Modern Devletin Doğası, Düşünce, Murat DENİZ

Modern Devletin Doğası yazısını ve Murat DENİZ yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Modern Devletin Doğası

30.11.2016 09:00 - Murat DENİZ
Modern Devletin Doğası

Rıfa’at Ali Abou-El-Haj, Binghamton’daki New York Devlet Üniversitesi’nde karşılaştırmalı tarih profesörü olan Rıfa’at Ali Abou-El-Haj tarih eğitimini Princeton Üniversitesi’nde yapmış. Yakın Doğu ve Modern Avrupa tarihi üzerinde uzmanlaşmıştır. 1946-1993 yılları arasında LongBeach’deki Kaliforniya Devlet Üniversitesi’nde tarih profesörü, 1996-97 öğretim yılında Princeton Üniversitesi’nde Ahmet Ertegün Misafir Profesörü olarak çalıştı.

Yazarın Diğer Eserleri

  • The Formation of the Modern State: The Ottoman Empire Sixteen ththrough Eighteenth Centuries, IMGE Kitabevi (Ankara, 2000). Translationinto Turkish.(Modern Devletin Doğası)
  • Ottoman Powerand Urban Structure, co-editorwith I. Biermanand D. Preziosi, Caratzas Press, 1992.
  • The Rebellion of 1703 andthe Structure of Ottoman Politics, Leiden, 1984(1703 isyanı ve Osmanlı siyaset yapısı)

Eser Osmanlı tarihi çalışırken yapılan hatalara ve göz ardı edilen hususlara dikkat çekerek başlangıç yapıyor. Birçok tarihçi kendisini özgül ve tekrar edilemeyecek şekilde görür ve çalışmalarını bu esas üzerine yapar. Eser Osmanlı tarihçiliğinde ki tuhaflıkları, farklılıkları ve kendine özgü eğilimi tersine çevirmeyi amaç edinmiştir. Osmanlı tarihçilerinin büyük bir çoğunluğu Osmanlıyı kendi zamanında ki toplumlardan ayrı düşünmektedir. Bu büyük bir hataya sebebiyet verir, çünkü toplumlar arasında ki iletişim ve alışveriş her zaman olmuştur ve toplumda olan bu durum devlete de yansımıştır. Bazı Avrupalı tarihçilerde Osmanlıyı aşağı görüp bilimsellikten bahsetmişlerdir örneğin Anderson ne kadar bilimsel davransa da bu görüşlerinde sıyrılamamış ve bu da onu bir hatalar ve yanlışlar yolculuğuna çıkarmıştır. Osmanlıyı bu topraklarda misafir olarak gören zihniyetin onu değerlendirirken taraflı olması gayet normal bir husustur. Yine Osmanlı’nın gerilemesini çok farklı sebeplere bağlamalarda vardır. Yine Anderson Osmanlı’nın gerilemesini kafese bağlamış ama bu sistemi oldukça yanlış anlatmış ve aktarmıştır burada onun Osmanlı tarihe olan bilgisizliğini görebiliyoruz.

Abou-El-Haj 14. yüzyıldan 17. Yüzyıla uzanan dönemi erken modern dönem, 18. ve 19. yüzyılları modern dönem şeklinde ifade etmiştir. 20. yüzyıl tarihçileri bu ikidönemi içinde yaşadıkları ulus-devlet modelinden hareketle açıklık getirmeyeçalıştıkları için yanılgıya düşmüşlerdir. İçinde bulundukları çalışma ortamından dolayıyeni bakış açıları geliştirememişlerdir. Modern Osmanlı yazarları 17. Yüzyıldaki literatürü ele alırken modern terimler kullanarak, yaşanılan zamana geçmişle tarihsel bağ kurmaya (ulus-devlet için) çalışmışlardır. Bunun için Osmanlı’nın Klasik dönemi olan 1300-1600 yılları arası, Osmanlı kurumlarının düzenli ve sistemli bir şekilde gelişip-işlediği dönem olarak görülürken, 17. ve 18. Yüzyılbozulma, gerileme paradigması ile sınırları çizilmiştir. Abou-El-Hajbu duruma argümanları ile karşı çıkmaktadır. Çünkü 17. yüzyıl ile 18. yüzyılın gerileme dönemi olarak görülmesi modern araştırmacıların, devrin kroniklerine Avrupa-merkezli, Oryantalist bakış ve modernleşme-batılılaşma eksensi (Avrupa medeniyetinden geri kalmışlıkla itham etme) değerlendirmelerle ele almış olmalarındandır. Tam bu noktada Abou-El-Haj’ın önerisi kabuğunu yarma şeklindedir. Mukayeseli bakış açısı önermektedir. Bunun için Osmanlı Devleti’ni Avrupa devletleri ile karşılaştırma, Osmanlı Devleti’ni kendi içinde dönemsel karşılaştırması yapılmalıdır. Böylece Abou-El-Haj, 20. yüzyıl tarihçilerinin Osmanlı Devleti’nin politik ve toplumsal yapısını durağan bir yapı olarak görerek, 16. ve 17. yüzyıllardaki toplumsal ve ekonomikdönüşümleri görmezden geldiklerini ve ulus-devlet anlayışı çerçevesinde analiz etmişolmalarına; Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya tarihi içinde bağımsız olarak ele alınamayacağı gibi devletin ve toplumun kendine özgü bir toplum şeklinde, akışkan ve dinamik olduğu, Osmanlı tarihinin diğer tarihlerle karşılaştırılabilir ve aynı tarzda elealınabileceğini ifade etmektedir.

Osmanlı’nın gerileme dönemini çok farklı durumlarla ile açıklanmaya çalışılmıştır ve tartışmalara sebep olmuştur. Bunları isyanlar, sıcak para girişi, toprak tasarruf biçiminin değişmesi, dünya pazarı ve vergiler olarak sıralayabiliriz. Osmanlı da erken dönem merkezileşmesinin önemli bir göstergesi de Liva Kanunnameleri veya Sancak Kanunnameleri olarak bilinen düzenlemelerdir. Vergiler yerel elit kesimin güçlenmesini doğurmuştur. Köylüler bazen bu ağır ve zor vergilere karşı çıkmış ve bunları ödememek için direnmişlerdir. Bu bazı isyan ve hareketlenmelere de sebep olmuştur. Bu gibi hususlardan dolayı vergi, sisteminde değişmelere yaşanmıştır. Devlet nakdi ve ayni olarak vergisini, alır ama genelde bunu nakdi olarak tercih ederdi. Bazı değişikler olmuştur: malikane ve iltizam sisteminin benimsenmesi gibi. Zamanla bazı topraklar yükselen güçleri kırmak için mülk olarak verilmiştir. Bu bize Osmanlı Devletinde ve toplumunda ki değişimi genel hatlarıyla gösteriyor. Osmanlı’da özerlik konusu tarihçiler için bir tartışma konusu olmuştur. Bu ateşli tartışmalara neden olmuştur. Ama burada unutulan nokta erken modern dönem Osmanlısıyla modern dönem Osmanlısının karşılaştırılmasıdır. Osmanlı tarihçileri devlet kavramını da farklı algılamış ve yorumlamışlardır. Buna ulus devlet anlayışını yüklemek yanlış olur. Andreas buna en güzel ve doğru yorumu getirmiştir. Ona göre “din ü devlet” deyimi muhtemel bir iktidarın toplum içinde ki varlığını sürdürme olgusu tarafından üretilen genel iklime işaret eder. Yazar burada bura da konuyu analiz ederken Naima, Koçi Bey ve nasihatnamelerden yararlanmış. Kamusal ve özel alanlarda ki durumlardan bahsetmiş. Günümüz Osmanlı tarihçilerinin hataları olarak devletleri ve toplumları değişmez olarak görmeleri olduğunu dile getirmişlerdir. Çünkü Osmanlıda toplum ve devlet aşikar bir şekilde değişiyor Osmanlının dahi o değişime açık olduğunu ama günümüzde bunun kabul edilmediğinden bahseder.

Naima ve Koçi Bey Nasihatnamelerine Bir Bakış

Ele alınan nasihatnamelerin tamamı adabı, yani nasıl yapılması gerektiğini öğretir. Örneğin, sultanların nasıl davranması gerektiğini anlatan adab-ı salatin adlı metinler vardır. Burada kendi dönemine ışık tutan kişiler o dönemin sıkıntılarını ya da kendilerini rahatsız eden durumları da dile getirmişlerdir. Örneğin, Mustafa Ali eskiden bilge ve deneyimli insanların yüksek mevkilere geldiğini ama artık bunun değiştiğini dile getirip hayıflanır. Yine Koçi Bey sipahilerin egemen güç olduğu devirlere dönülmesi gerektiğini savunur. Mustafa Ali sulatanın iyiliğini isteyenin onun gözü olması gerektiğini söyler ve ona tavsiyeler bulunmanın bir sorumluluk olduğunu dile getirir. Koçi Bey ideal devlet ve toplum içerisinde padişahın ve devlet anlayışından bahseder buna Mustafa Ali’de değinir. Osmanlı sultanıyla ilgili şu özelliklerden bahseder; “sultan Osmanlı hanedanının bir filizidir ve merdivenin tepesinde bulunur. Liderliğinin başlıca belirtisi olan bir karizmaya sahiptir…”

Osmanlı’da sistem toplumsal hareketliliğe en az düzeyde izin vermektedir. Osmanlıda sipahi, kul ve ulema olmak üzere üç grup vardır. Her sınıfın mensupları kendi yerlerini bilmektedirler. Bir sınıftan diğerine geçiş yasaktır. Her sınıf esas olarak kendini kendini yönetir ve hareket özerkliğine sahiptir. Bazı durumlarda bu üst zümre ile köylüler arasında problemlerde çıkmıştır. Osmanlı’da bazı elit aileler ayrı yer tutmuş bunlara ayrıcalıklar verilmiş. Tahta geçişlerde etkili olmuşlar. Anadolu da bazı önder aileler isyan faaliyetlerinde dahi bulunmuştur.

Koçi Bey risalesinde döneminin devlet ve toplumunu betimlediğinde, Sultanların ve Vezirlerin Statüleri başlığı altında önemli gördüğü hususlara dikkat çeker. Devlet idaresinden elini eteğini çektikleri için sultanları suçlar. Vezirlerin hareket özgürlüklerini kaybettiklerini ve saray gözdelerinin siyasete egemen olduklarından bahseder. Toplumsal sistemdeki değişimleri kısaca özetleyecek olursak;

  1. Yönetici elitin arasında ki kazancın ve yükümlülüklerin paylaşılması hususunda evvelden var olan her türlü uzlaşmanın bozulması.
  2. Sultanın iktidarı ve konumunun artık sembolik bir hale gelmesi.
  3. Sınıflara dayalı toplumsal sistemin bozulması. Herhangi bir kimsenin herhangi bir sınıfa dahil olması.
  4. Memuriyetlerin para karşılığı satılması.
  5. En kısa zamanda elde edilebilecek mümkün oldukça büyük oranlara çıkarabilme yolunda ki mücadelenin artması.
  6. Osmanlı devlet ve toplumunu oluşturan sınıfları yöneten liva kanunnameleri gibi mali düzenlemelerin bozulması hatta anlamsız hale gelmesi.
  7. Reayanın uygun şekilde kontrol edilmediği.
  8. Vergi toplaması sisteminde ki değişmeler.

Ali ve Koçi Bey’in aristokratik sipahi sınıfının kontrolü elde bulundurduğu bir döneme dönülmesini istemelerine karşın Naima 17. Yüzyılda ki yeni sivil oligarşinin savunucusudur. Naima devleti tartışmadan çok toplumu tartışmıştır. Sınıfları ve tabakları anlatıp değişimin temellerine inmiştir. Bu değişmenin meşru olduğunu ve zorunluluğunu dile getirmiştir. İnsanların dahi değiştiği bir dünya düzeninde toplumların ve devletlerin değişmemesi düşünülmez. Osmanlıda da bu değişim yaşanmış sultanlar güçlerini ve karizmatik özelliklerini zamanla kaybetmiş ve halk güçlenmiştir. Siviller devlette ve sarayda belli bir güce kavuşmuşlardır. Burada mülk edinmenin önemi de ortaya çıkar. 17. yüzyılın ikici yarısına gelindiğinde askeri sınıf farklı menfaatler uğruna hareket eder olmuştur. Din dışı hareketlere de başlamışlardır. Bunlar için dini nasihatler ortaya konulmuştur.

Abou-El-Haj’ın tarihe bakış önerisi kabuğunu yarma şeklindedir. Mukayeseli bakış açısı önermektedir. Bunun için Osmanlı Devleti’ni Avrupa devletleri ile karşılaştırma,Osmanlı Devleti’ni kendi içinde dönemsel karşılaştırması yapılmalıdır. Kendini taklit etmeyi bırakıp Osmanlı tarihi sadece siyasi olarak değil ekonomik ve sosyal konuları da içine alarak değerlendirmek gerektiğini savunur. Osmanlı tarihi alanında ki çalışmaların bugün ki durumu kesin sonuçlara varılması hususunda yeterli olmamasına rağmen bunlarla karşılaştırma yaparak doğru sonuçlara çıkabileceğimizden bahseder. Son olarak genellemenin bu çalışmanın temelini oluşturduğunu. İncelemede temel dikkat edilmesi gerekenin budur. Son olarak günümüz şartlarına göre o anı ve olayları değerlendirmenin yanlış olduğu ve olayları o zamanın şartlarını göz önüne alarak incelemek gerektiğinden bahseder.

El-Haj’a Göre Osmanlı Devleti’nin Farklı Aşamaları

Rıfa’at Ali Ebou-El-Haj Osmanlı devletinin oluşumunun iki farklı aşamadan geçtiğini belirtir. İlk aşama on beşinci yüzyılın ortalarından on altıncı yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür. Bu dönemde yönetici elit, sınırlı sayıda liyakate dayalı kamu memuriyeti atamasının yapılmasına imkân tanımıştır. Kamu hizmeti yönetici sınıf mensuplarına münhasır kılınarak, sistemden esas olarak bu sınıfa ait olup o kültürün bir parçası olan insanların yararlanması sağlanmıştır. On altıncı yüzyılın sonlarına doğru başlayıp on yedinci yüzyıl boyunca devam eden ikinci aşama yönetici elit içinde bir mutabakatın bozulup diğerinin ortaya çıkışına şahit olmuştur. İlk dönemin devlet yapısı yönetici elit içinde kaynaklara ve gelirlere uzanma konusunda yoğunlaşan yarışma ortamında değişmelere uğradı.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Osmanlı İmparatorluğu’nu kuruluşundan yıkılışına erken modern dönem ve modern dönem olmak üzere iki kısma ayıran Abou-El-Haj çalışmasında Batılılaşma-Modernleşme algısı çerçevesinde Osmanlı tarihinin araştırmaalanına taşınmasını eleştirmiştir. Araştırma yöntemi olarak da Avrupa-merkezli, ulus-devlet bakış açılarına bilimsel araştırma usullerine uymadığıgerekçesiyle cephe alışında haklıdır. Tarihin bilimsel değerlendirmelerle denetlenebilirliğini, karşılaştırmalı bakışla ve tarihi kültürlerin birbirinden bağımsızolamayacağından ötürü dünya sistemi çerçevesinde ele alınması gerektiğini dikkatçekerek tarihe yeni bir bakış kazandırmıştır. Bunun için çalışma konusu olan Osmanlıİmparatorluğu’nun sosyal, siyasal ve ekonomik durumu hakkında sunduğuargümanlarını Osmanlı arşiv malzemeleri, yazılı eserlerini nesnel değerlendirmeye tabitutarak devletin kendine özgü yapısını inceleyerek ve dünya devletlerini de Osmanlı ilekritiğini yapma gerekliğini bizzat örneklerle desteklemiştir. Abou-El-Haj tartışmacı bir anlatım biçimi ile çalışmasını ortaya koymuştur.

Rıfa’at Ali Abou-El-Haj

Modern Devletin Doğası

İmge Yayınları


Yazar: Murat DENİZ - Yayın Tarihi: 30.11.2016 09:00 - Güncelleme Tarihi: 22.11.2016 11:30
4.470

Murat DENİZ Hakkında

Murat DENİZ

2015 yılında Dumlupınar Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun oldu. Yine aynı üniversitede yüksek lisansını “51 Numaralı Tapu Tahrir Defterine göre Ergani Sancağı” isimli teziyle tamamladı. Özellikle Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, Osmanlı toplumunda tasavvuf ve sufiler ve Osmanlı sosyo-iktisadi üzerine çalışmalarını sürdürüyor.

Yayınlanmış Kitapları

- Okçuluğun Yolu, Ahenk Kitap, 2024

Murat DENİZ ismine kayıtlı 20 yazı bulunmaktadır.