KAFAMA TAKILANLAR!, İlahiyat, Salih BORA

KAFAMA TAKILANLAR! yazısını ve Salih BORA yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

KAFAMA TAKILANLAR!

14.01.2022 09:00 - Salih BORA
KAFAMA TAKILANLAR!

Yayın dünyasında dini içerikli eserlerin çoğunun geleneksel olduğu malumdur. Okur kitlesi değişimi dikkate alınarak sözü edilen klasik eserlerin gözden geçirilerek yeni baskılarının yapılması da bir meseledir. Bu meseleyi ehline bırakalım! Diyanet ve bağlı kuruluşların "dini yayın" hususunda alanın önemli bir kısmını ihata ettiği gerçeği var artık. Yayın politikası ve ürün çizelgesi içinde, geniş bir süreli yayın yelpazesi oluşturmuşlar. Bu kapsamda aile, çocuk, edebiyat içerikleri kadar; telif kitaplar da var. Hali hazırdaki çalışmalarının vites artırılarak, modernleşen toplum ve sosyal değişimler dikkate alınarak, özellikle gençlerde bulaşıcı bir hastalık, pandemi gibi ortaya çıkan ve yayılmış olan deizm, ateizm, agnostisizm sapmalarına da cevaplar oluşturacak şekilde sürmesi gerekiyor.

Yukarıda bahsettiğimiz kapsamda bir kitap var söze konu etmek istediğim: "Kafama Takılanlar". Bu kitabın 2020 yılında yapılan 3. Baskısı var elimde. 136 sayfadan ibaret. Kitap Prof. Cağfer Karadaş tarafından yazılmış. Resmiyetin okura hücum ettiği turuncu bir kapağı var. Keşke turuncu zemin üzerindeki kitap ve yazar adı başka bir renk –mesela asker yeşili- olsaydı. Okuması kolay bir kitap. Yazı fontu hoş ve basit, puntosu yeterli.

Kitapta özellikle din ve inançla ilgili konularda sorulmuş ve dolaşımda olan 21 temel soru etrafında cevaplar verilmiş. Bu cevaplama, soru konusu genişletilerek, etrafı-çerçevesi oluşturularak yapılmış. Kitapta sadece sorulara cevap verilmemiş, ayrıca son bölümde; ateistlere, deistlere ve bilime din gibi inananlara da 51 soru sorulmuş.

Kitapta din ve inançla ilgili her türden soru var. Bazı soruları ve verilen cevapları örneklem olarak aşağıda paylaşacağım. Arka kapak tanıtım yazısında, yazar şu açıklamayı yapmış: "Burada amacımız cevabı olan sorulara cevap vermeye çalışmak, olmayanların nedenini söylemek, saçma olanların ise saçmalık yönlerini göstermek. Bir başka amaç ise zihinde yeni ve anlamlı sorulara kapı aralamak. Çünkü yeni sorular üretme çabasına girmek, anlamak ve çözüme odaklanmaktır bir bakıma".

Yazarın amacının da okuru çözüme odaklamak olduğu, çözümün aslında her insanın kendinde olduğunu göstermeye yönelik. Bu noktada da İslam'ın akılla bağdaşıklığını öne çıkarmak ve insanların potansiyelini zorlamak gibi bir amaç olmalı. Yazar bu noktada beklentisini açıklıyor: "Bizim temennimiz aklınızın işlek, zihninizin açık, zekânızın keskin, yolunuzun düz, yönelişinizin düzgün olması".

Yazarın önsöz niyetiyle kaleme aldığı ve kitaba yumuşak bir giriş sağlayan metinde de ilginç yaklaşımlar var. Esasen bir usul-metodoloji veriyor okura. Soru nedir, nasıl sorulur, nasıl cevap verilir, konularını açımlıyor. Sorunun tanımını yaparken "Nedir soru?" sorusundan başlıyor yazar. Klasik cevap: Soru sormak sanattır. Fakat her soru soranın da sanatçı olmadığı aşikârdır. Soruyu soranın da sanatçı titizliği içinde soru metnini oluşturması gerekir. Bu titizlik en azından incelik gerektirir. Devamında insanların neden sorduğuna değiniyor yazar. Cevapta ise, soru soranın da cevap verenin de amacı çeşitli olsa da esasen karşısındakine bir değer verdiğini ifade ediyor. İnsanın "öngörülemeyen varlık" oluşundan yola çıkarak soru soranın amacının da kestirilemeyeceğini anlatıyor. Bu noktada da "mukteza-i hal" kavramını, ortam-bağlam gerçekliğini hatırlatıyor.

İlk soru son iki asrın klasik sorularından biri: Din ve bilim çatışır mı? Bu soru kime sorulursa sorulsun modernizm ve inanç eksenli cevap verilecektir. Çünkü dünyadaki en büyük sosyal değişim, ne kavimler göçü, ne Türklerin Müslüman oluşu, ne de batı medeniyetini baz almamızdır. Dünyadaki en büyük sosyal değişimi modernizm getirmiştir. Paradigma gereği, kapsayıcı-bağlayıcı her değer çözülmüş ve hatta birbiri üzerine egemen olmaya kalkışmıştır. Yazar da bu bağlamda yaklaşıyor: "Modern zamanlar tanrıya konum biçme veya tanrının alanını daraltarak insanın alanını genişletme çabalarına sahne oldu. Tanrı adeta yok sayıldı ve her şeyin insana ait ve insanın her ihtiyacı giderebileceği anlayışı yerleşti. Bu da şirazenin dağılmasıydı.../ Aslında bunun altındaki gerçek insanın her şeye tahakküm etme hırsıydı". Bu noktada modernizmin akıl-mantık ve bilimi din yerine ikame etmeye çalıştığı notunu iliştirelim. Yazarın cevabından kesitler sunmaya devam edelim: "insanı Allah'tan uzaklaştıran icat ettiği bir şey oldu. Makineyi yapan insan tanrı olabilirim hevesine kapıldı. Kendisini merkeze konumlandırdı. Ürettiği bilginin büyüsüne kapıldı. Ve 'Tanrı öldü' dedi. (Ölen kendi ruhuydu) Ölenin yerine bir şey koymalıydı. Kendini koydu. Firavun(Güç) ve Haman (Bilgi) gibi". Bu noktaya nasıl gelindiğine dair de cevaplar var elbette. Ürettiği bilimden din çıkarınca, tanrıyı emekli etti batı. (Amerikan filmlerinde işlenen; Tanrı var ama dünya işlerine karışmaz, mottosu.) Emekli olabiliyorsa ölebilirdi elbette(!) Bilimi din gibi addetmesi yetmedi elbette. Bunu tıpkı Hıristiyanlıkta olduğu gibi (skolastik dönem) bir tahakküm aracı yaptı. Bilimi bir paradigma eşliğinde dinle çatıştırdı. Bu durum başarısızlıktır ama yazar başardıklarını şöyle açıklar: "Bencil, savurgan, vurup kıran, başıboş bir gençlik…" Yazar meseleyi belli bir çerçeveye aldıktan sonra çatışmaya açıklık getiriyor: "Çatışma bilimden din üretmeye kalkışanlar ile dini bilim gibi görenler arasındadır. (Oysa) Bilim insanın dünyevi refahına hizmet eden, din ise insanın toplumsal düzeni, ahlakı ve manevi yönüne hizmet eden…"

Diğer bir ilginç soru da "Din neden insanı sınırlıyor"… Yazar, uzunca ve tartışmacı bir yaklaşımla kurduğu metinden sonra, insanların hepsi için sınırsızlık olması durumunda karışıklık ve çatışma çıkacağını anlatıyor. "Çünkü birinin sınırsızlığı diğerine ciddi zararlar verecektir. Hâlbuki dünya zıtlar arası dengedir. Denge için herkesin sınırı vardır."

Kitabın son bölümünde, yazarın da sorduğu sorular var. Bu soruları deist ve ateistlere soruyor. Baştan söyleyeyim bu sorulara cevap gelmez. Bir iki örnek soru özetleyip alayım buraya: 1.İnançlılar, dünyadaki kötülüklerin öte dünyada cezasına, mağduriyetlerin de ödüllendirileceğine inanıyor. Siz tanrıyı da ahreti de inkâr ettiğinize göre nasıl bir telafi düşünüyorsunuz? 2. Evrenin big-bang ile kendiliğinden var olduğunu iddia ediyorsunuz. Big-bang öncesi ne olduğunu açıklayabilir misiniz? 3. Big-bangi gerçekleştiren neydi? Kendiliğindense kendiliğinden var olan bir madde nasıl patlama aşamasına geldi? Her olay için sebep-sonuç gerekirken, büyük patlama için gerekmez mi?

Bu kitap bundan sonra daha iyileri için bir örneklem elbette. Diyanet ve bağlı kuruluşlarının bu yayınlarını MEB ve Kültür Bakanlıklarıyla da paylaşması ve sonuçta gençlere ulaştırılması gerekiyor. Sonuçta gençler hepimizin!

Kafama Takılanlar

Prof. Cağfer Karadaş

Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları

136 Sayfa


Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 14.01.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 09.01.2022 22:46
2784

Salih BORA Hakkında

Salih BORA

Yazar, Eleştirmen, Dergici

Salih BORA ismine kayıtlı 34 yazı bulunmaktadır.