Karakoç’un Çıkış Yolu Üçlemesine Bakış
Büşra TEKTAŞ yazdı...
İçinde bulunduğumuz günlerden, yaşanılan zorluklardan hep bir çıkış yolu ararız. Bilhassa bu gibi durumlarda birilerinin bize yol göstermesini, tecrübelerini aktarmasını isteriz. Böyle olduğu taktirde daha hızlı yürümüş oluruz. Tecrübe edilmiş tecrübe etmeyiz. Karakoç "Çıkış Yolu" üçlemesinde bizlere bu imkânı veriyor. Konferanslarından derlenen bu eserlerde ilk olarak "Ülkemiz 'in Geleceği" temasını işleniyor. Bu sırada ülkenin içinde bulunduğu durumu tahlil ettikten sonra bir çözüm yolu sunan yazar üçlemenin öteki kitaplarına da zemin hazırlıyor. Tarihi ve sosyolojik bakış açısının yer aldığı kitapta durum tahlilleri ve çözüm yolları ile okura kolaylık sağlanıyor.
Marks'ın materyalist veya günümüz tarihi materyalist görüşlerin aksine Karakoç fikir ve ruhu temel alt yapı olarak düşünür. Zira ruhunu öncelememiş ve fikri zemini oturmamış milletler dağılmaya, ideolojiler yıkılmaya mahkûmdur. Ekonomi, maddi yapı, siyaset hep bu temellerin üzerine oturtulur.
İnsanın idealini oluşturan üç temel unsurdan bahseder kitabımız. Bunlar:
- Doğruluk: Bilim
- İyilik: Ahlak
- Güzellik: Sanat şeklinde sıralanır.
Bu üç temel unsurdan sonra Karakoç reçeteyi iyi yetişmiş aydınlar olarak sunuyor: "Bu sebeple, önce, her şeyden önce, bir toplumda, bir aydın hareketi olmalıdır. Bir toplumun aydınları, her zaman uyanık bulunmalı ve geçmiş hakkında, hâlihazır hakkında ve gelecek hakkında ortaya konmuş düşünceleri dikkatle izlemeli ve bunları değerlendirmeli, derlemeli, toplamalı ve sonunda bunlardan net, çok kesin olmasa da mutlaka kararlı bir hedef, bir rota çıkarmalıdır." (s. 35)
Almanların, İngilizlerin yükselişlerini inceleyen Karakoç yeni baştan kendimizi tanımamız ve tanımlamamız gerektiğini vurgular: "Biz bir medeniyetin milletiyiz, bu medeniyet, İslam Medeniyeti'dir. (s. 82)
Çıkış Yolu üçlemesinin ikinci kitabında "Medeniyetimiz'in Dirilişi" teması işlenir. Muhtevasında dört konferans barındıran kitabımız "Diriliş Çağı" başlıklı ilk konferansta hayat ve ölüm, zulüm ve adalet gibi kavramlar işleniyor. Karakoç: "Şartlar ne denli elverişsiz olursa olsun, zulümle mücadeleye girişilebilir ve o er geç yere serilebilir. Ama bunun için, her şeyden önce, ruhumuz diri olmalı. Şuurlu olmalıyız. Sonra da azimli olarak mücadeleye devam etmeliyiz." (s. 33/ c. 2) cümlesiyle ruhtaki atılımla diriliş çağında yaşanabileceğini bizlere söylemektedir.
Diriliş yolunda çalışanların özelliklerini şöyle özetlemek mümkündür:
- Aydınlar öne düşecekler, organize olacaklar
- Hiç bir zaman insanın insana kulluğunu kabul etmeyecekler
- Geçmişten gelen büyük sistemin bir anda yıkılıp gitmesine razı olmayacaklardır.
- Her zaman geçmişi hatırlayacaklar
- Geçmişe mahkûm olmayacaklardır.
Burada Karakoç'un kastettiği geçmiş geçmiş tecrübeler ve İslam Medeniyetin 'in köklü birikimidir.
Kitabın ikinci konferansı "Dünya Görüşümüz Diriliş" başlığıyla okura sunulmuş. Burada Karakoç'un öteki bütün kitaplarına konu olan Diriliş düşüncesi detaylıca açıklanmış. Bölümü Karakoç'un şu cümleleri özetler dersek abartmış olmayız sanırım: "İşte bize düşen görev, hiç tereddüt etmeden, kendi medeniyet savaşımızda kendi durduğumuz yerde durmamızdır. Yani öncelikle kendimize dönmemiz, sonra da onu korumamızdır. Demek ki, diriliş davası, bir anlamda da, kendimize dönüş davasıdır." (s. 90/ c. 2)
Üçüncü konferans kitaba alt başlığını veren "Medeniyetimizin Dirilişi" dir. Önce ruh sonra şekil diyerek iki noktayı da unutmamamız gerektiğinden bahseder bu konferansta ve son olarak "Kaybolan Hakikat"le yitirdiğimiz kimliğimize değinir Karakoç. Kaybetme sürecimiz örnekleriyle incelenirken kaybettiğimiz hakikatin İslam olduğu vurgusu daha net ve tavizsiz verilir.
Çıkış Yolu üçlemesinin son kitabı olan "Kutlu Millet Gerçeği" dört meydan konuşmasından oluşmaktadır. Karakoç'un diğer eserlerini okumuş olanlar bu üçlemedeki konuşma dili ve diğer kitaplardaki yazı dili farkını detaylı bir şekilde hissedeceklerdir. Hızlı bir şekilde okunmasına sebep olan bu dil aynı zamanda üçlemenin hafif bir üslubunun olmasına sebep olmuş.
Geçen konferanslar diğer iki kitabın tekrarı niteliğinde olup bilhassa son konferansla okkalı bir tokat atıyor Karakoç: Batı ve Biz diyerek başlanan konuşmada Batı'nın girdiği yerlere mutsuzluk ve sorundan başka çok da bir şey getirmediğine değinen yazarımız Batı'yı şu cümleleriyle özetliyor.
Çünkü: Batı medeniyetinin kökü, özü, ideali, hâkim olmaktır. İnsanlara hâkim olmak tahakküm denilen ve tabii, zulme kapı açan psikoloji. Onların mantığınca, başkalarını hor göreceksiniz, başkalarını sizden aşağı göreceksiniz ki, onlara hâkim olasınız. Eşit görme, insanı insan görme fikri yoktur Batı'da." (s. 151/ c. 3) Bu gibi ağır eleştirilerine karşın Karakoç körü körüne yeren bir bakış açısından ziyade Yiğidi öldür hakkını yeme düsturunca Batı'da olan ve bizim de yitirdiğimiz iki gerçekten bahseder Biri: Organizasyon, İkincisi: Disiplindir. Görüldüğü üzere bu hususlar kapatılamayacak açıklar olmayıp çaba ve çalışmayla giderilebilir maddelerdir.
Karakoç'un Çıkış Yolu'na genel bir yorum yapacak olursak bir dava adamının ülkesini, milletini ve dahi ümmetini dert edinmesi sonucu kayda geçen birkaç kelamdır desek yanılmış sayılmayız.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 21.08.2023 09:07 - Güncelleme Tarihi: 21.08.2023 09:12