Mühürlenmiş Zaman Kitap Notları

BAŞLANGIÇ
Sinemada benim gözümü kamaştıran, başımı döndüren şey, şiirsel bağlantılar ve şiir mantığıdır. Sanatların en hakikisi ve şiirseli olan sinemanın sahip olduğu imkânlara en denk düşeni oymuş gibi gelir bana. (S.7)
Güne ilişkin belli izlenimler bizde birtakım dürtüler, uyaranlar, çağrışımlar yaratır; belleğimizde yer eden birtakım nesneler, durumlar vardır ama bunlar belirgin çizgilerden yoksun, tamamlanmamış, rastlantıymış gibi görünen şeylerdir. (S.11)
İDEAL HASRETİ
Ne için vardır, sanat? Kimin ihtiyacı vardır ona? Sanata ihtiyaç duymak diye bir şey olabilir mi? Bu soruları yalnızca ozanlar, sanatçılar değil, sanatı alan, daha doğrusu yirminci yüzyılda sanat-kitle ilişkisinin özünü çırılçıplak ortaya çıkaran deyişle, sanatı 'tüketen' herkes kendine soruyor ve bunlara bir cevap arıyor. (S.28)
İnsanoğlu hiç durmadan kendini dünyayla karşılaştırır ve bu dünyayı sahiplenmek için, idealindeki dünyayla bu dünyanın uyumlu olması için yanar tutuşur. Böylesi bir uyumun gerçekleştirilemez olması ve kendi 'Ben'ini yetersiz bulma, insandaki doyumsuzluğun ezeli kaynağıdır. (S.30)
Korkunç bir tehlikenin hiyeroglifleri gibi insanın karşısına çıkıp uyarır başyapıtlar bizi. Söyledikleri şudur: "Tehlike! Daha ileri gitme!" (S.46)
MÜHÜRLENMİŞ ZAMAN
En ilginç ve korkunç düşler, her zaman en küçük ayrıntısına dek anımsadığımız düşlerdir. (S.65)
"Sözler, sözler, sözler!" Gerçek hayatta bir su gibi akıp gidiyor sözler ve yalnızca pek seyrek olarak, o da çok kısa bir süreliğine, sözle yerin, sözle işin, sözle anlamın birbirlerine tam denk düştüğüne tanık olabiliyoruz. (S.70)
BOYUN BORCU VE YAZGI
Sinema, insanoğlunun gerçekliği daha derinlemesine kavrayabilme ihtiyacının sonucu olan teknoloji çağının bir aracı olarak doğdu. (S.78)
Sinema, ekonominin en kazançlı sektörlerinden birini oluşturarak, olağanüstü bir hız ve dinamizmle toplumu fethetti. Milyonlarca seyircinin sinema salonlarını doldurması ve içten bir heyecan, sevinç ve ürpertiyle ışıkların sönüp beyazperdede filmin ilk karelerinin görüneceği o büyülü ânı bekleyişleri nasıl açıklanabilir? (S.80)
İtiraf etmeliyim ki, ilk filmimi bitirene dek ne ben kendimi yönetmen olarak gördüm, ne de sinema dünyasının benim varlığımdan haberi vardı. (S.84)
SİNEMADA İMGE
İnsan çoğu kez nesnellikten uzaktır ve taraf tutar, yani büyük küçük her konuda kendi gerçeğini savunur. (S.110)
Seyirci, olanlarda bir tuhaflık sezsin, ama tam ne olup bittiğini anlayamasın istiyorduk. (S.111)
Sanatçılar, biri kendi dünyasını kuranlar, öbürü de gerçekliği yeniden kuranlar olmak üzere ikiye ayrılır. (S.122)
Ayna'da kendimden değil, kesinlikle kendimden değil, ama kendime en yakın gördüğüm insanlara dair duygularımdan, onlarla karşılıklı ilişkilerimden, onlara karşı içimde hiç dinmeyecek merhamet hissinden ve kendimi ne kadar eksikli gördüğümden söz ettim. (S.139)
SEYİRCİSİNİ ARAYAN YÖNETMEN
Ortalama ticari standartlardaki filmler ve ana akım televizyonlar için yapılan üretimler, halkın zevkini affedilmez biçimde iğdiş etmekte ve onu gerçek sanat eserleriyle ilişki kuramaz hale getirmektedir. (S.174)
Bütün ressamlar aynı renkleri kullanırlar, ama tuvaller ne muazzam bir renk cümbüşünü yansıtır. (S.179)
Yeri gelmişken söyleyelim, kötü bir zevki olmasının tek suçlusu seyirci değildir. Estetik ölçütlerimizi mükemmelleştirmemiz için hayat bize eşit imkânlar sunmuyor. Gerçekten dramatik bir durumdur bu. (S.180)
SANATÇININ SORUMLULUĞU
Bin kişinin okuduğu bir kitap, bin ayrı kitap demektir. Dizginlenmemiş bir fantezisi olan okur, yazarın en özlü, en veciz dille anlattığı bölümde, onun özgünlüğünden hem daha fazla ayrıntıya, hem de daha açık, belirgin görüntüye ulaşabilir. (S.184)
Bugün hepimizi tanımlayan en belirgin özelliğimiz, inanılmaz bencilliğimizdir! Ama özgürlük burada değildir ki! (S.188)
NOSTALGIA'DAN SONRA
Dış hareketler, entrikalar, birtakım olaylar beni fazla ilgilendirmez, her yeni filmimde bunlar beni giderek daha az ilgilendiriyor. Hep insanın iç dünyasına ilgi duydum ben. (S.210)
Bütün filmlerimde insanların dünya denilen boş eve kaldırılıp atılmadıkları, burada yalnız olmadıkları; sayısız iplerle geçmişe ve geleceğe bağlı oldukları, her insanın bireysel yazgısını insanlığın genel yazgısıyla birleştirebileceği teması işlenir. (S.212)
Kısacası beni, maddi rutine direnen insanın enerjisi kendine çekiyor. Kafamdaki bütün yeni film düşüncelerinin gelip birbirine yumaklandığı nokta burası. (S.216)
KURBAN
Günümüzde uygar dünya insanlarının çoğu inançsız, tepeden tırnağa pozitivist. Ama bu pozitivistler bile Marksizmin, Evren'in sonsuz, Yerküre'ninse rastlantısal varlığına ilişkin görüşündeki saçmalığı fark edemiyorlar. İmdat, yangın var! diye bağırasım geliyor. Ey insanlar, el insaf! Böyle bir şey olabilir mi! (S.234)
Benim filmim, çağdaş düşüncenin ya da yaşama biçiminin yalnızlık fenomenine arka çıkmak ya da onu alaşağı etmek iddiasında değildir; gerçekte benim asıl istediğim, varoluşumuzla ilgili özlü soruları apaçık ortaya koyabilmek ve seyirciyi varoluşumuzun üzerleri örtülmüş, cılızlaşmış kaynaklarına yöneltmekti. (S.234)
SONUÇ
Bugün artık herkes görüyor ki, insanlık maddi refaha erişmekle, manevi mükemmelleşme sürecinde senkronik bir gelişme gösteremedi. Biz galiba ulaştığımız maddi refahtan, kendi esenliğimiz uğruna yararlanma konusunda uğursuz bir yeteneğe sahibiz. Tüm insanlığı yok edebilecek bir uygarlık yarattık. (S.241)
İnsanlığın başına gelen çoğu felaketin kendimizi bağışlanamaz bir biçimde materyalizme kaptırmamızdan, geri dönüşsüz bir biçimde batağa gömülmüş olmamızdan kaynaklandığını kendimize itiraf dahi edemiyoruz. (S. 247)
KİTAP HAKKINDA
Yapmış olduğu filmlerle sinema dünyasında farklı bir yere sahip olan Rus yönetmen Andrey Tarkovski'nin sinema ve sanat üzerinden başlayarak kendi dünya görüşünü de tutarlı bir bütünlükle okurlarına aktardığı önemli bir eser Mühürlenmiş Zaman.
Kendi filmleri, çalıştığı aktör ve kameramanlara varana kadar sanat ve sanatçıdan neler beklediğini örneklerle okurlarına aktarıyor Tarkovski. Sanatçının özgürlüğü, filme yaptığı katkı ve senaryoya hâkim olup olmaması gerektiği gibi konular üzerinden aktörlüğü sorguladıktan sonra sanatta imgenin kullanımı ve kendi film anlayışı konusunda farklılıklarına vurgu yapıyor.
Bunlardan daha önemlisi iki ayrı sorgulama göze çarpıyor kitapta. Birincisi, ticari sinemayla ilgili ve sinema seyircisini hafife almaya ve sanat zevkini köreltmeye yönelik eleştiriler dikkat çekiyor bu bölümlerde. İkincisi ise yine sanatın ticarileşmesiyle bağlantılı olsa da daha çok materyalizm ve pozitivizme yönelik eleştiriler, insanların bencilliği ve dünyayı daha yaşanılmaz hale getiren insanoğlu.
Uzun bir yazım süreci olan eserde dünyaya ve sanata dair bütün görüşlerini kitaba aktaran Tarkovski, sonuç kısmında neden yazma ihtiyacı duyduğunu da şu sözlerle aktarıyor:
Oldu olacak, bu kitabın gizli amacını da açıklayıvereyim şuracıkta: Tümüyle değilse bile bana bir parçacık da olsa inanan okurlarımın, en azından kendilerinden hiçbir şey gizlememiş olmama duyacakları gönül borcuyla, benim düşüncedaşlarım olmalarını sağlasın isterdim bu kitap! (S.249)
Mühürlenmiş Zaman
Andrey Tarkovski
Agora Kitaplığı
2. Basım
Rusça'dan Çeviren: Mazlum Beyhan
249 Sf.
Yazar: Resul BULAMA - Yayın Tarihi: 16.02.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 07.02.2022 18:04