Kaybedilen İbrahim’in Aranmasıdır: İbrahim’le Buluş, Düşünce, Şerife Saliha BOZOKLU

Kaybedilen İbrahim’in Aranmasıdır: İbrahim’le Buluşma yazısını ve Şerife Saliha BOZOKLU yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizde

Kaybedilen İbrahim’in Aranmasıdır: İbrahim’le Buluşma

21.04.2023 09:00 - Şerife Saliha BOZOKLU
Kaybedilen İbrahim’in Aranmasıdır: İbrahim’le Buluşma

"İçeriden hicret mi? Daima!

Dışarıdan hicret mi? Daima!

Yerinde kalma yok!

Bulunduğun halde kalma yok!

Hep muhacir bir ruh ol!

Başlangıca doğru, hedefe doğru, insan olabileceğin yere doğru!"

(Şeriati, 2018, s. 108)

Erdemli toplum, ideal toplum, ütopya şeklinde ifade edilen toplum/devlet yapıları her ne kadar hemen herkesin rüyalarını süslese de realitede böyle bir toplum/devlet yapısına ulaşmanın zorluğu ortadadır. Hele ki tüketim, teşhir, şeffaflık, gösteri vesaire şeklinde pek çok nitelemeye sahip olan günümüz modern toplumlarının 'erdemli/ideal' olarak nitelenemeyecekleri aşikârdır. Ancak bu demek değildir ki bu toplum yapısı içinde yer alan her birey modernitenin dikte ettiği çıktıları benimsemiştir. Bilakis bu toplum yapısı bünyesinde pek çok tutunamayanı –İslam filozofu İbn Bâcce'nin tabiriyle nevâbiti- bünyesinde barındırmaktadır. Öyle ki bu kimseler ne ahlâken ne fikren bu yaşantıyı benimse(ye)memekte; çoğu zaman nefes bile alamaz bir hale gelmektedirler. Öyle ki bu nefes alamama hali zaman zaman kişinin bir şey yapamayacağı düşüncesi ile birleşip, ne yazık ki, intiharla sonuçlanabilmektedir. Ya da kişi elimden bir şey gelmez, bu devran böyle gelmiş böyle gider düşüncesine kapılarak sessizce boyun eğmekte, kalabalıklar içinde yok olup gitmektedir. Peki, gerçekten de böyle midir? Toplum bozuk bir yapıda ve bizden güçlü diye sorumluluk kişiden kaldırılmış mıdır? Ya kabullenmeli ya da bu hayatı tümden terk mi etmeliyiz? Tüm bu soruların cevabını ise esasında uzakta aramamıza gerek yoktur ve cevap çok nettir; zira cevabı veren Ulu Allah'ın (c.c) ta kendisidir! Nisâ Sûresi'nin 97. âyetinde buyrulmaktadır ki: "Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: 'Ne durumdaydınız?' Onlar da, 'Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik' derler. Melekler, Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!' derler." İşaret edilen şey açıktır: kişi bu vaziyetle karşı karşıya kaldığında, her şey onun aleyhinde bile olsa sorumluluk ondan kaldırılmamakta, tam aksine kişinin kendi istikbali, ve dahi, toplumun istikbali için hicret etmesi gerekmektedir. Eserini bu ilâhi emir çerçevesinde şekillendiren İbn Bâcce de 'müfred/yalnız nâbit' olarak nitelediği bu kimselere hicreti telkin etmektedir; ancak müellif bunun 'nasıl'ı hususunda pek teferruata girmez. Fakat şimdi sizlere bahsetmek istediğim Ali Şeriati'nin yaptığı konuşmalardan derlenen Fecr Yayınevi tarafından dilimize kazandırılan İbrahim'le Buluşma isimli eser hac ibadeti çerçevesinde ele aldığı hicret başlıklarıyla 'ne yapmalı' sorusuna eğilip böyle ortamlarda yaşamak zorunda kalan insanların nasıl hicret edebileceklerine dair somut örnekler sunmaktadır. Bu yüzden iki eserin çapraz okumaya tâbi tutulması konuya bütünlük sağlaması açısından yerinde bir tercih olacağı için, esere geçmeden, konuyla ilgili okurlara naçizane tavsiye ederiz. Şimdi buyurun eserimize ve ortaya koyduğu hicret örneklerine kısaca bir göz atalım.

'İbrahim'le Buluşma'k İçin Hicret Etmek

'Arayan her zaman bulamayabilir; ama bulanlar hep arayanlardır,' kelamı gereğince kaybedilen İbrahim'in/İbrahimî değerlerin yeniden bulunabilmesi, ve dahi, bulunup hayatlara aksettirilebilmesi için evvela aranması gerekmektedir. Hac ibadeti ise bu arayış için bulunmaz bir nimettir. Öyle ya Hz. İbrahim'i (a.s), onun arayışını ve davasını anlamadan hac ibadetinin gerçek manasını kavramak; haccın manasını kavramadan da İbrahim'in (a.s) davasını anlamak pek mümkün olmayacaktır. Bunun bilincinde olan Şeriati yaptığı konuşmalarda bu konuya tekrar tekrar dikkatleri çekmekten geri durmaz. Kâbe'nin de onun bu hakikat arayışını, mücadelesinin, böyle büyük bir cihadın hatırası olduğunu söyleyerek hac ibadetinin barındırdığı tüm bu manaları kavrayabilmek için çok boyutlu bir şekilde ele alınması gerektiğine vurgu yapar. Zira hac, "Tarih, sosyal psikoloji, sosyoloji ve felsefe tarafından ele alınan felsefî, mantıkî, aklî, insanî ve analitik boyutlu bir ameldir." (Şeriati, 2018, s. 34) Ve bunlar neticesinde şu üç ilkenin çıkarılabileceğini ifade eder: Birleşme, toplanma ve örgütsel hareket/bir ideal için hicret. Birleşme, "Her yıl ve her nesilde zamanın olaylarına ve zamanı hizmetine alan ellere rağmen, (…) nesilleri her şeyden mahrum insanlar olmaları için derin kültür ve akımdan koparmaya çalışan programlara ve faaliyetlere rağmen" (Şeriati, 2018, s. 104) herkesin hayatında en azından bir defa dinî tarihin kaynağı olan aslî mekâna gitmesi iken toplanma, "Herkesin kendi mekânını terk edip bir yerde fikrî olarak çarpışmaları" (Şeriati, 2018, s. 104) demektir. Son ilke olan hicrete ise Şeriati, "İbrahim (a.s) büyük bir muhacirdir," (Şeriati, 2018, s. 47) ve "İbrahimî dinler ve tabii ki İslam, hicret dinidirler." (Şeriati, 2018, s. 108) diyerek daha teferruatlı bir şekilde değinmiştir. Ve beş çeşit hicret türü olduğunu ifade etmiştir.

1.Sorumsuz Hicret

"Sosyal bakımdan sorumlulukları olmadığı halde kendilerini insanî ve imanî açıdan sorumlu hisseden kimselerin hicretidir." (Şeriati, 2018, s. 162) Kişinin elimden bir şey gelmiyor demesi bir bahane olamaz en azından kendi olarak kalabilmesi için bu tür hicreti gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu hicret türüne verilebilecek en güzel örnek ise Ashab-ı Kehf'in hicretidir. Bilindiği üzere Ashab-ı Kehf, "ellerinden hiçbir şey gelmediği, her çabanın sonuçsuz kaldığı, öte yandan hiçbir şey yapmadan durmaları halinde suç ortağı ve çarkın dişlileri," (Şeriati, 2018, s. 162) olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldıkları zalim bir yönetimden ve ahlâken dejenere olmuş bir toplumdan hicret etmişler; bir mağaraya sığınmışlardır. Onlar bu hareketleri ile önce yüce Allah tarafından korunmaya daha sonrasında ise Kur'ân'da zikredilip övgüye mazhar olmuşlardır.

2.İlmî (Pratik) Hicret

İlim, bilindiği üzere, kadın-erkek her Müslüman'a farz kılınmıştır; o Müslüman'ın yitik malıdır, onu nerede bulursa alması gerekmektedir. İnsanoğlunun bu sebepledir ki gerekirse hicret etmesi lâzım gelir. Bu hicret türü buna işaret etmektedir.

3.Tebliğ Hicreti

Bu hicret türünü ise 'iyiliği emretme, kötülükten alıkoyma' emri gereğince ele almak mümkündür. Zira tebliğ hicreti, "Sadece kendimizi korumamız gerektiği şeklindeki düşüncemizin veya zihnimize sokulan kendimizi oluşturmalıyız, kendi yapımız tamamlandıktan sonra başkalarının inşasına başlamalıyız şeklindeki hurafenin aksidir." (Şeriati, 2018, s. 185) İnsanoğlu tamamlanmayı beklerken ömür geçer gider; böyle bir düşünce sorumluluklardan kaçma noktasında bahane olmaktan öte bir anlam ifade etmez.

4.Sorumlu Hicret

Sorumlu hicret ilk etapta sorumsuz hicreti anımsatabilir; zira burada da bozuk bir toplum yapısı söz konusudur ve kişi hicret etmeyip bu toplumda kalmaya devam ederse kendisi de toplumun bozuk düzeni içinden kendi benliğini, insanlığını kaybedebilir ve bu çarkın dişlilerinden biri olup çıkabilir. Öyle bir hal içinde olan kişinin, sorumsuz hicret türünde de ifade edildiği üzere, hicret etmesi gerekir. Ancak sorumlu hicreti diğerinden ayıran nokta hicret eden kişinin hicret ettiği yerde kendini geliştirerek, gücünü toplayarak geri dönmesi ve o bırakıp gittiği hâkim düzeni alt etmesidir. Bu hicret türüne verilebilecek örnek ise örneklerin en güzeli Hz. Peygamber'in (s.a.v) hicretidir.

5.İnsanın Kendisinden Hicret Etmesi

Bu hicret diğer hicretlerden biraz farklıdır; zira diğerleri dışa doğru iken burada içe doğru bir hicret söz konusudur. Bu, "insanın mevcut varlığından olması gerekli istenen varlığa," (Şeriati, 2018, s. 166) insan-ı kâmile hicretidir. Öyle ki kişi değil bozuk toplum yapısında, erdemli olarak nitelenebilecek bir toplumda yaşasa dahi sürekli kendine hicret etmesi, hep bir muhacir ruhuna sahip olması gerekmektedir; çünkü "hicret tamamen Allah'a doğrudur." (Şeriati, 2018, s. 166)

Sonuç

Yüce Allah'ın (c.c) gerek Nisâ Sûresi'nde olduğu gibi insanoğluna, ahlâken, vicdanen çökmesinden ya da intihara yönelmesindense direkt hicret yollarını işaret etmesi, gerekse hicret eden kişilerden övgü ile bahsetmesi İslamiyet'te hicretin yerini ve önemini anlamamız için gayet yeterlidir. Şeriati'nin de konuşmalarında ifade ettiği gibi:

"İbrahim'in (a.s) geleneğine bağlı kalmak, her bilinçli aydının sorumluluk ve bağlılık duyduğu bir harekete bağlı kalmaktır. Hareket geçmişte değildir, devam etmektedir. Bundan dolayı her neslin ve her asrın aydınlarının sorumluluğu, İbrahim kıssasını tekrarlayıp durmak ve geçmişte İbrahim asına yaşananları tıpkı İskender destanı gibi sürekli nakletmek değildir. Hayır! Aksine maksat, bu hareket ruhunun ve bu mananın her dönemde ve her kuşakta bütün akımlar ve zamanlarda ortaya çıkan ihtiyaçlar, problemler, meseleler ve sıkıntılar kalıbında tezahür etmesidir." (Şeriati, 2018, s. 59)

Nihayetinde kaybedilen İbrahim ancak bu yol ile bulunabilir. Şeriati'nin konuşmalarından derlenen kıymetli eser de bu hususa dikkatleri çekmesiyle büyük önem arz etmektedir. Umulur ki idrakine varabilelim… Her daim arayanlardan ve bulabilmek nasip olanlardan olabilmek temennisiyle…

Kaynakça

Şeriati, A. (2018). İbrahim'le Buluşma. (D. D. Demirkol, Çev.) Ankara: Fecr Yayınları.


Yazar: Şerife Saliha BOZOKLU - Yayın Tarihi: 21.04.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 16.04.2023 23:37
994

Şerife Saliha BOZOKLU Hakkında

Şerife Saliha BOZOKLU

1994’te Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde doğdu. Lise öğrenimini Yeşilhisar Anadolu Lisesi’nde gördü. 2017’de Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nden (İngilizce) mezun oldu. “Kendini Bil” sözünü kendine gaye edinmiş, bu uğurda ‘insan’ kalmak ve insan olarak son nefesini vermek üzere çaba harcayan, ‘insan’ denen meçhulün peşinde koşan, tek sığınağı kitaplar olan bir ademkızı…

Şerife Saliha BOZOKLU ismine kayıtlı 29 yazı bulunmaktadır.

Twitter