Kore Sineması: Aşkın En Güzel Anısı
Başrollerinde Jung Woo-sung ve Son Ye-jin'in oynadığı Hatırlanacak Bir Anı isimli film, bu ikilinin duyguları arasındaki süreci gözler önüne sermektedir. Film 5 Kasım 2004'te Güney Kore'de gösterime girmiştir. Yurt içinde büyük bir başarı yakalayan film, iki hafta üst üste gişe rekorunu kırmıştır. Film, gösterime girdiği yerde 2004 yılının en çok hasılat yapan beşinci filmi olur. Film aynı zamanda Japonya'da da büyük ilgi görmüş ve orada gösterime giren Kore filmlerinin daha önceki rekorlarını da kırmıştır. Türkiye'de de 2012 yılında Evim Sensin adıyla uyarlanarak Türk izleyicilerin ilgisine sunulmuştur.
İstasyonda başlayan filmin ilk karesinde Cheol-su bankta otururken görüldükten sonra Su-jin'in istasyonda bankta oturduğu görülür ve sigarasını yakmak için ateş isteyen münzevinin repliği: Burada neyi bekliyorum biliyor musun? Sigara ışığı değil. Gökyüzünü işaret ederek: Işığı bekliyorum. Bir sigara ışığını paylaşmak, ışığı paylaşmak demektir. Peki bayan... ışığınız var mı? Diye sorduğu Su-jin sessizdir. Su-jin'inin cevabı yoktur. Çünkü kalbi kırıktır. Beklediği gelmediği için kalp kırıklığıyla bir bankta oturmaktadır. Umudunu da istasyondaki tren raylarına bırakarak bu konuşmadan sonra oradan ayrılır. Buradan ayrılırken markete uğrar, içeceğini ve cüzdanını tezgâhta unutur. Otobüse binince cüzdanını markette unuttuğunu anlar. Marketin kapısında elinde içeceğiyle duran Cheol-su'yu görüp elindeki içeceğini alıp içer. Tezgâhta cüzdanını ve içeceğini görür ve kapıya baktığında içeceğini içtiği adamı göremez.
Evine döndüğünde kız kardeşi: Babam seni öldürecek der. Annesi aç mısın, diye sorar. Ailece oturdukları masanın başında sessiz geçen bir akşam yemeğinde; kimse iştahlı değildir. Sabah bahçede salıncakta babasıyla oturan Su-jin, babasına; benden nefret etmiyor musun? diye sorar. Aileye kötü bir isim verdim, diye devam eder. Benim yüzümden defalarca karakola gitmek zorunda kaldın, der. Babası Bay Kim: Yaptım mı? Diye gülümser. Su-jin gözlerinde yaşlarla gülümser. Affedilmiştir.
Filmin ana karakterleri, Su-jin ve Cheol-su markette karşılaşmalarının ardından başlayan bir tesadüfler zinciriyle devam eden karşılaşma süreci canlandırılıyor. Baş rol karakterlerin kırık kalplerinin birbirlerine olan aşklarıyla iyileştiği sahneler izleyiciye hoş hisleri canlandırma fırsatı sunuyor. Tesadüfi karşılaşmaları toplamı onların ayrı sosyal statülere sahip oldukları halde nasıl aynı ortamlarda kader ağlarını zıtlıkla örmektedir. Farklılıkları birbirlerine kur yapmalarına engel değildir. Kim Su-jin, yakın zamanda evli bir erkek olan sevgilisi tarafından reddedilen yirmi yedi yaşında genç ve güzel bir moda tasarımcısıdır. Terk edilmenin neden olduğu depresif bir haldeyken girdiği markette uzun boylu, etkileyici bir adamla karşılaşır ve onunla yaşadığı yanlış anlaşılma aklında yer eder.
Büyülü bir güzelliğe sahip Su-jin, hayatına yeniden odaklanır. İşine kaldığı yerden başlayarak geçmişiyle yüzleşmeye devam eder. İşine gittiğinde yöneticisi ona şöyle der: Senin gibi kadınsı, duygusal biri erkek giysileri yapabilir mi? Cevabı: Takım elbise dikmeyi, öğreneceğim, olur. Çalışma arkadaşının birisi yanına gelir ve öğreneceğine eminim der ve devam eder; hakkında çok şey duydum. Evli bir erkekle gideceğin için arkadaşım eşinden boşandı, der. Arkadaşının kocasıyla birlikte olduğu için yaşattığı acıyı yüzüne tokat gibi çarpar. Boşanma nedeni olarak görüldüğü için Su-jin'in kendini affedememesi içine oturur. O gün, işten çıkınca kendisini bir kuaförde bulur. Kuaför, bir kadın için saçlarını kestirme kararının ne anlama geldiğini bildiği için ona; zamanın her şeyi iyileştirebileceğini söyleyerek teselli eder.
Kızının derinden üzüntüsünü sezen baba, kızıyla yakından ilgilenmek için arabayla gezintiye çıkarlar. Küçük kızımla dışarı çıkmak çok güzel bir duygu diye konuşmaya başlayan babasına cevabı soruyla olur: Benden nefret etmiyor musun? Bazı şeyleri unutabilmek bir meziyettir der babası. Boş ver, yeni bir başlangıç yap diye ekler. Çok tozlu olduğu için arabada babasını bekler. Arabadan inip babasıyla gitmiş olsaydı orada tekrar Cheol-su ile karşılaşacaktı. İnşaat firmasının CEO'su olan babasına eşlik ederken tesadüfen daha önce markette karşılaştığı adamla tanışır. İnşaatın sağlam olmadığını Bay Kim'e gösteren Cheol-su'ya güvenen babası, sözünü dinler. Gereken önlemi alır ve arabada bekleyen kızının yanına döner. Kendisi mimar olmak için eğitim gören şantiyenin ustabaşı Choi Chul-soo'dur. Başlangıçta nezaketsiz ve üstü başı salaş bir inşaat işçisi gibi görünen Chul-soo, fiziğiyle erkeksi bir tutum sergiliyor. Su-jin anında Chul-soo'dan hoşlanıyor. Ona ilgi göstererek hoş davranışlarda bulunuyor. Birbirlerine kur yapmalarının bir dizi serüven halinde gerçekleşmesinin ardından evliliğe yol alırken çok tatlı olaylar akışı yaşanıyor.
Radyoda: Bahar meltemi başında, işte sizi canlandıracak bir parka, bugünün son şarkısı La Paloma çalmaya başlar. Şarkıyı dinlerken babası arabaya biner ve Cheol-su görünür. Filmin müziğini de La Paloma adlı parça oluşturmaktadır. O sırada babasının şantiyesindeki marangozlarından biri olan içeceğini elinden alıp içtiği adam o adamdır. Şaşırma, utanma, saklanma gibi bir dizi hareket sergiler. Arabaya gelen babası kızına, tüm olanı anlıyor gibi. "Kolayca unutmak bir hediyedir. Geçmişteki hatalarını bırak. Yeni bir başlangıç yap." der.
Su-jin'in patronunun ofisine dekor gerekli olduğu için babasından yardım ister. Babası oraya huysuz bir usta göndereceğini ve ondan uzak durmasını söylüyor. Asansörden çıkarken karşılaşıyorlar ve şaşkınlıkla çekingenlik arasında bir duygu durumuna bürünüyor. İşleri bitince otomattan içecek alırken arkasında Cheol-su beliriyor ve elindeki içeceği alıp içiyor. Tıpkı ilk karşılaşmalarında onun yaptığı gibi. Eve bırakmak istiyor ama taksiyle gideceğini kekeliyor. Taksi beklerken çantasını alıp kaçan motorcu, hızla arabasına binmiş olan Cheol-su'nun tuzağıyla araba kapısına hızla çarparak ön camı ve kapağı kırılırken, motor bir yöne kapı başka bir yöne savrulurken motorcu yere seriliyor. Motorcuya yaklaşırken o, kalkıp ayağını seke seke kaçmaya çalışıyor. Sonra dönüp, içindekilerin yere saçıldığı çantasını toplamaya koyuluyorlar bir tutam kalemi toplayıp çantaya koyarken; kalemlerimi hep kaybederim, hepsi burada mıymış diye mırıldanırken; terende kalem mi satıyorsun diye soruyor Cheol-su.
İkinci perde, çiftin mutlu bir şekilde evlilik hayatına yerleşmesini izliyoruz. Chul-soo'nun hayallerindeki evi tasarlamasını ve Su-jin'in ev hanımı olmayı öğrenmesinin içine çekiliyoruz. Çift olmayı konu alırken işi başından aşkın bir kuşun öfkelenmeye fırsatı olmuyor. Rastgele bir taşın çarptığı kurbağanın da suçu yok. İnsanların bir çatı altında hareketlerini düşündürüyor. Mimar olduktan sonra ofis açıyor işleri düzeliyor ve annesi onun tüm birikimini istemeye geliyor. Anne oğul arasında olamayacak en kötü diyaloglar geçiyor. Kayınvalidesi ile eşinin küs olduğunu öğrenince barışmaları için uğraşa giriyor Su-jin. Eşini küslükten çıkarmak için şu sözü söylüyor: Kin kalbini daraltır. Hayallerindeki evden vazgeçip annesini hapisten çıkarıyorlar ve barışıyorlar ama beş parasız kalıyorlar.
Zaman geçtikçe Su-jin, kapatmayı unuttuğu soba yüzünden çıkan yangın da dahil olmak üzere bir çok olay yaşanıyor, bu süreç itibariyle unutkanlık kendini göstermeye başlıyor. Chul-soo yangına zamanında müdahale ederken, olayın ciddiyeti ve benzeri durumlar onları tıbbi yardım aramaya yöneltiyor. Kafamın içinde bir silgi var her şeyi siliyor. En başta herkes yalnız ölür dediği için sen haklıydın sonsuza kadar mutlu olamayacağız, anılar gidince aşkın ne anlamı kalır? Anılarım yok olursa ruhum da yok olur. Bir anı gittiğinde ruh da gider, derler. Yakında her şeyi unutacağım. Neden benimle olduğunu bilmeyeceğim. Aklımdan gideceksin. Anladın mı? Hafızam yok oldukça ruhum da yok olacak. Korkuyorum. Diyor Su-jin.
Ruhun neden kaybolsun ki? Uyanmak. Bana bırak. Ben senin hafızanım. Ben senin kalbinim. Diyor Cheol-su. Anladım? Artık daha fazla göz yaşı yok. Haklıydın. İnsan sonsuza kadar mutlu olamaz. Her şey bitti. Bunu düşün. Eğer hafızam gittiyse aşk neye iyi gelir? Bana bu kadar iyi davranma. Her şeyi unutacağım. Beni seviyorsun, değil mi? Bana sevdiğini hiç söylemedin. "Seni seviyorum" demek bu kadar mı zor? Diye sitem ediyor Su-jin.
Üçüncü perde, Su-jin'e erken başlayan Alzheimer hastalığı teşhisi ve çiftin buna verdiği tepkilerle ilerliyor. Su-jin ilk başta reddedilmeyi yeniden deneyimler, daha sonra kocasını unutacağının bilinciyle ağır bir yük altına girer. Yine de birlikte kalmaya kararlıdırlar ve hastalık ilerledikçe Su-jin'in hafızasının bozulması nedeniyle çiftin yaşadığı zorluklar da artar. Sonunda Su-jin, evlerini terk edip bakım evine yerleşmeye karar verir.
Bu filmin Türk versiyonu olan başrolünü Özcan Deniz'in oynadığı Evim Sensin adlı filmi izlemedim. Çok güzel bir film olduğunu duymuştum. Dilinin şiirselliğini de uyarlayabilmiş olabilirler mi acaba bilemiyorum ama Kore'de konuşulan dilin ahengini sevdim. Filmin dilinin çevirisine de şiirsel tonlaması yerleşmiş olduğu için hemen sizi sarıyordu. Uzak Doğu Sineması, kültürün renklerini en yerli yerinde sunan A Moment to Remember'ın, yapım yılı 2004'ü yansımalarıyla Romantik Dram türünün sıra dışı konusu Su-jin, sevgilisi tarafından terk edilmesiyle başlayıp ardından bir gün marketten çıkarken yanlışlıkla Cheol-su isimli bir adamı, kolasını almakla suçlayarak devam eden filmde Su-Jin bu adamla babasının iş yerinde tekrar karşılaşır ve zamanla birbirlerine besledikleri duyguların dışa vurumuyla aşık olurlar. Bu aşklarını mutlu bir evlilik takip eder fakat çiftin mutluluğu Su-Jin'in Alzheimer hastası olduğunun ortaya çıkmasıyla bozulur.
Acısına rağmen Chul-soo, Su-jin onu hatırlamasa bile onun yanında kalır ve Su-jin onu ziyaret ettiğinde gözyaşlarını görmesin diye gözlerini güneş gözlüğü ile gizler. Filmin sonunda Chul-soo, Su-jin'in tüm arkadaşları ve ailesiyle birlikte markette ilk tanıştıkları anı yeniden canlandırıyor. Son sahnede Su-jin, gün batımında kocasının yanında arabaya biniyor ve ona "Seni seviyorum" diyor. Film, genel olarak bir duygudurumunun çeşitli nedenlerle nasıl değişebileceğine dair yaşanması olası bir durumu ortaya koymaktadır. Alzheimer engeli ile olan bir ilişki biçimindeki değişim biraz da abartılı bir biçimde ortaya konmuştur. Alzheimer hastalığının genel olarak başlangıç yaşının 40-60 yaş aralığında olduğu gerçekliği, çoğunlukla da 60 yaş üstü insanlarsa görüleceği gerçekliği yaşanacak olayın bir nevi kurgusal olarak düzenlendiğini göstermektedir.
Hatırlanacak Bir Anı
Orijinal adı: Nae meorisokui jiwoogae
İngilizce adı: A Moment to Remember
Yönetmen: Park Kyung-Jin, John H. Lee, Kim Tae-Won
Senarist: Kim Young Ha, Young-ha Kim, John H Lee
Oyuncular: Jung Woo-sung, Son Ye-jin, Baek Jong-hak
Yapım Yılı: 2004
Süre: 117 dk
Etkilediği Yapımlar: Evim Sensin (2012, Türk Yapımı Uyarlaması), Ek Villain (2014, Hint Yapımı Uyarlaması)
Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 05.06.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 30.05.2024 14:51