Kapitalizm Vitrini Olan Bedenler
“Ey özünün sırlarına akıl ermeyen;
Suçumuza, duamıza önem vermeyen;
Günahtan sarhoşum, ama dilekten ayık;
Umudumu rahmetine bağlamışım ben.
Ömer Hayyam
Hayat tarzı, süslenmiş bir vitrinde sergilediğimiz en iyi ve en dikkat çekici ürünler veya hünerlerimizin bütününü; bir pencerede sunmakla belirlenebilir mi? Kişiler kendi vitrinlerine diğerlerinin düşünceleriyle ilgili kendi imgemizi sunmakla meşgul olduğumuzu söyler. Herkes her zaman doğallığın ve sahiciliğin ne olduğunu sorgulayarak özgür davranmaya çok önem vermektedir. Ömrünü istediği gibi yaşayan; zorlamalara, engellemelere ya da güce bağımlı olmayan; davranış yönelimleri sınırlandırılmayan, arzularını elde eden ve kaçındıklarından uzak kalmayı başarabilen kişi özgürdür. Yanlış içre yaşamayı kim ister? Hiç kimse. Aldanarak, hatalar yaparak, adaletsiz, ahlaksızca, alçakça ve hoşnutsuz yaşamayı kim ister? Hiç kimse. Öyleyse, kötü insanların hiçbiri istedikleri gibi yaşayamıyor ve bu nedenle özgür değil. Kim üzüntülerle, korkularla, kıskançlıklarla, arzuladıklarını elde edemeyerek ve kaçındıklarından uzak kalamayarak yaşamak ister? Hiç kimse. O halde, kötü kimselerin arasında üzüntü ve korku duymadan, kaçındıklarından uzak ve arzuladıklarını elde ederek yaşayan biri var mıdır? Hayır. Bu nedenle özgür olamazlar. Vitrin hayat tarzının sadece gösterişinden ibarettir. İnsanlar doğal ve kendiliğinden davrandıkları zaman bile özgür olmamaktadırlar. Ne yapar görünüyorsan Kutlu’ya göre de osun.
Mustafa Kutlu’nun eserleri uzun süre bir çeşit tiryakilik oldu benim için. Mustafa Kutlu’nun eserleri özü feda ettiğimizi kaç kere, kaç farklı yönden derinliğiyle, bir yana bırakılmış ne varsa okuru içine atarak yoğurmaktadır. Baskı sırasına göre okumaya özen gösterdiğim Mustafa Kutlu’nun, eserlerinden dördüncüsünü okuduğum Vitrinde Olmak ile birlikte geçmiş ve güncel sorunların yanı sıra değişim ve dönüşüme odaklı çözümleriyle okuru tanıklık ettirdiği bir başka deneme eseridir. İlk baskısını 2015 yılında yapan Mustafa Kutlu’nun eseri Vitrinde Olmak, yüz bir adet denemelerle okura hayat tarzının güzellikler içinde özgürce nasıl yaşanmasına dair en güzel vitrinine pencere açmaktadır. Kutlu, insan davranışlarının toplumsal yapıyı temel alarak, toplumsal yapıyı oluşturmada insanların etkin rolünü okura vurgulamaktadır. Eserlerinde bireyi de temel alan Kutlu, yapısal koşulların insan eylemine katkısının önemini açıklamaktadır. Kişiler başkaları üzerinde bırakacakları benlik sunumunu yönetirken yetenekli değildir. Vitrin davranış sırasında kişi tarafından kasten ya da kasıtsız olarak kullanılan ifade donanımı olarak tanımlanmaktadır. Toplum karşısında davranışlarla ilgili sağduyuya içten ve samimi benliğin sunumuyla güven duyma, olumlu etki oluşturmak Mustafa Kutlu’nun bu eserindeki asıl niyetidir. Bölgeler ve bölgesel tutumlar, edep kuralları, ahlaki ve kutsal kurallar bizim toplumsal hayat tarzımızın vitrinidir.
Bizler komşumuzu, akrabamızı, mahallemizdeki fakiri, ocağı tütmeyen bir haneyi görüp gözetirsek, toplumsal barış ve sevgiye katkıda bulunarak hayat tarzımızı ortaya koymaktayız. Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıya: iyilikten huzur, kötülükten azap duymasına iten duygu vicdanıyla bireysel olarak hayat tarzını belirlemektedir. Başkalarının hakkını gözetmeyen, adil ve merhametli olmayan, insafsız, acımasız, kötü tutumlar bireyselliğin yozlaşması hayat tarzına olumsuz olarak yansımaktadır. “Vicdan Cenabı Hakk’ın kalbimizdeki sesidir.” Ramazan ayında Müslümanlar feragat, merhamet, şefkat, duygularıyla doluyor. İbadetler artıyor, kalpler yumuşuyor hayat tarzına inancın olumlu katkısını bir ay boyunca özümsemekteyiz. Sosyal öğütlenme, ferdi vicdanın kendini başkasının yerine koyup aynileştirip empatiyle psikolojik sürece dayatır. Hayır anlayışı, zekât ve sadaka vermek dayanışmanın temelini oluşturmaktadır. Küresel yoksulluk için vakıf kurmak, bağışta bulunmak, toplum için bir şeyler yapmak Osmanlı döneminden buyana bizim kültürümüzün bir parçasını oluşturmaktadır. Hayırseverlik kültürü iyi bilinen ve yerleşmiş bir kültürdür. Bu kültürü takip etmeliyiz para hiçbir zaman adaletin önüne geçemez geçmemelidir. Sanayi medeniyetinin yol açtığı kalabalık metropoller insan psikolojisini bunalttıkça kendini alkole ve eğlenceye vurarak batı tarzı yaşam biçimiyle düşünmeden hareket etmektedir. Ahlakın, hukukun, adaletin menşei ilahidir. Evrensel olan tek bir şey vardır, o da mukaddes yoldur. Bu yolun yolcuları dünyanın neresinden olursa olsun bir cemaattir. İnsanlar bu cemaate dâhildir. Bu aidiyet kardeşliği sulhu, selameti yaşamaktır. Bu dünyanın manasına bu aidiyet ile varmak hayat tarzımız için en büyük erdemdir.
Vitrinde Olmak ile Kutlu’nun Güncel Hayatı Tanımlaması
Vitrin yapmak batıdan gelip kültürümüze yerleşmiştir. Dükkânlar bizim kültürümüzde kepenkleri açarak, ürünün bir kısmını kapının önüne koyarak ürününü göstermekteydi. Malın satışı hususunda süsleme, paketleme gibi özel bir gayret görülmemekteydi. Zaten ürünü farklı göstermek çirkini güzel kılarak, müşterilerin aklını çelmek adaba aykırı sayılmaktaydı. Bu güzel gelenekler, yüzünden kapitalizme geçemedik. Bizde aynı gemiye bindik. “Vitrinde olmaz isen satış şansın yoktur.” hatta “Vitrinde değilsen yoksun” bile denilebilir. (s67) Fransız düşünür Badiou’ya göre “Bugün insan bedeni kapitalizmin vitrini haline gelmiştir.” Vitrinlerin en etkili olanı televizyonda görünmenin, lanse edilmenin, tanıtılmanın, övülmenin etkili olduğunu bilmekteyiz. Tanıtım programı Anadolu’yu şehir şehir, ilçe ilçe tanıtım açısından fevkalade etkili olmaktadır. Kuş uçmaz kervan geçmez olan yurt köşelerine yol gitmektedir. O bölgeler ürettiklerini pazara indirebilmektedir. Şu anda dünyada bir Roma dondurması tanınmakta bir de Mado. Beypazarı kurusu, Antep mutfağı, gibi iletişim ve ulaşım geliştikçe üreticiler ve tüccarlar, belediyeler beldelerini, dikkati çekecek ürünlerini, folklor unsurları eşliğinde piyasaya takdime yönelmektedirler. Bu gayret sonucu tüketim ve iç turizm gelişmiştir. Umumun uyduğu bir moda üzre yurt turuna çıkılması memleketin adım adım gezilmesi ve bu meyanda tanınmasa sağlanmaktadır. Her beldenin gezip görülecek yerleri, tarihi zenginlikleri, yemek kültürü, müziği, adetleri, giysileri, üretimi olan ürünleri, otelleri, kaplıcaları, rafting, doğa yürüyüşü, mağaraları, şifalı bitkileri televizyonlarda söz konusu vitrine çıkan ürün merak uyandırmaktadır. Üretim artışı ve pazarlanması için yapılan tanıtımın büyük önemi var ve bu sayede Erzincan tulum peyniri, Van otlu peyniri ve Konya obruk peynirini ve memleketin yüzlerce peynir çeşidini herkes tanımaktadır. El sanatları, yeme kültürü, folklor dışında seri üretime geçen, fabrikalar kuran, ihracata yönelen “Anadolu Kaplanları” kendini göstermektedir. İktisadi hayat, tüm yaşam tarzı yeni dünya teknolojiyle yükselmektedir. Kalkınma, ilerleme, zenginlik ve refah alametidir. Lakin madalyonun iki yüzü olur.
Türkiye kendi kendini doyuran bir tarım ülkesiydi ve yine öyle olmalıdır. İhmal edildi. Köylü hor görüldü. Tarım küçümsendi. Tarıma toprağa yeniden önem verilmeye başlandıysa da köyler boşaldı. İnsanın tabiatla olan ilişkisi çocukluktan başlıyor. Hayat zorlaştı hayatın nabzı hızlı atıyor, zamanın ruhunu hız belirlemektedir. Modern hayatın zihniyeti geleneği dışlamaktadır. Cemaat küçümsüyor baskıcı buluyor; kişinin özgürlüğünü kısıtladığını iddia ediyor. Oysa bizim cemaat anlayışımız ferdi cemaate ezdirmez, tek tip insan hedeflemez şahsiyetin gelişmesine hizmet eder. Ferdin önünü açar, ferdin cemaate tahakkümünü engeller böylece baskıcı bir toplum yapısının önünü keser. Modern hayatın aileyi bir evlilik şirketi olarak ifade etmesinin aile ilişkilerinin özgürlüğü kısıtladığını öne sürmesi ilişkileri göstermelik hale getirmektedir. Yalnızlığın karşısına şefkati, dayanışmayı koymak zorundayız. Tümüyle dünyada hâkim kültür ve hâkim sermayenin temsil ettiği hayat tarzı yolunda çok mesafe kat ettik. Tarıma dayalı sanayi organik tarıma ağırlık verilerek vitrin değişmektedir.
Mustafa Kutlu, memleketin gerçek değerini buldurmaya çalışan bir gelenekçidir. Geleneklerin kabuğunu kırıp öze gitmek istediği, başkalarından çok kendine söylediği, dünya ötesine itina edilmesi gerektiğidir. Kutlu’nun insanın doğasına yönelmesini, eserleri aracılığıyla söyleyişi gerçek Kutlu’nun bir maneviyat adamı olarak sevildiğini göstermektedir. Mustafa Kutlu gibilerin bir gün kitap ve kiraz parasını rahatlıkla veren bir başka gün de kültürü ve yeşili koruyan mutlular mutlusu bir azınlıktan olan okuru vitrinini çiçeklerle süslemektedir.
Mustafa Kutlu
Vitrinde Olmak
Dergâh Yayınları
Sayfa 312
Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 07.06.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 20.05.2021 14:58