Kore Sineması: Parazit Hanginiz?

Yönetmen ve senaristliğini Bong Joon Ho'nun yaptığı Parazit filmi pek çok dalda ödül alan bir yapım. Ülkemizde de adından uzun süre söz ettirdi.
Farklı dallarda aldığı pek çok ödülden dolayı izlemeye başlarken yüksek beklentilerle başlamak kaçınılmaz. Fakat filmin ilk yarısı Türk dizilerinde rastladığımız klasik entrikalarla başlıyor. Aynen dizilerdeki gibi de bu entrikalarda bir süre her şey planlandığı gibi kolayca gerçekleşiyor. Fakat bu durum uzun sürmüyor ve film bu noktadan sonra sürprizlerle dolu olarak devam ediyor. Başlangıçta gerçekleşen olayların sıradanlığı, filmin içerisinde yer alan metaforları görmeye de engel olurken, ikinci yarıdan sonra onları anlamlandırmaya başlıyoruz.
Birbirinden sosyo-ekonomik anlamda çok farklı olan Kim ve Park aileleri aralarında geçenleri anlatan filmde ailelerin yolları, başlangıçta onların dışında sebeplerden dolayı kesişiyor. Kim ailesi bir binanın böceklerle dolu bodrum katında yaşayan, kazandığını aynı gün ancak midesine harcayabilen fakat bu yoksul haliyle de internete, kaçak da olsa bir şekilde ulaşmanın yollarını bulan bir aile. Çok küçük bir evde yaşayan bu dört kişilik aileyi sürekli bir arada görüyoruz. Evlerindeki böcekler ise bize Kafka'nın Dönüşüm hikayesini hatırlatıyor. Ailenin bir takım dalavereler çevirmesine kızamıyoruz çünkü bu da bize hırsızlık yapanın karnı açsa eli kesilmez kuralını hatırlatıyor. Kaldı ki bütün bu dolapları, düzgün bir işte çalışabilmek için çeviriyorlar.
Park ailesi ise yaşam standartları çok yüksek, mimar tarafından özel tasarlanmış lüks evde yaşayan ve evin büyüklüğünden dolayı nadiren birlikte gördüğümüz bir aile. Eve özel ders için gelen öğretmenler filmin seyrini değiştiren olaylar zincirini başlattığı gibi modern ve tuzu kuru hayatın de bir modelini sunuyor. Oğluna, bu alanda hiç de eğitimli olmadığı halde söylediği her şeye inandığı birinden sanat terapisi aldıran annenin izleyiciye saf bir karakter olarak sunulması tesadüf değildir diye düşünüyorum. Kim ailesindeki anne ise tam tersine son derece cevval ve uyanık bir tip.
Zengin Park ailesinin evinin yer aldığı sahnelerde parlayan, ışıltılı bir ev görüyoruz. Diğerinde ise kasvetli, boğucu bir hava var. Biri aşırı düzenli diğerinde ise sıkışmışlığın doğurduğu bir dağınıklık mevcut.
Film yarısından sonra klişe gidişatından bir anda sıyrılıyor ve hikayenin çatışması başlıyor. Bundan sonrasında ise dram başlıyor. Bunun yanı sıra zıtlıklar film boyunca peşimizi bırakmıyor. Söz gelimi, Park ailesinin küçük oğulları için "Amerika'dan getirttikleri" çadır bile yağmurda su geçirmezken, Kim ailesinin evleri kuvvetli yağmurda neredeyse tavana kadar suyla doluyor. Park ailesinde sık sık Amerika'dan getirilen eşyalara vurgu yapılması da yönetmenin Amerikan hayranlığına dikkat çekmek istediği izlenimini veriyor. Güney Kore filmi olan yapımda yıllardır rekabet halinde olduğu Kuzey Kore'ye de gönderme yapılıyor. Eski hizmetçinin yıllardır Park ailesinin evinin sığınağında yaşayan kocasının ağzıyla ülkenin füze sistemiyle dalga geçiliyor. Bunun yanı sıra eski hizmetçiden de birçok zenginin evinde Kuzey Kore saldırırsa diye sığınaklar olduğunu ama bundan utandıkları için kimseye bahsetmediği bilgisini alıyoruz. Buradan da aslında Kuzey Kore ciddiye alınmıyormuş gibi görünse de halkta bir travmaya neden olduğunu çıkarabiliriz. Eski hizmetçinin kocası ev sahibinden habersiz yaşadığı sığınakta her gün onun fotoğrafının önünde, karnını doyurduğu için teşekkür ayini gerçekleştirirken aslında sınıflar arası pozisyonu da gözümüzün önüne getiriyor. Park ailesinin babası Dong-Ik karısına şoförünün yani Kim ailesinin babası Ki-Taek'in nasıl koktuğunu tarif ederken ıslak bez benzetmesi yapıyor. Kim ailesinin yaşadığı şartları düşününce, bu benzetmede yaşadıkları evin rutubet kokusunu duyabiliyoruz. Doung- Ik'in en dehşetli anda bile elini burnuna götürerek kokudan rahatsızlığını belli etmesi filmin tabiri caizse koptuğu yer oluyor.
Gene Park ailesinin küçük oğullarına Amerika'dan Kızılderili başlığı ve okları getirten anne, oğlunun travmadan kurtulma partisinde bu başlıklarla bir sürpriz gösteri gerçekleştirmek istiyor. Bunun için de kocasından ve onun şoförü olan Kim ailesinin reisinden yardım alıyor. Fakat numaradan gösteri beklenmedik şekilde gerçeğe dönüşüyor ve ortalık kan gölüne dönüyor. O anda filmin en zengini ile en fakirinin elleri kanlı olarak başlarında Kızılderili şapkası bulunmasını neye yormamız lazım doğrusu bilemiyoruz. Güney Koreli yönetmenin burada çok yönlü bir mesaj vermek istediği açık.
Filme dikkat çeken sahnelerden biri ise, Park ailesinin evde olmadığı bir gün Kim ailesinin onların evine toplanıp gönüllerince yiyip içtiği anda ailenin kızı olan Jessica'nın yanlışlıkla köpek maması yemesi. Bir yanda karnını zor doyuran, ailesini kıt kanaat geçindiren milyonlar, diğer yanda kedisine köpeğine milyonlar harcayan azınlık. Dolara ve borca dayalı para sistemi bütün dünyada hakim olduğu için nereye gidersek gidelim durum değişmiyor. Gelir adaletsizliği birkaç ülke hariç her yerde. Gün geçtikçe zengin daha da zenginleşirken, orta sınıflar ortadan kalkıyor ve fakir daha da fakirleşiyor. Muhtemelen Jessica'nın bir haftalık gideri, Park ailesinin köpeklerinin bir öğününe denk düşüyor.
Parazit 2019'da vizyona girmişti. Kısa zaman içinde tüm dünya Covid-19 salgını ile sarsıldı ve bu salgın beraberinde ekonomik krizleri getirdi. Peşinden yaşanan savaş, deprem gibi felaketlerle krizler daha da büyüdü. Sonuç olarak Parazit'ten bu yana değişen şey, sınıf farklılıklarının arasındaki makasın büyümesi oldu. Konuşulması gerekenlerden biri de filme adını veren "Parazit" meselesi. Toplumun kanını emen parazitler kim? Gerçekte kim kimin üzerinden geçiniyor?
Parazit
Orijinal adı: Gisaengchung
İngilizce adı: Parasite
Yönetmen: Bong Joon Ho
Senarist: Bong Joon Ho, Han Jin-won
Oyuncular: Song Kang-ho, Lee Sun-kyun, Cho Yeo-jeong
Yapım Yılı: 2019
Süre: 132 dk
Aldığı Ödüller: 4 Oscar Ödülü
Yazar: Vildan KINALI - Yayın Tarihi: 04.06.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 04.06.2024 16:32
Çok güzel ve derinlikli bir değerlendirme olduğunu söylemem gerek. Üstünde bu kadar derin düşünmemiştim.