir. Yaşı kaç olursa olsun heyecanını diri, fikrini genç tutmalıdır. Bu bakımdan hem usta yazarları çok iyi özümsemeli, hem de genç yazarların neler yazdığıyla ilgilenmeli, bu bağlamda onlarla arasına mesafe koymamalıdır.
Çalakalem yazmamaya özen göstermeli, yazdıklarını budamasını bildiği gibi demini de iyi ayarlamalıdır. Cümleler kıvama gelmeden bir metnin içinde yer almamalıdır. Sıcaklığı, samimiyeti belli olmalıdır yazıda. "Gazeteci üslubu denebilecek bir tarz var ve bunu her kim kullanırsa onun tarzındaki tazeliği öldürür" (s.47) hükmü bizim de katıldığımız bir görüştür.
Yazdıklarımızı temiz bir Türkçe ile yazmamız, arı, duru bir dil kullanmamız çok önemlidir. Her harfimize, her kelimemize özen göstermeli hele ki yanlış yazmaktan kaçınmalıyız. Yunus Emre'nin "Bu dergâha odunun eğrisi yaraşmaz" sözünü biz yazılarımız için prensip edinmeliyiz. Hal böyle olunca sözlük ikiz kardeşimiz gibi yanımızda durmalıdır. Yazarın "Sözlük kullanma alışkanlığı kazanın." (s.49) tembihini yabana atmamalıdır. Biliyorum aklınıza hemen Ali Nihat Tarlan hocanın "Kamus-i Türki'ye bakıver. Lügatte kahramanlık olmaz." sözü geldi. Ne diyelim; "Akıl için yol birdir." Herkes kelimenin doğrusunu öğrenmeli elbette ancak yazarlar mutlaka öğrenmeli.
Yazarı İlk Cümlesi Ele Verir
İyi bir yazının ilk cümlesi çarpıcı, anlattığı hikâye özlü, bitirişi mükemmel olmalıdır. Bu zor işi nasıl başaracağız? Elbette "İyi yazabilmenin temeli yeniden yazmaktan geçer." (s.96) sözü hep aklımızda olacak.
Yazmanın yazarak öğrenildiğini de unutmamalısınız. Bir at koştuğu sürece harikalar meydana çıkarır. Yürümeyi bırakır, tökezler, teri soğursa ne kadar mahmuzlarsanız mahmuzlayın zor hareket ettirirsiniz.
Her yazar yazdığı edebi türün özelliklerini çok iyi bilmelidir. Şiirin diliyle öykünün dili aynı değildir. Yazar yaşadığı coğrafyayı da iyi tanımalı; dağı taşı, ırmağı gölü, kurdu kuşu, börtü böceği ve çiçeği çok iyi bilmelidir. Arı bir gram bal yapmak için ne kadar çok çiçekten usare topluyor kim bilir? Yazarın beslendiği kaynaklar sadece işitsel değil, görsel de olmalıdır. Yazılarında mizaha yer vermeli, hiç olmazsa bir atasözü, darb-ı mesel, kelam-ı kibarla süslemelidir yazısını ancak bunu da bıktırmadan yapmalı, kendi sözünü kaybetmemelidir.
Bir yazar en başarılı olduğu alanda yazmalı; "Eninde sonunda her yazar, en çok rahat ettiği yolu izlemek zorunda kalır. Çoğu kişi için bu yol nesirdir." (s.111) sözünü görmezden gelmemelidir.
Her yazarın kendine örnek aldığı usta yazarlar vardır. Önemli olan ustanın yerine geçmeden kendin olarak kalmaktır. Taklit bir dereceye kadar normal görülebilir ancak bunun sınırı iyi belirlenmelidir. Kitapta "Başka bir yazarı taklit etmekten çekinmeyin. Bach ve Picasso analarından karnından müzisyen ve ressam olarak doğmadılar; rol modellere ihtiyaç vardı. Bu, özellikle yazı yazanlar için geçerlidir. Sizi ilgilendiren alanlardaki en iyi yazarları bulun ve eserlerini okuyun." (s.248) tavsiyesi de yer almaktadır. Elbette emekleme aşamasında taklit önemlidir ancak kendimize has bir yürüyüşümüz, duruşumuz olmalıdır.
Yazarın Rakibi Kendisidir
Kitabın sonunda " İyi yazmak, yazınıza ve kendinize inanmak, risk almak, farklı olmaya cüret etmek, kendinizi sürekli olarak ileriye doğru itmek demektir. Ancak kendinizi zorladığınız kadar iyi yazabilirsiniz." (s.316) denilmiş. Fransız şair Paul Valèry "İlk dize tanrı vergisidir, ondan sonrası çaba." der. Mehmet Akif Ersoy'un da "Şiirin yüzde onu ilhamla, gerisi gayretle yazılır" dediğini hatırlıyoruz okuduklarımızdan.
Mutfaktaki sebze meyve ve baharatlar hünerli bir aşçının elinde parmaklarımızı yiyeceğimiz güzellikte bir yemeğe dönüşürken aynı malzemelerle yapılan kimi yemekten niçin kötü kokular gelir? Gecekondu yapımında da, mimari bir eserde de taş, kum, çimento, demir ve ahşap kullanılır. Ancak iki eserin arasında dağlar vardır. Gecekondu mu yapacağız, mimari bir eser mi ortaya koyacağız? Meselenin özü budur. Yazar bu soruya doğru cevabı verdiği ve çağın imkânlarıyla eserini bütünleştirdiği zaman iyi yazılar, unutulmaz kitaplar ortaya çıkacak, bizim payımıza da aşkla okumak düşecektir.
ZINSSER, William. (2015) İyi Yazmak Üzerine. Altıkırkbeş yy. İstanbul.
Yazar: Hayrettin DURMUŞ - Yayın Tarihi: 21.02.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 17.02.2025 12:01