Kurmaca Metinlerde Eleştirel Yaklaşım

Herhangi bir konuda eleştiri yapabilmek için onun ne olduğunu ve ne olmadığını bilmek icap eder. Dolayısıyla kurmaca metinlerde değerlendirme yapabilmek için kurmacanın nasıl olması gerektiği hakkında fikir sahibi olmak önemlidir. Eleştiri metni yazan herkes bunları bilir ancak her okur bilemez ki bilmesi de şart değildir. Ancak eleştirel okuma yapmak isteyen okuduğu eser üzerine düşünüp, değerlendirip, konuşmak isteyen derin okurlar bilmelidir. O yüzden öncelikle kurmaca metni ele almak istiyorum.
Kurmaca, sözlükte "olmadığı halde varmış gibi tasarlanmış" yani tamamen gerçeklere dayanmayan anlamını taşır. Edebi açıdan yaşamın gerçeklerinin dışında hayal ile gerçekliğin yeniden kurgulanması olarak kavramlaşmıştır. Kurgu ile aynı anlama geldiği düşünülse de kurmaca bir bütünü ifade ederken; kurgu, bütünün parçalarıdır. Roman, kurmaca bir türken; romanın oluşumuna hizmet eden parçalar kurgudur. Kurmaca metinlerde esas amaç okuru yazarın kurduğu dünyanın içine çekmek, farklı bakış açılarıyla farklı dünyalar gösterip kendi yaşamının dışına çıkarmaktır. Öğreticilik ve eğiticilik dolaylı yoldan var olsa da asıl amacı bu değildir.
Kurmaca metinlerde gerçeklik aranmaz. Hiçbir edebi metinde bütünüyle gerçeklik aktarılamaz. Kısmen gerçeklik barındırabilir ancak muhakkak yazarın hayal gücünün katkısı vardır. Olay akışı yeni bir kurgu ile gerçekmiş gibi işlenir. Aksi takdirde ortaya çıkan ya anı olur ya da tarihi, bilimsel bir metin olur. Kurgusal gerçeklik dediğimiz bir kavram vardır ancak bu hayatın gerçeği değil, eserdeki karakter, olay, mekân gibi unsurların birbiriyle tutarlılığı, metnin iç gerçekliği anlamına gelir. Yazar ele aldığı gerçekliği, kendi dünyasında yaratıcılığını, acısını, özlemini, zevkini, bakış açısını, hayal gücünü harmanlayarak yeniden oluşturur. Ona istediği biçimi verir.
Kurmaca metinlerin ne anlattığından çok nasıl anlattığı önemlidir. Çünkü yazar için esas mesele anlatma biçimidir. Yazar, üslup yaratma arzusuyla kaleme sarılır. Bunun kaygısını çeker. Farklı olmak ister. Ve okurlar tarafından nasıl anlattığı konuşulsun, fark edilsin ister. Dolayısıyla içerikten çok biçime önem verir.
Tüm edebi metinler tenkite açık metinlerdir. Yazar, ürettiği eserini ortaya çıkarırken bunun bilincindedir ve bu kabulle insanlara sunar. Eleştiri, yazarı en çok besleyen yönlerden biridir. Ancak her söylem dikkate alınmalı mıdır, tartışılır. Eleştiri metinleri de aslında bir edebi değer taşır. Onu yazan kişinin de belli bir edebi birikime sahip olması gerekir. Dolayısıyla önemli olan nokta eleştiriyi yapan kişinin kim olduğudur. Eleştiri, hem yazarı yönlendirir hem de okur için ciddi bir referanstır. Şüphesiz ki zaman herkes için en kıymetli olgudur. Günümüzde çıkan kitapların çokluğu da göz önünde bulundurulursa okurun seçim yapma zorunluluğu kaçınılmazdır. Her çıkan eseri okumak mümkün değildir ki gerekli de değildir. Bu noktada okur için eleştiri metinleri kıymetli bir veri hâlini alır.
Yazar kurgusal gerçeklik ile kendi dünyasını kurar ancak okurun da bir gerçeklik algısı vardır. Evet, kurgusal metinler örnekleme, sayısal ve bilimsel verilerden yararlanarak düşünceyi geliştirme yolları kullanmaz ama düşünmeye sevk eder. Kişi okuduğunu kendi bilinçaltında anlamlandırır. Dolayısıyla okurun vardığı gerçeklik de kendine özgüdür. Ve her yazar, metninin muhatabındaki yansımasını bilmeyi arzu eder. Eleştirilmek olumsuz bir çağrışım yapsa da yazar için bu algıyı barındırmaz. Onun içinde korku değil heyecan uyandırır. Belki bu noktada okuru da bu yola teşvik etmek için eleştiri yerine değerlendirme demek daha doğru olabilir.
Kurgusal metinlerde değerlendirme derin okuma ile mümkün olur. Bunu, değerlendirme yazısı (tahlil- inceleme yazısı) yazmak için ve sadece derin okuma yapmak için diyerek iki farklı şekilde ele alabiliriz.
Derin okuma, acelesiz, yavaş ve bitirme telaşına girmeden üzerinde düşünerek, bilgiyi sindirerek yapılan okumadır. Bunun zıttı ise hızlı okumadır. Özellikle okuma eylemi için hız, çabuk tüketilip yok olan bilgi anlamına bürünür. Buna bir metni içselleştirmeden yüzeysel okuma da diyebiliriz. Kişiye uzun vadede bir katkısı olmaz. Okumak için okumak, en fazla teknoloji çağının getirisi olan ekran süresini kısaltabilir ve bir miktar kelime dağarcığını geliştirebilir. Bunlar da muhakkak kıymetlidir ancak zaten kitaplarla hem hal oluyorsak neden daha fazla verim almayalım?
Nicholas Carr, The Shallows'da "Derin okuma, derin düşünmenin bir biçimi haline gelir." diye yazmıştır. Evet, derin okuma düşünce kabiliyetini geliştirir. Derin okuma yapan kişi sorgulama, yargılama ve analiz etme süreçlerine girerek eleştirel düşünce yapısına sahip olur. Metnin arka planını görmeyi öğrenir. Okurun kendi deneyim ve fikirleriyle değerlenen metin her okur da yeni bir boyut kazanır.
Düşüncesini disipline edebilmiş insan, geniş çerçeveden bakmayı öğrenir. Olası ihtimalleri sorgulamayı ve sonuçları değerlendirebilme yetisini kazanır. Dolayısıyla bir insan olarak kendinin en iyi versiyonunu yaşamayı bilir. Aksi takdirde yaşadıklarını sorgulayamayan, boyun eğen, robotvari, benmerkezci, basmakalıp fikirler peşinde koşan, kimliklenme olgusuna bürünen insanlar yığını olur. Ve böyle kişilerin oluşturduğu toplumda gelişimden söz etmek mümkün değildir. Sokrates, eleştirel düşünmeyi "Bir şeyi iyi ya da kötü yanlarıyla değerlendirme" olarak tanımlar ve tüm dünyaya bunu bir sorgulama yöntemi olarak tanıtır. Dünya çapında, her gelen yeniçağ için bilgi yağmuruna tutulmuş gibi demek hiç de abartılı bir durum değildir. İnsanın, bilgi bombardımanı karşısında uygun davranışlar geliştirebilmesinin yolu, sunulanı olduğu gibi kabul etmeden sorgulayarak değerlendirebilmesidir. Düşünceyi disipline etmeyi öğreten en eğlenceli yöntem de derin okuma yapabilmektir. Çünkü derin okuma ile gelişen eleştirel düşünme yetisi, gerçekçi yargılar oluşturma becerisini beraberinde getirir.
Tüm bunların ışığında tahlil yazısı yazmaktan bahsedecek olursak o da çok farklı yollardan geçmez. Bir değerlendirme yazısı (tahlil- inceleme yazısı) yazmak için okuma yapıyorsak bunun sadece kitabın konusunu anlatan bir metin olmamasının öneminin farkına varmalıyız. Kitaplara eleştirel bir bakış açısına sahip olmak için mutlaka derin okur olmak gerekir. Değerlendirme yazıları tanıtıcı olmakla birlikte üzerinde detaylı çalışılan metin ve eleştirel yorum da barındıran içeriğe sahip olmalıdır. Değerlendirme metinlerinde içeriğe ilişkin bilgi yazının sadece bir kısmını oluşturur. Tahlil yazılarından beklenen kitabın konusu, bu konunun işleniş biçimi, ele alınan konunun ne derece derinliğe sahip olduğu, konuya dair varsa değinilmeyen noktaları yapıcı ve eleştirel bir üslupla yazmaktır. Metin içi tutarlılık, yapılan atıflar, betimlemeler, kullanılan metafor ve semboller göz önünde bulundurularak, zaman ve mekân gibi unsurlar tespit edilmeli, hikâye ile uyumluluğu açısından değerlendirilmelidir. Eserin temsil ettiği edebi akım da önemli noktalardan biridir. Edebi eser çok yönlü ele alınmalı, farklı boyutlarda değerlendirilmelidir. Esere, sosyolojik, psikolojik, felsefi gibi birçok disiplin açısından bakılmalıdır. Gerekiyorsa çapraz okumalar yapılmalıdır.
Tahlil yazısı yazmak okuma ve yazma şeklinde iki aşamadan oluşur. Okuma aşamasında yukarıda bahsettiğim noktalar tespit edilip notlar alınmalı hatta kimi zaman yazmadan önce ikinci defa okuyarak gözden kaçırılmış ya da farklı çıkarımlara ulaştırabilecek noktalara tekrar bakılmalıdır. Yazma aşaması ise okurken aldığınız notları düzenleyerek, bunlar hakkında araştırma yaparak kendi yorumunuzu da ekleyerek edebi değer taşıyacak bir metin ortaya koymaktır. Alıntıların kısa, öz ve ele aldığınız konuyla bağlantılı olması önemli noktalardan biridir. Metin içinde yazardan da bahsedilmesi beklenir.
Tüm bunların sonunda, Amerikalı yazar Francine Prose'un Bir Yazar Gibi Okumak isimli kitabından örnek vererek bitirmek istiyorum. Prose, eserinin Çehov ile ilgili bölümünde, Çehov okumasının hayata baktığı noktaları nasıl değiştirdiğini;
"Öyküyü bitirdiğimde sadece kurmacayla ilgili küstah fikirlerime değil, yaşamla ilgili temel varsayımlarıma da darbe indiğini hissediyordum. İşin aslı Çehov'un gördüğü, benimse –gözlem karşısında bütün atıp tuttuklarıma karşın- her nasılsa gözden kaçırdığım şeydi: Zengin bir kadının bir yerini keserseniz, tıpkı yoksul bir kadın gibi onun da kanı akar." (s. 437)
Sözleriyle anlatıyor ve bölüm sonunda yazar, öğrencilerine;
"Çehov okuyun. Hayattan, gördüklerinizden hiçbir şey anlamadığınızı kabul edin. Ondan sonra dışarı çıkın ve dünyaya bakın." (s. 447)
Diye tavsiyede bulunuyor. Baştan beri bahsettiklerimin üzerine, belirttiğim bu küçük örnekler, derin okumanın getirisini gayet güzel izah ederken aynı zamanda derin okurun, seçici okur olduğunun da göstergesi niteliğindedir.
Umberto Eco'nun, Anlatı Ormanında Altı Gezinti isimli kitabında ampirik okur (metni hayal aleminde okuyan kişi) ve örnek okur ( yeni anlamlar çıkararak derin okuyan kişi) olarak yaptığı ayrımdan da yola çıkarak örnek okurların yani eleştiri yapabilen - yazabilen okurların artmasını dileyerek son sözü söyleyebilirim.
(https://stephanjoppich.com/deep-reading/)
(https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/721400)
(https://dergipark.org.tr/tr/pub/tudear/page/4977)
(https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/214537)
Fotoğraf: seymasungr: https://www.pexels.com/tr-tr/fotograf/ahsap-masada-gul-ve-murekkeple-zarif-kaligrafi-30633960/
Yazar: Merve YURTSEVER - Yayın Tarihi: 17.02.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 11.02.2025 10:45