Komiteci Bir Ruh: Talat Paşa
Ömer Ertürk Kitaphaber için kaleme aldı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti Türk siyasî hayatını etkilemiş en önemli kuruluşlardan biridir. II. Abdülhamid yönetimine karşı kurulan ve ideal olarak meşrutiyeti yeniden ilan ettirmeyi kabul eden bu cemiyet, ilkin Talat Paşa tarafından 1906'da Osmanlı ve Hürriyet Cemiyeti olarak kurulmuş ve daha sonra bu isme evrilmiştir. Birçok çevre ve görüşten insanı bir araya getirmesi, bunları bir çatı altında toplaması bakımından son derece önemli olan bu cemiyet, her ne kadar kendi içerisinde resmî bir lider seçmemişse de öne çıkan birkaç isim vardır. Asker kanat içerisinde zikredilen Enver (Paşa) ve Cemal (Paşa) ile sivil kanadın önünde zikredilen Talat Paşa bu isimlerin başında gelmektedir.
1874 yılında dünyaya gelen Talat Paşa II. Meşrutiyet'in ilanından 1918 yılı ekimine kadar, önce dâhiliye nazırlığı ardından da Sadrazamlık görevlerinde bulunmuş, bugün halâ tartışılan, üzerinde olumsuz propaganda yapılan birçok kararın altına imza atmıştır.
Prof. Dr. Mustafa Çolak, işte bu iki dönem arasında Talat Paşa'nın faaliyetleri, devlet adamlığı, aldığı kritik kararların öncesi ve sonrasını ele alan bir eser kaleme almış. "Komitenin Ruhu Talat Paşa" ismini verdiği eser, bir Talat Paşa biyografisi olmaktan çok Türk siyasetinde Talat Paşa'nın etkisini ve faaliyetlerini anlatan bir tarzdadır. Eseri önemli kılan birçok husus olmakla beraber, siyasi aktörlerimizin faaliyetlerinin genelde Türk kaynaklarına dayanılarak yazılmasına karşın, Mustafa Hoca eserini daha çok Alman kaynaklarından faydalanarak kaleme almıştır. Bu da Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'nda müttefiki olan ve hükümette muhatap olarak Talat Paşa'yla işleri yürüten Almanların, genelde dönemin siyasî havasını özelde ise Talat Paşa'yı nasıl algıladıklarını anlamamız noktasında son derece önemlidir.
Örneğin Talat Paşa'nın kişiliğinin ve görünüşünün bir oryantalist Alman tarafından nasıl görüldüğünü anlamamız açısından şu satırlar çok önemlidir: Frankfurtlu zengin bir sanayicinin oğlu olan Edgar Stern-Rubarth,
"Talat, Enver ve diğer yoldaşları ile kıyaslandığında daha köylü ve sonradan görme oluşu dikkat çekiyordu." dedikten sonra şunları ekliyor: "Savaşın kaybedilmesinin akabinde, İtilaf Devletleri'nin emriyle Talat Paşa, sözde Ermeni soykırımının faili olmak suçundan idama mahkûm edildi. O da Berlin'e kaçmak zorunda kaldı. Berlin'de onunla bir kere görüştük. Ruhen ve bedenen çok zayıflamıştı. Ama eski şıklığını ve siyah gözlerdeki keskin bakışını kaybetmemişti. O gözlerden doğululara has otoriter olmak isteyen ve otoriter olan son bakışlar görülüyordu. Talat Paşa'nın gerçekten Ermenilerden nefret edip etmediği ve onları kendi hallerine bırakıp bırakmadığı sorusu yanlış sorulmuş bir sorudur. Aynı şekilde onun Hristiyanları, Yahudileri, Fransızları ve Almanları sevip sevmediği veya nefret edip etmediği soruları da yanlıştır. O tam bir Türk idi. Buram buram Türk kokuyordu. O, tartışmasız büyük kişiliğini, varlığını, kendisinin anladığı şekli ile vatanını kurtarmaya adamıştı…"
Bu sözler, daha sonra Alman Dışişleri Bakanı da olacak olan Kühlmann'ın "Etnik olarak Türk değil, büyük oranda Bulgar kanı taşımaktaydı" sözlerine bir cevap mahiyetindedir adeta.
Kitap, gerek Talat Paşa gerek İttihat Terakki ve dönemin siyasetini anlamamız noktasında birçok bilgi vermektedir. Bunlardan biri de bugün bile İttihatçıların Filistin'i Yahudiler'e peşkeş çektiği dedikodusunun Talat Paşa penceresinden ve yaptığı işlere bakıldığında hiç de öyle olmadığını bize belgeleriyle göstermektedir. Ayrıca I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı iç siyaseti, İttihatçılar arasındaki iktidar mücadelesi, Göç ve İskân Kanunu, Ermeni Meselesi vb. birçok konuyu Osmanlı ve Alman belgeleriyle anlatması bakımından son derece kıymetli bir eserdir.
Komitenin Ruhu Talat Paşa
Mustafa Çolak
Yeditepe Yayınları
388 Sayfa
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 31.12.2020 11:45 - Güncelleme Tarihi: 09.01.2025 16:23