Kore Sineması: Acı Tatlı Hayat, Sinema, A. Erkan AKAY

Kore Sineması: Acı Tatlı Hayat yazısını ve A. Erkan AKAY yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Kore Sineması: Acı Tatlı Hayat

03.06.2024 09:00 - A. Erkan AKAY
Kore Sineması: Acı Tatlı Hayat

Güney Kore filmlerine özel ilgi duymayan biri olarak izlediğim bu filmde -her ne kadar hedeflenmiş olabilirse de- yüksek bir sanat ya da derin bir duygu aranmaması gerektiğini düşünüyorum. Temeline insan egosunun tahakküm takıntısı alan, bunun kademe kademe kendisini nasıl büyüttüğünü, insanı içinden çıkılmaz kıskaçlara soktuğunu anlatmaya çalışan bir senaryosu var. Çatışmanın her iki tarafı da aynı egonun avuçlarına yerleştirilmiş. Bir tarafta emirlerine uyulmasını, sadakatten ödün verilmemesini isteyen mafya babası bir patron, diğer tarafta ise hata yapmadığını düşündüğü için özür dilemeyi kendisine yediremeyen gururlu bir fedai.

Kore sinemasının maço jönü Lee Byung-Hun tarafından canlandırılan Kim Sun-woo karakteri, ülkenin mafya elebaşlarından olduğu anlaşılan patronu Mr. Khang tarafından, onun genç kız arkadışını izlemek ve kendisini aldatıp aldatmadığını öğrenmek üzere görevlendirilir. Tabii görev tanımı içerisinde ihaneti tespit ederse gereğini yapmak da vardır. Ancak Kim Sun-woo kızdan etkilenir ve görevi tamamlamak yerine durumu örtbas etmeyi tercih eder. Bu sırada, otelde yaşanan bir güvenlik krizi sırasında işinin başında olmayan Mun-suk yerine sorumluluk alan ve sorunu sertçe çözen Kim Sun-woo, cesaret ve gücünü göstermiş ama aynı zamanda önemli düşmanlar da edinmiştir. Bu düşmanlar, patronu Mr. Khang'ın hem rekabet hem de iş ilişkisi içerisinde bulunduğu bir diğer mafya takımıdır. Patronun gevşek adamı Mun-suk arayı yumuşatıp olayı masada çözmek istese de Kim Sun-woo, patronunun itibarını koruduğunu ve arkasında duracağını düşünerek racon kesmeye devam eder. Oysa patronu onun kız meselesindeki ikileminin farkındadır ve bunu bir ihanet kabul ettiği için onu önce karşı mahallenin köpeklerine yem etmiş sonra da suçunu itiraf edip af dileyene kadar bizzat cezalandırmaya başlamıştır.

Filmin buradan sonrası aksiyon meraklılarının aşina olduğu sıradan bir intikâma doğru akıyor ama filmin senaristi ve yönetmeni olan Kim Jee-woon'un konuya bir derinlik katma çabasını seziyoruz. Ancak ne duygu yoğunluğunda ne de görsel zenginlikte vasatı aşan bir seviyeye ulaştığını söylemek mümkün. Kahramanımıza intikam için sebepler üreten ve 120 dakikalık filmin 80-90 dakikasına yayılan çatışkı aşamasında, kahramanımızı açmaza sokan genç kızın hakiki bir masumiyetine veya kahramanımızın aşkını hak eder bir tavrına şahit olamıyoruz. Buna rağmen kahramanımızın kıza olan ilgisini itiraf etmeyip de başına gelecek büyük belalara göğüs germesi yavan duruyor.

Mr. Khang'ın, sadakatsizliği (belki daha çok samimiyetsizliği) gerekçe göstererek Kim Sun-woo'ya yaptıkları da bir o kadar orantısız. Kahramanımızın son sorgusunda da dile getirdiği "Bana bunu neden yaptın?" sorusu filmin gömülü göndergesini arayıp duran inatçı bir kazı çalışması gibi defaatle soruluyor ancak cevapsız kalıyor. Çünkü karşıt karakterin de bir karşıt sorusu var: "Bana neden gerçeği söylemedin?" Belki de bu filmin amacı, küçük büyük hemen hemen tüm tartışmalarımızda bir cevapsız soruya sahip olduğumuzu ama aynı zamanda bir cevapsız soruya da neden olduğumuzu bize hatırlatmak.

Filmin başında ve sonunda verilen usta-öğrenci diyalogları bu durumla bağdaşıyor: "Hareket eden ne dallar ne de rüzgar. Hareket eden senin kalbin ve aklın." diyor ya usta öğrencisine, üstelik bunu öğrencisinin ona ne gösterdiğine, hangi ağacı hangi rüzgârı sorduğuna bakmadan söylüyor. Olaylar -her ne olursa olsun- gelişir ama esas olan insanın kalbinin ve aklının olan biteni nasıl yorumladığıdır, demek istiyor. Ancak yönetmen kanımca bu bağlamı biraz muallakta bırakıyor.

Diğer yandan filmi harcıalem bir aksiyon beklentisiyle izleyenlerin akışı ağır ve kısmen gedikli bulmaları da mümkün. Zira Kim Sun-woo'nun "büyük" intikamının bir silah edinebilmeye dayanması, onlarca korumayla gezen, oteller ve eğlence mekanları işleten mafya babalarının, türlü işkenceler yaparken, insanların hayatıyla oynarken sanki silahtan habersizlermiş gibi, bir silah görünce çaresiz kalmaları, silahların karakterlere kasıtlı olarak giydirilmiş bir acemilikle kullanıldırılması bir aksiyon filmi için garip görünüyor. Bir noktaya kadar silahsız gelen mücadele eğer acımasız işkencelerin ve pervasız cinayetlerin yaşanabileceğine dair sahneler de barındırmasaydı bu hikâyenin ego savaşı veren ama pek de kötü olmayan insanlar arasında geçtiğini düşünebilir, yönetmenimiz hikâyeyi aynı akışla sonuca bağlasa şaşırmayabilirdik. Oysa bir silah ortaya çıkınca diğer silahların da ortaya dökülmesi kurguda bir kırılma yaratıyor ve dengesi bozulan yapının çökmesine sebep oluyor.

Baş karakterin akıl almaz işkenceler gördükten hemen sonra bir alay adamı alt etmesi, defalarca bıçaklanıp üzerine kurşun da yedikten sonra, oluk oluk kan verirken çatışmaya devam etmesi, intikamını ince işlenmiş bir akıl oyunuyla değil de palas pandıras bir hücumla alması da cabası. Filmin sonuna eklenmiş, "aslında bütün bunlar bir rüyadan ibaretti, çocuğun aklından böyle şeyler geçti işte" mesajı veren kısa kesit, filmi bu zaaftan kurtaramıyor. Burada yönetmenin amacının hasıl olması için "silahların acemice kullanıldığı" sahneleri ipucu kabul edip düşünceyi biraz zorlamamız gerekiyor.

Bir önceki paragrafın sonunda bahsettiğim şu gündelik tartışmalarımız var ya, hani egolarımızın bizi her seferinde kaçınmaktan alıkoyduğu, anlamsız ve kısır tartışmalar. Şimdi onlar üzerine biraz daha kafa yoralım. Eğer tecrübeli birer sahtekâr değilsek, köşeye sıkıştıkça kullandığımız silahlarımızı her seferinde nasıl da acemice kullanırız değil mi o tartışmalarda? Asıl duygumuzu gizler, gözlerimizi kaçırır, gerçeğe kılıflar uydururuz. Atışlarımız isabetsiz de olsa karşı tarafı yaralar, etrafımızı bir anlamsızlık bulutu sarar ve taraflar kavganın somut alanda bittiğini, soyut alanda ise yine sonuçsuz kaldığını kabullenir. İşte Kim Sun-woo ile Mr. Khang'ın iki boyutlu kavgası da öyle bitiyor. "Bütün bunlar neden oldu?" sorusu kalpleri tırmalamaya her daim devam ediyor.

Acizane değerlendirmeme göre gerek batı sinemasının gerek yerli sinemamızın, hatta muhtemelen Güney Kore sinamasının da insanın açmazlarıyla aksiyonu daha başarılı şekilde bir araya getirebilmiş sayısız filmi arasında bu film ancak göze çarpmayan bir konuma yerleşebilir. Oyunculuk anlamında şaşırtan, etkileyen bir sahne zihnime kazınmadı. Bir aksiyon filmi çarpıcılığı ile sanat filmi çarpmayıcılığı arasına sıkışmış bir hikâye. Anlam arayışımızı hayattan filmlerine taşımamızı isteyen ama filmine çok değerli bir anlam gizlememiş olan yönetmenlerin eserlerinden bir eser.

Meraklılarına iyi seyirler dilerim.

Acı Tatlı Hayat
Orijinal adı: Dal kom han in-saeng
İngilizce adı: A Bittersweet Life
Yönetmen: Kim Jee-Woon
Senarist: Kim Jee-Woon
Oyuncular: Lee Byung-Hun, Jung-Min Hwang, Yu-mi Jeong
Yapım Yılı: 2005
Süre: 119 dk
Etkilediği Yapımlar: Awarapan (Resmi olmayan Hint uyarlaması)


Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 03.06.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 30.05.2024 14:49
663
Yorumlar
  • Sabri Ünal 2024.06.05 19:00

    Filmden aklıma kalan sahneler hep kavga ile ilgili. Gömülen asıl adamın dirilir gibi topraktan çıkması mesela galiba pek çok yere bir göndermeydi. Bir de sebebini anlamadım fakat çok fazla koridor tarzıdar alanda kavga sahneleri vardı. Ruslarla olan sahne gibi hayli fazla tesadüf içeriyordu ki tesadüfler filimde çok anlamsız ve absürt duruyordu. Belki absürt-aksiyon-komedi gibi bir tarz olsun istemiş olabilirler. Başrol elinden geleni yapsa da film ne anlatmak istiyordu çözemedim.

A. Erkan AKAY Hakkında

A. Erkan AKAY

1981 İstanbul doğumludur. İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. 2008 yılından bu yana Konya'da yaşamaktadır. İki evlat babası, iki evlat amcası, ikisinin de eniştesidir.

Spora, edebiyata ve küçükleri eğlemeye ilgisi çocukluğundan beri devam etmektedir. 2012-2020 yılları arasında Bilgin Atıcılık Spor Kulübü Kurucu Yönetim Kurulu Üyeliği, 2015-2020 yılları arasında Türkiye Atıcılık Federasyonu Teknik Kurul Başkanlığı, 2017-2020 yılları arasında Türkiye Olimpiyatlara Hazırlık Merkezleri Atıcılık Komisyonu Üyeliği ve İl Branş Sorumluluğu görevlerini yürüterek ulusal ve uluslararası düzeyde başarıya ulaşmış birçok sporcunun yetişmesine katkıda bulunmuştur. Destek AFAD gönüllüsüdür.

2017 yılında, kardeşinin bir hayali olan “Hayallerin Karın Doyursun” isimli kitaba katkılarından sonra, hep arzuladığı çocuk kitapları yazımının önü açılmıştır. Yayımlanmış 14 kitabı bulunmaktadır. Edebistan, Eğitim Her Yerde, Dilhane, Masal Dergisi gibi çeşitli sanal dergilerde, Hece ve MEB Özel Eğitim Çocuk Dergisi gibi matbu dergilerde deneme, makale ve şiirleri yayımlanmıştır.

Farkındadır ki her yazılan okunmaz ama okunanlar da ancak yazılanlardır. Yaşadıkça anlamını kaybeden sonsuz sözler arasından zarurî olanlara tutunuyor.

Dualarınızı bekler.

Yayınlanmış Kitapları

- Yüzyılın Nefesi, Tulu Kitap, 2024
- Sundarban, Tulu Kitap, 2023
- Perdem Yelken Olsa, TDV Yayınları, 2023
- Bambaşka Bir Sabah, TDV Yayınları, 2023
- Sıfır Atık, TDV Yayınları, 2023
- Helalühoş, Tıfıl Kitap, 2021
- Sağlıklı Beslenme Hikayeleri Seti (5 Kitap), Hayy Kitap, 2020
- Kara Kapan, 2019, Morena Yayınları
- II. Abdulhamidʼin Hafiyeleri, Hayy Kitap, 2018
- Hayallerin Karın Doyursun, Çizgi Kitabevi, 2017

A. Erkan AKAY ismine kayıtlı 156 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 10 kitap bulunmaktadır.

Twitter Facebook Instagram mastodon/Threads LinkedIn YouTube Kişisel Kitap Satış Sitesi Kitapyurdu.com