Muğlak Bir Sorunun Peşinden: “Tanrı Çiçeklerle Ne Sö, Edebiyat, Misafir Köşesi

Muğlak Bir Sorunun Peşinden: “Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi” yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr si

Muğlak Bir Sorunun Peşinden: “Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi”

01.02.2023 09:00 - Misafir Köşesi
Muğlak Bir Sorunun Peşinden: “Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi”

Kadir Tepe yazdı...

Abdullah Enis Savaş, 1987-Viyana doğumlu bir şair. "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" şairin ilk şiir kitabı. Ebabil Yayınları etiketiyle 2022'nin ilkbaharında yayımlandı. Savaş, İstanbul Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Kitapta da sık sık İstanbul'a, Yunanistan'a, yaşadığı yerlere, özellikle de Üsküdar'a ve Eminönü'ne bir öykünme söz konusu. Muhteviyatta bulunan Üsküdar, Eminönü şiirlerinde kendimizi martıların, denizin, kısacası o ambiyansın içerisinde buluyoruz. Bu mevzu asla romantizm olarak yansıtılmıyor, zihinlere sahih bir ayna tutuluyor. Tabii, bu tarz imgelerin bir dosyada çokça barınması okuyucuyu boğabiliyor. Savaş'ın şiirleri ise boğmanın aksine mezkûr hissiyatı doruklarda yaşatıyor fakat "doruk" her zaman muhtevasında tehlike barındırır diye düşünüyorum. Şair, bir yapıyı, farklı formlarda/imajlarda ifade etmesi bakımından başarılı ama o kalıplarla genele klişe serpiştirdiği vakit bir kayıp yaşattığının farkına varamıyor belki de… Bu mezkûr klişe, genelden özele değil, özelden özele hitap ediyor. Şairin kendi kurduğu dil üzerinden şahsi bir klişeleşmeye kapı aralıyor. Yani Savaş, kendine has klişesini yaratıp "benci" dilinin tuzağına düşüyor. Bu, genelin algıladığı klişe değil, özelin özelinde uyguladığı bir klişe tavrı. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere doğadan yola çıkılarak var/vaat edilen bir senfoniyle karşılaşıyoruz. İlahi, tasavvufi mesajlar da yer yer karşımıza çıkıyor. Gelenekten beslenip eskiyi tamir/modernizme etme aşamaları mevcut fakat yer yer aşınmalar da söz konusu. Üslup, "yeni" olarak varsayacağımız türleri anımsatıyor. Yani Savaş, o muğlak soruyu bize yöneltmek için apaçık "dosya" çalışmış diyebiliriz. İlk şiirleriyle de başarılı olmuş gibi gözüküyor. "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" adlı şiir kitabından önce, 2021 yılında Uzam Yayınları etiketiyle ilk öykü kitabı olan "Beni Beklemeyin" yayımlanmış. Yani Savaş, ilk olarak öyküleriyle muhatabının huzuruna çıkmış. "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" kitabıyla birlikte Savaş'ın beraberinde öykücü olduğu kanısına varabiliyoruz. Dilini hikâyeci söylemiyle inşa ediyor. Şiirlerin içerisinde barındırdığı kurgu da hikâye de bu durumu gözler önüne seriyor. Savaş, "Kurmaca Şiir" yazıyor diye de ifade edebiliriz. Zannımca, bu durum bazen birtakım risklere, bozulmalara mahal verebiliyor. Şairin, bazı şiirlerinde hikâye anlatıcılığı özelliği devreye girdiğinden dize kırılmaları, ritim bozukluğu, nesre yakınlaşma vb. problemlerle karşılaşabiliyoruz. Şiirleri ve öykülerinin yanında Savaş'ı, İngilizceden ve Almancadan tercüme ettiği şiirlerden, metinlerden tanıyor, (yabancı) çağdaş birçok şairin şiirlerini de Türkçeye kazandırdığını biliyoruz. Bir noktaya da değinecek olursak: Hem çevirmen hem de şair olan kimselerin şiirlerinin çeviri diline evrildiğini sıklıkla görebiliyoruz. Genellikle çevirinin evirdiği şiir dili, sentetik, zorlama, yapay bir hâl alıyor. Bu durum, bazen ciddi sıkıntılara, dilin aşınmasına sebep olabiliyor. Kimi zamansa üslubun farklı (yeni) bir öz/güç barındırmasına ortam hazırlayabiliyor. Savaş'ın şiirleri de bu iki müphem arasında. Kitapta sıkça Almanca ve İngilizce ifadelere rastlıyoruz. Çoğu şiirin ismi de yabancı sözcüklerden oluşuyor. Savaş'ın mütercim yönü bizi her şiirinde karşılıyor. Tabii, şair, gelenekten de beslendiği için şiirlerinde eski tabirleri, kalıpları, ifadeleri, sözcükleri (vb.) gözlemleyebiliyoruz. Özellikle kitabın ikinci bölümünde epeyce beyitlere, gazellere temas ediyoruz. Fikrimce, gelenekle modernizmi harmanlaması şairi büyük bir riskten, tehlikeden kurtarıyor. Gelenek, Savaş'a uçurumun kenarında bir el oluyor da diyebiliriz. Şair, şiir, öykü, piyes ve şiir çevirilerini; Edebiyat Ortamı, Yedi İklim, Baška, Türk Dili, Hece, Buzdokuz, Telve ve Ruhsatsız gibi dergilerde yayımlamış. Savaş, "B!LMEM" isimli, iki ayda bir yayımlanan, üç sayılık edebiyat ve kültür e-dergisi de çıkarmış. Hâlihazırda Ruhsatsız Dergi'nin yayın kurulunda. Savaş, aynı zamanda birtakım görsel çalışmalara da imza atıyor.

Şair, "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" isimli kitabında da görselliğe önem vermiş, biçimsel denemeler ortaya koymuş. Özellikle kitabın ikinci bölümü olan "Sevinmiştim"de biçimsel yenilik çalışmaları mevcut. "Sansürlü Münacaat" isimli şiiri mezkûr hususta dikkat çekiyor. Şairin 2022'nin son aylarında, daha önce Buzdokuz Dergisi'nde online bir şekilde yayımlanan görsel kitapçığı, Portekiz'de "Paper View Books" isimli yayınevi tarafından matbu hâlde yayımlanmış. Ben, şahsi serüvenimde Abdullah Enis Savaş'ın ismini ilk olarak Edebiyat Ortamı'nın 57. sayısında görmüştüm. "Ayak" isimli bir öyküsünü okumuştum. Edebiyat Ortamı o zamanlar Arif Ay'ın yönetiminde çıkıyordu. "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi"de de Arif Ay'a ithaf edilmiş bir şiir, Ay'dan alıntı yapılmış mısraı mevcut. Savaş'ın ilk şiir kitabında Arif Ay'a karşı hürmetini dile getirdiğinin çıkarımını da yapabiliyoruz. Bir müphem olarak "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" de bazı yazarlardan ve şairlerden de (eski-yeni) "metinlerarasılık" algoritması bulunuyor. Ayrıca şairin Buzdokuz'un 8. sayısında yayımlanan "Kirpik" adındaki şiirine de denk gelmiştim. Bu şiir, şairin "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" isimli kitabında da mevcut. Özellikle belirtmem gerekirse mezkûr şiir, kitabın içerisinde yer alan en güçlü "üç" şiirden birisi. Şiiri, ilk okuduğum zaman metnin derinliği zihnimi dipsiz kuyusuna doğru çekmiş, uçuruma iteklemişti. Mevzu bahis şiire bir Eminönü resitali de diyebiliriz. İmgelem, anlatım, ses, ritim, üslup, ironi, imaj, derinlik, kurgu vb. özellikleri bakımından "farklı" öz suyu taşıyan bir şiir zannımca: "geçen gün başlarını yere sürterek yürüyen adamlar gördüm / ayaklarının altına bir bulut yapışmış / hiç acımaz mı saçları / akılları takılıyor üstelik ufacık taşlara / sekiyor / gecen gün yerden inerken gökyüzünde bir ayak buldum". Yani "Savaş'ın üslubu işte budur!" diye de denilebilir. Sonrasında şairin şiirlerini, öykülerini, görsel çalışmalarını ve özellikle de çevirilerini dikkatle/özenle takip ettim.

"Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" toplam iki bölümden oluşuyor. Bölüm isimleri şu şekilde: "The Bed of Executioners" ve "Sevinmiştim". "Cellatların Yatağı" ismi muhtevayı net bir şekilde karşılıyor lakin ikinci bölümün ismi için aynı lafzı dile getiremiyorum. Hatta kitabın içerisinde yer alan şiirlerin isimleri de beni hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. Belirttiğimiz gibi şairin özelinde klişeleşmesine örnek teşkil edecek kalıplar, ifadeler, isimler. Zannımca, ilk bölüm kitabın içerisinde yer alan en güçlü/verimli şiirleri barındırıyor. Kitapta, her iki bölümün isminde şiirler de mevcut. Mezkûr isimlerdeki şiirler bölümleri özetlemesi, bölümlere ad olması, öz teşkil etmesi bakımından başarısız değil de biraz hafif kalmış diyebiliriz. İkinci bölümdeki şiirler ise ilk bölüme göre daha zayıf kalıyor. Yani tam dengede değil. Şairin, hayat perdesini bu iki bölüm arasında aralayabiliyoruz. Yaşamına apaçık bir şekilde tanık oluyoruz. Savaş'ın somutla soyut arasında gidip gelen bir dili var. Farklı sesiyle, üslubuyla yer yer okuru şaşırtabiliyor. Bazı zamanlarsa birtakım dizeler, kalıplar, ifadeler tarafından düşüş yaşayabiliyoruz. Ben, şahsi serüvenimde kitabın ilk ve son dizesine her daim önem vermişimdir. Kitabın ilk şiiri olan İstif'in ilk dizesi şöyle: "Yemyeşil gözlerime tuhaf gözlükler taktım". Kitabın son şiiri olan Minyatür Çizgi Şiir'in son dizesi ise şu şekilde: "ben o gün bugündür orada yaşıyorum". Yani şair, dünyada yaşadığını kabul ediyor fakat dünyanın tuhaf hâline karşı deli gözlüğü taktığını dile getiriyor. Belki de şair, kitabın ilk ve son dizeyle "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi"yi özetliyor, ana fikri ortaya koyuyor.

"The Bed of Executioners" bölümündeki şiirlerden biraz bahsedecek olursak: Özellikle "Küçük" isimli şiir, muhtevasında "özel" bir derinlik barındırıyor. Bu şiir üzerine konuşulması, kafa yorulması, tartışılması gerektiğinin kanaatindeyim. Şahsen, kitabın içerisinde yer alan en güçlü şiir olduğunu düşünüyorum. Ustaca ve de zekice kaleme alınmış, yaşatılmış. Şair, herkesin esas meselesini nerede arayacağını belirtiyor. Maziye de bir dönüş var. Bu şiiri, tarih akışında çocukluk üzerine yazılmış şiirlerin arasında saymamız lazım geliyor. İlk bölümde yer alan, kitaba ismini veren şiire gelecek olursak "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" şiiri ucu açık bir felsefe barındırıyor ve bu özelliğiyle her açıdan yorumlanabiliyor. Fikrimce, bu şiir de kitabın içerisinde yer alan en ufuk açıcı "üç" şiirden birisi. Genel anlamda bu bölüm için tabiata olan hayranlık söz konusu. Savaş, bu kitabı "dosya" şeklinde çalışmasaydı doğa tutumu, tabiat aşkı boğucu bir hâl alacaktı diye düşünüyorum. Mezkûr bölümde yer alan diğer şiirler ise şöyle: "Yakın Arasında", "Kilit", "Şehir", "Hiç", "Fuir!", "Denize Hicret", "Kuşlara Erişemiyorum", "Istırap", "Wien I", "Kutsal Döngü", "Kan Yağmaya Yalvaran Kanatlar", "Hayat".

"Sevinmiştim" bölümünden de söz edecek olursak: Bu bölüme deney alanı, tüpü adı da verebiliriz. Şair, denenmemiş kalıpları denemeye çalışıyor lakin deney her zaman muhtevasında riziko taşı barındırır. Savaş da zannımca mezkûr bölümde yer yer elverişsiz durumlara mahal vermiş. Öykücü kimliği mevzu bahis bölümde ortaya çıkıyor. Bahsettiğimiz üzere nesre yaklaşım, dize düşmesi, ritim bozukluğu vb. olumsuz yaklaşımlar söz konusu. Ayrıca parantez açmam gereken bir husus var: "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" isimli şiir kitabında yer alan çoğu şiir kısa. Fikrimce, şiirlere temas ederken devamı gelecekmiş gibi bir hissiyata kapılabiliyoruz. Yani son vuruş, tam sirayet edemiyor. Bazı şiirler de sanki yarım bırakılmış gibi. Tabii, bu durum göze batmamakla birlikte derin bir inceleme sonucunda mezkûr kanıya varıyoruz. Bölümde yer alan diğer şiirler ise şu şekilde: "Martı ve Ceset", "Sadâ", "Su", "Sıradan Bir Gün", "Tabut Bitim Mevsimi", "Dudak Gazeli", "Âyin", "Arşiv", "Döbling'e Yağmur Yağıyor".

Abdullah Enis Savaş, cesur bir şair. "Tanrı Çiçeklerle Ne Söylemek İstedi" de iyi bir (vaat edilen) ilk kitap. Tristan Tzara'nın da belirttiği üzere:

"Şiir şapkadan çıksa bile şairine benzer."


Tanrı Çiçeklere Ne Söylemek İstedi

Abdullah Enis Savaş

Ebabil Yayınları

2022

64 sayfa


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 01.02.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.10.2024 23:05
1.050

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1205 yazı bulunmaktadır.