Kuzey Makedonyalı Lise Öğrencisi Bega’nın Kaleminden H, Edebiyat, Necla DURSUN

Kuzey Makedonyalı Lise Öğrencisi Bega’nın Kaleminden Hikâyeler yazısını ve Necla DURSUN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden oku

Kuzey Makedonyalı Lise Öğrencisi Bega’nın Kaleminden Hikâyeler

12.07.2024 09:00 - Necla DURSUN
Kuzey Makedonyalı Lise Öğrencisi Bega’nın Kaleminden Hikâyeler

Öyle uzun zaman hazırlık yapmıştık ki bu gün için. Nihayet gelmişti; 23 Nisan 2024… Sabah 06.00 'da uyandık. Hazırlanmamız, kahvaltı edip yola çıkmamız hepi topu bir saat sürdü. Saat 07.00'de hareket eden otobüsümüzün kaptanı Türkçe bilmiyordu. Şiddetli yağmurun Ohri Gölü'nü görmemize engel olurken yağmurun yere düştüğü yerde oluşturduğu sis bırakın gölü 5 mt ilerimizi görmemizi engelliyordu.

RUBAKAD-Rumeli Balkan Kadınlar Derneği üyesi 45 kadın yola koyulduk. İstikametimiz Jupa Ata Lisesi'ydi. Ohri ve Jupa arasındaki mesafe yaklaşık 80 km idi. Bu mesafenin sonuna doğru Debre Gölü'nü geçerek tırmanmaya başladığımızda hızımız iyice düşmüştü. Hava şartlarıyla yolun tek şeritli oluşuna kıvrımlı dağ yollarında manevra kabiliyeti sınırlanan otobüsümüz eklendiğinde bir buçuk saat kadar sürmesi gereken yol bu sürenin iki katına çıktı.

Bayrağımızın renklerinde giyinmeye özen gösterdiğimizden otobüsümüzün içi gelincik bahçesi gibiydi. Buna ek olarak söylenen marşlar ve ahenkle savrulan bayraklarımızla; çoluk çocuk, torun torba sahibi bizler lise çağlarımıza dönmüştük sanki. Marşların meyan ve nakaratlarında eşlikçi sayısı artıyor ve tek yürekmişçesine daha bir coşkuyla söylüyorduk. Marşlar bitip de Rumeli ezgilerine başlamıştık ki Ata Lisesi'ne vardık.

Bizi kapıda karşılayan okul yönetimi ve öğrencilerle ikinci katına çıktık. İkramların bulunduğu masanın yanına ulaştığımızda kısa bir tanışma ve hoşgeldinden sonra orada bulunma nedenimiz olan projemiz hakkındaki konuşmaları dinledik. RUBAKAD Başkanımız Hale Güloğlu, Ata Lisesi müdürü Sabri Asan ve projemizin sponsoru Makedonya Halkbank AD adına Enis Emin'in konuşmalarının ardından ben de söz aldım. Hemen her birimizin söyledikleri özünde aynıydı; 23 Nisan 2024 Çocuk Bayramında Kuzey Makedonya'da olmaktan mutluyduk. Çevre Türk köylerinin bağlı olduğu Jupa Belediyesiyle yan yana olan Ata Lisesi Kütüphanesi Yenileme projemizin açılışında olmaktan gururluyduk. Atatürk'ün çocukluğunun geçtiği topraklarda dünyaya barış mesajı vermek bir ayrıcalıktı. (Kütüphane yenileme projemiz hakkında detaylı bilgi ve görsellere www.necladursun.com – Bir Balkan Esintisi'nden erişebilirsiniz.)

Bu noktada benim mutluluğumun bir kat daha fazla olduğunu söylemeliyim. Çünkü birkaç km sonrası Kocacık Köyü idi. Dedelerimin köyü Kocacık aynı zamanda Atatürk'ün dedesi Kızıl Hafız Ahmet Efendi'nin de köyü idi. Kendisinin yaşam sürdüğü ev TİKA-Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı tarafından yenilenmiş ve 2014'de ziyarete açılmıştı. Kütüphane yenileme açış törenimizden sonra Kocacık'a gidecek, Atatürk'ün çocukken geldiği sözlü tarih kaynaklarınca dile getirilen eve 45 RUBAKAD'lı arkadaşımla beraber gidecektik. Atatürk Anı Evi'ni ziyaret ederek köyün tek kafeteryası olan İzzetoğulları Cafe'de birer kahve içecektik. Kadın girişimci akrabam cafe sahibi Sema ve eşi Ercan Bey'i görecektim. Kocacık'ın komşusu Novak Köyü'nde yaşayan akrabalarıma da haber salmıştım geleceğimi. Hatta çocuklarının okumakta olduğu Ata Lisesi'nde çekilen bazı fotoğraflarda birbirimizden habersizce objektife gülümsemişiz. Sonradan sosyal medyada görenler yazdı da haberdar oldum bu durumdan. Tüm bu beklenti ve günün akışıyla Ata Lisesindeki kütüphane yenileme açış töreninden sonra saçak komşusu yan binadaki Mustafa Kemal İlkokulu'na geçtik.

Kapıda yöresel kıyafetleriyle sıraya dizilmiş bizi bekleyen kız çocuklarımıza selam verip, ikram ettikleri kolonya ve şekerleri aldıktan sonra önümüzdeki 6-7 basamaktan oluşan merdiveni indiğimizde kendimizi yüksek tavanlı geniş bir kutlama alanında bulduk. Her yer bayraklarla, balonlarla ve süsleme objeleriyle renklenmişti. Yine uzun mu uzun bir masada ikramlıklar vardı. Etrafında sıralanmış öğrenciler ve öğretmenlerin sıcak karşılama ve kısa sohbetinden sonra müziğin evrenselliği kuşattı her yanı. Bir süre sonra kâh sevinçten ağladığımız kâh hüzünden aynı gözden akanları sakladığımız anlar geldi. Alıştığımız ezgiler çalınıyordu kulaklarımıza. Çeşitli dillerdeki müzikte en çok da Türkçe sözlü melodilerde hep birlikte halay çektik. Beraber olmaya doyamadığımız bu anların ardından ayrılma vakti geldiğinde yine hüzün sardı dört yanımızı. İşte tam o dakikalarda Kocacıklı Caner Sezair elinde pembe kapaklı bir kitapla bana doğru koşar adım geldi yağan yağmura aldırış etmeden. Elinde öğrencisinin yazdığı kitapla yağmur altında yürüyen bu özverili lise öğretmeninin verdiği görüntüyü sanırım bir ömür hafızamda bir doğal an fotoğrafı olarak kalacak.

Ata Lisesinde öğretmenlik yapan köylüm Caner Bey'le ayaküstü sohbet etmiştik. Ona civar köylerinden eli kalem tutan, okuyup yazan gençlerle tanışmak isteğimi dile getirmiştim. Elindeki kitabı bana uzatırken "Necla Hanım, bu kızımız tam az önce söylediğiniz gibi. Lisemizin öğrenciydi kendisi. Bi' bakarsınız." dedi. Daha birkaç dakika önce sözünü ettiğimiz bir konuda bu kadar hızlı bir gelişme beklemediğim için yüzümde bir tebessüm ve elimde pembe kapaklı kitapla çekilmiş bu fotoğrafımı sizinle paylaşmak isterim ki anlatmaya çalıştığım resim gözlerde canlasın. İşte bu isteğime cevaben Caner öğretmenin bana takdim ettiği kitap bu yazımın konusu olacak.

Bega ile Hayatın İçinden

Bega Dançevska'nın yazdığı "Hayatın İçinden" isimli kitabı Türkiye'ye dönünce bir nefeste okudum. Elli sayfadan oluşan kitabın kapağında atalarımın topraklarından, Kocacık'taki Atatürk Anı Evi'nin olması kitaba ayrı bir anlam yüklüyordu. Kalkandelen şehrine ve 2022 yılına tarihlenen kitabın genç yazarı 14 Şubat 2004 yılında Debre'de doğmuş. Karayolu levhalarında Debar olarak geçen bu şehir Kocacık'ın hemen yakınında bulunuyor. Dünya Öykü Günü'nde doğan, yaşantısına ve eğitim hayatına Arnavutluk'ta devem etmekte olan Bega; kitabıyla merdivenlerinde fotoğraf çektirdiğim Mustafa Kemal İlkokulunda başlamış öğrenim hayatına. Ata Lisesiyle devam etmiş. Kitabını lisenin dördüncü sınıfında okurken yayınlamış.

Hikâyeleri Türkiye Kardeş Kalemler Dergisinde yayınlanan Bega bu konudaki yetkinliğiyle Avrasya Yazarlar Birliği Balkanlar On-line Atölyesinde bulunmuş. Şiir ve öykü yarışmalarında aldığı derecelerin motivasyonuyla onu kitap yazmaya teşvik eden öğretmeni Caner Sezair'e teşekkür etmiş kitabının başlangıcında. Teşekkür ettiği birkaç isim daha var ki ben de isimlerini anmadan geçemeyeceğim. Zira Balkanlarda Türkçe konuşulmasının yanında yazımını ve genç kalemlerin yoluna ışık olmalarını takdirle karşıladığımı belirterek; Yıldız Şare, Nazlı Rana Gürel ve Ataman Kalebozan'a teşekkürlerimi sunuyorum.

Doçent Dr. Nazlı Rana Gürel'in kitabın başındaki üç sayfadan oluşan metni "En Etkili Eğitmendir Hikâye" başlığını taşıyor. Türk geleneğinde hikâye anlatmanın bir sözlü sanat olduğunu, yaşanmışlıklardan yola çıkılarak kurgulanan hikâyelerin insanları eğitmek ve güzel ahlaklı bir yaşam sürdürmelerine hizmet ettiğine vurgu yapmış. Yazının yaygın olmadığı dönemlerde kuşaktan kuşağa anlatılarak yaşatılan, Gürel'in sözünü ettiği bu gelenek artık hikâye kitaplarıyla nefes alıyor. İşte Bega'nın kitabı tam da bu geleneğin bir örneği. Kitabında kaleme aldığı hikâyelerle yazar okuyucusuna ders çıkarmayı ve güzel ahlakı vaat ediyor.

Pişmanlık, mücadele, aşk, ayrılık, birlik/beraberlik, vatan gibi insana ve onunla ilintili olana ait temalarla bezenen kitapta oldukça akıcı bir dil bulunuyor. Kuzey Makedonya'da henüz lise çağındaki bir gencin böylesi akıcı üsluptaki Türkçeyle kitap yazması benim için gurur kaynağı olurken Türkçemiz adına üflemekle sönmeyecek bir fener gibidir.

Gelecek vaat eden Bega'nın kitabında 25 hikâye bulunuyor. Sayfa sayısı bir ile üç arasında değişen hikâyelerin didaktik özelliği başlıklarından tahmin edilebilmekte. "Aile Değeri, Hata, Hayat Kitabı, Sevdiğini Bekledi" gibi başlıkları bulunan hikâyelerdeki isimler dikkatlerden kaçmıyor. Sevim, Rüzgâr, Samet, Resul, Ferit, Ali, Mehmet, Efe, Kerem, Damla, Murat gibi çok sayıda Türkçe isim bulunuyor.

ccc Kitabın ilk hikayesi olan "Hüzünlü Aşk" taki karakterler Sevim ve Rüzgar birbirinden ayrı düşen iki âşıktır. Birbirlerine duydukları sevgiyi, ayrılık nedenlerini ve gelecekte tekrar görüşebilme umudunu anlatan hikâye bir buçuk sayfadan oluşuyor. Hikâyede Bega'yı daha dikkatli okumam gerektiğini fısıldayan bir cümle oldu ki o da şu cümledir: "Sevim bu gün hem özgürdü hem de gelecekte bir güne tutsaktı." Bu cümleyi okurken kulaklarımda sanki Sezen Aksu'nun "Ben Sende Tutuklu Kaldım" şarkısı çaldı, bir anlığına.

Kitabın "Eski Dostlar" adlı ikinci hikâyesinde biri varlıklı diğer yoksul Erkan ve Ferit bulunuyor. Bu hikâyede dikkatimi çelen arkadaşından borç alan Ferit'in bu borcu Türk Lirası üzerinden almasıydı. Sayfalar ilerledikçe diğer hikâyelerde de göreceğim TL para birimi; kitabı yazan Bega ve okuyan beni ortak paydada birleştiren değerlerin parayla ölçülemese de ifade edebileceğini anlattı. Ülkemizin yerel unsurları sadece hikâye karakterlerinin adları ve para birimiyle sınırlı değil kitapta. Köy muhtarı, jandarma, imam gibi mesleki sıfatlar, nişan bozmak ve "anne" yerine "ana" hitabının kullanılması, vatan ve şehit gibi anlamı bizim kültürümüzün derinliğinde muhafaza olan kitaptaki ortak unsurdan sadece birkaçı.

Kitabı okudukça yazarın yeşil göz sevdiğini düşündüm. İlk hikâyenin karakterlerinden Rüzgâr'ın, sonrasında Şefika Hala'nın gözlerinin yeşil olması bu hisse kapılmama sebep oldu. Bunun yanında Rüzgâr isminin birden fazla anlatıda yer alması da yazarın bu ismi sevdiğini veya özel bir anlam taşıdığını düşündürdü.

Benzetmeleriyle de ışıldayan kitapta en sevdiğim benzetme "telleri akort edilmemiş bir keman gibi" ifadesi oldu. Nitekim bu benzetmenin olduğu "Beklenmedik Mutluluk" adlı hikâye de en sevdiğim hikâye… Henüz yedi yaşındaki oğlunu bir kazada yitiren bir kadının bir bayram gününde kapısını çalan kimsesiz bir çocuğu himayesi altına almasını konu alıyor. Her gün kimi kimsesi çıkmasın diye dua ederek muhtardan haber bekleyen bu kadının acı kaybını anlatmak için onun ahşap evinin gıcırdayan tahtaların akort edilmemiş bir kemanın hüzünlü sesine benzetilmesi ve tanrı misafirinin gelişiyle aynı tahtaların akort edilmiş gibi tatlı nağmelere dönüşmesiyle metaforlaştırmış yazar. Ev aynı ev olsa da içinde yaşayanların hayat müziğiyle bazen neşelenen bazen de hüzünlenen bu müzik kutusudur ahşap ev.

Kitapta nazar boncuğu olarak niteleyebileceğimiz birkaç yazım yanlışı/basım hatası var ki onları buraya 120 adet basılarak tükenen ilk basının ardından gelecek ikinci baskısının hatasız olmasını amaçlayarak not düşeceğim; 17.sayfada iki cümle arasında basılmış olan küçük s harfi, 24.sayfadaki "dileklerde" kelimesinin yanlış yerden kesme işaretiyle kesilerek alt satırdan devam etmesi, 25.sayfadaki "bilemez" kelimesinde i harfini bulunmayışı, 46.sayfadaki "Kusura kalma" diyerek başlayan cümlenin ilk harfinin bulunmayışı giderilmesi gereken hatalar olarak okuma notlarımda yerini aldı.

Hikâyeleştirerek anlatımın benimsendiği eserde ben anlatıcısı ile yer alan az sayıda metin bulunuyor. "Hayat Kitabı" adındaki anlatı bunlardan biri. Kısa fakat güzel bir üslubu olan bu metinde hüzünlü bir akşamda defterine notlar alıyor yazar; "Kitabımın adı hayat, yazdığı ise kaderdir" diyor. Ve devam ediyor; "Yanlış yapmaya başladıysanız durun ve yeni bir sayfa açıp yeniden başlayın" diyor,. Ben anlatıcısının olduğu birdiğer hikâyenin adı: "Değer". Kuzey Makedonya para birimi olan Denar 'la birlikte en son nüfus sayımına göre ülke nüfusunun yaklaşık %4 ünü oluşturan Türklerin konuştuğu Türkçeyi işittim. Büyük bir keyifle okuduğum hikayelerden biri oldu "Değer".

Sonuç

Tiran Devlet Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ikinci sınıf öğrensin olan, Avrasya Yazarlar Birliği'nin sonbaharda başlayıp ilkbaharda biten on-line atölyesine devam eden, Kardeş Kalemler Dergisinde yazdıklarıyla yer almayı sürdüren, yedi kardeşinin en küçüğü Nertila'nın da şiir yazarak ablasının izini sürdüğü, Makedonca, Arnavutça, İngilizce ve Türkçe konuşabildiği için Arnavutluk'ta tercümanlık da yapan, "güzel/anıtsal" anlamına gelen ismiyle Bega'ya varlığı ve yürüdüğü yolu Türkçeyle bezediği için hem teşekkür ediyor hem de selam gönderiyorum.

Kitabın sonunda yer alan paragrafı aynıyla buraya naklederek benim yazımın da sonunu teşkil etmesini dilerken kitabın oluşumuna katkı sunan ve beni kitapla buluşturan Caner Sezair'e bir defa daha teşekkür ederim;

"Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından birisi kopmuş demektir" der Kocacıklı Mustafa Kemal Atatürk. Sanat destek vererek milletin ruhunu yaşatanlara teşekkür ederiz. Güzelliklerin insanlarla buluşmasına vesile olanların gayret ve desteğiyle güzelleşir yarınlar.

Kitabın sponsorları; Merkez Jupa Belediye Başkanı Ariyan İbrahim, Merkez Jupa Lisesi Müdürü Sabri Asan, Mustafa Kemal İlkokulu Müdürü Muzaffer Süleyman."

Hayatın İçinden

Bega Dançevska

50 sayfa

Kuzey Makedonya – Kalkandelen - 2022


Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 12.07.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 26.06.2024 11:43
531

Necla DURSUN Hakkında

Necla DURSUN

1976 Sakarya doğumludur. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Yerel Yönetimler Anabilim Dalı Küresel Şehirler ve İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı’nda Yüksek Lisansını “Kuzguncuk Semt Tarihini İnsandan Okumak; Bir Seçki ile Şahsiyetler” konulu yüksek lisans teziyle tamamlamıştır. Finans sektöründe çalışmakta ve İstanbul’da yaşamaktadır.

Yayınlanmış Kitapları

- Roman ve Coğrafya, Okur Kitap, 2023

Necla DURSUN ismine kayıtlı 108 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 1 kitap bulunmaktadır.

Twitter Facebook Instagram YouTube Kişisel Kitap Satış Sitesi