Kalbin Arka Odasına Dair Bir Değerlendirme
Hayrettin DURMUŞ yazdı...
Ayşegül Genç ilkin "Metropol Bedevisi"ni anlattı bize zarifçe. "Ölü Serçe Dönemeci"ni okurken kelimeler boğazımızda düğümlendi. Çile Kırgını" bizi de kalbimizle aklımız arasında sıkıştırıp durdu. Bu kadar sıkıntı "Dünyayı Kurtaran Kız"ın habercisiydi. "Kuğu Boynu" ve "İç Bir Şey" içimizde "Ceylan Uykusu"nu uyandırdı. Şimdi de "Kalbin Arka Odası"nda bir gezintiye çıkarıyor bizi.
Kitabın güzelliği kısa yazılardan hatta çoğunun kitap sayfasıyla bir sayfayı bile bulmayan yazılardan oluşmuş olması. Bu özelliğiyle kendini okutuyor. Kısa ama yoğun yazılar. O kısacık yazının içine yer yer alıntı, hikâye ve masalımsı bölümlerin eklenmesi metni daha da zenginleştirmiş, yoğun ve bir o kadar da çekici hale getirmiş.
Kitap "Abanoz Ağacı" yazısıyla başlıyor. "Son durak kara toprak" sözünün Fransız devrimcilerine ait olduğunu biliyorduk da Fransız devrimcilerinin ilk önce saatleri kurşunladıklarını bilmiyorduk. En azından ben yeni duyuyordum.
"Saat kulelerine ateş açmışlar. Kendi zamanları akmıyorsa, başka zamanlar dursun diye belki de." (Genç, 2020: 7)
"Asma Kilit" ve "Ark" bizi çocukluğumuza, bozkırın köylerine götürüyor. "Ayna Taşı" yine eski köylerden haber veriyor bize:
"Eskiden Anadolu'da kırlangıç uşağı adı verilen göz doktorları olduğu söylenir bir tanem. Gezici hekimler. Köy köy gezerler ve gözleri görmeyen insanları tedavi ederlermiş. Ucu sivri bir diken yardımı ile gözlerindeki perdeyi sıyırarak insanlara şifa sunarlarmış. Göz rahatsızlığı olan hastalar köye gelen her yabancıya 'Gezdiğin yerlerde kırlangıç uşağı gördün mü?' diye sorarlar derin bir bekleyişle günlerini geçirirlermiş." (s.15)
"Buzlu Cam" modern edebiyatın insanları ne hale getirdiğini anlatıyor bize.
"Küpeşte"de korkularımızla yüzleşiyor ve korktuğumuz şeyin karanlık değil, "bilmediğimiz bir şeye dokunma ihtimalimiz" olduğunun anlıyoruz.
Kırlangıç Kuyruğunu okurken " Kemik gibi sert, mezar taşı gibi katı." ve "Muhabbet tek taraflı olunca duvar taşla değil gözle de örülürdü…" (s.34) cümlesi mıh olup çakılıyor zihnimize.
"Bezir Yağı" ve "Sebil" yine çocukluğumuza götürüyor bizi." Kalbimizde cılız da olsa bir ışık olmalı" ve "Zikr üç bin yıllık mesafeden düşmanın kalbine korku salar" (s.39) diyen ustanın sesi çınlıyor kulaklarımızda.
"Balmumu Cila"da yer alan "Kafka'nın geriye dönülmeyecek o yerini buluncaya kadar ya da Nasuh'un tövbesi gibi, asla geri dönmeyeceği o anı buluncaya kadar, yalanın bittiği, hakikatin başladığı yeri buluncaya kadar çabalayacaktır insan." (s.51) cümlesi her an kalbimizi cilalamamız gerektiğini ihtar ediyor bize.
"Kalemkâr"; "Yolcuya yolu ve menzili idrak ettirirsek onu hız körü olmaktan kurtarırız." (s.53) diyor.
"Kontur" Bahaettin Özkişi'nin "Sınır" öyküsünü de anlatıyor bize ve bir çocuğun unutulmaz mücadelesi geliyor gözlerimizin önüne.
"Eyvan" ı okuyunca hüzünleniyorsunuz. "Eskiden ölü yıkanıp kefenlendikten sonra son bir kez mahallesinde dolaştırılır evinin önünden geçirilir, helallik alınırdı. Altında oturulan ağaç, bir sokak taşı, mahallenin kedileri, tanıdık olan kim varsa ve ne varsa veda makamında olurdu." (s.82) Bu satırları okurken sevdiklerinizi ne çok yolculuğa çıkaracaksınız içinizden.
"Yıldız Tonoz" içinizdeki yarayı örtemiyor; idealistin ve yazarın dramını gözler önüne seriyor:
"Yazar mağarada sakladığı görünmeyen yanını kendi elleri ile pusuya düşürür. Fildişi kulesi yolgeçen hanıdır artık… Gogol'ün paltosu üç beş beğeni uğruna lime lime dağılır, Dostoyevski'nin çizmesi bir plastik terliktir artık." (s.88)
"Sal Taşı" ölmeden önce geleneklerimizin farkına varmaya çağırıyor bizi. "Kurna" acıyla mı acıda yaşamak mı sorusunu sorduruyor.
"Eğer gerçekten ölüm döşeğinde bir şeyler yazmaya kalksaydım içinde didaktik ve fantastik unsurlar barındırmazdı" (s.106) samimi itirafından sonra "Almaşık Duvar" o ezeli soruyu dikiyor karşımıza. "Yaşarken başıboş, amaçsız, yarasız, tasasız olanın son nefeste bir şimdisi olur mu?" (s.99)
Kitap elbette bu yazdıklarımdan ibaret değil. Çok daha fazlası. Bu yazım sizi kitaba götürüyorsa ne mutlu bana.
Bıraktığın defteri bir gün "bir tanem" dediğin çocuk okuyacak mı bilmiyorum ama biz okuduk ve iyi ki bu kitap yazılmış.
GENÇ, Ayşegül (2020) Kalbin Arka Odası, Muhit kitap, İstanbul.
Yazar: Hayrettin DURMUŞ - Yayın Tarihi: 14.08.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 04.10.2023 23:20