Kore Sineması: Dongmakgol’a Hoş Geldiniz
Sinema, imgesel anlatıma en uygun sanat dallarından birisidir. Zira imge, yalnızca çağrışımları değil aynı zamanda görsel kodları da kapsamaktadır. Filmlerde replik de sahne düzeni de imgesel anlatımın birer parçasıdır. Yönetmen imgeleri daha belirgin ve vurgulu bir hale getirmek için, kostüm ve dekorlardan faydalandığı gibi bu filmde de olduğu gibi animasyondan yararlanmıştır.
İmgesel anlatımın bir başka işlevi ise sanatın gücünü ve zenginliğini yansıtmasıdır. Gerek edebiyat gerekse sinemada imgesel anlatılarla ele alınan hikayelerin izleyici üzerindeki etkisi daha derin ve etkileyici olmaktadır.
Filmde, deli kız, kelebek ve domuz imgelemleri kullanılmıştır.
Bunlardan deli imgelemi, filmin duygusal etkisini ve mesajını derinleştirmek için önemli bir araç olarak kullanılmıştır. Deli imgelemi saflık, temizlik, her türlü dünyevi kaygı, korku, hesapçılık, menfaat ve endişelerden, kirlenmemişliğin iyi bir şekilde tecessüm etmiş hali olarak ortaya konulmuştur.
Bazı kültürlerde Kelebek kısa ömrü temsil etmektedir ancak eski Mısırlılarda sonsuz yaşamın simgesi olarak kabul edilmektedir. Kelebeklerin zengin biçim ve renk çeşitliliğine sahip olması, narin ve kısa ömürlü olması nedeniyle insanın anlam dünyasında zengin metaforların çıkışına sebep olmuştur.
Kelebek bir kara hayvanı olarak basit bir tırtıldan rengârenk kanatları ve desenleri olan muhteşem çeşitliliğe sahip uçan bir canlıya dönüşmesi birçok insanı etkilemiş ve ilham kaynağı olmuştur.
Özellikler kelebek imgelemi beni oldukça etkilemiştir. Zihnimde ilk çağrışım Arap tarihinde gerçekleşmiş olan, Fil süresinde de geçen Ebrehe'nin fil ordusunun Kabe'yi yıkmak için geldiğinde Kabe'yi korumak için fil ordusunu helak eden Ebabil Kuşları olmuştur. Bilhassa köyü bombalamak için gelen uçakların kelebeklerce kuşatılması akabinde de birçok uçağın düşmesi, paraşüt birliğinde de aynı şeyin gerçekleşmiş olması zihnimdeki çağrışımı daha da pekiştirmiştir.
Kore kültüründe domuz imgelemi karmaşık ve çelişkili bir sembolizme sahiptir. Bir taraftan açgözlülük, kirlilik ve ahlaksızlıkla özdeşleştirilmişken, bir yandan da güç, cesaret ve bereket sembolü olarak kabul edilmiştir. Bu durum domuz imgesinin Kore tarih ve kültüründeki öneminden kaynaklıdır. Filmde domuz dehşet ve yıkımın sembolü olarak ele alınarak, yönetmen seyirciyi dehşetle yüzleştirmeyi sağlamıştır.
Yönetmen, bir Kore draması olan bu filmde domuz imgelemini, filmin duygusal etkisini ve mesajını derinleştirmek için önemli bir araç olarak etkili ve usta bir şekilde kullanmıştır. Domuz imgelemi, savaşın anlamsızlığı ve ölümün kaçınılmazlığı gibi filmin mesajlarını görsel olarak pekiştirmiştir. Domuzların ölümüyle ise savaşın insan maliyetini ve anlamsızlığını vurgulamıştır. Böylelikle filmin duygusal etkisi derinleştirilmiş ve mesajın güçlenmesine katkı vermiştir.
Domuz imgesinin zihnimdeki ilk çağrışımı ise 1947 den beri Filistin de İsrail tarafından başlamış olan zulmün, bilhassa son 7 aydır, 7 Ekim den bu yana daha da artarak zirve yapmış pervasız, zalim Siyonizm olmuştur. Kahramanlar bir bütün olarak işbirliği yaparak etkisiz hale getirdikleri domuzda olduğu gibi, bu günde bütün dünya da, bilhassa batı dünyasında bu zulme karşı ayaklanmış vicdanın, bütün insanlığın işbirliğiyle azgın Siyonizm'e dur denilmesi mümkündür.
Güney Kore sinemasının en önemli yönetmenlerinden biri olan Park Kwang-hyun, Filmleriyle izleyiciye sadece heyecan ve eğlence sunmakla kalmıyor aynı zamanda önemli mesajlar da vermektedir.
Aslında Kore denilince ilk önce akla ülke olan değil, Kore Savaşı gelmektedir. Bu savaş insanlık tarihinin en kara en karanlık sayfalarını içermekte ve çok derin acılar içermekte ve buna dayalı öfkeyi harekete geçirmektedir. Bu acı tarihe geçmiş çok kötü bir durumdur vicdanı olan her birey bunu unutmamalı ve önemsemelidir. Maalesef ta o dönemde geliştirilmiş olan ve bütün dünya için tehdit oluşturan, Japonya'ya da iki defa atılan atom bombası atılmış olup 2.nin Japonya teslim olmuş olmasına rağmen atılmış olması da batının acımasız zalimliğin, vahşeti ortaya koymaktadır. Daha sonraki Nazi toplama kampları ve bu gün Filistin'de gerçekleşen soykırım boyutundaki katliam ve yıkım tarihe geçmiş ve geçecek olan insanlık adına utanç cürmüdür.
2. Dünya savaşı sonrası başlayan soğuk savaş döneminin ilk savaşı olarak 1945 de bitmiş ve 1905 beri Japonya'nın işgalinde bulunan Kore 1945 de işgalden kurtarılmıştır. Savaş bitmiş Japonya yenilerek teslim olmuş olmasına rağmen atom bombası atılmış olması da insanlık adına dramatik/ utanç verici bir durumdur. 1945-1950 arasında SSCB ve ABD, Japonya'dan boşalan yeri doldurmak için savaş sonrasında bir yarışa girdiler, sıcak bir çatışmayı daha göze alamayınca aralarında 38. enlemden bir çizgi var sayılarak ve Kore'yi Güney-Kuzey diye ikiye bölmüşlerdir. O enlemden Kuzeye Güneye doğru itişilen savaşın adı Kore Savaşı olmuş, akabinde Çin ve ABD arasında gelişen savaşa NATO şemsiyesi altında Türkiye'nin de içinde olduğu bir çok ülke dahil olmuştur. Büyük çoğunluğu Çin ve Koreli olan 3 milyon canın gitmesine, yıkım ve gözyaşının dökülmesinden sonra savaş bitmiş ancak sınır da herhangi bir değişiklik olmamıştır. İşte bu tarihi dramın bir yansıması filmde bir köyde yaşananlar üzerinden anlatılmıştır.
Kore özelinde yaşananlar aslında bütün dünyada yaşanılan komünizm ile kapitalizm arasında verilen iktidar mücadelesinin bir parçası idi. Çoğu insan hatta devletler bile bu savaşta niçin yer aldıklarını anlayamadan ve anlam veremeden savaştılar. Filmdeki karşı karşıya gelen askerlerdeki bu anlamlandıramama da çok iyi bir şekilde aktarılmıştır.
Filmin kısaca hikayesi
Filmde gösterilen Dongmakgol köyünde, savaş, düşman ve silah kaynaklı bir korkunun ve engellenmelerin kaygıların egemen olmadığı bir dünyada ilkel komünal bir topluluk yaşamaktadır. Köylüler köye gelen askerlerin korku ve kaygılarını acaip bulmaktadırlar. Filmin geçtiği Dongmakgol köyü adeta masalsı ve rüyayı andıran sahnelerle anlatılmaktadır.
Dongmakgol'a Hoş Geldiniz filmi 2005 yapımı olup, 2017 yılına kadar başka bir filmin yönetmenliğini yapmamış olan Kwang-Hyun Park'ın yönettiği ilk filmdir. Karakterleri, kurgusu, iyilik anlatısı, görsel açıdan ise oldukça duygusal ve etkileyici, masalımsı, bakmaya doyulamayan sahneler içermektedir, gerek oyunculukları ve gerekse Joe Hisaishi'nin harika müzikleriyle göz alıcı bir filmdir. Film savaş karşıtı olup, aksiyonun yanı sıra, dram ve en yoğun acıları komediyle harmanlanmış, oldukça çarpıcı, etkileyici, (iç) savaşın anlamsızlığı, barışın, diyaloğun, ölüm ve hayatın, dostluğun, güven ve barışın anlamının düşündürüldüğü bitmesinin istenmediği filmdir. Film aynı zamanda, İnsanı, zaman, ölüm, sonsuzluk, tarih ve talih üzerine uzun uzun düşündüren bir seyir davetidir.
Film, bir yandan savaşın acımasızlığını ortaya koyarken diğer yandan ise insanların kendi aralarındaki çatışmaların ötesinde de nasıl kenetlenip birleşebileceklerini de göstermektedir. Filmde, Güneyli ve Kuzeyli askerler birbirlerini "kukla ordu" olarak suçlayarak, iki taraf da birbirini dış güçlerin esiri olarak görerek birbirine karşı savaşmalarını meşrulaştırmaktadırlar. Köy sakinlerinin yaşam biçimleri, saf ve dürüst insanlar oluşu, zorunlu olarak onlarla birlikte yaşamak zorunda kalan askerleri de etkileyerek kendi değerlerini ve inançlarını tekrar gözden geçirmelerini sağlamış, kendilerini köylülerinin barışcıl ve iyileştirici bütünlüğüne bırakmışlardır. Adeta, Sezai Karakoç'un " İslamiyet'i öyle yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin" sözü burada tahakkuk etmiştir. Filmde insanlar arasındaki doğal farklılıkların ötesinde ortak değerlerinin önemi vurgulanarak, barışın mümkün olduğu işlenmiştir. Film bir yandan güldürürken diğer yandan ise ağlatmayı başarılı bir şekilde bir araya getirmiş, kardeşin kardeşe nasıl kıydırıldığına da gerçek bir örnektir.
Film, 1950 yılının sonbaharında Kore Savaşı'nın uluslararası açıdan sıcak çatışma boyutunu kazandığı zamanda başlamaktadır. Güney Kore ordusundan bir teğmen ile sıhhiyeci bir erin, Kuzey Kore ordusundan bir komutan ve biri genç diğeri kırklarında iki erin, bir de Amerikan pilotunun yüksek bir dağ köyü olan Dongmakgol'a sığınmasının ve birbirleriyle işbirliği yapmak zorunda kalmalarının hikâyesini anlatılmaktadır. Dongmakgol köyünde insanın fıtri olarak iyiliğine, insan doğasında bulunan iyilik, yardımseverlik, paylaşımcı ve üretken taraflara dair vurgu yapılmıştır.
Dongmakgol'a Hoş Geldiniz filminde, mecburiyetlerin, zorbalık ve iktidarın olmadığı ve dolayısıyla da insanların "savaş" kavramını bilmediği ve algılayamadığı fantastik bir dünya tasvir edilmiş ve "savaş" konulu filmlerdeki klasik söylemlerin biraz üzerine çıkarak meselenin özüne inilmiştir. Film de, hikâyedeki fantastik durumu görsele de başarılı bir şekilde aktarılmış ve zaman zaman anime estetiğine çok yaklaşan bir görsel şölene dönüşmüştür. Dongmakgol'a Hoş Geldiniz filmi gösterime "türler ötesi" bir film iddiasıyla girmiş ve bu güçlü iddiayı da başarılı bir şekilde ortaya koymayı başarmış, oldukça sıra dışı bir yapımdır.
Bütün kaliteli filmlerde olduğu gibi bu filmde gündelik yaşantımız ve hissiyatımızı dönüştürerek, tahayyülümüzün yükselmesi ve gelişmesini, hayata daha geniş bir açıdan bakmamızı ve duyarlılıklarımızın artmasını sağlayacaktır.
Dongmakgol'a Hoş Geldiniz
Orijinal adı: Welkkeom tu Dongmakgol
İngilizce adı: Welcome to Dongmakgol
Yönetmen: Kwang-Hyun Park
Senarist: Jin Jang, Joong Kim, Kwang-Hyun Park
Oyuncular: Jeong Jae-yeong, Shin Ha-kyun, Kang Hye-jeong
Yapım Yılı: 2005
Süre: 133 dk
Kaynakça:
- Toker, M. (1991). Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları 1944-1973, DP'nin Altın Yılları 1950 -1954, 2. Baskı, Bilgi Yayınevi, Ankara
Yazar: Nihat ÇINAR - Yayın Tarihi: 12.06.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 01.06.2024 10:22