Kore Sineması: Hayat Sevince Güzel
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.
Melih Cevdet ANDAY
Kore dalgasının estirdiği fırtınanın sonucu olarak 2000'lerde Çin medyası tarafından "Hallyu" adıyla kavramsallaştırılan, önce dizileriyle sonra da müzikleri ve filmleriyle dünyayı kasıp kavuran Kore kültürü günümüzde artık küresel bir fenomen haline gelmiştir. Güney Kore bu başarısını, 90'lardan sonra zengin Kore kültürünü dünyaya tanıtmak amacıyla filmleri ve dizileri etkili bir araç olarak kullanmayı, eğlence sektörünü desteklemeyi devlet politikası yapmasına borçludur. Kore halkıyla kültürel kodlarımızın uyuşmasından dolayı Kore dalgası Türkiye'ye de girmiş, diziler ve filmler gençlerimiz tarafından ilgiyle takip edilir olmuştur. Kore dizilerinin ve sinemasının Türkiye'de ve diğer ülkelerde sevilmesinin sebebi, Kore toplumunun geleneklerine, aile bağlarına ve büyüklerine verdikleri değer, gösterdikleri saygıdır. Zaten filmlerde de gelenekle modernin başarılı bir şekilde harmanlandığını görüyoruz. Başlarda Kore-film sektörü –ülke uzun süre Japon işgaline maruz kaldığı için- milliyetçilik ağırlıklı çalışmalar ortaya koymuş olsa da sonraları filmlerde kapitalizmin ve küreselleşmenin getirdiği problemleri işlemeye başlamıştır. Bizim üzerinde duracağımız "Hello Ghost" isimli filmde de aşırı kapitalistleşmiş bir toplumda görülen yalnızlık ve aile kurumunun geçirdiği şiddetli sarsıntılar işlenmektedir.
Kim Yeong-tak tarafından yönetilen, 2010 Kore yapımı olan film, komedi ağırlıklı olmakla birlikte dram ve romantizmle soslanmış karışık bir türe sahip. Filmimizin başkahramanı, ruhsal sorunlarla boğuşan Gang Sang-man, tek başına yaşayan, kimsesi olmayan, hayatın zorluklarıyla baş edemeyen, bu yüzden de intihar etmeyi düşünen yetim bir gençtir. Tam dünyadan ve insanlardan ümidini kesmişken etrafında beliren dört hayaletle hayatı değişmeye başlar. Sang-man'ın peşini bırakmayan, hayatını altüst eden baş belası bu hayaletlerin her birinin, dünyada hayal edip de elde edemedikleri arzu ve istekleri vardır. Eğer Sang-man, hayaletlerin dileklerini yerine getirirse onun peşini bırakacaklardır. Hayaletlerden yaşlı olanı yaşarken arkadaşından aldığı fotoğraf makinesini iade etmek istemektedir. Sigara içen hayalet taksisini geri alıp sürmek istemektedir. Çocuk olan hayalet çizgi film izlemek ister. Devamlı ağlayan hayaletin isteği ise yemek pişirmek ve sevdikleriyle yemek yemektir. Sang-man da baş belalarından kurtulmak için gönülsüz de olsa onların yerine getirilmemiş hayallerini gerçekleştirmelerine yardımcı olur. Hayaletlerin bedeni olmadığı için kendi bedenini kullanmalarına izin verir. Bu durum birtakım trajikomik olayları da beraberinde getirir… Hayaletlerin istek ve arzularını yerine getirdikçe kahramanımız bazı gerçeklerin farkına varmaya başlar. Hastanede tanıştığı hemşire Jeong Yeon-su'a aşık olur. Bu noktadan sonra düzensiz hayatı düzene girer, hayatın anlamını keşfeder, yani aşkı keşfeder.
Filmin geneline baktığımızda, film boyunca neo-liberal düzenin sebep olduğu aşırı bireyselleşmenin ve aile kurumu üzerinde bıraktığı olumsuz etkisinin eleştirisini görürüz. Güney Kore, 1990'larda başlayan ekonomik kalkınma hamlelerinin başarıya ulaşmasından sonra Asya'nın dört büyük ekonomisinden biri haline gelmiştir. Dünyaca tanınan Samsung, Hundai, LG, Kia gibi küresel şirketler önemli birer marka olarak Güney Kore ekonomisini devler ligine çıkarmıştır. Fakat Batı'da olduğu gibi değişerek küreselleşen ve kapitalleşen Kore toplumunun geleneksel yapıları benzer şekilde tahribata uğramıştır. Bu değişimden en çok nasibini alan kurum da şüphesiz aile kurumudur. Gümümüzde, dünyanın her yerinde gençlerin evlen(e)mediğini, aile kurmakta zorlandığını görüyoruz. Kore halkı da geleneklerine, aile bağlarına, büyüklerine verdikleri değer ve gösterdikleri saygı dolayısıyla bu değerlerin yok olup gitmesini istememektedir. "Merhaba Hayalet" isimli filmde de aile teması yoğun olarak işlenmiştir. Filmdeki yardımcı kahramanlar sürekli Sang-man'ın hastanede tanıştığı hemşire Jeong Yeon-su ile evlenmesini salık verir. Hemşire Jeong Yeon-su'nun babasının tek isteği de budur. Sang-man'ın başına bela olan hayaletlerin de yapmak istedikleri aynısıdır. Onlara göre, eğer Sang-man evlenirse akşamları tek başına yemek yemeyecektir, uyumayacaktır, pazara gitmeyecektir, gezmeyecektir. Hayatı hep birileriyle yaşamanın, evde çocuklarıyla, ailesiyle vakit geçirmenin, birlikte yemek yemenin, birlikte gezmenin tadına varacak, dolayısıyla hayatın anlamını keşfedecektir. Yalnızlığın o yıpratıcı ve zehirleyici etkisinden kurtulmanın tek yolu hayatı paylaşmaktır. Bu yüzden insan, evlenip bir yuva kurmalıdır. Aile bu anlamda sadece toplumun temeli değil aynı zamanda insanın dünyanın yüküyle ve zorluklarıyla baş edebilmesinin de yegane yoludur.
Kore sinemasının en önemli motiflerinden biri de filmlerin birçoğunun sürpriz sonla bitmesidir. Oldboy (2003), A Tale Of The Sister (2003), Pieta (2012), Perfect Number (2012), The Handmaiden (2016), Forgotten (2017) gibi bilinen filmler izleyiciyi ters köşe yapmaları ve sürpriz sonla bitmeleri ile ünlüdür. Üzerinde durduğumuz filmin sonunda da ilginç bir durumla karşılaşırız. Filmin başlarında Sang-man'ın başına musallat olan dört hayalet aslında onun elim bir trafik kazasında kaybettiği aile üyeleridir. Kazadan sonra aile üyelerini yitiren Sang-man ise hafızasını kaybetmiştir. Hiçbir şey hatırlamamaktadır.Filmin sonlarına doğru ana kahramanımız sevgilisinin de telkinleriyle olayları hatırlamaya başlar. Ve biz izleyiciler olarak anlarız ki öte dünyadan gelip kahramanımıza musallat olan bu dört hayalet özel yaşamında ağır bunalımlar geçiren ve intihar etmek isteyen yetim çocuklarına hayattaki güzellikleri keşfetmesine yardımcı olmak için gelmişlerdir. Hayaletlerin gerçekleştirmeyi arzuladığı istekler, Sang-man 'ın hayatın anlamını keşfetmesini sağlamak için uydurulmuştur.
Koreliler duygusal insanlar. Yaptıkları filmlerde de bunun izlerini görebiliyoruz. Belki bu anlamda bizim Yeşilçam filmlerini de andırıyor bazı yapıtlar. Özellikle saf insani duygulara yer vermeleri, kaybolan değerleri hatırlatmaları, samimi olmaları bizleri kendilerine yaklaştırıyor. Zaten Türkiye'de çok tutulmaları, sevilmeleri de bu yüzden. Ayrıca iki toplumun ortak tarihi-kültürel bağlara sahip olması da çok önemli bir etken bence… 90'larda Hollywood'la büyülenen seyirci kuşağımız 2000'lerden sonra Hallyu-wood'un etkisi altına girmeye başladı. Bir anlamda da iyi oldu. Bizim de kaybolan değerlerimiz, özellikle bozulan geleneksel aile yapımız üzerine düşünmemiz lazım. Tehlike çanları çalıyor, bu sefer bizim için çalıyor.
Merhaba Hayalet
Orijinal adı: Hellowoo goseuteu
İngilizce adı: Hello Ghost
Yönetmen: Young-Tak Kim
Senarist: Young-Tak Kim
Oyuncular: Cha Tae-hyun, Kang Ye-won, Lee Moon-su
Yapım Yılı: 2010
Süre: 111 dk
Etkiledikleri: (Hello Ghost, 2023 Endonezya uyarlaması), (Wo de ma ji 4 ge gui, 2023, Tayvan Uyarlaması)
Yazar: Mustafa BUĞAZ - Yayın Tarihi: 27.06.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 14.06.2024 16:43