Kendini Arama Yolculuğu

Ayperi Ferda Oral, Ahsen-i Takvim Yolda Bulursun Aradığını isimli kitabına bir ayetle başlıyor: "Muhakkak ki biz insanı ahsen-i takvim üzere (en güzele ulaşabilecek özellikte) yarattık."(Tin Suresi 4.ayet). Peki, bu tabir ne anlama gelmektedir? Ahsen-i takvim; yani insan zulmet ve nurun birleştirilmesiyle zıtların birleştirilip uyuşturulmasıyla dengeli bir şekilde yaratılmıştır. Böylece iki âlem arasında bir vasıta, ikisini kapsayan bir özellikte var edilmiştir. Yaratılışı düzgün ahlakı ve sureti güzel kılınmıştır. Bunun anlamı insanın, en dengeli mizacına, en kâmil varlık türüne ve en üstün yaratılışa sahip kılındığıdır(İbn-i Arabi Tevilat).
Hz. Mevlana da çok veciz anlatımında insanın zıtlıkları bir arada bulunduran yaratılışına dikkat çeker ve şöyle der. "Hiç şüphe yoktur ki âdemoğlu aşağının aşağısının aşağısı bir bedenle ve yücenin yücesinin yücesi bir candan meydana gelmiştir. Yüce Hak en üstün kudretiyle bu iki zıddı birleştirmiştir. " Ayperi Ferda Oral ise bu iki büyük mutasavvıfın yolundan giderek şu tespiti yapmaktadır: "...Tüm zıtlıkları kalbimizde eritip hiçbir şeyin kalmadığı bir boşluğa meyletmeliyiz. Eksik ya da fazla uzak ya da yakın kalmamalı içimizde sen ve ben diye ayırmamalıyız bizi. İşte o zaman her şeyin bir olduğu her şeyin tek olduğu birlik okyanusuna dalabiliriz usul usul. O zaman zıtlıkların merkezde buluştuğu bir dansın şahidi olabiliriz "(S.26)
Yazar, ayrıca içinde yaşadığımız illüzyon dünyasını şöyle tarif etmektedir: "Nefes alır biliriz ya kendimizi ölüyüz biz fiziksel bedenimizde hayal içinde hayal rüya içinde rüyadayız aslında. " Ama zaten hayatı rüya ile karşılaştırmak çok daha eskilere giden bir düşünce. Örneğin Hindistan ya da Çin'de de görülüyor. İ.Ö. 350 yıllarında yaşamış olan Çinli bilge Chuang-Tzu kendini kelebek olarak görmüş rüyasında ve uyanınca sormuş kendi kendine: "Acaba ben rüyasında kelebek olan bir insan mıyım yoksa şimdi rüya görüp kendini insan sanan bir kelebek mi? "Yazar bu illüzyondan, ego merkezli dünyadan kurtularak letafetimize (ahsen-i takvim) geri dönmemiz gerektiğini, beşeriyetimizin zincirini altında olduğumuzu, hakiki manaya ise nefsi emarenin hükmü altındaki duygularımızı eğitmekle adım atacağımızı söyleyerek bunun yolunu şöyle ifade etmektedir: "Bir yol ehli ile buluşup yola çıkmaya meyledeceğiz yolun usulü ve edebini ondan öğrenip kendimizle buluşacağız " (s.30) Burada bizce tasavvuf terminolojisindeki mürşid-i kâmile işaret edilmektedir. Peki, kimdir mürşid-i kâmil? Sırat-i Müstakim'i gösteren delaletten hidayete sevk eden kişidir.
Mürşid-i kâmil, tasavvufta seyri sülukunu tamamlayıp, ehliyetli ve icazetli olan kişiler için kullanılan bir tabirdir. Seyri süluk ise tasavvufta bir yolu takip ederek yürüme, manevi terakki yolculuğunun usulü anlamlarına gelmektedir. Tarikatta bir mürşidin denetim ve murakabesi altında kalbin tasfiye ve nefsin tezkiyesi için yapılan yolculuktur. Hz. Mevlana'nın kendisi de bir mürşid-i kamildir ve seyr-i sülukunda dervişlerine yolda rehberlik etmiş onları irşad etmiştir ve şöyle der: "Katı taş ve mermer bile olsan gönül sahibine erişirsen cevher olursun. Temizlerin muhabbetini ta canının içine dik. Gönlü hoş olanların muhabbetinden başka muhabbete gönül verme. "
Yazar Mana Okyanusu başlıklı yazısında Şems Suresinde 9.ayet olan
" Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir " ayetinden yola çıkarak vuslat için gerekeni söyle izah etmektedir: "Bilinmelidir ki kalp sarayında Zat'ı misafir etmek isteyenler tüm odalarını layıkıyla temizlemiş olmalıdırlar. Ancak zamandan mekandan münezzeh, dingin ve duru, letafet içinde tertemiz ve bomboş bir kalpte buluşma gerçekleşir. "(s.44)
16. yy. mutasavvıfı Halveti şeyhi Şemseddin Sivasi'nin şöyle veciz bir beyti vardır: "Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede Hak/Padişah girmez saraya hane mamur olmadan.(Hakk'ın görünmesi için gönülden yabancı her şeyi çıkart çünkü ev düzenlenmeden Padişah saraya girmez. "
Yazar, Zikrin Hakikati başlıklı yazısında ise zikirde olmanın her daim esmaları tekrar olmadığını her nefes alışverişte varoluş hakikatini kalpten hissediş olduğunu ifade etmekte zikri şöyle tarif etmektedir: "Her bakışta, her görüşte, her kelamda Hakk olanı anmaktır. "(s.71) Allahu Teâla Rad suresi 28, ayetinde zikir hakkında şöyle buyurmaktadır: "(Onlar) o zarlardır ki Allah'ın zikriyle kalpleri mutmain olduğu halde iman etmişlerdir. Bilesiniz ki kalpler ancak Allah'ın zikriyle mutmain olur."
Ayperi Ferda Oral, Şimdinin Bilincini Geliştirme Egzersizi başlıklı yazısında nefes egzersizinden ve anda olmanın faydalarından bahseder ve bu egzersizi şöyle tarif eder: "Sadece nefesini takip et. Nefesin içine dolduğunu, içinde gezindiğini sonra yavaşça dışarı çıktığını farket ve her nefes alışında dışarıda olanları sessizce gözlemle anın içinde dinginliğini yaşa ve her gün tekrar et. Ve sonrasında bu dinginliğin hayatına kattıklarına şahit ol. "(s.130)
Kitabın tümüne yayılmış mana incilerinin özü yazarın şu ifadeleri:
"Yolda bulacaksın aradığını. Aradığının yol olduğunu bulacaksın. Bulduğunun sen olduğunu anladığında.(s.131)
Ve İbn-i Arabi hazretlerinin sözüyle noktalayalım: "Anladım ki bütün bu yolculuk kendimden kendime imiş "
Ayperi Ferda Oral
Ahsen-i Takvim
Yolda Bulursun Aradığını
Selis Kitaplar
140 sayfa
Yazar: Ulus ÇELİKER - Yayın Tarihi: 02.02.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.01.2022 20:19