Kitaba Müptela Olmak, Edebiyat, Ülker GÜNDOĞDU

Kitaba Müptela Olmak yazısını ve Ülker GÜNDOĞDU yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Kitaba Müptela Olmak

02.12.2022 09:00 - Ülker GÜNDOĞDU
Kitaba Müptela Olmak

Gustave Flaubert, on dört yaşındayken gerçek bir olayın etkisiyle ortaya koyduğu bu ilk yapıtında Flaubert, insanın içindeki şeytanla okurunu barıştırma gayretine girişmekte. Modern romancının babası olarak kabul görülen realist Fransız yazar, sunduğu bu katkı ile fenomen yazarlar arasına dahil olmuştur.

Bibliyomani Tipolojisi

Yakın tarihte, Barselona'da bir Bibliyomani yaşardı, güneşsiz dar bir sokağında, çökmüş yüzü hep solgun, bakışları donuk, şeytani tuhaf bir mahlûkata benzerdi Giacomo. Elden ayaktan düşmüş viraneye dönmüş, hâlbuki daha otuzlarındaydı. Uzun boylu, kamburu çıkmış, iki büklüm bir insan. Tümüyle beyazlamış uzun saçları, gücü kuvveti yerinde olan elleri kurumuş buruşmuş, perişan giysileriyle sakil, ürkek bir intiba uyandıran ana karakter; solgun, mahzun ve çirkin yüzüyle kendi iç serüveninde yaşamaktaydı. Bu Giacomo idi. Onun kitaplara olan ilgisi, hayattan koparcasına idi. Flaubert'in Giacomo anlatımı sayesinde bizler bu karakteri bütün ayrıntılarıyla tanıma olanağı elde ediyoruz.

Giacomo, nadir ve ilginç kitapların satışa çıkarıldığı mezat günleri haricinde sokağa nadiren çıkıyordu. Mezat günü gözleri parlar, yerinde duramaz, sevincini üzüntüsünü derdini unutur ve kitap alma heyecanıyla nefesi daralır dili damağına yapışırdı. Biricik kitabını eline alınca cimrinin servetine, babanın kızına, kralın tacına olan tutkusu gibi büyük heyecana kapılırdı. Aldığı kitabını seyre dalar, gözleriyle okşar, bağrına basardı. Ketum ama hayalperest, nemrut ama mahzun karakterimizin tek düşüncesi, tek sevdası, tek bir tutkusu vardı: Kitaplar. Bu aşk, bu tutku, için için yakıp kavuruyor, ömrünü tüketiyor, ruhunu kemiriyordu.

Giacomo'nun Kitap Tutkusu

Kitabın, açılan bir yaprağıyla esen rüzgârından sönmüş mumu tekrar yakar. Sonra ki sayfaya dalardı. Ateşli ve hummalı geceler kitaplarının arasında geçirirdi. Dükkânının deposunda koşuşturur, kütüphanesinde kendinden geçmiş, büyülenmiş, darmadağın olurdu. Sonra ışıl ışıl gözlerle bakışlar sabit ve donar kalırdı. Alevler içinde terli elleri kitaplara dokunurken tir tir titrerdi. Parmaklar aldığı kitabın sayfalarında, altın varaklarını, kapağını, harflerini mürekkebini, kıvrımlarını ve son sözcüğüne biçim veren çizimleri incelerdi. Daha yukarı koyar saatlerce ismini ve şeklini seyrederdi. Kitaplar, okumam için sessiz çığlığı kulaklarımda, içimde hissettirir. Allah'ım çok tanıdık bir karakter her şeyi neredeyse beni anlatıyor. Kitaplara için yanıyorum. Kokusu, cildi, yazısı, kapağı, nefessiz okunası, sayfalara karışsın ömrüm, hayatım okuyarak geçsin. Gördüğüm her noktada gözüm okuyacak sözlerin arayışıyla gezinir hep. Sözler, her yere yazılsın, hayat sayfa sayfa okunsun ki her an sayfalar dolusu sözlerle okuruz varlığı.

Giacomo, için el yazmalar, onun en sevdiği evlatlarıydı sanki. Eski, tozlu, yıpranmış parşömenine aşk ve mutlulukla bakardı. Kutsal, kıymetli tozunu içine çeker keyifle ve gururla gülümserdi. Mutluydu. Manevi derinliğinden ve edebi değerinden bihaber olduğu bilgiyle kuşatılmaktan mutluydu, bütün bu kitapların arasında olmaktan mutluydu, bakışlarını yaldızlı harflerin, yıpranmış sayfaların, solmuş parşömenlerin üzerinde gezdirmekten mutluydu. Bir körün ışığı sevdiği gibi seviyordu bilgiyi. Aslında bilginin kendisi değil biçimi, yansıyan suretini seviyordu. Kitabı seviyordu. "Kâh kurdelelerle sarmalanmış bir çeşmenin iki başına yaslanmış Eros'ların arasında kalmış, kâh bir mezar taşına kazınmış, kâh bir sepetin içinde, güllerin, altın elmaların ve mavi demetlerin arasına boylu boyunca uzanmış o güzeller güzeli son sözcüğünü seviyordu." (s.11) Bu tutku onu bütünüyle ele geçirmişti. Yemiyor, uyumuyordu. Saplantılı fikri, kitapların hayalini kurduruyordu. Saray'ın ne denli bir kütüphaneye sahip olduğunu düşünüyor, kendisine bir kralın kütüphanesi kadar büyük bir kütüphane yaptıracağı günün hayalini kuruyordu. Kitapların arasında kendini yitirdiğinde nasılda rahat nefes almaya başlıyordu, mağrur ve kuvvetli bir adam oluyordu. Her yanında kitaplarla Barcelona'daki bu garip, tekinsiz karakterimiz bir âlim ya da bir büyücü olarak nam salmıştı.

Okuma yazması yok denecek kadar azdı. Sert ifadesinden kimse onunla konuşmaya cesaret edemezdi. Ömründe bir çocuğa el kaldırmamış, bir kez olsun kimseye el açmamış olmasına rağmen insanlarda uğursuz bir intiba uyandırıyordu. Anlaşılan o ki; okur görünmek havalı lakin okur olmak o dönemden günümüze kadar korkulacak bir olgu olarak değerlendirilmekte ne yazık ki. Bütün parasını ve her şeyini kitaplar için ayırıyordu. Kitapları için keşişliği bırakmıştı.

Sonuç olarak, son zamanlarda gözüne uyku girmeyen bibliyomaninin başucunda yanan lambası, sabaha kadar sönmüyordu. Zira yepyeni bir hazineye kavuşmuştu. Bir el yazmasına. Yeni kitabın olursa yeni fikrin olur. Salamankalı bir adam geldi. Başında lâl rengi kadifeden şapkası parmaklarında pırıldayan yüzükleriyle zenginliğini sergiliyordu. Bu talebenin, iki uşağı Giacomo'nun dükkânının kapısında efendilerini bekliyorlardı. El yazmasını istiyordu. Bu el yazmasının "Turpin'in Vakayınamesi" olduğunu biliyordu. Birinin alma diğerinin vermeme mücadelesi nelere mal olduğu hakkında fikriniz var mı? Okuyun ve okurken iki tarafın içinde oluşan fikri, hayata geçirmek için neler gerçekleştirmek gerekir bir düşünün? Emek, özveri, uğraş, zaman... Bu uğraş içinde neler hissedersin? Korku, kaygı fire verirsin. Her anlamda değerini korumak istediğin kitap için canını verir misin? Bibliyomani verir.

Okumak, insanın zihin ve gönül dünyasına dair ayrıntıları elde etmesine ve hem kendisine hem de bu dünyaya dair anlamlar üretmesine, bu anlamları çoğaltmasına katkılar sağlar. Okumak, bir hayat biçimi olarak düşünmeyi beraberinde getirir. Düşüncenin, göstergelerin zihinlerdeki zenginliğinin nasıllığını ortaya koyar. Biz okurlar olarak her zihnin aslında Allah'ın bir ayeti olduğunu biliriz, bu zihinlerde yansıyanlar; görülen ve hissedilenlerin bir tür harmanlanması niteliğindedir. Bibliyomaniler için kitap, bir tutku, bir nefes, bir yaşam alanıdır. Kitaba müptela olan iptidai bir tavırdır bibliyomanilik. Flaubert de bunu kurgusal bir biçimde işleyerek kitap bağımlılığının edebî alanda bir izleğini okurlarla paylaşmıştır.

Bibliyomani
Gustave Flaubert
Çeviri: Ayberk Erkay
Sel Yayıncılık
Gece Yarısı Kitaplığı
72 sayfa
2017


* Editörün notu: Kitabın temiz bir kapak fotoğrafı bulunamadığı için Almanca baskısına ait kapak kullanılmıştır.


Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 02.12.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 02.12.2022 13:49
683

Ülker GÜNDOĞDU Hakkında

Ülker GÜNDOĞDU

1977 yılının Ocak ayında Konya Ereğli’de dünyaya geldi.  Ereğli Lisesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra iş hayatına; Ankara’da IBM Bilgisayar Satış Temsilcisi olarak atıldı. İstanbul’da kendi şirketlerini kurana dek çeşitli işlerde çalıştı. İstanbul’da yaşamakta. Kütüphanesini oluşturduğu yirmi üzeri alandaki, beş bini aşkın kitabının anlamını, canına okudu. 

Bilgisayar, dil, gitar, estetisyenlik alanlarında eğitimler aldı. Yurt içi ve yurt dışı olmak üzere yirmi şehri, kültürel gezme imkanı buldu. Kitaplara, yazmaya, tablolara, eski ve yeni objelere, tüm renklere ve dört sitil yüzmeye tutkun. “O kadar derinim ki” diyen okyanusu kıskanmakta.

18.08.2020 tarihinde Kitap Haber ailesine katıldı. Kitap Haber Kültür Sanat Editörü olarak biteviye yazmaya devam etmekte. Kitap Haber Dergisi, Yolcu Dergisi, Şehir ve Kültür Dergisi, Teferrüc Dergisi, Aydos Edebiyat Dergisi’nde yazdı ve yazmakta. İlk yazmaya amatör olarak bir roman ile başladı. Şu ana kadar bir roman, bir deneme, bir öykü, bir Kadıköy’ün Semtleri, iki değerlendirme dosyaları; en güzel haliyle gün yüzüne çıkmak için naçizane enikonu hazırlanmakta. 

1998’de evlendi. Bir oğul ve bir kız evladı var. Ailesi ve kitaplarıyla huzurlu bir yaşamın diğerkâm ve müptezel yolcusu. Bibliyomani değil sadece bir kitap daha okuyacak…

Ülker GÜNDOĞDU ismine kayıtlı 139 yazı bulunmaktadır.