Mimar Sinan’a Dair Efsaneler Ve Türkçü Analiz

Nilüfer Kuzu yazdı...
Uğur Tanyeli'nin "Mimar Sinan – Tarihsel ve Muayyel" adlı çalışması bir Mimar Sinan biyografisi olmayıp, çağına göre Sinan'ın mimarlığının değerlendirildiği, efsanelerle tarih yazımı olamayacağını ortaya koyan önemli bir çalışmadır. Yazar şöyle der: "Mimar Sinan'ın tarihini yazmak ona ilişkin güzellemeleri, efsaneleştirmeleri, ideolojikleştirmeleri bir anlamda kenara bırakmayı gerektiriyor. Dolayısıyla "Sülemaniye Camisi niye önemli, Selimiye neden bir başyapıt, Mimar Sinan dünya mimarlığına ne kattı, neden bir dahi" soruların cevaplarını merak edenler burada aradıklarını bulamayacaklar..." (sayfa: 15)
Klasik söylemleri aşmış, ezber bozan bir kitaptır bu. "Mimar Sinan T cetveli ile şaheserler yaratmış" söyleminin tam aksine, güzellemelerden, övgüden uzak Sinan'ın yaşadığı çağ göz önünde bulundurarak mimarlığı değerlendirilmeye çalışılmaktadır.
"Osmanlı mimarlığının teknolojik-matematiksel arka planı birbiriyle bağlantılı üç alanda tartışabilir: Ölçme, planlama ve görsel betimleme. Ölçme, mekânın niteliksel kavranışınsa işaret ediyor. Planlama, inşa edilecek yapının bir grup geometrik pratik aracılığıyla temsil edildiği çizim teknolojisine ilişkin işlemlerin genel adı. Kısaca plan, kesit, görünüş gibi iz düşüm pratiklerinin var ettiği temsil araçları bunlar. Görsel betimleme ise, fiziksel gerçekliğin resimsel denebilecek araçlarla, örneğin, perspektifle yeniden yeniden üretimi..."(sayfa: 123)
Övgülerle, efsanelerle tarih yazımı mümkün olmayacakken Türkiye'de olduruluyor maalesef! Örneğin hiçbir Sinan yapısının depremde yıkılmadığı gibi güncel efsaneler yaratılır. Oysa pek çok Sinan yapısı depremde zarar görür. 1894 İstanbul depreminde Kara Ahmet Paşa Camisi'nin kubbesi çökmüştür, hem de Edirne Mihrimah Camisi (1766'da olduğu gibi) çok esaslı bir biçimde hasar görmüştür. Depremde kargir yığma yapıların nasıl davrandığının bilinmediği bir çağda, modern deprem jeolojisinin üretilmediği bir dünyada deprem gerçeğini hesaba katan bir tasarım yapma imkânının olamayacağına inanmama ısrarı bu Sinan mühendisliği söyleminde üretilecektir. (sayfa 54-55)
Erhan Karaesman adlı bir inşaat mühendisi "Sinan Teması Üzerine Çeşitlemeler" adlı inşaat mühendisleri odası tarafından yayımlanmış kitabında, Sinan'ın inşaat mühendisliği bağlamında tartışmasız başarılı ürünler verdiğini, eserlerinin inşaat mühendisliğinin modern kuramlarına uygun olduğunu anlatır. Daha da ilginci epey yaygın bir anekdotu da aktarır: Şehzade Camisi'nde restorasyon yapılırken avluda bir sütun başlığının kırılmak üzere olduğu anlaşılır. Bu sorumlu elini başlığın içindeki bir çatlağa sokar ve ordan bir şişe çıkarır. İçindeki mektupta "Bu şişeyi bulduysanız; artık demek ki Şehzade Camisi'nin bu noktasında büyük bir problem çıktı, şimdi sorunu şu tanımladığım şekilde giderin". Onun yazdığı gibi yapıp onarımı gerçekleştirirler! (sayfa:55)
Uğur Tanyeli, bunu Erhan Karesmen'in bunu yorumlayan satırlarını Türkiye'de çok yaygın olan "retrosperpektif bilimselliğin" bir örneği olarak değerlendirir. Yani geçmişe bakarak bugünün şartlarında değerlendirmenin ne kadar hatalı olduğu burada açıkça görülüyor. Bakın daha neler var, devam edelim.
Yakınlarda yayınlanmış bir karikatürde (Mimarist, Dört Aylık Mimarlık Kültür Dergisi, 59, 2017, s:112, Çizen: Behiç Ak) Sinan'ın ruhu Üsküdar'daki Şemsi Paşa Camisi'nin üzerinde uçmakta ve şöyle yakınmaktadır: Kusura bakma Şemsi Paşa Camisi. Ben seni yaparken taşıyıcı güçleri, rüzgâr ve dalga kuvvetlerini hesapladım. Ama paragöz kuvvetlerinin seni çatlayacağını hesap edemedim." Karikatür adı geçen caminin önünden bir sahil yolu geçirmek amacıyla kazık çakma işlemi yapıldığı yapıda gözlemlenen çatlamalara yönelik güncel bir yorumu getirtecek eleştiriyi içeriyor. Ancak bu eleştirinin Sinan'a atfettiği matematiksel-teknolojik bilgi birikimi özgül bir yorumu gerektirecek kadar ilginç. Bir mimarlık dergisinde yayınlanmış ve bir mimar (Behiç Ak) tarafından çizilmiş karikatür, Sinan erken 19. yüzyılda bile statik hesaplamalarda yer almayan kimi pratiklerden haberli olduğu ima ediyor. Onu mühendislik hesapları yapan biri olarak tahayyül ediyor. Şaşırtıcı değil, çünkü Türkiye'de yaygın popüler Sinan ve mühendislik tarihi kavrayışı yaklaşık böyle... Uzmanlık çevreleri bile zaman zaman geçmişinin mimarlarının bugünkü gibi düşünmediğine inanmakta zorlanır. (sayfa: 117-118)
Demek ki üniversiteleri çoğaltmakla olmuyor, nitelik, bilim olmayınca...
Ve Uğur Tanyeli'nin dediği gibi, Sinan'ı ve mimarlığını kendi çağı içinde, kendi çağının düşünce yaklaşımları içinden neden anlamak istemiyoruz?
Bu kitapta benim en çok merak ettiğim Sinan'a Türkçü analizden bahsedilip bahsedilmediğiydi. Bundan da bahsediliyor.
Sinan'ın Türk kökeni üzerine yürütülen spekülasyonlar da 1920'lerde doğar. Zaten kökeni zaten epey karmaşık iddialara konu olmuştur. Ama milliyetçi duyarlıkların tetiklediği Türklük vurgusu artık apaçık şecereler uydurmaya dek varacaktır. Yol Rifat Osman'ın bir iddiası ile açılır. Ona Örfi Mahmud Ağa'nın "Tarihi Edirne'sinin" bir nüshasından dar kenarda Sinan'ın Edirne'ye geldikçe konuk olduğu bir kişiye, dedesinin Doğan Yusuf Ağa adlı bir marongoz olduğunu, söylediğinin kayıtlı olduğunu yazar. İddianın Rifat Osman'ın imalatından ibaret olduğunu İbrahim Hakkı Konyalı ortaya koyar. "Mimar Sinan Türktür, Bizdendir" Rifat Osman'dan daha bir yıl önce Mehmet Ağaoğlu henüz yayınlanmamış bu sözlü sava dayalı bir makale yayınlayacaktır. Sinan'ın nesebi ve onu Türkleştirme çabası belli ki yaşamsal önem taşımaktadır. (sayfa: 47)
"Türk Meşhurları" ve "Elli Türk Büyüğü" gibi kitaplar Cumhuriye'le birlikte tırmanan Türk büyüklerinin ve kültür kahramanlarının keşfedilmeye ve icat edilmeye başladığı dönemi tanımlarlar. İttihat ve Terakki'den başlayan bugüne kadar devam eden kültür kahramanı denebilecek kişiliklerin icadı dünyanın her yerinde büyük ölçüde milliyetçi bir mesele olarak gündeme gelecektir. 1930'lardan başlayarak çok sayıda popüler yayın basılır ve aynı kervana katılır. Sözgelimi Cumhuriyet gazetesiyle haber verilmiş bir mimar Sinan ekinde anlatılır. Hiçbirinde yeni bir bilgi veya popüler imgeleme yeni bir katkı yoktur. Sedad Çetintaş'ın kaleme aldığı kısa bir makaledeyse arkiteknotik bir değerlendirmenin belki de en erken değerlendirmesi vardır. (sayfa: 48)
1930'larda kafatasının incelenmesi amacıyla mezarından çıkarıldığı bilinir. Bu antropolojik araştırmanın ve ırk merkezli köken arayışının milliyetçi ideoloji bağlamında ne anlama geldiği üzerine düzeyli bir akademik yorumsa 200'lerde yapılabilir. (sayfa: 51)
Yine kitaptan devam edelim. İlkokul kitabında bile Sinan'ın etnik kimliğinin vurgulanmasına niçin gerek duyulur?!
Milliyetçi hassasiyetler zamanla azalmak yerine daha da kesinleşir. 1951 tarihli bir ilkokul yardımcı kitabı ya da broşürü Sinan'ın etnik kimliğinin dönüştürülmesine yönelik çocukları hedef alan muhtemelen ilk denemedir. Mimarın hayatını ve eserlerini anlatan bu kısa metinde –ki böylesi metinler dünya ender, Türkiye'de Sinan bağlamında çok sayıdadır– şöyle bir anlatım ortaya koyulur: "O tam bir Türk'tü. Toprak, güneş, ekin, değirmen onun yoldaşları; gölgelikler, subaşları, aydınlık yüzlü yollar, mavi gök eğlencesiydi. Bir kız çocuk gibi saf yetişmiştir. Serpilmiş, kuvvetlenmiş, evinin en sağlam erkeği olmuştu.
"Bir gün köye atlılar geldi. Köyün ihtiyarlarını bir araya getirip onlarla konuştular, bundan sonra da köyün seçme delikanlılarını asker ocağına istediler."
Bir okul kitapçığında bile ulusal bir kimlik vurgusu yapılmaksızın Mimar Sinan'dan konuşmak mümkün olamamaktadır. (sayfa:50)
Ve Afet İnan Sinan'a kurmaca bir biyografi icat eder...
Afet İnan ise, Sinan'ın babasının adının Kâtip Abdül Mennan olduğunu söyler, dedesinin adının ise Doğan Yusuf Ağa olduğunu söyler. Oysa tüm devşirmeler gibi Sinan'ın da dedelerinin ve ebeveynlerinin adları bilinmez. Afet İnan'ın kitabı Sinan'a yeni bir çocukluk icat eder. O, çocukluğundan beri mimarlığa meraklıdır. Hatta Afet İnan'a göre, Sinan çocukken Erciyes'e doğru bakar ve o siluetten hareketle gelecekte Süleymaniye'yi inşa eder. Yüce ustalara ilişkin çocukluk efsaneleri kervanı dünyada epey yaygın bir yüceltme örüntüsü oluşturuyor. Ona göre Türkiye'den yapılmış bir katkı budur. Söz konusu muhayyel çocukluk öyküsünün yerel ve folklorik bir kökeni de yoktur. Tümüyle İnan'ın fabrikasyonudur. İlginç olan, Vasari'nin aktardığı Cimabue'nin yetenekli ama keşfedilmemiş çocuk Giotta ile karşılaşması türünden bir anketottur bu. Ama orada en azından geç 16. yüzyılda cari bir öykü yazıya geçirilmekteyken İnan 20. yüzyılın ikinci yarısı başlarken düpedüz kurmaca biyografi yazmaktadır. İki çocukluk öyküsündeki farklılık da benzerlik kadar aydınlatıcı: Giotto'yu bir başka ressam olan Cimabue keşfeder; Sinan'ı keşfeden ise devlettir, Osmanlı yönetimidir. Giotto'yu keşfeden Cimabue o keşif öyküsü aracılığıyla bir sanatçılar silsilesinin aynı oranda önemli üyelerden biri olarak kutsanır. Sinan'ı keşfeden devletse aslında onu yoktan var eder. Yüceltilen o düşsel devlettir. Bunun ırkçı bir ideolojik köken revizyonu denemesindeki gibi, gibi, bir kez daha Faşizmdekiyle örtüşen bir kadr-i mutlak devlet kavramına işaret ettiği söylenmelidir. Mitoslar çok şey söyler. Ancak üzerinde efsaneler düzülenler hakkında değil, efsaneyi üretenler hakkında... (sayfa: 52-53)
Sinan'ın çocukluğuna ilişkin tek şey Ağırnaslı olduğu. O bile kurmacanın sonraki yıllarda tırmanışı içinde kapsam kazanmış görünür. Bugün artık Sinan'ın Ağırnas'ta bir çocukluk evi var. Yapısal özellikleriyle bakılırsa geç 19. yüzyıl öncesinden kalmış olmayacak bu evde her yıl tören düzenleniyor. Ağırnaslılar onun hemşehrileri olarak anıyor. Ancak ne orada ne de Kayseri'de bugün Rum ve Ermeni yaşamadığı meselesi hiçbir kutlamada kuşkusuz gündeme gelmiyor. Modern mitoslarda anımsananlar ve utulanlar bu bağlamda birlikte ele alınmalıdır. Anımsananlara yapılan her abartılı vurgu, unutulmak ve/veya bilinmek istemeyeni daha da gözden silmek için üretilmiş olup bir yanılsamadır. (sayfa:53)
347 sene sonra Sinan'ın mezarının açılıp kafatası ölçümlerinin yapılmasının ne gibi mantıklı izahı olabilir?.
Mimar Sinan Tarihsel ve Muayyel
Uğur Tanyeli
Metis Kitap
544 sayfa
İlk Baskı Yılı: Aralık 2020
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 07.10.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.10.2024 13:33