Kadın Öykücülüğü ve Öyküde Kadın Sesleri
Öykücülük ve kadın sorunları bir araya geldiğinde cazip ve yazılmayı hak eden bir seçenek olduğunu kabullenmek gerekir. Dram ve trajedilerin okuru kendine çeken efsunkâr bir tarafı vardır. Bu durum sadece bir anlatı sanatı olarak değil, toplumsal bir yaranın öyküde bir ses olarak yankı bulmasını da gerektirir. Günümüz öyküsünde her geçen gün yeni bir yayınla ortaya çıkan bu minvaldeki öyküler, meseleyi –ne yazık ki birçoğu- dram boyutunda ele alarak okuyucuda acıma duygusunu zirveye çıkaran bir tavırla okuyucuya yönelirler. Oysaki bu tür meselelerde konunun çok boyutta ele alınması öyküyü tamamına erdirecektir. Zira sadece dram, bir derdi, bir düşünceyi barındırmadığı sürece yarım bir yazma eylemidir.
Fatma Türkdoğan'ın Kibele'nin Varisleri isimli kitabını ele aldığımızda, yine Anadolu'da yaşamış kadınların maruz kaldıkları ezilmişlik, haksızlık, şiddet ve ötekileştirilmişliğin yoğun bir şekilde anlatıldığı öykülerle karşılaşıyoruz. Fatma Türkdoğan öykülerinde oldukça zengin bir dil kullanmıştır. Yer yer yöresel ağızla yazılmış öyküler yanı sıra Türkçe'nin yüksek zümreye hitap eden en nadide kelimeleriyle bezeli öykülere rastlamakta pek tabii. Yazınsal anlamda Fatma Türkdoğan, dili kullanma ve yazma rahatlığına erişmiş deneyimli bir yazar olarak karşımızda duruyor. Öyküsünde barındırdığı karakterler de toplumun pek çok ayrı kesiminden seçilmiş olup, öyküler bu anlamda bir homojenliğe sahiptir. Bana göre Kibele'nin Varislerini diğer benzer öykülerden ayıran en önemli özellik, öykülerinde her ne olursa olsun kadının ayakta durabilmesi, onun yeniden hayata tutunan yönünün ön plana çıkarılmasıdır. Hayattan koparılmaya çalışılmış öykü karakterlerinin nihayetinde bir ümitle hayata yeniden tutunuşlarını ele alırken, dramdan ümide bir yol çizerek okurun zihnine depresif izleri bırakmak yerine yeniden filizlenmenin kelimelerle resmini çizer. Belki bu nokta emsal öyküler içerisinde Kibele'nin Varislerini diğerlerinden ayıran ve öykülerin çok yönlülüğüne işaret eden önemli bir noktadır. Yazarın iyi bir gözlemci oluşu ve öyküdeki detaycılık ve konuya hâkimiyet dikkatten kaçırılmayacak bir ayrıntıdır.
On yedi adet öykü ile hanemize misafir olan Fatma Türkdoğan kimi zaman acı kimi zaman çiçeklenen bir umud ile farklı yaşamlara götürüyor bizi. Zengin bir dil içeriği ile yazılan öyküler oldukça başarılıdır. Okuyucunun duygudurumunda dalgalanmalar yaşatırken, öykülerdeki karakterlerin de farklı zemin ve şartlarda hayat bulması öyküyü zenginleştiren bir başka unsurdur. Tüm bunlar ele alındığında, Türkdoğan'ın öykü alanında yetkin bir dil bezenmiş öyküleri yazarın yeni eserler vermesinin kapısını aralıyor. Fakat baskı kalitesi ve kapak seçiminin yetersizliği, eserin içeriğine gölge düşürmektedir. Yeni eserlerinde benzer hatalara düşmemesi hususundaki bu önerimizin dikkate alınacağını umut ediyoruz.
Öykü, dil ve anlatım bakımında kadınların roman türünden sonra rahat bir yayılım gösterdikleri türlerdendir. Öykünün ayrıntıyı sevmesi, betimler üzerinden şekillenen aktarımı, kişiler, zaman ve mekân bağlamındaki yaklaşımı, kadın bakışıyla buluşunca zengin bir dil ve anlatım ürünü haline gelmesine neden olmaktadır. Bu bakımdan, salt "öykü olsun" mantığından uzakta, belirli bir arkaplanı olan öykülerin kalıcılığı ve konuşurluluğu yüksek olacaktır. Yine bu bakımdan, öykülerin alt metinlerini oluşturacak felsefik yaklaşımlar, psikolojik tahliller ve sosyolojik unsurlarla bezenmesi, öykünün çıtasını yükseltecek unsurlardır. Yazarların/öykücülerin eserlerini ortaya koyarken bahsettiğimiz felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi düşünce tarafı ağır basan sosyal bilimlere ağırlık vererek öykülerini oluşturması, edebî bir olgu olarak edebiyatın sesini yükseltecektir.
Kibele'nin Varisleri
Fatma Türkdoğan
Yılkad Yayınları
108 Sayfa
Yazar: Ayşe BAĞCA - Yayın Tarihi: 23.12.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.03.2024 13:40