Kente ve İnsanlığa Sırrını Açıklayan Şiir
Sır
Şiir
Ve şair
Bir aynada dünyayı seyrediyorlar ve dünya bir şiirin, bir şairin aynasından bir sırrı seyrediyor. Şiir kelimelerin en konsantre hali olmalı. Mesela kalem yazmamakta direnip, ruh ateşten bir volkana dönüştüğünde yeryüzüne kendini atan her kelime şiir olmalı diyorum ben. Şiir o bilinmedik deryaların en bilinen cevheri gibi çıkmalı ehlinin elinden ziynetçilerin tezgâhına. Kalbin teridir şiir, acının, tutkunun ve yeniden tutunmanın kelimelerle akıp giden dolaşım biçimidir.
Şiir demişken, " insanlığın ağlama tarihine bir giriş" yapan, bu cesareti kendinde toplamış bir şair var aramızda. Bilal Can 2021 yılında ilk şiir kitabını İnsanlığın Ağlama Tarihine Bir Giriş ismi ile okurlarına taktim ediyor. Deneme ve inceleme alanında da kitapları olan yazarın en çok şair yönünün ön planda olduğu düşüncesindeyim. Zira o şiirin sularında derdini yıkamışlığı ile şair sıfatını hak etmektedir.
Bilal Can okuyucuyla buluşturduğu 37 şiirinde, insanı, kenti, savaşı, özlemi ve yalnızlığı imgenin çelik muhafazasında, birer şiir başlığı altında okuyucuya sunuyor. Her şiir kendini muhatabına göre ifşa ediyor. Aslında her şiirinde uyuyan ve uyandırılmayı bekleyen bir ağrı pusmuş bekliyor.
"beni soracak olursan iyiyim kendimle dövüşüyorum
yüzümde geçirdiğim savaşların yenilgileri
rüyalardan önüme doğranmış hayatlar
oyalanayım diye
oysa alışamıyor insan içinde gurbet varken
mecaza" (s: 26)
Şair kendini ifade biçiminde de hep deveran eden insanın iç kavgalarını kendi içinde yaşıyor. Ve mütemadiyen bitmez gurbeti taşıyor bütün rahatsız insanlar gibi. Kent ve mekân çalışmalarıyla bilinen şair, şiirlerinde kenti çok defa ele almıştır. Bir sosyolog olması hasebiyle de sadece o anı değil bir bütün olarak toplumun ve mekânların değişimine ışık tutmuş, belki de her insanın ruhunda bir parça yara bırakan mekanikleşmeye karşı da bir ses olmuştur.
"çıkmaz sokağın gürültüsünü kaçırdığın şehrin
o kentin o minik ve dar sokakta sıkıştırılmış insanlığını
o mahalle arasından mahallelerine günaydınlar
o günaymayanlar o çıkınına gurbet aşılayalar
o gurbetin bilinmez uvertürü
insan gülünce de yalnız mıdır" (s:49)
Kent şair için cömert bir çalışma konusudur. Şair Kavgalarını ve direncini kente taşır. Oradaki savaş, modern dünyanın yansımasıdır. Bilal Can şiirinde yalnızlık duygusunu işlemiş olsa bile, kentin duvarlarına çarpan her duyguda ona ses veren yeni seslerle o kalabalık bir adamdır. Ve mekân onun için dünyanın herhangi bir yeri ve dahası her yeridir. Bütün şairler gibi dünyaya ait, dünyadan uzak...
"gerçek ve hayal ayrımında
öykü bu ya kendinden geçecek kargalar
yola şaşkın kediler dökülecek örtülecek duvarlar
sayfası silinmiş bir sayfayı
önceki sayfaya bakarak öğrenecek insanlık" (s:85)
Bila Can şiirinde bir hatırlatma vardır. Düzenin çarkları arasında örselenen insanın kendi pür melalini görmesi murat edilmiştir. Felsefe ve sosyoloji şiire sinmiş en belirgin unsurlar olmakla birlikte, şiiri zenginleştiren argümanlar olarak da kendini göstermektedir. Kullanılan kavramlar bireysellikten öte kolektif bir amacı bünyesinde taşır. Yani şiirde dert edinilmiş olan şey aslında bütün insanlığın derdidir.
"insanlık tarih sahnesinde sisyphos söylencesi
bir mezar kuracak kendisine aryalardan paralardan
yontulan mermere her çekiç darbesinde bakacak
nokta nokta işlenen kaderine oturup ağlayacak" (s:85)
Genel olarak Bilal Can şiirinde imgenin hâkim olduğunu görürüz. Söyleyişteki zenginlik zaman zaman okuyucuyu yoruyor olsa bile, her okuyuşta kendini yeni anlamlarla açan şiirsel duyuşu hissedebiliyor insan. Şiir sadece bir söyleyiş değil aynı zamanda bir duruşunda en somut biçimidir. Kelimeler dizilişi itibariyle bir harp düzeni de alabilir, bir yenilginin savrukluğunu da giyinebilir. Değerlendirmemizi Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiir hakkında söylediği bir kaç kelamı ile sonlandıralım. " O artık şiirde yalnız kamusta mevcut falan veya filan manaların sahibi olan kelime değil, bir halet-i ruhiyenin malzemesini kendinde bulmuş olduğu bir sanat malzemesidir ki, içine gireceği terkipte kemiyeti ile keyfiyetini de kullanacaktır. Ahengi, telkin kudreti, ses şekli, rengi ile o sanatın nizamında kâh bir ham boya parçası, kâh renkli mozaik taşı ve kâh bir ses ve çok defa bunların hepsi birden olacaktır. "
Bilal Can
İnsanlığın Ağlama Tarihine Bir Giriş
Hece Yayınları
Ankara 2021
96 s.
Not. Bu Yazı daha önce Yolcu Dergisi'nde yayınlanmıştır.
Yazar: Ayşe BAĞCA - Yayın Tarihi: 21.07.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.03.2024 13:38