Manga Kültürüne Bir Giriş Denemesi
Manga, kökeni Japonya'ya dayanan bir çizgi roman sanatıdır. Batılı çizgi roman anlayışının aksine mangada belirli çizim kalıpları mevcuttur. Bu çizim kalıpları nedeniyle mangalar birbirine benzer. Bu kalıplar basit olarak; gerçekçi anatomik ve çevresel çizimler, uzun boy, iri gözler gibi mangayı diğer çizgi romanlardan farklı kılan ayrıntılardır. Manganın ilk atası 12. yüzyıla kadar dayanan, kâğıt rulolara basılan ve çoğu zaman akan bir hikâye anlatan resimlerdir. Bu resimler konularını efsaneler, savaşlar ve günlük hayattan alabilmektedir. Bazen komik konular da kullanılmaktadır. Rulonun açılması ile hikâye akarak ilerlemektedir.
Mangaların kökeni 16-17. yüzyıllara kadar dayanan Ukiyo-e adlı ağaç baskı sanatıdır. Bu baskılar halk tarafından kolayca satın alınır. Bunlar konularını genellikle samuray hikâyeleri ve günlük hayattan alan ayrıca her türlü dünyevi meselenin işlendiği resimlerdir. Bu ağaç baskılarda gerçekçi bir insan anatomisi kullanılmaktadır. Ancak ayrıntılar günümüz çizimlerinden çok daha azdır, pek çok kalıbı barındırmaz. Günümüzde kullanılan yöntem olan panelden panele değişen kamera açısı yerine tüm hikâye, sanki bir tiyatro sahnesini izliyormuş gibi değişmeyen bir kamera açısından gösterilmektedir. Günümüzdeki mangalarda bu sanatın esintileri bulunmaktadır. Korku türündeki eserlerin o dönemin çizimlerinden esinlenen yaratıklar barındırması, günlük hayatı ele alışta çabucak geçen anları içermesi gibi pek çok ayrıntı o dönemden kalmıştır.
Japonya'nın sınırları dışına açılmaya başladığı dönemlerde batılı çizgi roman ve karikatür sanatının etkisine giren karikatürler oluşmaya başladı. Bu dönem çizimlerine ponchi-e çizimleri denmektedir. Gene bu dönemlerde manga kavramı ortaya çıkmaya, çeşitli gazete ve dergilerde dört karelik bantlar, yaklaşık iki sayfalık günlük ya da haftalık seriler çıkmaya başladı. Bunlar bir süre sonra manga kavramıyla anılmaya başlandı. Ancak bu dönem çizimlerinde sinematik teknikler diye anılan değişen kamera açıları gibi teknikler Japon çizerler tarafından kullanılmıyordu. Bu kullanım, manganın günümüzdeki hâlini aldığı dönem olan 2. Dünya Savaşı ve sonrasındaki yıllarda oldu.
Günümüzde kullanılan çizim kalıpları, sinematik teknikler ve bunun gibi pek çok unsur manga kültürüne 1946 yılıyla birlikte girmiştir. "Modern manganın babası" olarak anılan Osamu Tezuka bu unsurları mangaya yerleştiren ilk mangakadır. Osamu Tezuka herkes tarafından kendini işine adamış bir mangaka olarak kabul edilmektedir. 600 manga serisi için 150.000 sayfa çizmek gibi bir rekoru vardır. Tıp mezunu olan Osamu, çoğu zaman çalışmaya daha fazla zaman ayırmak için tıp bilgisini de kullanıp vücudunun sınırlarını zorlayarak kimi zaman günde sadece dört saat uyumuştur. Ergenlik döneminde Osaka'nın bombalanmasının korkunç sonuçlarına tanık olmuştur. Bundan ötürü barışçıl ve her canlının yaşam hakkına saygı duyan bir insana dönüşmüştür. Bu düşüncelerini daha az maliyetli bir yöntem olan çizgi roman ile anlatma yoluna gitmiştir. Ayrıca manganın Japon kültürünün önemli bir parçası olduğuna dair inancı sayesinde kendini işine adamış biri olmuştur. En derin kişisel konuları işlemekten çekinmeyerek, sürükleyici hikâyelere verdiği önem ile manganın temel işleyiş şeklini de günümüzdeki haline getirmiştir. Hikâyeleri genellikle çocuklara yönelik olmasına rağmen her yaşa hitap edecek şekilde tasarlanmıştır. Osamu Tezuka sayesinde, öncesinde batı çizgi romanlarının gerisinde olan manga, artık onlarda bile kullanılmayan pek çok tekniğesahiptir. Hızlı hareketlerde görüntünün bulanıklaşması, hareket çizgileri, ses efektleri, ter damlaları gibi pek çok çizim tekniğinin mucididir. Kendi kurgularının yanı sıra "Suç ve Ceza", "Faust", "Buda'nın Hayatı" gibi pek çok eseri de mangaya uyarlamıştır.
Modern manga kendi içerisinde alt türlere ayrılmıştır. Bu türler hitap ettiği okuyucu kitlesine göre belirlenmiştir.
Çocuklar için yapılmış mangalara "Kodomo" denmektedir. Bu türde kullanılan dil basit; konular eğlendirici, karakterler çoğunlukla çocuk ya da gençtir. Çocukların öğrenmesi gereken bazı bilgiler anlatım içerisine serpiştirilmiştir. Pokemon, Heidi, Digimon gibi seriler bu türe örnektir.
"Shounen" tarzını genellikle 14-20 yaş arası erkekler okumaktadır. Shounen kelime anlamı olarak genç erkek demektir. Hem Japonya, hem de diğer ülkelerde en popüler tarzdır. Bu tarzın başlangıcı Osamu Tezuka'nın "Beyaz Aslan Kimba" eseridir. Genellikle dostluk, zafer, cesaret gibi temalar kullanılmaktadır. Genellikle dişi karakterler erkek okuyucunun gözüne hoş görünecek şekilde çizilmiştir ve pasif bir konumdadır. Karakter ayrıntılarından çok olay ayrıntılarına özenilir. Naruto, Bleach, One Piece, Dragon Ball, Captain Tsubasa gibi seriler bu türe örnektir.
"Shoujo" tarzı genellikle 14-20 yaş arası kızlar için üretilmektedir. Kelime anlamı olarak genç kız demektir. İşlenen temalar genellikle aşk, okul yaşamıdır. Bu tarzın başlangıcı Osamu Tezuka 'nın "Ribbonno Kishi" adlı mangası kabul edilir. Erkek karakterler kız okuyuculara çekici gelecek şekilde çizilir ve aktif bir konumdadır. Kurguda olaydan çok karakterlerin özellikleri ve düşüncelerine odaklanır. Candy Candy (Şeker Kız Candy), Sailor Moon (Ay Savaşçısı) gibi seriler bu türe örnektir.
"Seinen" türü 16-30 yaş arası erkekler için üretilmektedir. Shounen türünden daha ciddi bir anlatıma sahiptir. Bunun yanı sıra daha fazla şiddet, kan, siyaset, cinsellik içerir. Dil kullanımı daha alt yaş için yapılan mangalara göre daha ağırdır. Aksiyon, psikolojik çözümlemeler, felsefi içeriği daha fazladır. Ghost in the Shell, Hellsing, Akira gibi seriler bu türe örnektir.
"Josei" türü 18-30 yaş arası kadınlar için üretilmektedir. Konu işlenişi bakımından Shoujo'nun abartılı ve şaşalı anlatımından çok seinen'in gerçekçi anlatımına yakındır. Kusursuz sevgili gibi öğelerin yerini gerçekçi ve kusurlu aşklar alır. Honey & Clover, Gakusen gibi seriler bu türe örnektir.
Günümüz Japonya'sında manga büyük çaplı bir endüstriye ve kültürel oluşuma dönüşmüştür. Sadece dergi satışlarının 250 milyar yenlik (yaklaşık 3 milyar dolar) kısmı manga dergilerine aittir. Pek çok caddede manga mağazalarına kolaylıkla rastlanabilmektedir. Manga kültürü Japon günlük yaşantısında önemli bir yer edinmiştir. Japon kökenli pek çok üründe de manga esintileri görülmektedir.
Manganın Amerika'da yayılması mangadan çok, manganın animasyona uyarlanmış hali olan anime ile olmuştur. Amerika'nın anime ile tanışması, Osamu Tezuka'nın Astro Boy mangasının anime uyarlaması sayesindedir. Ancak bu animenin etkisi sınırlıdır. Asıl büyük etkiyi, uzun bir süre sonra çıkacak olan Miyazaki Hayao'nun anime filmleri yaratmıştır. Bu sayede Amerika'da animenin ne olduğu bilinci yerleşti. Hatta Miyazaki Hayao'nun "Spirit Away" (ruhların kaçışı) adlı filmi en iyi animasyon dalında Oscar ödülü aldı. Ancak animenin gerçek yükselişi "Akira", "Ghost in the Shell" gibi kült filmlerin Amerika'da yayınlanması sayesinde olmuştur.
Yine bu dönemlerde Amerikan çizgi roman endüstrisi bir çöküş içinde olduğu için yayıncılar manga alanına yönelmeyi düşündüler. Bunun dışında televizyonda yayınlanan animeler de o dönem çocuklarının animeye ve beraberinde mangaya olan ilgisini arttırdı. Ancak ilk zamanlarında mangaların normal çizgi romanlar gibi soldan sağa değil, sağdan sola şekilde basılması nedeniyle pek çok sorun yaşandı. Eğer ayna görüntüsü kullanılırsa tüm karakterler solaklaşıyor, bazı ayrıntılar tersine dönüyordu. Karelerin yerleri değiştirildiği taktirde de konuşma sıralarının karışması riski oluşuyordu.
Günümüzde Tokyo pop, VIZ Media, Dark Horse gibi firmalar artık pek çok mangayı İngilizce'ye çevirerek yayınlamakta ve yurt dışına pazarlamaktadır. Bunun yanı sıra Shounen Jump dergisi de VIZ Media tarafından aylık olarak Amerika'da yayınlanmaktadır. Mangalardan esinlenerek bu çizim tekniklerini öğrenen Amerikalı çizerler de kendi mangalarını yapmaya başlamıştır. Bunlara amerimanga denmektedir. Amerika'nın yanı sıra Fransa'da da oldukça yaygındır.
Türkiye'de pek fazla bilinmeyen manganın okuyucuları genellikle mangayı animelerden öğrendiler. Türkiye'de amerimangalar ve Amerikan yayınevleri tarafından basılarak ihraç edilen İngilizce mangalar da tüketilmektedir. Bazı mangalar ise İnternet üzerinden Türkçeye çevrilerek ya da İngilizce okunabilmektedir. Türkiye'de az sayıda yayınevi (Arunas, Tudem, Everest, İthaki, Gerekli Şeyler, Marmara Çizgi, Arkabahçe…) manga yayınlamaya başlamıştır.
Türkiye'deki ilk manga, İthaki yayınlarının 1999 Eylül'ünde bastığı "Gon" olmuştur. 2003 yılında ATV'de televizyon serisi olatak yayınlanmaya başlayan "Beyblade", 2004 Haziran ayından itibaren Super-J tarafından Orijinal ölçülerinde ve kalitede, Türkçe olarak, sadece 5 cilt yayınlandı. Batı dillerine çevrilen ilk mangalardan biri olan "Yalın Ayak Gen" ise Tudem tarafından Ağustos 2007'de Türkçe'ye çevrildi. Kitapevlerinde satışta olan bu yayınların birinci basımları için üst sınır 3000'dir.
Türkiye'de bu konuyu tartışan sınırlı kaynak bulunmaktadır.
Makaleler Bazında:
* 3 aylık kültür ve sanat dergisi Sanat Dünyamız'ın 105. sayısındaki "Uzak Doğudan Çizgiroman: MANGA!" dosyası,
* Levent Cantek'in Çizgili Hayat Kılavuzu adlı kitabındaki Mutlu Binark ve Onur "Alpin" Alparslan'ın "Neden Japon Popüler Kültürü? Neden Manga?" makalesi'dir.
Kitaplar Bazında sadece şu eserler bulunmaktadır:
* Paul Gravett'in yazdığı, Rüstem Baksoy'un çevirdiği "Manga: Japon Çizgi Romanı'nın Tarihi" adlı kitabı, Plan B Yayınları.
* Mehmet Korkut Öztekin'in yazdığı Manga: Bir Kültürel Direniş Aracı, İletişim Yayınları.
* Susan J. Napier'in yazdığı Anime: Akira'dan Howl'ın Hareketli Şatosuna, Es Yayınları
Bu kitap ve makalelerde genel olarak manganın tarihi, dünyada yayılma süreci ve popüler kültür içerisindeki yeri ele alınmıştır. Yayınlarda özellikle hayranların bu kültürü alımlanış biçimleri bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır.
Yazar: Serkan PARLAK - Yayın Tarihi: 13.03.2015 15:00 - Güncelleme Tarihi: 12.11.2023 12:14
Ben maalesef Beyblade'in sadece cilt 1 ve 3'ünü bulabildim. Zamanında takip ettiğiniz için mi Beyblade'in sadece ilk 5 cildinin yayınlandığını yazdınız?