Küçük Gündemden Büyük Gündeme, Düşünce, Salih BORA

Küçük Gündemden Büyük Gündeme yazısını ve Salih BORA yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Küçük Gündemden Büyük Gündeme

24.05.2023 09:00 - Salih BORA
Küçük Gündemden Büyük Gündeme

"Büyük Gündem" akademyanın çok yönlü hocalarından Mehmet Özger'in, Zarif Yayınları etiketiyle çıkan eseri. Bu eserde yirmi beş yazı yer almış. Öncelikle gündelik hayatın insanı sürüklediği ve olmazsa olmaz gösterdiği pek çok şeyin ne kadar geçici ve boş olduğuna dair göndermelerle yazarın "Büyük Gündem" meselesini ortaya koyduğunu not düşelim. Peygamberimizin "küçük cihad" "büyük cihad" ayrımı da analojik olarak bu meselede kılavuz olsun. Konuya hemen girmek adına kitabın lansmanında kullanılan cümleleri buraya aktarmak istiyorum:

"Büyük gündem yaşam yolculuğunda pusula arayan gençler için bir yaşam kılavuzu durup düşünmeye vakit bulamayan yetişkinler içinse yaşananları mütalaa etme çağrısı…. Mimar Sinan ile bir çocuk arasında geçtiği rivayet edilen eğri minare hikâyesinde anlatıldığı gibi zihinlerdeki eğriliği düzeltmek gerek belki de her şeyden önce. Mehmet Özger, bu kitapta insana ve hayata dair zihinlerde kalıplaşmış pek çok yanılgıya dikkat çekerken dile getirdiği sorunları yanıtsız da bırakmıyor."

Bu tanıtımda kullanılan cümleleri kitabın iddiasını okur katına taşımak adına önemli bulduğumu ifade etmek istiyorum. Malumdur gençlerin hayat yolculuğunun bir zemine oturması kolay olmuyor. Bu anlamda "gençler için bir yaşam kılavuzu" ifadesinin iddiası nispetinde kıymetli olduğu aşikâr. Cümlenin devamında yer alan "durup düşünmeye vakit bulamayan yetişkinler içinse yaşananları mütalaa etme çağrısı" kitabın ve içeriğinin ne olduğuna dair bir yol haritası. Çünkü modern hayatın insana biçtiği kıyafette anormallik var. Bu anormallik bir miktar insan sonrasına dair, makineleşme / robotlaşma dönemini öne çekmek gibi anlamlara sahip. Çünkü bu hayat tarzının gelgitleri ve dağdağası içinde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, durup sakinleşmek ve düşünmek! Buna da bir gerekçe lazım; insanı meşgul eden, insanı meşgul etmesi istenen, beklenen ve kurgulanan kalıp-paket bir hayat var. Bu hayatın hemen hemen bütün meşgalesi kitabın ismine kinaye ile küçük gündemi, içsel yerine yüzeysel yolculuğu gösteriyor. Oysa kesin olan bir şey var o da insanın dikey / içsel yolculuğunun onu geliştirebileceği. Elbette gelişimden kastımız hayata karşı bakış açısı geliştirmekle ilgilidir. Bu cümleyi genişletmek adına kitaptaki bazı metinlerde anlatılanlara bakalım.

Yazıların tamamındaki içeriğin merkezi insan. İnsana dair, insana has olan / olması gereken temel meseleler kavramlar, kültür dünyasının değişik alan ve şubelerine dair birikimler çevresinde incelenmiş. Sinemaya dair, şiire dair, sözlü kültüre dair çeşitli söylemler eşliğinde ele alınmış. Bu kavramlar kapı, mesafe, özgürlük, ilkeler, insan, yaşamak şeklinde uzayıp gidiyor. İlk yazı olan kapı, kapı etrafında gelişen bütün kültür ve inanç değerlerine dair derinlemesine bir kelime ve anlam dansına çıkarıyor okuru. Bu metnin son kısmına kadar şiirlerden, atasözlerinden, büyük alimlerden aktarımlar yapıyor vr "Evlere kapılarından girin, Allahtan korkun." Ayeti ile kapı meselesinin ne denli önemli olduğuna dair sonuca varıyoruz. Diğer yandan bu yazı kitapla ilgili bir "açılış, önsöz, dibace" hükmünde. Kapıyı açtıktan sonrası kolay. Adeta bir ev gibi dizayn edilmiş olan kitaba giriyoruz.

İkinci yazı "mesafe" başlığını taşıyor. Bu yazı "Köpek Dişi" filminden aktarılan bir kesitle başlıyor. Bu enstantane günümüz ebeveynleri için de kılavuz şeklinde aslında. Özü; "Üç çocuğunu dışarıdaki dünyanın kötülüğünden korumak isteyen bir babanın travmatik hikayesi." Akabinde yazar, o kötülüğe hepimizin maruz bırakıldığımıza dair çıkarımlarda bulunuyor. Sosyal medyaya yaklaşım üzerinden, trajikomik yaşanmışlıklara değiniyor. Yazının finalinde "kul olabilmek için ilkin kendimizi, dünyayı ve Allah'ı tanımak zorundayız" cümlesini kuruyor. Ataların dediği gibi kendini bilen Allah'ı bilir.

Üçüncü yazı "Dekalog" adlı bir diziden alınmış. Bu dizi Polonyalı yönetmen Kieslowski'nin, Hz. Musa'ya inen on emri baz aldığı on bölümlük bir dizi-film imiş. Bu diziden aktarılan kesit de şöyledir. Modern bilime iman etmiş ateist-pozitivist bir baba, buz pateni yapmak isteyen oğluna, modern bilimin verilerinden yola çıkarak buzun kırılmayacağına dair bir bilgiye ulaşıp izin verir. Ama buz kırılır ve çocuk ölür. Bilime bu şekilde inanmanın cezasını çeker baba. Bu yazının finalinde de "Tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından söz et" şeklindeki ibrani atasözünü zikreder yazar. Netice olarak yazarın sunduğu çalışmak ve tevekküldür.

Bu aşamada kitaptaki tüm yazılar üzerine değerlendirme şansımız yok. Dolayısıyla ilginç bulduğum bazı bölümleri aktarmaya çalışacağım. "Eros'un Istırabından Fuzuli'nin Istırabına" yazısında "Eros'un Istırabı, kitabında Chul Han'ın Eros miti üzerinden kapitalizm, neolibaralizm gibi günümüz insanı sömüren ideolojileri, tüketim kültürünün insan hayatının her boyutunu nasıl etkilediği ele alınmaktadır. Chul Han'ın bu eserinde vurguladığı tüketim kültürünün pasif bir parçası olan kişinin, etkin bir özne olamayışı ve kapitalist sistemin önüne sürdüğü zokayı yutarak nesneleşmesidir" (Sayfa 71). Aynı yazıda Chul Han'ın batı eğitim formasyonuyla yetişen bir doğulu olduğuna, Chul Han'ın "Eros'un Istırabı" kitabındaki aktarımların aslında "bilerek ya da bilmeyerek" notuyla Fuzuli'nin ıstırapları olduğu üzerinde duruyor. Sonuç kısmında bedel ödemeden elde edilmiş olan konforlu yaşantının bireyi tüketim nesnesi olmasına sebep olduğu ve etkin özne olamayacağı gerçeği "zokayı yutmak" deyimiyle anlatılıyor (Sayfa 77).

Yazarın bakışının insan odaklı olduğunu söylemiştik. Metinlerin açılımları da bu duruma şahitlik ediyor. İnsanı Hz. Âdem'den itibaren ele almakta ve günümüz modern insanın açmazlarına, dünyada yapıp ettiklerine değinmekte ve çıkmazlarına çare sunma gibi açılımları görüyoruz. Bunlar bir merkez üzerinden yapılan değerlendirmelerdir. Merkez "insan ve hakikat"tir. "Köken mitleri" üzerinden kurduğu bir cümlede "Nostalji bağlamında düşünürsek cennetten kovulmak bir köken mitidir" (Sayfa 99) demektedir. İslam medeniyeti ile batılı düşünürlerin bir duruma bakışlarının karşılaştırmasını okuruz. Mesela Martin Heidegger'in "Dünyaya fırlatılmıştık" ifadesine karşılık "eşrefi mahlûkat" anlayışı aktarılır. Buna benzer çeşitleme çok eserde. Ancak yazarın asıl önemsediği husus; milletin kendi felsefesi olması meselesidir. Öte yandan günümüz insanını yine bilim-akıl-deney vb yönlerden köşeye sıkıştıran "yapay zekâ, transhümanizm, posthümanizm, think thank, cemaatler, sosyal medya, trollük" gibi konular karşısında da insanın savunulması ve savunma geliştirilmesi kritiklerine kapı açmış yazar. Yine keza "tüketim katedralleri" olarak değerlendirilen ve modern insanın mabedi olan alışveriş merkezlerine bakış da eleştirilir.

Yazar, modern insanı "modern" yapan hususlara dilindeki balyozu vurup durmaktadır. Hayata ve dünyaya dolayımında insana yönelik düşünceleri "modernizm" yerine insanlık tarihini temel alarak sunuyor. Mesela "Dünya ile mesafeli bir ilişki kuramaz isek sonumuz hüsran olur" (Sayfa 14), "Dünyanın zararlı tarafına maruz kalınırsa, bireysel ve toplumsal hastalıklar ortaya çıkar" (Sayfa 15) gibi güçlü tespitler yapıyor. Yaşananlara bakılınca tespitlerin doğruluğu açıkça ortada. Dostoyevski'nin "Yer Altından Notlar" kitabından şu aktarımı yapıyor: "insan, mükemmel bir dünya tasarımına sahip olsa dahi onu bir şekilde bozar ve sorunlu hale getirir" (Sayfa 17) … Bu aktarımda ifade edilen insan algısının da modern-batılı anlayış olduğunu ifade edelim. İsra 69 ayetinde ve başka ayetlerde geçtiği üzere insan nankördür, insan zalimdir… Yazar bütün her şeye adeta cevap niteliğinde kitabın son kısmına bir konu alır: aşk… Bu bölümde de ilginç cümleler var: "Aşksız göz kördür, aşk bir nazardır, aşksız yaşayan bir ömür insanın sırtında kamburdur" ve "Aşk var oluşun bir cüzüdür, metafizik bir kanattır. O Kanat olmasa uzakları göremezsin, o kanat olmasa yükseklere çıkamazsın." Finali de Yunus'la yapar: "Aşk gelecek cümle eksikler biter."


Sonuç olarak; kitabın tamamını inceleyip aktarmak imkânsız. İçerik çok güçlü çünkü. En güzel seçenek kitabı alıp altını-üstünü çizerek, sayfa kenarlarına notlar alarak okumak. Yazarın da bunu isteyeceğinden eminim. İşin diğer yönü de şöyle: yazının arka planı sadece bilgiden ibaret değildir. Aynı zamanda sezgi de yazıyı kuruluktan kurtarır. Bu anlamda hem bilgi hem de sezgi tanımlarına bakılabilir. Yazarın insanları hapseden akıl, deney ve gözlem üçgeninden onları çıkarmak, hiç olmazsa nefes alabilecekleri bir pencere açmak göreviyle bu kitaptaki metinleri yazdığı anlaşılıyor, karşısına siz sezgiyi koyun. Bahsettiğimiz üçgen bir tür şeytan üçgenidir çünkü. Modern anlayış, bu üçgen sayesinde, insanlara her konuyu şablon halinde ve ayrıştırılmış şekilde sunar. Alternatifsizlik dayatır. İşte yazar okura bu paradigmanın dışına çıkma şansı sunmaktadır. Bu durum, kitabın diğer önemli özellikleri dışta tutulsa bile tek özellik olarak yeterlidir.

Büyük Gündem

Mehmet Özger

Zarif Yayınları


Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 24.05.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 18.05.2023 00:20
635

Salih BORA Hakkında

Salih BORA

Yazar, Eleştirmen, Dergici

Salih BORA ismine kayıtlı 43 yazı bulunmaktadır.