Lâ Dergisi “Vefâ” Dosya Konulu 8.Sayısı Çıktı

Bir semtin adı hiç bu kadar yitirilmemişti tarihte. Adalet bir ülkenin adı olmasa da adaletli yöneticiler Efendimiz’in (sav) buyurmuş olduğu hadis-i şerife göre, mahşer gününde gölgede olacak zümrelerden biri idi. Merhamet adlı ülkeler kuramayan insanoğlu, merhametle yönetmişti insanları. Saygı adlı ilçelerimiz yoktu ama, büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi öğretmişti ailemiz. İşte tam bu noktada, Vefâ adlı semtiyle Fatih çıktı günışığına. Sadece bir semt adı olduğu vurgulandı, vefâ çalmaz kapımızı dendi, vefâ yokuşunu çıkmak zordur denip, vefâsız bir nesil türeyegeldi.
Edebiyat, Sanat, Fikriyat dolu olan yolunu 8.sayısı ile aydınlatan Lâ Dergisi “Vefâ” dosya konusu ile Mayıs ayında okurla buluşuyor. Derginin kapağı, tanış bir ismin çizgisini taşıyor. Raziye Yıldız Hanımefendi’nin çizgisi “vefâ bazen beklemektir” dercesine selamlıyor okurları. Kapısı olmayan bir kafesin içerisindeki kuş, hemen kafesin üzerindeki bir kuş ile bize verilmek istene mesaj açık ve net: İçerideki kuş dışarı çıkamasa da, dışarıdaki kuş içeri giremese de vefâ beklemektir sevdiğini.
Hat Üstadı İzzet Elitaş’ın Hüsn-i Hattı çekiyor dikkatleri. Bir “Vefâ” da onun kaleminden geliyor. Tüm gönüllere bir vefâ dilercesine. Derginin şiir iklimi, tanış olmaya başladığımız isimlerle açılıyor. Faruk Fındık “Mülga” adlı şiirinde “güldüğüm halde neye sevindiğimi/ unutturuyor hayat” derken dünya koşturmacasında sevinçlerimizi dahi unuttuğumuza değinirken, derginin diğer bir tanış ismi Halit Aslan ise “Kardeşlerimiz” adlı şiirinde “kaç yevmiye bir yaşam eder” sözünü Suriyeli Muhacir kardeşlerimizi için dillendiriyor. Dergiye ilk şiirini gönderen Yunus Emre Yaylacı ise “Eskiz/Sensiz” adlı şiirinde “Bir ezgi mırıldanıyor martılar/ Vapurların siren sesleri eşliğinde” diyerek bir gemi yolculuğunda hissediyoruz kendimizi. Rasime Şüheda Ekici “Edat-ı Nütbe”, Berat Uluad “Adı Sen Olmalı”, Mehmet Mücahit Musuloğlu “Sanrı” ve Mehmed Said “Dilruba” adlı şiirleriyle derginin ilk şiir bölümünü kapatıyoruz.
4 Nisan 2017’de gerçekleşen kimyasal saldırıya tepki olarak bir yazı kaleme alan Mustafa Yücel, 1988’de Halepçe’de benzeri yaşanan bir olaydan yola çıkarak “Elma Kokusu” adlı öyküsel denemesini sunuyor bizlere. Oyun ve eğlence yeri olan dünyada yaşanan bu zulmün, elma kokusunun bir kimyasal bombaya dönüştüğünü ve bizim de elma kokusunu unuttuğumuzu söylerken, tarihin tekerrürden ibaret olmaması için unutmamız gerektiğini vurguluyor. Ümmügülsüm Lafçı “Ben Okuma Bilmem” adlı eserinde Osmanlıca eserlere göstermemiz gereken hassasiyeti kendine has biçemi ile dile getiriyor. Konya’dan dergiye yazıları ile iştirak eden Naime Zengin ise “Gönül Sayfamda Vefa Mürekkebi” adlı yazısında, Haydar Ergülen’in “Vefa bazen unutmaktır” sözünden yola çıkarak unutmak ile vefa arasında bizim için bir köprü kuruyor. Muhammed Talha Kılıç ise “Vefayı Siyer’den Okumak” adlı yazısı ile Rasulullah’ın (sav) hayatında vefanın yerini aktarıyor.
Vefa demişken, “İslamcı Dergilere Vefa” başlığı altında İbn Haldun Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Sekreteri Vahdettin Işık’la bir röportaj gerçekleştiriyor Mahmut Emre Arslan ve Ramazan Yıldız. İslamcılığın çıkış aşaması, Sebilürreşad ve Sırat-ı Müstakim’in dergi damarındaki önemi ve daha birçok alanda hoş ve keyifli bir söyleşi okuyoruz. Büşra Türkel ise Kemal Sayar ile “Muhabbet Tadında” adlı bir söyleşi gerçekleştiriyor. Din psikolojisi, fıtrat, Kemal Sayar’ın kitapları üzerinden okunulası bir söyleşiyle daha karşılaşıyoruz. Röportaj açısından zengin bir sayı olan Lâ8’de son olarak İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi alanında öğretim görevlisi olan Yard. Doç. Dr. Gülüşan Göcen ile “Pozitif Psikoloji Bağlamında Vefa” adlı bir söyleşi ile röportaj kısmını sonlandırıyoruz.
Vefanın sadece bir semt adı olmadığını, kişilere gösterilecek vefa ile gösteriyor kendini dergi. Bir döneme adını altın harflerle yazdırmış ama isimleri unutulmaya yüz tutmuş iki portre ile karşılaşıyoruz. Mahmut Emre Arslan “Her Yol Mekke’ye Çıkar” başlıklı yazısında Said Halim Paşa’yı incelerken, Murat Yel “Secdede Gelen Ölüm: Babanzâde Ahmet Naim” başlıklı yazısı ile Muhakkikliği ile nam salmış, Mehmet Akif Ersoy’un can yoldaşı Babanzâde Ahmet Naim’i tanıtıyor bizlere.
Derginin öykü kapısını derginin editörü Ramazan Yıldız açıyor. Kendine has üslubunu İsmet Özel’in meşhur dizesini öykü başlığına taşırken son cümlesinde de aynı mısrayı kullanıyor: “Ölümden Anlayan Ciddi Bir Yaprak”. Şüheda Serdengeçti ise “Vasid-i Hilalet” adlı öyküsünde bir dostluk anlaşması üzerinden vefa kavramını işliyor. Dostluk anlaşmasını bizlere de sunmayı ihmal etmiyor. Abdullah Akgündüz ise “Büyük Noktalar” adlı öyküsünde iyi yerlere gelmiş, meşhur olmuş bir yönetmenin, mahallesine dönüp onlara vefa borcunu ödemek isterken, karşılaştığı durumları bir “Hoca” karakteri ile işliyor. Abdurrahman Cihat “Aşkın Bir Adı Da Unutmamaktır”, Kürşat Aslan “Tozlu Gramofon”, Abdülhamid Dindar “Ayak Oyunları” adlı öyküleri ile dergiye öyküsü ile katkı sağlayan diğer isimler.
Elif Kebapçı, geçen sayı ile girdiği Lâ ailesine çizgileri ile destek oluyor. Ara ara şiir ve denemelerde çizgisi ile karşılaşırken, bir de perspektif bir sokak çiziminde, bir büyüteçle uzaklarda bulunan güzel bir evi şehrin mezar taşı olan binalar arasından görmemizi sağlıyor.
Cihannüma Hatun da geçen sayı ile dergiye dahil olanlardan. “Duygularımızı Tetikleyen Üç Saik” adlı yazısında, aşk, hastalık ve yalnızlık kavramlarını, besleyici ve akıcı bir dil ile sunuyor bizlere. Derginin tanış isimlerinden Şehriban Yalap “Sonsuzluk” adlı yazısını cennet ve vefa arasındaki köprüyü kurarak sunuyor. İzlâl Yıldız ise “Portakal Savaşları” adlı yazısında, kapitalizme karşı ilgi çekici bir bakış açısı sunuyor. Kerem Dal “Dünya Bizi Bekliyor, Biz Neyi Bekliyoruz” adlı yazısı ile, Abdullah Fuad Kılınçlı da “Söğüt Ağacı” adlı film tahlili ile dergiye katkı sağlayan diğer isimler.
Derginin sayfaları bitmeden son bir kez daha şiir iklimine uğruyoruz. Hatice Aslan “Bir Kara Kerkük Hikayesi”, Mehmet Emin Tülü “Ey Şehidim”, Ene Aseman “Kapı Aralık Ben Dinliyorum”, Hasan Hüseyin Çaçan “İki Dost Bir Düşman”, Yavuz Selim Yaylacı “Ahtır Aş”, Mustafa Duruş “Taraflı Şiirler” ve Fatih Erbey “Her Bir Şey Olmalı Benim Şiirimde” adlı şiirleriyle katkı sağlarlarken dergiye, Kübra Ertekin ise “Divan-ı Hafız/ Gazel III” adlı şiiri Farsçadan dilimize çeviriyor.
4-9 Mayıs’ta düzenlenecek olan 8.Uluslararası Dergi Fuarının Sirkeci Tren Garında olduğunu ve Lâ Dergisinin de oradaki yerini alacağını hatırlatır, keyifli okumalar dileriz. Vefayla kalın…
Mustafa Yücel
Yazar: Dergihaber - Yayın Tarihi: 11.05.2017 09:00 - Güncelleme Tarihi: 04.05.2017 13:42