Kitap Raporu 1 : Yeni Çıkan Eserler (Kasım, 2021)
Her ne kadar ülkemizde kitap okunmuyor diye eleştiriler dönem dönem haklı şekilde yükselse bile yayıncılık konusunda velud olduğu ve sürekli yeni kitapların çıktığını ve bunların takibinin bile ayrı bir yetenek gerektiği gerçeği inkar edilemez.
Kitaphaber.com.tr olarak yeni yayımlanan veya yeni baskıları çıkan TÜM kitapların takip etme imkanımız yok. Bunun yerine 2021 yılı kasım ayında gözümüze takılan kitapları sizler için babil.com ve kitapyurdu.com sitesinden derledik.
Umarız okunmaya değer kitapları seçmeyi başarmışızdır.
Sıralama rast gele olup bir önem veya çıkış sırası ifade etmemektedir.
İslam Hukuku Açısından Kripto Paralar ve Blockchain Teknolojisi / Hasan Doğan / Kadim Yayınları
Kripto para kavramı ve dayandığı sistem, bilişim ve ekonominin yanısıra, din ve hukuk bilimleri tarafından da irdelenmeye, bir parçası olduğu resimde doğru yere konumlandırılmaya muhtaçtır. Kripto para sistemine peşinen taraftar veya karşı olmak yerine borsa, bankacılık, sigorta, kredi gibi kavram ve sistemlerin geçirdiği dönüşümü dikkate alarak, konuya dair çok boyutlu değerlendirmeler yapılası zaruret arz etmektedir. Kripto para kavramının doğru anlaşılası, ilgili kavram ve yaklaşımların bilinmesi ve sağlıklı biçimde analiz edilmesi ile mümkün olabilecektir. Bu çalışma para, kripto para, blockchain (blokzincir) teknolojisi kavramlarına ana hatlarıyla temas ettikten sonra İslam Hukuku açısından mevcut şartlar altında kripto paraların müspet ve menfi yönlerini değerlendirme çabalarına küçük de olsa katkıda bulunmayı amaçlamıştır.
Tarih İçinde Bilim / James Trefil / Ketebe Yayınevi
Tarih İçinde Bilim'de James Trefil; bilimsel ilerlemenin önemli eşiklerini, başlattıkları büyük sosyal ve entelektüel değişimlerle birlikte ele alırken farklı kültürlerdeki köklerinden günümüze, bilimin tarihsel serüvenine dair çok yönlü, kapsamlı ve tematik bir inceleme sunuyor.
Modern bilimdeki atılımın temelinde yatan unsurların titizlikle tartışıldığı Tarih İçinde Bilim; Klasik Yunan ve İskenderiye bilginlerinin erken dönem girişimleri ve Müslüman âlimlerin parlak buluşlarıyla sağlam bir temel inşa ettikten sonra Isaac Newton'ın kuvvetlerini, atom teorisini ve on dokuzuncu yüzyıl dünyasındaki başlıca gelişmeleri keşfetmeye devam ediyor. Günümüzün ileri bilimsel çalışmalarını da inceleyen eser, bilimin gelecekteki yönelimlerine ilişkin ufuk açıcı öngörüler sunmayı da ihmal etmiyor.
Bilim tarihini, farklı coğrafyalar ve karşılaştırmalı tarih perspektifinden yeniden ele alan bu yoğun ve dinamik çalışma; bilimsel gelişimin tarihsel izini sürmek isteyenler için eşsiz bir giriş kitabı.
Okumanın Alfabesi / Ezra Pound / Ketebe Yayınevi
"Ümidim, artık okulda okumayanların, hiç okul okumamış olanların, keza üniversite sırasında benim neslimden çoğu kişinin çektiği dertleri çekenlerin 'zevk alarak ve yararlanarak' okuyabilecekleri bir ders kitabı ortaya koymak."
Okumanın Alfabesi'nin girişinde bunları söyleyen Ezra Pound, ders kitabı olarak tanımladığı bu metinde şiire odaklanıyor. Dilin, edebiyatın ve şiirin "ne" olduğu sorusuyla başlayıp bir dizi "nasıl" sorusuyla devam ediyor: Şiire nasıl yaklaşılır? Şiir nasıl yorumlanır? İyi şiir nasıl ayırt edilir?
Ezra Pound bütün bu sorulara cevap verirken tarihsel ve kavramsal bir arka plan veriyor, şiir ile müziğin ilişkisini irdeliyor ve en önemlisi edebiyatın gücünün "fayda"dan değil, bir araç olarak dilin "iyi" kullanımından kaynaklandığının altını çiziyor. Bununla kalmayıp okurlarının gücünü dilden alan "iyi" bir edebî metni ayırt edecek yetkinliğe erişmesi için elinden geleni yapıyor; örnek metinler sunuyor, yakın okumalara girişiyor, okuma önerileri veriyor, listeler çıkarıyor, mini testler hazırlıyor, yazma alıştırmalarından söz ediyor…
Okumanın Alfabesi sadece "iyi okur" olmak isteyenlere seslenmiyor, "iyi yazar" olmak isteyenlere de sunduğu pratik önerilerle bir zanaat olarak yazmaya nereden başlayacaklarını gösteriyor. Sıradan bir ders kitabı olmanın çok ötesindeki bu metin, okurluk ve yazarlık serüvenine atılanlar için bir yol arkadaşı hükmünde.
Ömer b. Abdülaziz / Adnan Demircan / Ensar Yayınları
Ömer b. Abdülaziz, hem valiliği hem de halifeliği döneminde ortaya koyduğu icraatlarla hayattayken büyük kitlelerin sevgisini kazanmış; vefatından sonra da hayırla yâd edilen ve örnek gösterilen halifelerden biri olmuştur. Hakkında oluşan olumlu imajdan dolayı bazı âlimler tarafından "beşinci râşid halife" olarak kabul edilmektedir.
Medine'de valilik yaptığı dönemden itibaren âdil olmak, sosyal barışı sağlamak, yönetimle halk arasında sağlıklı bir ilişki kurulmasını temin etmek, hakkaniyetli bir paylaşımı ve yönetime katılımı gerçekleştirmek gibi hedeflerle ortaya koyduğu icraatlarını halife olduktan sonra ülkenin geneline yaydı. Vergilendirmede ortaya çıkan problemleri çözmek üzere adımlar attı, devlet gelirlerinden herkesin yararlanmasını sağladı.
Ömer b. Abdülaziz, Müslümanlar arasında sosyal adaleti yaymaya çalışmış, gayrimüslimlerin de hayat standartlarını iyileştirmek için uğraşmıştır. Bu dönemde fakirlerin durumunun iyileştirilmesi, muhtaç kimselerin yararlanabileceği aşevlerinin açılması, maddi imkânları sebebiyle evlenemeyecek durumdaki kişilerin evlendirilmesi, borçluların borçlarının ödenmesi gibi önemli icraatlara imza attı.
Yönetim anlayışındaki bu değişikliğinin kalıcı etkilerini göremeden vefat ettiyse de icraatlarının doğurduğu olumlu hava halk tarafından memnuniyetle karşılandı. Kısa süre içerisindeki uygulamaları, kendisinden önce halife olan aile mensuplarından farklı bir ilgiyle karşılanmasını sağladı.
Ömer'i ve dönemini birkaç kelimeyle ifade etmek gerekirse onun hak ve adaleti ayakta tutmaya çalışan, israfı engellemeyi hedefleyen, sorumluluk duygusu yüksek, gösterişten kaçınan, görevini hakkıyla yerine getirmek için çabalayan zahit bir yönetici olduğunu söyleyebiliriz.
Yamamoto Isoroku / E. Stille / Kopernik Kitap
Tarihin en büyük komutanlarının yaşam öyküleri, muharebe tecrübeleri, uyguladıkları taktikler ve stratejiler…
Dünya tarihinin en büyük komutanlarını tüm yönleriyle inceleyen OSPREY Büyük Komutanlar Serisi, Yamamoto Isoroku ile devam ediyor…
II. Dünya Savaşı'ndaki Japon komutanlar içinde kilit isim, şüphesiz Amiral Yamamoto Isoroku idi. Japon donanmasındaki kariyerine 20. yüzyılın ilk yıllarında başlayan Amiral, Rus-Japon Savaşı'nda görev almış ve 1904 tarihli Tsushima Muharebesi sırasında ağır yaralanmıştı.
Yamamoto Harvard Üniversitesi'nde İngilizce eğitim aldı ve savaş arasındaki dönemde deniz ataşesi olarak hizmet verdi. Bu tecrübesi onu Amerikan ruhuna benzersiz surette vâkıf kılmıştır. 1941'de Pearl Harbor'a yaptığı önleyici taarruzla Amerikan Pasifik Filosu'na hasar verip Pasifik Savaşı'nı başlattı ama bunun ardından Müşterek Filo'ya liderlik tarzının sorgulanması şarttır.
Yamamoto'nun komuta ettiği son harekât olan Guadalcanal savaşı, onun ne kadar mükemmel bir lider olduğuna dair efsaneleri tamamen çürütmüştür. Elindeki kuvvetler Amerikalı rakiplerinden sayıca önemli ölçüde üstün olsa da Yamamoto bu avantajı hiçbir zaman kullanamadı. Bunun neticesinde Japon donanması mahvedici bir yenilgi aldığı gibi Yamamoto da öldürüldü.
Resimler, fotoğraflar ve haritalarla desteklenen bu çalışma, İkinci Dünya Savaşı'nda Japon donanmasının en ünlü amirali olan Yamamoto Isoroku'nun hayatı ile liderliğini Pasifik Savaşı'nın Pearl Harbor baskınıyla başlayan ilk yıllarından ölümüne dek geçen dönem odağında mercek altına alıyor. Birçok yeteneğine karşın Yamamoto'nun Amerikan milli karakteri üzerine yaptığı yanlış değerlendirmeler, Midway yenilgisine yol açan karmaşık ve kifayetsiz planları ve savaş boyunca Japon donanmasının kusurlu sistemini aşamaması onun liderliğini sorgulanır kılmaktadır.
Yamamoto'nun fikirleriyle çoğu zaman taban tabana zıt olan eylemleri de kendisini Japon askeri tarihindeki en ilginç şahsiyetlerden biri kılıyor. Bütün bunlara rağmen Yamamoto Isoroku, II. Dünya Savaşı'nın en meşhur Japon komutanıdır ve ismi daima Pearl Harbor baskınıyla anılacaktır.
Ortaçağ Avrupa'sında Cadılar ve Cadı Avı / Haydar Akın / Alfa Yayınları
Avrupa'nın belleğinde yüzyıllar boyunca farklı imgelerle yer etmiş, Shakespeare, Dante, Milton'un eserlerinden Bosch ve Goya'nın resimlerine kadar pek çok sanat yapıtına, masallara konu olan cadılar on binlerce masum insanın ölümüne sebep olan "cadı avı çağı"nda Engizisyon mahkemelerince yargılanıp cezalandırılmıştır. Haydar Akın, ortaçağın sonlarıyla yeniçağın başlarına kadar olan bu süreçteki kültürel, sosyolojik arka planı çok zengin bir bibliyografya taraması yaparak incelemektedir.
Ortaçağ Avrupa'sında Cadılar ve Cadı Avı Eski Mısır, Mezopotamya, İran kültürlerindeki şeytan, büyü ve demon inanışlarının Avrupa'daki büyücülük ve cadı inanış ve ritüellerine etkileri; Şeytan'la işbirliği; Hıristiyan teolojisi ile büyücülük, demon inanışlarının birbirinden ayrılması; büyücülük ritüelleri; Engizisyon mahkemelerinin cadılık testleri; hayvana dönüş büyüleri ve hayvan davalarında Kutsal Engizisyonun verdiği cezalar, infazlar, mahkeme kayıtlarıyla eşsiz bir okuma sunuyor.
Yenisey'den Seyhun'a Türkler Kırgızlar, Türgişler, Karluklar ve Oğuzlar / Hayrettin ihsan Erkoç / Kronik Kitap
Orta Asya'nın Derinlerinden Türklerin Kökenine Yolculuk…
İslam-öncesi türk tarihi denildiğinde ilk akla gelenler genellikle hunlar, göktürkler ve uygurlardır. Ancak bu dönemde önemli roller oynamış ve Türk tarihine damga vurmuş başka topluluklar da vardır. Büyük devletler kurmadıkları için yeterince ilgi görmeyen bu topluluklar arasında Kırgızlar, Türgişler, Karluklar ve Oğuzlar bulunmaktadır.
MÖ 3. yüzyılda Yenisey kıyılarında ortaya çıkan ve bilinen en eski Türk topluluklarından birisi olan Kırgızlar, aynı zamanda adlarını en uzun süre koruyan Türk halkı olmuşlardır. Tarihleri boyunca Hunlar, Göktürkler, Uygurlar ile Moğollara bağlanmışlar, bu devletlere karşı sıklıkla ayaklanmışlar ve 840'ta Uygur Kağanlığı'nı yıkarak Türk tarihinin akışını değiştirmişlerdir. Türgişler ise, 7. yüzyılda Batı Göktürk Kağanlığı'nın topraklarında yaşayan On Okların bir boyu olarak ortaya çıkmışlardır. 766'da yıkılana kadar Göktürklerle mücadele etmişler, Türkistan'daki Arap ve Çin ilerleyişlerini de durdurmuşlardır.
7. yüzyılın ilk yarısında Altayların batısında Göktürklerle akraba bir halk olarak ortaya çıkan Karluklar, Göktürklere ve Uygurlara bağlanmışlarsa da fırsat buldukça ayaklanmışlardır. Tarihte oynadıkları en önemli rollerden birisi, 751 yılındaki Talas Savaşı'nda Abbasîleri destekleyerek Çinlilerin Türkistan'daki yayılmalarını sona erdirmiş olmalarıdır. Karluklar, Müslüman olan ilk Türk topluluklarından birisidir. Oğuzlar, 8.-11. yüzyıllar arasında bir Yabguluk olarak Seyhun'un kuzeyinde yaşamış bir Türk halkıdır. Bugünkü Türkiye, Azerbaycan ile Türkmenistan gibi ülkelerde yaşayan Türklerin çoğunun ataları olan Oğuzlar, kalabalık boylardan oluşmuşlar ve komşularıyla yoğun çatışmalar yaşamışlardır. Bir bölümü Avrupa'ya göç ederken çoğu Müslüman olarak Selçukluların ve sonrasında Osmanlılar, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Safevîler gibi devletlerin kuruluşunu sağlamıştır.
Doç. Dr. Hayrettin İhsan Erkoç, Yenisey'den Seyhun'a Türkler adlı bu kitabıyla Kırgızlar, Türgişler, Karluklar ve Oğuzların dünyasına Eski Türk yazıtları, Çin kaynakları ve İslamî kaynaklarla ışık tutuyor.
Memluk Devleti'nin Son Yılları: Kansu Gavri ve Osmanlılar (1501-1516) / İbn İyas / Yeditepe Yayınevi
Bu çalışma, Memluklar devri tarihçilerinden İbn İyas olarak bilinen Zeyneddin Muhammed bin Ahmed'in (öl. 1523 civarında) Bedâyiü'z-Zühûr fî Vekayi'i'd-Dühûr adlı Mısır tarihinin dördüncü cildinin tercümesidir. Eser, Kansu Gavrî'nin saltanatı dönemine, 906-921/1501-1516 yılları arasında Memluklar Devleti'ne ışık tutmaktadır. Artık bu devirde Memluklar Devleti idarî, malî ve askerî bakımdan tam bir çöküntü içindedir. Sultan Gavrî, istemeyerek, ağlayarak sultan olmuştur. Defalarca memluklar tarafından isyanla tehdit edilmiştir. Ümit Burnu yolunun keşfi ve Portekiz tehdidi yüzünden baharat yolu işlememektedir. Devlet birkaç Portekiz gemisiyle baş edemez hâle gelmiş, Portekizliler Cidde'ye dayanmış, Kahire yönetimi Osmanlı Devleti'nden yardım istemek zorunda kalmıştır. Öte yandan Safevî Devleti, Memlukları da tehdit edecek şekilde hızla büyümektedir. Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasındaki rekabet, Sultan Gavrî'nin de kaderini tayin edecektir.
İbn İyas, eserinde bütün bu siyasî ve askerî konuların yanı sıra, sultanın, büyük emirlerin, memurların günlük faaliyetlerini, tayin ve azilleri, idamları, insanların gündelik yaşantısını, emniyetle ilgili olayları, vergileri, fiyat hareketlerini, Nil'in taşma düzenini, hava durumunu, depremleri, salgın hastalıkları, hemen hemen tarihçileri ilgilendiren her şeyi nakletmektedir. Yazar, bir tarihçi olarak olaylara günü gününe yakından şahit olmuştur. Devri için en teferruatlı, sağlam kaynaktır.
Avrupa Tarihi / Selim Hilmi Özkan / Ötüken Neşriyat
Avrupa'yı oluşturan milletlerin ve bugünkü devletlerin, tarihin çeşitli dönemlerinde bulundukları coğrafi konumlar ve hanedan ilişkilerinin karmaşıklığı sebebiyle, günümüzde elli ülkenin yer aldığı Avrupa kıtasının tarihini yazmak hem metot hem de içerik açısından oldukça zordur. Bu sebeple Avrupa Tarihi isimli bu eserde, Avrupa kıtasında var olan devlet ve kavimlerin ürettikleri ortak değerler üzerinden bir tarih yazımı tercih edilmiş, Avrupa kıtasının mekânsal ve tarihsel değişimi ile siyasal gelişmeler üzerinde durulmuştur.
Eser, tam bir siyasi tarih olmanın ötesinde, Avrupa zihniyetinin doğuşu ve ortak Avrupa kültürünün ortaya çıkması üzerine yoğunlaşmıştır. Ayrıca okuyucunun zihnini hanedanlar arası kavga ve siyasi çekişmeler ile yormak yerine, Avrupa uygarlığının oluşumuna zemin hazırlayan olaylar ve onların altında yatan nedenler özetlenmiştir. Olayların sonuçlarından yola çıkarak, bunların Avrupa toplumu üzerinde bıraktığı tesirler ve gerçekleşen değişimler ön planda tutulmuştur. Haliyle bu çalışma, yalnızca tarihçilerin değil tarihe ilgi duyan okuyucuların da istifade edeceği şekilde kaleme alınmıştır.
Almanya Türkleri: Deutsch-Türken / Mehmet Akif Korkmaz / Arı Sanat Yayınevi
Altmışlı yıllarda gurbete çıkan işçiler çalıştıkları ülkeyi yurt edinmiş ve bu kalıcı yerleşmeyle beraber Almanyalı Türklerin kimlik yapılanması başlamıştır. Araştırmada geçici işçilerin emekleri karşılığında kazandıkları ülkeyi yurt tutma sürecinde barınmaları, Almanca-Türkçe hibrit dilleri, çevreyle ilişkileri, okul ve meslek hayatları, emeklilik ve gündelik yaşamları, bireysel ve sosyal sermayeleri, hayat tecrübeleri problem alanı olarak ele alınmıştır. Kültürel yapı ve aile geleneklerinin yaşantı üzerindeki etkileri bağlamında göç kökenlilerin sosyal ve psikolojik deneyim anlatılarından yola çıkan kitap, yüz yüze görüşme ile gözlem analizinden oluşmuştur. Ekonomi, kültür, dünya görüşü, inanç, gelenek, dil ve dilin kullanımı yeni yurtta ötekiyle etkileşimli olarak işlemiştir. Bu kültürel varlık göç alan ülke toplumu tarafından en başından itibaren kabul görmemenin getirdiği yasal statü yokluğunda yapılandırıcıların içinde şekillenmektedir. Onların hikâyesi böylelikle gündelik ve gerçek olan ile gerçek ötesi iç içe geçmiş kültürleşmeyle göçün altmışıncı yılına ulaşmıştır.
Milli Görüş Hareketinin Temel Prensipleri / Recep Taha Engin / Çıra Yayınları
1969 yılında Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın Konya'dan Bağımsız Milletvekili seçilmesiyle birlikte Türk siyaset tarihinin son 50 yılına damgasını vuran Milli Görüş Hareketinin temel prensiplerini ele alan bu çalışmamızda hareketin adı olan Milli Görüşün açıklaması yapılmıştır. Bununla birlikte temel esasların girişi ve temel konu başlıklarına dayanarak hareketin tabiri caizse omurgasının tarifi yapılmış, hem yaratılış açısından hem Türkiye Cumhuriyeti'nin yasaları açısından belirlemiş olduğu temel çalışma metotlarına yer verilmiştir.
Araştırma esnasında elde ettiğimiz veriler ışığında hareketin temelinde İslâm'ın dört hüküm esasının yani Kur'an-ı Kerim, sünnet, icmâ ve kıyasın hareketin omurgasını oluşturduğunu; her çalışma, usul ve esasında bu dört hüküm esasının çerçevesinde hareket ettiğini gözlemlemekteyiz. Özellikle de Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriere ters düşmeyen çalışma esaslarını kendilerine bir içtihat yolu olarak belirlediklerini söyleyebiliriz. Sizlere sunduğumuz bu eserde Milli Görüş Hareketinin Türk siyaset tarihinde son 50 yıldır taviz vermeden mücadele ettiklerini anlatmaktadır. Bu eserde Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın teşkilat içinde vermiş olduğu eğitimler ve külliyatındaki notlar, Milli Görüş partilerinde çeşitli kademelerde görev yapmış ve eğitimler vermiş Oğuzhan Asiltürk, İsmail Hakkı Akkiraz ve Muhittin Hamdi Yıldırım gibi önemli isimlerin de konferans notlarından faydalanılmıştır. Balgat Eğitim Merkezi tarafından hazırlanan Cihat İlmihali kaynak olarak çokça kullanılmış, faydalı olmuş, bu şekilde akademik seviyeye yakın bir düzeyde bu kitap hazırlanmıştır ve sizlere sunulmuştur.
Türk Siyaset Tarihinde Milli Görüş / Recep Taha Engin / Çıra Yayınları
Türkiye'de gerçekleşen 1960 darbesinden sonra gelişen süreçlerle birlikte 1969 yılında prof. Dr. Necmettin erbakan'ın konya'dan bağımsız milletvekili seçilmesiyle birlikte islâmî mücadele, partileşerek siyaset sahnesi içerisinde kendine has bir metot geliştirmiştir. Bu süreç içerisinde milli görüş hareketi olarak kendini tanımlayan, daha sonra türk siyaset tarihinde milli görüş partileri serüvenini başlatmıştır. Milli görüş partileri sırayla: milli nizam partisi, milli selamet partisi, refah partisi, fazilet partisi ve saadet partisi olarak türk siyasetinin son 50 yılına damga vurmuştur.
Elinize aldığınız bu kitap, milli görüş hareketi öncesinde islâmcılık olarak adlandırılan sürecin daha sonra milli görüş'e çevrilmesini ve ondan sonra verilen mücadele hakkında ayrıntılara girmeden yüzeysel olarak genel bilgileri ele almaktadır. Çalışmamız: son yüzyılın islâmcılıktan milli görüş'e geçiş sürecini ele alarak siyaset sahnesinde mütedeyyin siyaset anlayışının doğuşunu, gelişmesini ve kendi içerisinde yaşadığı kırılmaların tarihsel sürecini anlatmaktadır.
İkinci kitap olarak size sunacağımız milli görüş hareketinin temel prensipleri kitabından önce okunması gereken bu kitap: islâmcılık ve milli görüş hareketi adına yazılmış kaynaklara dayanılarak hazırlanmıştır. Üç ana kitap çalışmamızın ilki olan bu çalışma temel olarak recep taha engin'in yüksek lisans tezinde yer alan ve çıkartılan konu başlıklarının eklenmesiyle hazırlanmıştır. Üç Seriden biri olan bu kitabımız, daha sonraki süreçte milli görüş hareketinin temel prensipleri ve milli görüş partileri ve söylemleri olarak sizlere sunacağımız bu kitaplarla da son bulacaktır
Demokrat Parti: 1946-1960 / Turan Akıncı / Remzi Kitabevi
Bir dönemin dramatik hikâyesi..
27 yıl süren "tek parti" dönemini yaşayan ülkemiz bu dönemde II. Dünya Savaşı'nın şartlarından etkilendi ve bu süreç halkta bezginlik yarattı. Yurttaşlar doğal olarak kalkınmada, ekonomide, siyasette ve yaşamda yeni açılımlar bekliyordu. 1946 seçimleri ile Türkiye çok partili hayata adım attı. Dört yıl sonra CHP'den ayrılanların kurduğu Demokrat Parti, 1950 seçimlerini kazanarak büyük bir çoğunlukla iktidara geldi.
Demokrat Parti bir tepki partisiydi. Plan ve programı olmadı. Günlük gelişmelere göre kararlar aldı. İktidarda kalabilmek uğruna hesapsız girişimlerde bulundu. Bu arada ekonomi zora girince "din kartı"nı kullanmaya başladı. Laiklik olgusunu zedeleyecek uygulamalar yapıldı. Bu uygulamalar, günümüzde yaşadığımız birçok sorunun başlangıcı oldu.
Araştırmacı yazar Turan Akıncı, 27 Mayıs darbesiyle sonuçlanan on yıllık Demokrat Parti dönemini ilginç siyasal ve sosyal gelişmeleriyle birlikte kaleme alıyor.
Aşiretler, Muhacirler, Mübadiller ve Mültecilerin İskanı / Nejla Günay / Yeditepe Yayınevi
Göç, insanlık tarihinin en kritik eylemlerinden birisi… Ülkemizin bulunduğu bu coğrafya da dünyada göçü en yoğun yaşayan bölgeler arasında yer alıyor. Bir taraftan konar göçer aşiretlerin iskânı, diğer taraftan dış göçlerin getirdiği meydan okumalar, 1. Dünya Savaşı'nın neden olduğu göçler ve Cumhuriyet sonrası yaşanan mübadele süreci, ileriki yıllarda Balkanlardan gelen göç dalgaları ve yerlerinden edilmiş Suriyeliler…
Nejla Günay, bütün bu süreçlerin Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde Maraş ve çevresi özelinde nasıl yaşandığını, arşivlerden gerekli evraklara ulaşarak donanımlı bir yetkinlikle ele alıyor. Göç ve iskân süreçlerinin yönetimi aynı zamanda insan ilişkilerini de yönetmek anlamına geliyor; bu açıdan Osmanlı ve Cumhuriyet yönetimlerinin bu meydan okumalara karşı geliştirdiği idari ve hukuki çözümler bugün yaşadığımız göç sorunlarına çözüm üretme arayışlarımıza da zenginlik kazandıracak ipuçları içeriyor.
Nejla Günay'ın bu araştırması göç tarihininin farklı boyutlarını Maraş bölgesine odaklanarak detaylandırıyor. Aşiretler, Muhacirler, Mübadiller ve Mültecilerin İskânı, göç tarihi çalışanların başucu kitabı olmaya aday bir araştırma.
Mehmet Akif Kireçci
Hicret, Din ü Devlet: Osmanlı Göç Politikası (1856-1908) / Fuat Dündar / İletişim Yayınevi
"1856-1908 arası 'dîn ü devlet' kaygısı 'muhacir' politikasını belirlerken; 1912-1923 arası 'mülk ü millet' kaygısı 'mülteci' politikasını; 1923-1998 arası 'millet ve devlet' kaygısı 'göçmen' politikasını ve 2011 sonrası 'mülk ve din' kaygısı ise 'sığınmacı' politikasını belirledi.
"1856-1908 arası göçen Türk, Tatar, Çerkes, Nogay, Boşnak, Gürcü ve Girit müslümanlarına yönelik Osmanlı politikasını ele alan Hicret, Dîn ü Devlet, göç yönetiminin, bu ülkede devletin modernleşme sürecinin kilit bir parçası olduğunu gösteriyor. Kırım, Kafkasya ve Balkanlar'dan gelen göçler; Müslümanların İslâmın hâkimiyetindeki topraklara sığınmasını anlatan "hicret" kavramının çerçevesi içinde, bir yandan da göçmenlerin etnik "cinslerine" göre kaydedildiği bir rejime evriliyor. Dönemin göç rejiminin, boş arazileri muhacirlerle "şenlendirmekten" öte, muhacirleri, kendi üretim olanaklarını geliştirmeye sevk eden iktisadi bir boyutu var. Müslüman nüfusu artırma önceliğiyle ve doğrudan doğruya bununla bağlantılı askerî boyutu var. Batı'yla ve Rusya'yla ilişkiler üzerinden, önemli bir uluslararası siyaset boyutu var.
Fuat Dündar, modern Türkiye'nin oluşumunda nüfus siyasetinin belirleyici önemini gösteren incelemeler zincirine bu kitapla değerli bir halka daha ekliyor.
Yeni Başlayanlar İçin Hat Sanatı: Talik Yazı Metodu / Sevim Bayazıt Şirikçi / İnkılab Yayınları
"Tâlik Yazı, Hat Sanatı içerisinde diğer yazı nev'ilerine göre farklı statüde olan bir yazı nev'idir. Gerek eğitiminin farklı olması gerekse anatomilerinde tam kalem ile birlikte kalem kalınlığının askatlarının kullanılması ve gerekse de harekesiz yazılması itibariyle farklı hususiyetler gösterir. Kalem kalınlığına göre diğer yazılardan daha az yer kaplayan ve çok ince kısımlarıyla hassas bir anatomik yapıya sahip olması sebebiyle, keskin bir görüşe ve ince bir işçiliğe gerek bulunmaktadır. Dolayısıyla diğer yazıların aksine, hem "tam kalem" hareketleriyle hem de "yarım kalem" kalınlıklarına sahiptir ve bu sebeple harflerin bir bölümü âdeta resmedilerek yapılması gerekmektedir. Böylesine ince ve hataları ânında gösteren başka bir yazı mevcut değildir.
Bu kitap, değerli hattat arkadaşım Sevim Şirikçi Hanımefendi'nin kaleminden çıkmış güzel Tâlik harfleri ve yazıları ile zenginleştirilmiş bulunuyor. Harflerin yapılış tarzları açık ve net bir şekilde gösterilerek anlatılmış, yeni başlayan hattat adaylar için ve daha ziyade hoca ile çalışma imkânı bulamayan kişiler için oldukça faydalı izahatları bu kitap bünyesinde toplamış bulunuyor. Ayrıca, Tâlik yazıda değerli eski ve yaşayan hattatlarımızdan örneklerin de bulunması dolayısıyla, Tâlik yazı çalışan hat talebelerine gönül rahatlığı ile tavsiye edeceğim bir albüm olduğunu belirtir, Sevim Hanım'ı bu değerli çalışması için tebrik ederim."
Savaş ÇEVİK
Ruhu İyileştirme Yolları / Gökhan Ergür / Profil Kitap
"Sevgili dostum; dünyaya gelirken hiçbirimiz sonsuz mutluluk, daimî huzur, baht açıklığı ya da maddi rahatlık için bir sözleşme imzalamadık. Kimseden işlerin yolunda gideceğine dair bir garanti ya da söz almadık. Sadece doğduk. Geldiğimiz bu dünyada mutluluk kadar mutsuzluğa da yer vardı, hem de fazlasıyla. Ama biz hep kolaya kaçıp mutlu olmak istedik. Gülmek, sevilmek, kazanmak, başarmak, iyi hissetmek, güzel görünmek istedik. Oysa dünyada ağlamak, sevilmemek, kaybetmek, başarısız olmak, kötü hissetmek, güzel görünmemek de vardı. Ve mutluluk kadar mutsuzluk da bu dünyaya aitti, bu dünyanın parçasıydı. Biz bu parçayı reddediyoruz. Dünyanın tamamını kabullenmek yerine karanlık ve zor kısmını görmezden gelip kendimizi sonsuz mutluluğun kollarında bulmak istiyoruz."
Ruhu İyileştirme Yolları'nda Klinik Psikolog Gökhan Ergür, terapi ve yaşam deneyimlerinden yola çıkarak, dünyanın ve insanların incittiği tüm kırgın ruhlara iyileşebilme tavsiyelerinde bulunuyor.
Unutmayın: Başımıza gelenlerden her zaman biz sorumlu değiliz ama başımıza gelenlerle ne yapacağımız her zaman bizim sorumluluğumuzdadır.
Sosyoloji Notları ve Konferanslar / Cemil Meriç / İletişim Yayınevi
Elinizdeki kitapta, yazan değil konuşan Cemil Meriç var. Sosyoloji Notları ve Konferanslar, Cemil Meriç'in İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde 1965'ten 1969'a kadar anlattığı dersleri, verdiği birkaç konferansın metnini ve bazı sohbetlerinden alınan notları içeriyor. Bu metinlerde Cemil Meriç, 'Cemil Hoca' yüzüyle görünüyor. Kendini ' yazar ve hocayım' diye tanımlamamış mıydı?
Donmuş bir müfredatı anlatan bir 'hoca' değil, öğrencileriyle ve dinleyenleriyle birlikte sesli düşünen bir fikir adamı, Cemil Meriç. Bu sesli düşünmeler. Cemil Meriç'in daha sonraki yıllarda yazdığı kitapların malzemesini, taslaklarını oluşturuyor. 'Yazar'ın ve 'hoca'nın düşüncesini olgunlaştırmasının izini sürmeyi sağlayan metinler okuyacaksınız. Sesli düşünmenin belki disiplinsiz, dağınık, bazen spekülatif, ama yaratıcı ve kimi zaman da yazılı olandan daha canlı evreni...
Tunus Nahda Hareketi: Anılar ve Belgelerle Bir İslami Hareketin Anatomisi / Ahmet Gökçen / Maarif Mektepleri
"Elinizdeki eser, Tunus'taki Nahda Hareketi'ni kapsamlı bir biçimde ele alırken, 2011 Tunus Yasemin Devrimi sonrası siyasî bir harekete dönüşen Nahda Hareketi'nin yayılması, sürdürülebilirliği ve temsiliyeti açısından nasıl bir "sosyal hareket" olduğunu birincil kaynaklardan ortaya koyan ve Türkiye'de yayınlanan nadir eserlerden biri…" Prof. Dr. Ertan ÖZENSEL
"Kuzey Afrika ile ilgili derinlemesine akademik çalışmaların az bulunduğu dönemde sahaya dönük ciddi bir çalışma olması, Ahmet Gökçen'in çalışmasını değerli kılmaktadır. Genelde Tunus, özelde en-Nahda tecrübesi ise bu çalışmayı daha anlamlı hale getirmektedir." Prof. Dr. Ahmet UYSAL
"Türkiye'de İslamî hareketler üzerinde akademik çalışma yapan ender akademisyenlerden biri olan Ahmet Gökçen'in eseri bu alandaki literatüre önemli bir katkı sunmaktadır. Sosyal bilimlerin tüm teorik ve pratik imkânlarını kullanan Gökçen, Tunus'ta yerinde inceleme ve araştırma yaparak Nahda Hareketi'nin İslamî bir hareketten siyasî bir partiye dönüşüm tecrübesine tanıklık etmiştir." Prof. Dr. Ramazan YILDIRIM
İbn Rüşd ve İbn Rüşdcülük: Tarihsel Deneme / Ernest Renan / Albaraka Yayınları
Hiç kuşkusuz Renan'ın din, bilim, felsefe ve diller üzerine yaptığı çalışmalar kendi zamanında büyük tartışmalara yol açmıştı. Renan'ı diğer Batılı aydınlardan ayıran en temel husus, fikirlerini açık ve net bir biçimde ifade etmesidir. Çünkü "hakikat" samimiyet olmadan kendini göstermez!
İnsanın tarihindeki kırılmalar nehir yataklarının yön değiştirmesine benzer. Yönün değişmesi ise ne nehirden ne de nehirde akan suyun doğasından bağımsızdır. Söz konusu İbn Rüşd olunca nehrin doğası Aristoteles'tir. Onun hızlı, sert ve samimi hakikat arayışının her dönemde kendine dost bulamaması bu bakımdan anlaşılırdır. Ne Aristoteles Atina'da dostça karşılandı ne İbn Rüşd Kurtuba'da alkışlandı. 1277 yılında kilise tarafından kınanan 219 tezin tamamına yakını Aristotelesçi-İbn Rüşdcü felsefeye ait düşüncelerden oluşuyordu. Paris'te İbn Rüşdcü felsefenin lideri Brabantlı Siger en yakın arkadaşı tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Renan ise, tıpkı Aristoteles gibi, Akademi'den kovuldu. Kilise İbn Rüşd'ün Aristotelesçi evren ve insan anlayışına 1513 yılına kadar karşı çıkmayı ve onu kınamayı sürdürdü. Bunun asıl nedeni ne idi? Aristoteles'in ve onun büyük Şarihinin varlığın kaotik değil kozmetik, yani iyi, güzel ve bilinebilir bir yapıda olduğunu söylemesiydi.
İbn Rüşd Anadolu'dan süzülüp gelen hakikatin ışığını karanlık zaman ve mekâna (Batı'ya) ulaştırdı. O, aklın ve inancın epistemik iktidarını ve meşruiyetini hakikat arayışı ışığında anlamaya çalıştı. Bu anlama çabası insanlık tarihinin en sert ve önemli kırılmalarından birini tanımlar. Aristoteles Batılı değildi, tıpkı İbn Rüşd gibi. Onlar Batı'ya hakikati aramanın ruhsal coşkusunu ve ışığını verdiler.
Bununla birlikte, Renan'ın düşünceleri ne ülkemizde ne de İslam dünyasında yeteri kadar ele alınmamıştır. İşbu çalışma, bu büyük boşluğa bir varlık katmadır. Bu kitap okuyucularına hakikati aramanın uzun, zor ve bir o kadar da soylu öyküsünü armağan etmektedir.
Camisini Arayan Metropol: Yeni Camiler ve Aktörleri / Melek Kutlu Divleli / Pınar Yayınlar
Camiler günümüzde bir ibadet mekânı olmanın yanında klasik ve modernite kavramları odağında mimarileri etrafında kurulan söylem ve bu doğrultudaki uygulamalarla da tartışma konusu oluyor. Camilerin mimarlık camiasının tasarım alanına daha fazla girdiği, popülerleştiği ve halkın yeniliklere daha sıcak baktığı 2000'lerde, uzun yıllar beklenen, çağa uygun, yeni camiler öne çıktı. Müslümanların farz ibadetlerinden biri olan namazın kılındığı mekânlarda ciddi dönüşümler yaşandı.
Melek Kutlu Divleli Camisini Arayan Metropol adlı kitabında bu meselelerden hareket ediyor. 2000'ler İstanbul'undaki yedi caminin cami mimarisinde oynadığı rolü inceliyor. Caminin mimari anlayışlar içindeki konumu, muhtelif mimarlıkların zaman, mekân, siyaset ve toplumsal olaylarla ilişkisi üstün düşünmek gerekiyor. Son derece güncel olan çalışma Osmanlı cami mimarisine hâlen öykünüldüğü günümüzde, yapımı hızla artan yeni camileri ve aktörlerini anlamayı hedefliyor.
Camilerin yeniden nasıl biçimlendiğini süreç devam ederken ortaya koyan Camisini Arayan Metropol camiler hakkında mimari tespitler yapmakla kalmıyor, onları inşa eden ve şekillendiren aktörler dünyasını da tartışmaya dâhil ediyor.
Derin Yapı / İhsan Fazlıoğlu / Ketebe Yayınevi
İslam medeniyetinde tarihî süreç içinde, siyasi iktidarların değişmesine karşın ulemanın yüklendiği bir ilmî süreklilik söz konusudur. Söz konusu ilmî süreklilik İslam medeniyetindeki hem hayat görüşü hem de dünya resmi kavramlarındaki sürekliliğin de temelini oluşturur. Ancak derin-yapıdaki bu süreklilik, aynı zamanda nazarî ve istidlâlî yöntemlerle üretilen kavram ve yargılardaki değişim ve oluşumların da nedenidir. Değişik zamanlarda kaleme alınan bu çalışma, hem İslam-Türk felsefebilim tarihindeki derin-yapının nazarî ve istidlâlî kavram ve yargı uzayında yaşadığı değişim ve oluşumları tarihî bağlamı içinde ele alıyor, hem de gelecekte İslam hayat görüşü çanağında yeniden üretilecek felsefe-bilim bakış-açılarının nazarî ve istidlalî kavram ve yargı imkânlarına tarihî deneyimi yorumlayarak işaret ediyor.
Jack Ma - Pes Etmek En Büyük Başarısızlıktır / Jack Ma / Zeplin Kitap
Dünyanın En Değerli 10 Şirketinden Biri Ve Asya'nın En Değerli İkinci Şirketi Olan Alibaba'nın Kurucusu Jack Ma'nın Zorluklarla Geçen Hayatının Ve Alibaba'yı Kurma Hikâyesinin Ayrıntılarını Bu Kitapta Bulacaksınız. "Küresel Vizyon, Yerel Başarı" İlkesiyle Yola Çıkan Alibaba Kısa Bir Sürede Bütün Dünyaya Yayılmış Ve Her Şeyi Bulabileceğiniz Bir Yer Olarak, Amazon'a Kafa Tutar Hale Gelmiştir. Pes Etmek En Büyük Başarısızlıktır'da Jack Ma'nın İş Hayatına Ve Girişimciliğe Dair Düşüncelerini Okuyacaksınız.
Malcolm X - Size Kendinizden Nefret Etmeyi Kim Öğretti? / Malcolm X / Zeplin Kitap
Siyahi Müslüman Hareketi'nin Lideri Olan Malcolm X, Kısa Hayatına Dünyaları Sığdırmayı Başarmış, Koca Bir Topluluğu Harekete Geçirmeyi Bilmişti. Size Kendinizden Nefret Etmeyi Kim Öğretti'de, Kendisi Ölse De Fikirleri Hâlâ Yaşayan Müslüman Bir Aktivistin Yüz Binleri Etkisi Altına Alan Sözlerini Okuyacak; "istenmeyen Bir Adam"In, Devrimci Bir Siyahi Müslüman'ın Hayatına Dokunacaksınız.
Yazar: Yeni Çıkanlar - Yayın Tarihi: 07.12.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 05.12.2023 11:22