Kur'an-Hayat Ekseninde Mümin Kadın - Hülya Şekerci, İlahiyat, Sait ALİOĞLU

Kur'an-Hayat Ekseninde Mümin Kadın - Hülya Şekerci yazısını ve Sait ALİOĞLU yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Kur'an-Hayat Ekseninde Mümin Kadın - Hülya Şekerci

12.08.2011 12:25 - Sait ALİOĞLU
Kur'an-Hayat Ekseninde Mümin Kadın - Hülya Şekerci

"Sorun; kadın sorunu mu, yoksa kadın algısı mı""

"Baskın basanındır!" misali yüzlerce yıldır süre gelen insanlık tarihi içerisinde şekillenen insani ilişkiler, mahiyetine ve oluşum algısına bakıldığında, eğer adalet var ise özgürlük, yok ise 'güçlünün borusunun öteceği zulüm ortamında her kesim tarafından adeta kanıksanan kölelik halleri, söz konusu olur.

Bu genel geçer yargıya baktığımızda bu yargı adet olduğu üzre kadın konusunda da kendini gösterir. "Toplumsal dokunun kılcal damarlarına kadar yayılmış 'gücü gücü yetene" anlayışı fiziksel üstünlüğe sahip olmayan kadının karşısına merhametsizliği ve zulmü çıkarır."(s.11)

Yukarıda genel geçer olarak tanımladığımız bu yargı her konudan ziyade, kadın konusunda/sorununda ya da var olan sorunun olası çözümünde, hiç değişmeden süre gelen bir fikr-i sabiteye de işaret eder.!

İşte, bu işaret edişte gerek gelenek ve gerekse de modern algı açısından, kadının erkek için yaratıldığını tartışmasız, zaman, mekân ve ideoloji göstermeksizin bir kesinliği(!) ifade eder! Halbuki 'en güzel şekilde/Ahsen-i takvîm" yaratılan insan karşı cins farkı olmadan toplumsal hayatta birbirlerini tamamlayıcı unsurlar olarak belirirler.

Cinslerin fiziki şartları ve o çok ön plana çıkan 'zaaf ve üstünlük" olgusu sadece teknik ve maddi olup ruha ve o ruh sahibinin oluşan şahsiyetine etki etmez! Peygamberlerin ve Salih kişilerin tarih boyu süren mesajları ve çabalarına karşılık insanlık tarihi, uzun asırları kapsar oranda 'gelenek" adı altında koyu ve zifiri bir karanlığı yaşamıştır.

Bu bağlamda kadın unsuru da o karanlık dönemi kendi, sınıfsal çıkarları için, elde var olan malzemeleri yerli yerinde(!) kullanarak erkek egemenliğini, ataerkilliği pekiştirerek sürdüren bir vasatta üzerinde düşünülmesi imkân harici olan bir algıya dönüşmüştü.

Ki, doğuya nazaran batı açısı çerçevesinde oluşan o algıya göre kadın asla insan türünden olmayıp insan dışı bir varlık ve hatta ruhu şeytan tarafından istila edilen ve nihayetinde de bizzat şekil değiştirmiş şeytanın kendisi idi! Daha ortaçağa kadar batıda var olan bu algı bu minvaldeydi.

Doğuda da (Çin, İran, Hindistan vs.) durum bundan farksızdı. İslam"ın tebliğiyle elimize ulaşan Kur"an"ın aydınlığında olaya baktığımızda kadın unsurunun 'bir elmanın yarısı" kabilinden ziyade" erkeğin asli parçası, onun, onunla birlikte tamamlayıcı unsuru olduğunu görebiliyor, müşahede edebiliyoruz.

Bu Kur"ani algı 'bölük, pörçük" bir şekilde bize kadar ulaştığı halde saltanatçı mantığın hayatın her alanında hüküm ferma olmasıyla yüz seksen derecelik bir açıyla cahiliye mantığını onaylarcasına gelenekselleştirilmişti.

Bu yargıda kadın şeytan değildi ama 'bir elmasa benzetilme" suretiyle, en ücra, mutena(!) köşelere saklanılarak(s.11) ve haliyle de hanım, hanımcık pozisyonlarda toplumsal hayattan dışlanacaktı. Şimdi de yer, yer süren bu gelenekçi algının kadının özgürleştirilmesi adına kadın, yine ' erkek için yaratıldığı" vehmedilen farklı bir algı içre bulundurulduğu ortamda 'en cazibeli haliyle" sunuma çıkarılarak(s.11) kapitalist tüketim toplumunda en kullanıma açık bir 'insan/meta" haline getirildi.

Toplumsal alandan temiz kalsın diye dışlanmak, birde kendi özgürlüğünü elde etsin vehmiyle onu ifsada sürükleyip erkek egemenliği, ha bire pekiştirmek.

Zamanla oluşan batılı literatürü sarf-ı nazar edersek; Klasik veya modern batılı kaynaklarda kadın algısı, algılanışı ve sorunla ilgili yaklaşımlarla birlikte bazı semavi kitaplarda bu konularla ilgili yaklaşımları istisna edersek İslami literatürü oluşturan başka Kur"an, hadisler, tefsir kitapları ve zamanla bu konu ile ilgili olarak oluşan 'yeni" literatüre baktığımızda da istisnai yaklaşımları bir tarafa bıraktığımızda en kapsayıcı görüşlerin kur"an"ın bütünlüğünde ve insanın henüz yıpranmamış fıtratında sadır olan hallere baktığımızda temel kalkış noktasının bu iki unsur olduğu görülür.

"Ey insanlar! Sizleri bir tek nefisten yaratan; ondan eşini, ikisinden de birçok erkek ve dişiyi yaratan Rabbinize karşı gelmekten sakının..." (Nisa-4/1)

İnanan insanlar için bu konuda hiçbir ihtilaf yoktur, sanırız. Bu konu, konu bağlamında hadislerde de geçmekte olup daha sonraki dönemlerde her iki cinsin bir tek nefisten yaratılması mevzuu İsrailiyat"tan kaynaklanan rivayetlerin o algıyla, o pâk yaratılışın hilafına olacak oranda farklılaştırılmak istenmiş ve ne yazık ki literatürde o kalıba sokulmuştur. Bu durumda ister, istemez dolaysız olarak bir zihniyet kırılmasına ve adaletsiz bir anlayışa evrilmiştir.

İşte günümüzde 'kadın sorunu" dediğimiz sorunun zihinsel arka planı bu şekilde vücuda gelmiştir.

Var olan soruna yaklaşım konusunda ideolojik remeli farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bunlardan birisi, güya kadının tek kelimeyle özgürlüğünü baz alan feminen yaklaşımdır. Bu feminen yaklaşım zamanla kastı ve haddi aşarak batıcı saiklerle, sözde 'kadını kurtaran ama onu modernizmin hapishanelerine, hücrelerine tıkan ve onu küresel ifsad sonucu cinsel objeye indirgeyen bir yol, bir metottur.

Bu yolla tüketilen bir meta haline getirip kapitalist ve dolayısıyla da küresel bazda emperyalist işleyişe sunmaktadır. Feminizm bir çıkar yol olmadığı gibi, batıcı tahakkümün kendi evrelerini tamamlama sürecinde kadına ihanet ederek işlevini yerine getirmektedir.

Birde feminizme kendi ideolojik örgüsü içerisinde yer vermesi de sosyalizan algı ve yaşam biçimleri de otomatik olarak kadını tüm toplumun malı derekesine indirgemekte ve sürece katkı sunmaktadır. Kadına bakış konusunda bu modern algı ve dikte ettirilen yol ve yöntemlere karşıtlık bağlamında birçok olguyu, unsuru ve hikmeti es geçip onu yine indirgemeci bir bağlamda 'evine hapseden" gelenekçi anlayışta bir açıdan kadını sömürmektedir.

Aile ve toplum kurucu unsur olan kadın bu işlevlerini yerine getirecek ama fitne unsuru olmasın diye onu tümden toplumsal hayattan dışlayacak! Şimdilik esaslı bir ifsad ve inhıraf hali olan modern/seküler algıya kadın konusunda bu tarz yaklaşılacağını düşünmek hiçbir sorunu çözmeyeceği gibi kadın sorununda da çözüm olmayacaktır!

Görülecektir ki, en sağlıklı yaklaşım ise modernizme, onun temellerine dayanmaya çalışan modern yöntemlerden ziyade insanın yaratılış hikmetini kavramaya çalışan, o espriyi yakalayan, Kur"an ve hayat bütünlüğünü baz alan sahici yaklaşımlar olacaktır.

Yukarıda ele aldığımız mezkûr konu ile ilgili olarak elimizde oluşan literatüre baktığımızda olaya ıslah perspektifinden bakmayı deneyen çalışmaların çok az olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan birisi yukarıda da içeriğinden bir iki cümlede olsa alıntı yaptığımız "Kur"an-Hayat Ekseninde Mümin Kadın" adlı çalışmadır. Kitap sosyolog-yazar Hülya Şekerci"ye ait olup Ekin Yayınları"nın 87 nolu kitabı olarak okuyucusuyla buluştu.

Şekerci, kadın konusunu doğru bir zemine oturtmak için bireysel çabaların yetersiz olacağını vurgulamaktadır. Şekerci bu konuyu çeşitli açılardan serdederken ısrarla haklı olarak; "İslam"ın kadın algısını çarpıtarak dinimize saldıran çevreleri ikna etme çabamızın olmadığını..." (s.13) vurgulamakta ve haklı olarak yeni ve farklı bir dil ve söyleme dikkat çekmektedir.

"Kadına yönelik algı üzerinden yeni kimliklerin inşa edildi günümüzde "mümin kadın" başlığı altında tartışılması gereken pek çok konunun var olduğunu belirterek, çözümün iffet ve takvayı kuşanmış mümin kadınların, mümin erkeklerle beraber çağın yapabilecekleri tanıklığı vurgulamaktadır.

Kitap "Giriş ve 'kadın sorununa yaklaşımda perspektif (1.ölüm); Toplumsal hayatta mümin kadın (2.Bölüm); Kur"an ve kadın (3.Bölüm); İslami mücadelede kadın (4.Bölüm)"la birlikte 'sonuç" ve 'kaynakça" bölümünden oluşmakta. Her bölüm kendi içerisinde çeşitli başlıklar altında birçok konuyu irdelemekte ve bütüncül bir bakış açısı sunmakta...

'Sonuç" bölümünde ise hayatın Ku"an"ın mesajı ile aydınlatılması" gerçeğinden hareketle "Bireysel çabaların bu sorunların üstesinden gelmesinin yetersiz kalacağını" belirtmekte, 'bilgi, inanç ve eylem" ayağı olan kolektif çabaların öneminden bahsetmekte.

Ki, bizde öyle düşünüyoruz.

Kur'an-Hayat Ekseninde Mümin Kadın
Hülya Şekerci
Ekin Yayınları


Yazar: Sait ALİOĞLU - Yayın Tarihi: 12.08.2011 12:25 - Güncelleme Tarihi: 25.11.2021 09:33
4062

Sait ALİOĞLU Hakkında

Sait ALİOĞLU

Araştırmacı yazar. haberdurus.com'un editörlüğünü yapmakta olup çeşitli konuları içeren yazı ve araştırma çalışmalarını sürdürmektedir.

Sait ALİOĞLU ismine kayıtlı 79 yazı bulunmaktadır.

Twitter Facebook